"Seyahât
etmenin bana kazandırdığı en büyük nimet, empati kurabilmek ve Allah'ın 'Rahman'
sıfatını daha iyi anlamış olmak."
Abu Simbel
Necip
Mahfuz'un güzel bir sözü vardır, 'Korku ölümü değil, yaşamayı engeller' diye.. İnsanoğlu
hayatı boyunca uğraştığı korkuların belki de en derini, ölüm korkusudur. Bu
yüzden binlerce yıldır hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar, 'diğer taraf'
korkusuyla ölüme hep bir hazırlık içinde olmuşlardır, hayata olan
bağlılıklarını bu ölüm korkusu gölgelemiştir.
İbadetler
ve dualar, o beklenen anın ve sonrasının sorunsuz atlatılması için yapılagelmiştir.
Ölümü gerçek bir son olarak gören en kıdemli ateistin bile, içinde ölüm ve
sonrasının tasasının olduğuna eminim. Çünkü
vücudun bir ceset kimliğine büründüğü andan itibaren kapanan hayat kapısının
ardındaki olası sürpriz, en inançsız insan için bile bir soru işaretidir.
Seyahât
etmenin bana kazandırdığı en büyük nimet, empati kurabilmek ve Allah'ın 'Rahman'
sıfatını daha iyi anlamış olmak. İnsanların kırmızı çizgileri inançlarıdır.
Oturduğumuz
yerden çok kolay sarf ettiğimiz 'Kafir' kelimesinin keskinliği, bir Hintli'yi
veya bir Budist'i, tapınağında büyük bir huzurla dua ederken gördüğünüz anda
yumuşamaya başlar.
Onları
anlamayı denersiniz. 'Kim bilir, belki ben de gelenekçi bir Hindu aileden
doğmuş ve şu an bu tapınakta Tanrı Şiva'ya dua ediyor olabilirdim' diye
düşünüp, önce inancınız için şükreder, sonra Allah'ın yarattığı alemler
içindeki diğer kulları için de affediciliğini kullanmasını dilersiniz..
O
tapınakta gördüğünüz, aslında yiyecek ekmeği bile olmayan Hindu, tapınağa
girmeden önce tanrıları için kapıdan çiçekler, şekerler alır koyar. Bu onun
için tanrılarıyla bir iletişim, ölümden sonrası için bir yatırımdır.
Tıpkı
piramidi yaptırıp, içini öldükten sonraki hayatı esnasında kullanılmak üzere
hazinelerle dolduran bir firavun gibi.
Evet,
piramitler birer mabed mezarlardır... Ölümden sonraki hayat için yapılmış
devasa şaheserler... Firavunların ölüm kaleleri... Dışının haşmeti kadar içini
doldurulan hazinelerle ikinci hayatı bir
tür garanti altına almaca.. Ve bunları yaparken de ölünün ne kadar çaresiz ve
etkisiz bir unsur olduğunu unutma..
Bin bir
emekle yapılan bu mabed mezarlar içine konulan bu hazineler, zaman içinde
soyguncular için büyük gelir kaynakları oldular. Yeni Krallık Döneminde bu
durum, firavunları ölümden sonraki istirahatleri konusunda yeni arayışlara
itti.
İhtişamlı
kabirler yerine, görünmez mezarlar yapmayı denediler. Ve bunun için de
yaşadıkları Teb'de (Luksor) bir Ölüler Kenti oluşturdular.
Yukarı
Mısır'a seyahat, Eski Mısır Tarihi'nin ayrılmaz bir parçası olan ölüme
yolculuğun izlerini aramanın, Kahire'den sonraki 2. durağıdır.
Nil
Kahire'den
ayrılma hüznümü, dünyanın en büyük açık hava müzesi olarak adlandırılan Luksor (Luxor)'a
gitme ve Nil'e kavuşma avuntusu hep azaltmıştır. Kahire'den Luksor'a ortalama
40 dakikalık bir uçuşla varılır.
Bu
yolculukların en güzel tarafı, çölün sarılığını bir bıçak gibi kesen Nil
havzasının yeşilliğini tepeden seyredebilmektir. Luksor'a indiğinizde sizi
sıcak bir hava karşılar. Hele ki yolculuğunuzu kış ortasında yapıyorsanız,
vücudunuzu saran bu sıcaklık sizi bir anda mutlu eder.
Luksor, Aswan'a yapacağınız gemi yolculuğunun başlangıç noktasıdır.
Önünüzdeki 4 gece, hayatınızdaki en güzel tecrübelerden biri olmaya aday Nil
Nehri Gemisi'nde geçecektir.
Nil Nehri-Gemi
Luksor,
Mısır'ın güneyinde yaklaşık 500 bin nüfuslu bir şehirdir. Şehrin asıl ismi Teb
olmakla beraber, Araplar şehre ilk geldiklerinde gördükleri tapınakları saray
sandıkları için, 'Kasr/Saray' kelimesinin çoğulu olan ve 'Saraylar' manasına
gelen Luksor ismini vermişlerdir.
Luksor'un
önemi Yeni Krallık Dönemi'nin başkenti olmasından gelir. Meşhur Ramses'lerin Şehri'dir
aynı zamanda.
Bu
şehirde sizi yoğun bir gezi programı bekler. Doğu Yakası'ndaki Luksor ve Karnak
Tapınakları, Müze.. Batı yakasındaki Krallar ve Kraliçeler Vadileri'nde görecek
çok şey vardır.
Eski
Krallık döneminde yaptırılan devasa piramitlerin kolaylıkla soyulduğunu gören
firavunlar, Luksor'da mabedi ve mezarı ayırma yöntemini seçmişlerdir. Bu amaçla
ihtişamlı tapınaklarını Nil'in Doğu Yakası'na, gizli mezarlarını da Batı Yakası'na
inşa etmişlerdir.
Karnak Tapınağı
Luksor
aynı zamanda Nil gemi gezinizin de başlangıç noktasıdır. Geminize yerleştikten
sonra ilk olarak Karnak Tapınağı'na gidersiniz. Yaklaşık
300 dönümlük arazi üzerine kurulu ve 3000 yıllık tarihi olan bu tapınak,
dünyanın en büyük ibadethanesi olup Amon'a adanmıştır. Bu mabedin en can alıcı
noktası Hipostil salonunda sizi karşılayan 134 devasa sütundur.
Karnak Tapınağı- Hipostil Salonu
Bu
salonda gezinmek, kafanızı kaldırıp sütunları seyretmek eşsiz bir duygudur.
Kimi
fantastik Mısır romanlarında, rahiplerin bu tapınaklarda uçarak yürüdüklerini
ve bu sütunların yüksekliğinin nedeninin de bu olduğu yazar. Ne derece doğru
bilemem, ama şu bir gerçek ki, Karnak Tapınağı'nda dolaşmak, hayal gücünüze çok
iyi gelir. Aklınızdan bir sürü senaryo geçer eski günlere dair.
Luksor Tapınağı
Doğu
yakasındaki bir diğer muhteşem yapı ise Karnak'tan yaklaşık 4 km uzaklıkta,
Luksor kent merkezindeki Luksor Tapınağı'dır. Luksor Tapınağı'nın en önemli
özeliği içinde bir Tapınak, bir Şapel ve bir Camii barındırmasıdır. Zira geçen
yüzyıllar yapıya farklı kimlikler kazandırmıştır.
Tapınağın
iç duvarlarının birinde, erkeklik organıyla resmedilmiş bir de devasa erkek
kabartması vardır.
Hikayeye
göre, Ramses şehrin tüm erkeklerini savaşa götürmüştür. Yalnız şehirden bir
erkek saklanıp savaşa gitmemiş ve eşleri savaşa giden bir sürü kadınla birlikte
olup onları hamile bırakmıştır. Savaştan döndüğünde durumu öğrenen Ramses çok
sinirlenir ve adamın idamını ister. Savunma olarak adam 'Kötü bir niyetim
yoktu, bunu neslimizin devamı için yaptım' der ve hikayeye göre de Ramses
tarafından affedilir.
