"Sağdan
gel, solda dur, ortada topla da; bari adam gibi park et!"
Suudi
Arabistan Kralı Abdullah dün (23 Ocak 2015) 91 yaşında vefat etti. İngiltere Krallığına
göbeğinden bağlı olan krallık için üzülen varmış gibi de ülkede bir günlük yas
ilan edildi.
İşin
trajik tarafı şudur ki; bu sabah iki haftadır Charlie için yas tutanlar ve
basınlarında ağıtlar yakanlar bu duruma çok bozulmuşlar.
Peki,
Charlie Hepdo için basınında ve sosyal medya ağlarında ağıtlar yakanlar, yürüyüş
yapanlar, hepsi bir günde Charlie olanların beklentileri nedir?
Charlie
olarak kalarak, kralların Ortadoğu’ya sahip çıkmasını beklemek mi?
Bu işte
tam kozmopolit ve işe yaramaz bir düşünce marazlığıdır sadece.
Mısır’daki
darbedeki karşı gösterilerde; insanları acımasızca katleden, Mısır’a yüksek
mali kaynaklarla destek olan; Filistin, Afrika, Doğu Türkistan, Myanmar,
Suriye’de katledilen Müslüman halkın yanında asla yer almayan Suudi Kralı'nın
ölümüne ülkedeki Müslüman halkın üzülüp yas tutacağını zannediyorlar
akıllarınca.
Nasıl
Charlie Hepdo için Fransa’ya protesto ziyaretine gidildi ise bu da politik bir
gösteriş uygulamasıdır. İşte hepsi bu.
***
Ortadoğu’daki
kralları zamanında oraya yerleştirenler, o Charlie’ler değil mi? 500'den fazla
peynir çeşidi olan Charlie’lerin ve Batının ekmek kapısı, zaten Ortadoğu ve
Afrika değil mi?
Bu
yüzden halkın kafayı ekmekle yemesi, kolay olmuyor mu gelişmekte olarak
adlandırdıkları ülkelerde? Ekmek hastalığı nükseden Batı, bu ülkelerdeki
nöbetçi Charlie’lerini yollara, caddelere gösteri yapmaya çağırmıyor mu?
Charlie’leri
katlettim ayağına Afganistan’da Nijerya’da bombalar patlatıp binlerce insan
öldürülmüyor mu? Gözlere sürmeler çekilmiyor mu, insanlık adına?
Görmedik
mi, izlemedik mi, Suriye’de, Mısır’da, Ukrayna’da, Brezilya’da, Yunanistan’da
yaşananları?
***
Yurdum
soytarı olmayan zihin kütlesine, Charlie'ler için Taksim’deki bayraklar yarıya
indiriliverseydi eğer, hiçbirinin sesi çıkmaz, alkışlarla eşitlik ve adalet
geldi diye, çokta sevindirik olurlardı nitekim. Oysa Krallar Charlie’lerin
kuklalarıydı zaten.
Peki, bu
ülkede Charlie Hepdo için iki haftadır süren soytarılıklar kim için yapılmıştı?
Kim kimin
soytarısı, kim kimin kralıydı? Charlie’nin soytarıları hangi krala bağlıydı?
Şeytanın bermuda üçgeninde delicesine tepinmekte neyin nesiydi.
Mesele
sinekten yağ çıkarıp ekmeğe sürmekti zaten. Şaklabanlar Suudi Kralı'nı
eleştirip, Batı Charlie’sinin soytarısı olmaya uğraşıyordu.
Charlie
için soytarılığa soyunanların, anlamamış gibi göründükleri şey şudur; İki
durumda zaten aynı potada eriyor.
Görmezden
geldikleri gerçek budur.
***
Kendini
Charlie zanneden, kime soytarılık yaptığını bilmeyen, zihnindeki fikirleri
bilgelik zanneden, ey üstün zekâ, ey dahi, Fransa’daki yürüyüşe de ülkemizin
katılmasını protesto etseydi basınınız; Mısır’daki darbeye dur deseydi. Suriye’deki,
Filistin’deki Nijerya’daki, Myanmar’daki Doğu Türkistan’daki katliamlara da
sesiniz çıksaydı; soytarılıktan çıkıp, demokrasiye ve eşitliğe yakın olduğunuzu
düşünürdü insanlar!
Önce
Mısır’daki demokrasiyi eleştireceksin ve Mursi’ yi istemeyeceksin, darbeye ses
çıkarmayacaksın, hatta neredeyse destek olacaksın. Sonra da Mısır’daki darbeyi
yapan, Sisi’ye tonla para akıtan Suud Kralı'nı eleştireceksin, sonra da
başkalarını soytarılıkla itham edeceksin.
Bu ne
yaman bir çelişkidir ki böyle, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Pabucumuzun eski postallı, yeni topuklu ayakkabı devrimcilerinin bütün meselesi Charlie
olmak ya da olamamakken…
İşte,
hep de bunlar, asıl soytarıların şaklabanlıklarını, görmediğimizi
düşündüklerinden kaynaklanıyor.
Boyacı
küpü değildir ki bu işler, hemen daldırır çıkarırsın. Renkten renge girer ve
asla renk vermediğini düşünürsün.
Durumu
biraz daha cilalarsanız, içimizdeki Charlie’leri anti emperyalist mi
zannedeceğiz biz şimdi. Tüh tüh tüh yazık bize!
Sağdan
gel, solda dur, ortada topla da; bari adam gibi park et!
Azize Bahtiyar, 24.01.2015,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar