‘…Ey
yeşil sarıklı ulu hocalar
bunu bana öğretmediniz!?
hükümdarların hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bunu bana söylemediniz!...’
Sezai Karakoç
Etrafa bakın lütfen.
Sağınıza solunuza bakın.
Eskisi kadar büyük ve uzak değil dünya,
Her hangi bir yol ile,
Kağıtlara çizili,
Ya da bilgisayar ortamında uydular marifeti ile dünyamızı her köy ve kasabası ile, her cadde ve sokağı ile capcanlı gösteren haritaları serip önünüze dikkatle bakın,
En demokratik olanından en zorbasına insanın ulaştığı yönetebilme becerisine, geliştirebildiği siyasal aygıt ve teknolojiye bakın, hepsi insanın gemlenemez hırsına tabidir.
İnsanın
yönetme, öne çıkma, hükmetme arzu ve hırsına tabi çalışan aygıt ve teknolojilerden
birkaç adım öteye gidebilmiş değil insan.
Hemen
bütün siyasal aygıtlar bir meşruiyet sorunu yaşıyor ve hemen hepsinde bu sorunu
gidermenin yolu halk olarak işaret ediliyor.
Demek ki
meşruiyetin kaynağı temel olarak halk. Ancak bu da sorunu çözmeye yetmiyor,
çünkü her kesin tam olarak kapsandığı bir temsil mekanizması yazık ki yok. İşte
seçimler, onlarca mekanizması ile meclisler, denetleme ve yasa kurumları, alt
ve üst mahkemeler, halkın seçimi ile meşruiyet kazanmış bu gemlenemez insan
hırsına bir tür kontrol, bir fren, bir sınırlama getirmek için ihdas
edilmektedir.
Peki,
ama bu kadar karmaşık, maliyetli, dolambaçlı mekanizmalara rağmen insanlığın
ulaştığı yönetme becerisi ve geliştirdiği yönetim mekanizmaları, insan gibi
naif ve kırılgan bir varlığı daha korunaklı, daha güvenli ‘vatan’lara
ulaştırabildi mi? Buna evet demek gerçekten zor. Sonuç itibari ile anladık ki
seçim ile de gelse zalim yine de zulmünü icra edecek, nice asude yerleşimleri,
kasabaları, münzevi köyleri bile kan deryasına çevirecek.
Daha da
önemlisi modern yönetim aygıtlarımız dünyayı daha adil ve daha ahlaklı da
kılmadı. Mesela bu kadar okula, üniversiteye, meclise, mahkemeye ve sayısız
kurum ve kurula rağmen, aklı zorlayan katliam ve zulümlerde bir azalma olmadı
dünyada. Modern batı demokrasileri ile diğer göstermelik seçimli sistemler
arasında adeta adı konmamış bir katliam ve zulüm ortaklığı apaçık ortada.
Bu gün
Suriye’de 300 bini aşkın masum sivilin katliamında seçimle gelmiş Esed diktası
kadar buna her anlamda örtülü örtüsüz destek veren birçok batılı gelişmiş demokrasi
mevcut. Yine daha birkaç ay evvel Gazze’de 1400’u aşkın, tamamı sivil,
çoğunluğu çocuk ve kadın, insanı katleden İsrail gerçek anlamda bir demokrasi,
İsrail’e destek olan soldan sağa bütün batılı gelişmiş demokrasilerin
demokratlıklarını sorgulamak teorik olarak abesle iştigal.
Modern
anlamda seçim, hırslı insanların, ortaya atılabilme cüretine sahip çoğu zaman
hadsizlerin, para-güç ve diğer metalara ulaşma konusunda neredeyse ahlaksızca
bir arzu sahibi karakterlerin kendilerini halka beğendirme yarışından ibaret.
Bunların içinden hasbelkader bir değer ve ideal sahibi, bir ahlak ve ilke
sahibi bir düzine insan o yönetim aygıtlarına taşınabilirse ne ala.
Hatta
modern demokrasilerde bu konu o kadar ileri bir tekniğe ulaştı ki, bu komik
insanları topluma beğendirmek için olmadık reklamlar, kampanyalar, cilalı
resimler eşliğinde işletilen seçim süreçleri var ki gerçek anlamda bir sektör
olmuş durumda.
Peki, ama
bir siyasamız olmayacak mı? Topluma, insanlığa bir değer vaaz etmeyecek miyiz?
Bu soruya vereceğimiz yanıttır esas mesele bence. Çünkü adalet ile hükmeden
kral, meşruiyetleri için halka yalvaran ve seçim ile sözde meşruiyet kazanan
demokrat ve komik, halklarını kan deryasında boğan veya bu hadsiz zalimlere
destek olan sözde demokrat yöneticilerden çok daha meşrudurlar halkın nezdinde.
Dolayısı
ile seçim iyi bir aygıt, teknik olarak meclisler, kurumlar, mahkemeler ve üst
kurullarca denetlenme fikri gayet iyi siyasal teknolojiler, ancak bütün bunlar
daha kapasiteli, daha değere dayalı, daha adil yöneticiler veya idealize
edildiği gibi yönetim mekanizmaları çıkarmıyor ortaya. Mesele dönüp dolaşıp
‘insan’a, insanın sahip olduğu ahlaka, değere, inanca ve adalete geliyor.
Bütün bu
uzun girizgahı, son günlerin hararetli tartışması başkanlık için ettim. Bir
sistem olarak, halk tarafından seçilmiş, çeşitli anayasal kurum ve kurulca
denetlenen, daha pratik ve halk ile daha sıkı teması olan bir başkanlığın bu
günkü sistemimizden neden daha kötü olduğunu anlayabilmiş değilim.
Hiç
şüphesiz bu anlamıyla başkanlık sistemi, kadim anlamı ile lider fikrine,
kadirşinas ve adil yönetici fikrine çok daha uygundur. Çeşitli mekanizmalar
elinde adeta kumpas ve oyunların içinden sıyrılmak, her dönemeçte yeniden bu
küçük oyunlara taraf kılınmak, değer ve adalet odaklı lider ve yönetim fikrine
oldukça uzak.
Halkın seçtiği,
halka hesap verecek, arada kumpas ve oyuna müsait kurum ve kuruluşların
olmadığı, adil ve makul şekilde denetlenen başkanlık fikri, kanımca yüksek
liderlik özelliklerine sahip karakterlerin, liderlerin ortaya çıkmasına oldukça
uygun bir auradır.
Mustafa Ekici, 10.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Takip et: @mustafaekici23