Karnak
ve Luksor Tapınakları sfenksli bir yol ile birbirine bağlıdır. Bu yol son
yıllarda yapılan kazı ve yıkımlarla tekrar ortaya çıkarılarak tapınaklar tekrar
birbirlerine bağlanmıştır.
Uzun ve
yorucu bir günün ardından geminizin güvertesine çıkıp ayaklarınızı uzatıp batan
günü seyretmek, tüm yorgunluğunuzu alır.
Gemiler
ortalama 60-70 odalıdır. İçlerinde restoran, havuz, gece kulübü, mağazalar
bulunur. Odalar gayet geniş ve konforludur.
Sabahın
ilk ışıklarıyla Batı Yakası'nda bulunan Krallar Vadisi'ne, yani Ölüler Şehri'ne
yolculuğunuz başlar.
Krallar Vadisi
Luksor'dan
yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculukla 18-20. Hanedanlık Firavunları'nın
mezarlarına ulaşırsınız. Vadide 65 kadar firavun ve asillerin mezarları
bulunmaktadır. Bu mezarlar genellikle yeraltına doğru inen tüneller
şeklindedir. Tünelin sonunda da mezar odaları bulunmaktadır.
Maalesef
bu mezarlar da yıllar içinde soyulmuş, tek miras mezarın duvarlarındaki eşsiz
tasvirler ve lahitler kalmıştır.
Mezarların
soyulmaya başlandığını gören eski Mısırlılar, en azından mumyaları
kurtarabilmek için, bu mumyaları toplayıp bir kuyunun içine atmışlar. Bu kuyu
sonradan keşfedilmiş ve cesetler gün yüzüne çıkarılmıştır.
Bu
mezarlardan 20. yüzyıl başlarına kadar soyulmadan gelen tek mezar ise
Tutankhamon'un mezarıdır. Ünlü arkeolog Howard Carter'ın Carnavon Lordu'nun
sponsorluğunda gerçekleştirdiği yıllar süren arayışı, bir gün tesadüfen fark edilen
bir basamakla gün yüzüne çıkmıştır.
Bu
mezarlardan veya kazılardan çıkarılan eserler, 20 yy başlarında Avrupalılar
tarafından çok rağbet görüyordu. Eserler ciddi paralara satıldığı için,
zenginler arkeologları tarihi eser çıkarmaları için desteklemişlerdi. Eğer
Tutankhamon Hazineleri'nin bulunduğu sırada Mısır Devleti önlem almış
olmasaydı, bu değerli hazine kim bilir kimlerin koleksiyonunda olacaktı.
Krallar
Vadisi'nden sonra sıra Hatshepsut Tapınağı'na gelir. Tapınak, nerdeyse tamamen
restore edilmiştir.
Hatshepsut Tapınağı
Adını
aldığı güçlü kraliçenin hikayesini öğretir size.. Bir de yıllar önce tapınağa
yapılan terörist saldırı gelir aklınıza.
Tesadüf
şu sıralar, ünlü Mısırolog Kara Cooney'in yeni çıkardığı ve Hatshepsut'u
anlattığı kitabı 'The Remarkable True Story of Hatshepsut'u okuyorum. Çok güzel
bir kitap.
Tapınağın Genel Görünüşü (Fotoğraf alıntıdır)
Kraliçe Hatşepsut Tapınağı, Luksor'da Deir El-Bahri bölgesinde bulunuyor. Tapınak-mezarı Atatürk'ün Anıtkabri'ne de mimari yönden ilham kaynağı olmuştur.
Kraliçe Hatşepsut Tapınağı, Luksor'da Deir El-Bahri bölgesinde bulunuyor. Tapınak-mezarı Atatürk'ün Anıtkabri'ne de mimari yönden ilham kaynağı olmuştur.
