"Para'nın Seyri, bu zamanda Dolar'ın Seyri demektir."
Para büyük bir güç, bazılarına göre "Tanrı" olmanın vazgeçilmezi; ama "Tanrı" değil.
Para'yı kullanan insanın parayla ilgili tüm iç hesaplarını kendi psikolojik tabanı üzerinde yaptığını biliyoruz -zaten bu nedenle parayla ilgilenen ve paranın işleyişinden kazanç elde eden kurum ve kuruluşlar, reklamları önemsiyor, insanları etkileyici ayrıntıları özenle seçiyor-.
Kişiyi, yaşadığı toplumu, o toplumun diğer toplumlarla ilişkisini, kişinin-toplumun inançlarını, gelenek-göreneklerini, ekonomi bilimini ve sayılan bu alanlarla ilgili/ilişkili her şeyi bilmek neredeyse "para" alanında otorite olmaya yetiyor. Siyaset, işadamı ve diğer elemanların bu temel alanlara göre yeri ve değeri neredeyse yok gibi; çok önemsiz. Onlar paranın seyrinde sadece birer figüran. Savaşlar da öyle, diplomasi de...
Para büyük bir güç, bazılarına göre "Tanrı" olmanın vazgeçilmezi; ama "Tanrı" değil. İnsan kendisinden başka "Tanrı" olmasını kabullenebilecek tıynette değildir; parayı tanrılaştırmamasının da tek sebebi budur. Burada "Ceo" ları anmadan geçmek olmaz. Ceo'lar paranın efendilerini tanrılığa götüren yolda "Vekil Tanrı" görevini yapıyorlar. Savaşları da sırf bu nedenle çıkardıklarını söylemek ilginç bir şeyden bahsetmek olmayacaktır herhalde.
Kuşkusuz ve elbette yukarıdaki giriş, "para kazanmak için her şeyi meşrû gören" sistemlerin, toplumların ve kişilerin evsafına uygun bir giriş; "parayı elinin kiri veya zekâtı verilecek olan/tasadduk edilen şey" olarak görenleri bu kuyudan vareste tutmak lazım geldiğini beyan etmek ayrıca elzemdir. Para'dan uzak kalanların ne kadar "saf" kaldıklarını bir/tek onlar bilirler.
Az bir bedel karşılığı Allah'ın emirlerini değiştiren din adamlarından, bedenlerini ve ruhlarını "lüks hayat yaşamak için" satanlara kadar para mahkumu olan herkes, paranın beraberinde getirdiği azgınlıkları ve aşırılıkları peşinen kabullenmiş demektir. Öte tarafta, parasız olanın taşkınlıklarını da aynı kefede tutmak kerih olmayacaktır. Nihâyetinde ultra lüks bir otomobile sahip olanın kibri ile o otomobile uzaktan bakanın hâsedi arasında "kirlilik" babında hiç bir fark yoktur. Bu sabit gerçek dünya'nın her yerinde ve dünya tarihinin her anında geçerlidir.
Para'nın seyrinde kişilerin psikolojik hâllerinden sonra işlenmesi gereken konu,kişilerden oluşan toplumların sahip oldukları değerler ve bu değerlerdeki zemin kaymalarıdır. Para, herşeyi değiştirir, mantığını salt determinizm olarak algılayanlar için batı ve batı mukallidi ülkeler güzel örneklerdir. Para'nın getirdikleri konulu magazin vakâlarını da ardarda sıralamak mümkündür. Ama en çarpıcı örnekler siyaset, iş dünyası ile ilgili olanlardır. Dinî kurumların ve din adamlarının, bilimadamlarının para karşısında yaşadıkları zaafları tarih naklediyor, nakletmeye devam ediyor (yakın örneklerden biri; Tanrının Çocukları Tarikatı). Hukukçuları, güvenlikçileri, sağlıkçıları, eğitimcileri, gazetecileri nasıl etkilediği da malumdur; dünyada tefrika eserler icra ediliyor bu hususta.
Toplumların para ile ilişkisini de gördükten sonra, siyasetin ve diğer yönetsel faaliyetlerin paranın hükümranlığına karşı geliştirdikleri hemen hiçbir şey olmadığını aksine bu hükümranlığın derinleşmesine ve genişlemesine hizmet ettiklerini görürsünüz.
Dikkat ediniz; insana hizmet "esas" değildir. İnsana hizmeti esas olarak popularize edenlerin çoğunluğu da paranın egemenliğine hizmet ederek paranın seyrinden menfaat temin ederler.Bazı küresel zenginlerin kurdukları vakıfların mayası bu niyetle atılmıştır. Yine bazı yerel oluşumların da kökeninde parasal egemenliğin yayılması ve bu egemenlikten nasiplenme rüyâsı yatmaktadır.
Toplumların diğer toplumlarla ilişkisinde de sınırlayıcı unsurların en büyüğü paradır. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde olmasına rağmen ortak para birimi Euro'ya geçişi kabul etmemesinde etkili olan toplumsal refleks, İngilizlerin paralarının tarihsel gücüne duydukları saygıdan ve gururdan beslenir. Euro'ya geçmelerine rağmen hala franklarının ve marklarının maceralarını gizli endekslerle izleyen Fransızları ve Almanları unutmamak gerekir.
