27 Ocak 2015 Salı

SA1118/SD209: Köşe Yazarları ve Okuyucuları

"Gazete okuyucularının derin aldatılmışlık hislerinin aslında gazeteciyle doğrudan ilişkisi yoktur; gazetecinin kimler tarafından kullanıldığıyla ilgisi vardır..."


Herhangi bir gazetenin herhangi bir köşe yazarı için düşünülebilecek ilk şey, her konuda ahkâm kestiği olsa gerek... Ahkâm, hükümler demek, bir nevi fetva makamlarının etki gücüne sahip olan fikirler... Keşke herhangi bir gazetenin herhangi bir köşe yazarı bütün bunları hak ediyor olmasa...

Yazılarını okuyan herkesi etkilemeyi ve yönlendirmeyi, kesin ve kaskatı iddialarla sürekli iz belirleyici olmayı vazgeçilmezleri arasında kabul eden yazarlar ile diktatörler arasındaki tek fark fiziksel güç kullanımında ortaya çıkar... Yazarlar zihinleri etkilemeyi ve kontrol altına almayı tercih ederler ve zihinleri ışıklandırmaktan ziyade kısırlaştırmaktan başka gaye edinemezler... Diktatörlerin ise söylenmemişlerle ilgisi yoktur; sadece zihinle değil, bedenle de uğraşırlar...

Köşe yazarlarının basit ve temiz tek yönü vardır; haber verirler... Haber verdikleri şeyler sizin ilginizi çekse de çekmese de onlar, bu haberi vermekten vazgeçemezler... Hatta, ilgi alanınıza sokuşturdukları şeyleri önemsemeniz, onların egemenlik duygularını tatmin eder... Ve bu egemenliği daha da güçlü hale getirmek için sizlerle özel olarak ilgilenmeleri kaçınılmazdır...

Gazete okuyucularının derin aldatılmışlık hislerinin aslında gazeteciyle doğrudan ilişkisi yoktur; gazetecinin kimler tarafından kullanıldığıyla ilgisi vardır... Bazen de okuyucu aldatılmayı tercih eder... 

Yazarın egemenlik zaafları olur da yazarı besleyenlerin çıkar mekanizmaları ve zaafları olmaz mı?... Ortaya çıkan her konuda ahkâm kesme trajedisi başka ne gibi amaçlar içerecektir ki?... Yazarın benlik kaygıları ve yazarın sahiplerinin çıkarları, köşe yazısının fetva özelliği taşıması için yeter ve gerek sebepler olurlar...

Köşe yazarlarının müdavimleri için söylenecek çok şey var elbette... Satıcı, ancak alıcı varsa vardır... Köşe yazarlarının ahkâmını, yazıları okumayan diğerlerine aktarmanın kazandırdığı "entelektüel" popularite, okuyucu ve yazar arasındaki menfaat ilişkisindeki bayağı resmi yansıtır; ne yazar ne de okuyucu kendileridir...

Her ikisinde mevcutmuş gibi görünen öz güven ise, tamamen sahtedir... İşin garip tarafı ikisi de bunun farkındadırlar ve birbirlerini kaybetmemek için sürekli beslemek zorundadırlar... 

Bu arada aslolan şey gerçekleşir ve yazarın sahipleri, yazarla okuyucuları arasındaki bu ilişkinin bayağılığını arttıracak değişkenleri yavaş yavaş okuyucunun zihnine yerleştirirler... Sonrası ise şirketlerin ve uluslararası entrika merkezlerinin tam olarak etkileyebilecekleri insan tipinin artık mevcut olduğu gerçeğidir...


Seçkin Deniz, 08.01.2005, Sistematik Analizler 8

Seçkin Deniz Yazıları




Not: Bu yazı manipülatif yayın anlayışına hizmet eden gazeteler, televizyonlar ve bilumum medya organları ve çalışanları kastedilerek yazılmıştır; hak ve adalet için çabalayan medya çalışanları yazının hedef kitlesinde değildirler.

Seçkin Deniz Twitter Akışı