Bu gezinin
bir diğer güzelliği de Alabastar denen şeffaf taşın ve granitin işlenip
satıldığı hediyelik eşya atölyesini gezmektir. En sevdiğim şey, bu tip
atölyelerde çalışan genç kızlarla sohbet etmek. O kızların gözlerinin
güzelliği, ışıltısı başka hiçbir ırkta yok inanın..
O gün
aynı zamanda geminin Aswan'a doğru yola çıkma vaktidir. Geminizin sirenler
eşliğinde Luksor'dan ayrılışını seyretmek ve güneye doğru Nil'de ilerlemeye
başlamak, tarifsiz bir güzelliktir.
Normalde
Luksor-Aswan arası 180 km.dir. Gemiler saatte ortalama 30 km. hızla giderler. Yol
üzerindeki Edfu ve Kom Ombo Tapınakları'nın gezilmesi ve kot farkından dolayı
Esna civarlarındaki kanalda asansör için sıra beklemek de eklenince, yolculuk
ortalama 2 güne yayılır.
Geceleri
düzenlenen Arap eğlenceleri, kostüm partileri, mürettebatın sıcaklığı ve damak
tadınıza çok yakın doyumsuz yemekler, seyahatinizi daha bir renklendirir. Nil
gezisi dinlenmek için eşsiz bir fırsattır.
Edfu Tapınağı
Luksor
ve Aswan arasındaki ilk durak Edfu'dur. Burası kırsalda yaşayan Mısır halkını
tanımanız için de iyi bir fırsattır. Sokaklar gri entarili ve bembeyaz
dişleriyle sizlere gülümseyen beylerle doludur.
Sakin
bir şehirdir Edfu ve eski Mısır'ın en iyi korunmuş tapınağına sahiptir. Tapınak yaklaşık 2000 yıllıktır.
Gemiden
indiğinizde sizi faytonlar karşılar ve tapınağa götürür. Tanrı Osiris ve İsis'in tatlı aşkını ve gök
tanrısı Horus'un doğum hikayesini duvarlardaki kabartmaların rehberliğiyle
öğrenirsiniz. Bir diğer enteresan yönü de Nilometre denen ölçüm mekanizmasıdır.
Firavun, Nilometre'ye göre Nil'in seviyesine bakar, sulamanın durumuna göre
verimliliği hesap edip ona göre vergilendirme yaparmış.
Tapınağın
sütunlarının üst kısımlarına bakıp yok olmaya yüz tutmuş renkleri gördüğünüzde,
aslında bu yapıların rengarenk desenlerle dolu olduğunu anlarsınız. Bu
halleriyle bile bu kadar muhteşem duran tapınakların orijinalini hayal bile
edemezsiniz.
Benim
garip hayallerim, beklentilerim vardır öbür dünyaya dair. Layık olur da görürsek, 'Cennette keşke bir
zaman makinası olsa' diye hayal ederim. Allah iyi kullarını mükafat olarak istedikleri
bir çağda gezindirse ne güzel olur. Beni de alıp bu tapınaklara götürse mesela.
Eski Mısırlıları ibadet ederken veya 'Walk like an Egyptian' hallerinde
görebilsem onları... Hayal işte :)
Geminin
Esna'da asansöre kaydırılıp yavaş yavaş aşağı inmesini seyretmek de farklı bir
zevk. Volga Nehri gezimde de bu asansörlerden tam 17 tane vardı.
Kom Ombo Tapınağı
Kom Ombo
yolunuzun üzerindeki bir diğer tapınak. Edfu Tapınağı ile aynı döneme ait. İçinde
bulunan timsah mumyasından dolayı Timsah Tapınağı olarak da anılır. Bu
tapınağın özelliği;Mısır takviminin, dönemin ameliyat aletlerinin ve en iyi
doğum yöntemlerinin duvarlardaki kabartmalarda tasvir edilmiş olması.
Mısır
tapınakları kabartmalarının ne anlattıklarını öğrendiğiniz zaman yeni bir dil
öğrenmiş gibi mutlu olursunuz. Her figürün bir anlamı var, duvarlar resimli
kitaplar gibidir resmen. Bu konuda Mısırlı rehber arkadaşlarımın bende emeği
büyüktür, sağ olsunlar büyük bir sabırla sorularıma katlandılar.