Amerikalıların dolarına gelince... O çok uzun bir konu.
FED, doların arz alanını kontrollü olarak daraltıyor. Dolar daha az sayıda kişide, ancak piyasada bol miktarda bulunabilir oluyor (Siz neden şu anda dolar almıyorsunuz mesela? Değeri düşük olduğu için değil mi? Ve bu değerin yükselmeyeceğini düşünüyorsunuz). Böylece elinde milyarlarca dolar fazlası bulunduran ülkelerin zarar etmelerini sağlıyor, sonrasında da USA'yı tehdit etmelerini engelliyor. Dünya'nın en iyi ekonomistlerini kullanan Amerika Birleşik Devletleri bu büyük operasyonu istediği gibi yürütüyor.
Yani; USD büyük bir itibâr kazanıyor. Bunu da her zamanki gibi önermelerinin değillerini kullanarak yapıyorlar. Bazen bakanların durduk yere "elektriğe zam yapılmayacak, vs" diye beyânat vermelerindeki sır, insanları yapılacak zamdan haberdar etmektir,onları bu zamma alıştırmaktır. Devamında da zam yapılır zaten. İşte Amerika bu oyunu oynuyor.
Bu uzun konunun sadece dikkatten fenâ halde kaçan kısmıyla ilgili ayrıntıları incelemek yeterli olacaktır. Ekonomik ve finansal analizcilerin ısrarla "yutturmaya" çalıştıkları bir yalan var dünya yüzünde. Doların ve dolayısıyla ABD'nin tükendiğinden bahsediliyor. Küresel ve yerel basın ve yayın kuruluşlarının yazar ve yorumcuları, insanları, bundan sonra iş sözleşmelerini Euro üzeriden yapacağını ilân eden bir mankene yükledikleri doların "müflis" görüntüsüne inandırmaya çalışıyorlar. Üstelik bu koroya "kapitalizm karşıtı" gruplar da farkında olarak veya olmayarak katılıyorlar.
ABD'nin eridiği doğru, ama tükenmiş değil, sadece tükenişe doğru ilerliyor. ABD en azından elli yıldan önce çökecek gibi görünmüyor. Ayrıca paranın (doların) efendileri yeni bir güç kazanma hamlesinden kârlı çıkmış durumdalar... Irak'ın İşgâli doların egemenliğini hiç değilse bir on yıl daha sürdürmeye yetecek. Peki neden doların bittiği empoze edilmek isteniyor?
Dünya'nın tüm finans merkezlerinde egemen olan Amerikalılar (Dünya'nın her ülkesinde kurulmuş paravan-CIA uzantılı- şirketler hala ülkelerin kâderini etkilerken) neden bu söylentileri engellemiyorlar veya neden bu oyunu hazırlayıp insanların bu saçmalığa inanmalarını istiyorlar?
USD'nin hâkimiyetine şu anki koşullarda kimse karşı duramaz. Kişilere, toplumlara, ülkelere, siyasetçilere ve dinlere kolaylıkla müdahale eden Birleşik Devletler'in kendi parasının gücünü koruyamayacak olması mümkün değildir. Zaten söz konusu saçmalıklara aklı selim sahibi hiç kimse inanmamaktadır.
USA parasının geniş arz alanından, kendi vatandaşlarının aşırı tüketim alışkanlıklarından,ihracat-ithalat dengesizliğinden ve Beyaz Saray'ın küresel "Ağa" rolünden dolayı finansman sorunu yaşamaktadır.
"Dolar çöküyor" masalının temelinde de büyük miktarda dolar istif ederek, Amerika'yı finanse etmemekle tehdit eden ülkelerin elinden bu tehdit aracını almak niyeti var. Küçük ve orta ölçekte dolar istifleyen herkesi bu yalanla dolardan kaçışa ikna edebilirlerse, toplamda çok büyük meblağlarda "boşta gezen düşük değerli dolar" oluşturup o dolarlarla da kendi ürettiklerini almalarını sağlayacaklar, ihracatları artacak ve ekonomilerini kolaylıkla finanse edeceklerdir.
Para'nın Seyri, bu zamanda Dolar'ın Seyri demektir. Bu açık gerçeğe binâen yeniden düşünelim. Sizce USD nin sahibi, dünya'nın tüm ülkelerini, tüm insanlarını, tüm dinlerini, tüm gelenek-göreneklerini, ticaretini ve bilimini bilmeye neden gerek duyuyor? Her ülkenin müstakbel siyasi figürleriyle neden ilgileniyor? İnsanların yönetim araçlarını neden kontrol ediyor? Neden canı istediği zaman istediğine savaş/barış ilan ediyor; neden istediğini öldürüyor?
Seçkin Deniz, 27.12.2007, Sistematik Analizler 45
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz
Not: 2007'de henüz 2008 Ekonomik Krizi ortada yok iken yaptığım bu analiz, sekiz yıl sonra bugün bütün içeriği ile birlikte tazeliğini koruyor ve Dolar FED'in ve Pentagon'un ürettiği politikalarla hâlen gücünü muhafaza ediyor. Seçkin Deniz, 06.02.2015