26 Ocak 2015 Pazartesi

SA1114/KY9-NK44: Bugünkü Durum...

"Şu anda kendimi kandırılmaya hazır bir kanser hastası olarak görüyorum, ne garip... "


Bugün bir parça daha iyi başladım güne, ama moralim çok iyi değil, sanki kanser bir yerde sıkı bir şekilde saklanmıştı da şimdi bazı işaretlerle gitmediğini ve hatta her an yeniden beni ziyaret edeceğini belli etmek için elinden geleni yapıyor...

Dr. Şükran'ın o güzel vurgusuyla söylediği gibi "Yapcak bi şey yok" galiba... ne kadarsa ömrümüz böyle yaşamaya devam edeceğiz herhalde...

Üç gün önce İHH'dan Başkan Bülent Yıldırım ve İzzet Şahin'in Suriye'de nihayet bulabildikleri Adem ve Hamit'in ilk görüntülerini gözyaşları ile izledim, eminim birçok kişi de aynı şekilde izlemiştir. O kadar sevindim ki her işi bırakıp twitter'dan durmadan #teşekkürlerİHH twiti attım, binlerce insan aynı anda aynı sevinci paylaşıyorduk ve bir anda #teşekkürlerİHH TT oluverdi...harika bir duyguydu.

Sonra parmaklarım isyan etti işte..

Şu anda aileleri ve sevenleri ve birçok insan onların bir an önce sağ selamet dönmeleri için dua ediyoruz. İnşallah dönecekler..

Ne kadar sevindiğimi yazsam da yukarıdaki fotoğrafın beni bir o kadar üzdüğünü de yazmam lazım; Adem'in de Hamit'in de ayakkabı bağcıkları yok, hapiste onları çıkarmışlar demek ki... ne düşündüler kim bilir? Bu çocuklar Müslüman çocuklar, temiz çocuklar... Onların ayakkabı bağcıklarını alırken kendilerine zarar vereceklerini mi yoksa kendilerini esir alanlara zarar vereceklerini mi düşündüler acaba?... Her ne maksatla yapıldıysa bu görüntü kalbime dokundu... çok dokundu...

Kalbim ne kötü haber, ne de herhangi bir gerginliği kaldırmıyor. Fevziye'nin melek kızları, Zeynep ve Elif'ten sonra Bilge'yi de hastaneye kaldırmak zorunda kalmışlar... Yalnızca sağlıklarındaki son durumu öğrenmek için kısa bir görüşme yapıp kapattım telefonu, kimseyle konuşmak istemiyorum ama bir yandan da merak ediyorum elbette arkadaşlarımın sağlıklarını... Şu an konuşmam mümkün olmasa da inşallah Şafi Olan Allah şifa verirse ve kendimi biraz daha iyi hissedersem yeniden konuşurum, konuşabilirsem de, muhtemel kötü haberleri kaldıracak gücüm olur...

Mutlu, Erzurum'daki aktarın yanına gidip aradı ve bazı bilgiler aldı. Neticeyi bilmiyorum... Az önce de Atila arayıp Bolu Gerede'de yaşayan bir aktarın numarasını verdi, kendisi konuşmuş, ama benim de konuşmamın iyi olacağını söyledi.

Aradım, 3 ay kullanacağım 6 kürlük bir karışım hazırlayacağını ve bununla ilk etapta ağrılarımın geçeceğini, bu şekilde iyileştirdiği birçok hastası olduğunu söyledi. Ayrıca sağ taraftan 21 lenf nodunun alındığını söylediğimde, bu durumun sol tarafa da etki edebileceğini, geçirdiğim iki ameliyatın vücut dengemi alt üst ettiğini söyledi ki muhtemelen öyle...

Yıllardır bitkisel tedavi ile ilgileniyorum, çok sahtekar da tanıdım, ama bu bey biraz itimat telkin etti, bilmiyorum Allah c.c hayırlı bir karar aldırtıp şifa nasip eder inşallah. Aktarla konuşurken telefonu fazla tutamadım elimde, bileğim kırılacak gibi oldu...

Bir de eskiden kanser hastalarının sürekli panikle kendilerine her denen şeyi yapmalarına üzüldüğüm geldi şimdi aklıma, niye böyle yapıyorlar, bu kadar karmaşanın içinde kaybolacaklar, yalnızca doktorların dediğini yapsalar, başka hiçbir şeyi karıştırmasalar işin içine derdim...

Demek ki öyle olmuyormuş... Şu anda kendimi kandırılmaya hazır bir kanser hastası olarak görüyorum, ne garip...

Bu yüzden de inşallah bu gece istihareye yatacağım...

Bu ağrılar sebebiyle daha fazla üzülmek ve sevdiklerimi de üzmek istemiyorum...parmaklarım iyice ağırlaştı burada bırakıyorum... söylenecek daha çok şey var ama...


Neşe Kutlutaş, 26.01.2015, Konuk Yazar,  Sonsuz Ark,  (İlk Yayın Tarihi, 09.05.2012)



Seçkin Deniz Twitter Akışı