Mısırlıların
espri anlayışı meşhurdur, akıllı espirileriyle sizi gülme krizine sokarlar. Bu
güzel sohbetler sayesinde, sıkılmadan çok şey öğrendim onlardan.
Artık
son durak Aswan'dır.. Granit madeninin şehri Aswan.
Aswan
Dünya
geneline Mısır'dan yayılmış tarihi obeliskler (dikilitaşlar) Aswan'da yapılıp
Luksor'a Nil üzerinden transfer edilmiştir. Bu anlatıldığı kadar kolay bir iş
değil. Tonlarca ağırlıktaki bir kütlenin kesilmesi, hiyeroglifle döşenmesi,
Luksor'a nakli ve tapınakta dik duruma getirilmesi... Üstelik binlerce yıl
önce..
Aswan'da
bitirilememiş bir obelisk ziyaret edilir. Burada anlarsınız bu prosedürün
aslında mucize gibi bir şey olduğunu. Aswan'da ayrıca 1970 yılında Rusların
yardımıyla yapılmış Aswan Barajı ziyaret edilir.
Baraj,
Nil'deki taşkınları önlemek amacıyla yapılmıştır. Barajın yapımında sular
altında kalacağı için farklı bir yere taşınan bir şaheser vardır, Abu Simbel.
Abu Simbel
Abu
Simbel'e Aswan'da otobüsle veya çok kısa bir uçak yolculuğuyla ulaşırsınız. II.
Ramses tarafından yaklaşık 20 yılda yapılmış, Ramses heykelleri ile süslü
devasa bir eserdir.
Aswan'a
her gittiğimde Eski Cataract Otel'e gidip terasında mutlaka bir kahve içerim. Burası
Agatha Cristie'nin 'Nil'de Ölüm' adlı romanını yazdığı yerdir aynı zamanda. Müthiş
bir gün batımı manzarası vardır.
Aswan'da
akşamları çıkıp Nil kenarında yürümek, sokaklara dalıp çöl insanının aslında
geceleri yaşadığına şahit olmak farklı bir deneyimdir. Bir de Nil üzerinde
mutlaka feluka denen yelkenlilere gezinmek gerek. Bu yelkenliler genellikle Nubyeliler
tarafından işletilir. Nubyeliler
Aswan'da yaşayan siyahi bir ırkıtır ve dilleri farklıdır.
Genelde
Aswan Mısır seyahatinin son noktasıdır. Ama dilerseniz 2 günlük bir Kızıldeniz
tatiliyle turunuzu sonlandırabilirsiniz. Bizim gibi deniz turizmi merkezi bir
ülke vatandaşı için bu çok cazip olmayabilir. Ama bana sorarsanız mutlaka Sharm
el Sheikh'e gidip tabanı cam teknelere binip denizin altını seyretmek veya dalış yapmak gerek. Zira denizin altı
rengarenk balıklarıyla kocaman bir akvaryum gibidir.
Sharm el
Sheikh gibi bir diğer ünlü şehir, Hurghada'dır. Tarz ve kalite olarak bana göre
Sharm daha güzeldir.
Devrimden
önce, Kızıl Deniz kıyısına büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Sıkıntılı
geçen son 4 sene Mısır'ın geleceğinden çok şeyi alıp götürdü. Yatırımlar ya
durdu, ya da yatırımcısını büyük zarar soktu.
Mısır'ın
3 önemli gelir kaynağı var. Petrol, Süveyş Kanalı ve Turizm. Maalesef turizmde
kayıp büyük..
Görünen
o ki, yakın bir gelecekte de mazideki güzel günlere dönme ümidi yok.
Dualarım
seninle Mısır...
Nehir Nil, 05.02.2015, Sonsuz Ark,
Konuk Yazar, Gezi Notları
Not:
Fotoğraflar Nehir Nil tarafından çekilmiştir.