11 Şubat 2015 Çarşamba

SA1153/KY1-CÇ99: Korkuyorum

"Gitmeye korktuğum oda dün bıraktığım gibi. Dün nasıl bırakmıştım? Dün nasıl bıraktım odayı?"


Adım adım çıldırının pençesine doğru gittiğimi görüyorum. Yapacak bir şey yok. Engel olamayacağım apaçık. Ürküyorum. Korku da var belki ve fakat daha çok ürküyorum. Çıldırının soğuk nefesini bütün benliğimle bedenimde duyumsuyorum. Her şey o kâbustan uyanınca başladı. Kışın ortasında sıcak olmayan yatak odasında terden sırılsıklam uyandım. Zangır zangır titriyordum. Korkudan! Gördüğüm kâbusta yaptıklarımdı korkutan. 

İçimde bir canavar vardı. İnsan postuna bürünmüş bir canavar. Acımasız, karanlıkta ışıl ışıl parlayan kan kırmızısı gözler. Damarlarımda dolaşan kan donmuş ve bedenimden sımsıcak ter boşanmıştı. Terin bir insanı uyandıracağını o zaman öğrendim. Kendi gözlerimin korkunçluğu bedenimi tere boğup uyandırmıştı. Korkularınız, beklentileriniz, beğenileriniz, kaygılarınız sizi ele vermiyorsa başka ne ele verebilir ki?


Evet, kendimden korkuyorum. Bak gerçekten korkuyorum. Yapıp edeceklerimden, yapıp edebileceklerimden ödüm patlıyor. O gördüğüm kâbusu hatırlamamak için elimden geleni yapıyorum. Hatta hafızamdan sildim bile diyebilirim. Yok, eğer hafızamda kalsa belki de.. aman Allah’ım! Bunu düşünmek bile istemiyorum.

Kuşkusuz insan denen canlı yeryüzündeki en zalim, en vahşi yaratık olabilme potansiyeline sahip. Böyle bir imkânı var. Böyle bir yolu seçebilme gücü var. Ve bu da beni korkutuyor. Evet, korkumu o hafızamdan sildiğim kâbus tetikledi elbet. Ama o kâbusu görmemi ne tetikledi acaba? Bunun üzerinde düşünmek, bunu çözümlemek beni rahatlatacak gibi. Ve fakat çekincelerim de var. Aslında bir tek çekincem var, ya bu çözümleme eylemim beni o bataklığa sürüklerse? Hayır! Hayır! Lütfen olmasın! Böyle bir şey lütfen olmasın!

Her şeyden önce kan görmeye dayanamam! Bir kaza görsem, ya da hastanelerde, kan alınan yerlerden geçsem içim bayılır. Dayanacak bir yer ararım sezdirmeden çevreme. Kendi bedenimden kan alınırken bile bakamam. Kaldı ki bir başkasının kanını görmek! Yok! Hayır! Asla! Buna dayanamam! Bak işte hepi topu bir kâbustu gördüğüm ve fakat günlerdir kendime gelemedim. Kahretsin! Güya hafızamdan silmişim! Gözlerimi yumduğumda öylece görüyorum! Bütün korkunçluğu bütün çıplaklığı ile görüyorum! Midem bulanıyor! Kusacak gibi oluyorum.

Kusacak gibi olmam belki aldığım ilaçlardandır. Ama yıllardır kullanıyorum. Yeni mi başladı yan etkileri. Hayır, bu kâbustan sonra başladı. Bunu biliyorum. Mutfağa giremiyorum. Bıçaklara bakamıyorum. Daha doğrusu kesici, sivri olan hiçbir şeye bakamıyorum. Allah’tan evde silah yok. Gerçi kâbusta iri kocaman bir bıçak vardı elimde. Tanımadığım birinin kafasını vücudundan ayırıyordum. Sonra o başı koltuğu yerleştirip gözlerini açıyor, bana bakmasını sağlıyordum. Göz kapaklarını bantla yapıştırmıştım.

Tuhaf olan hiç kan olmamasıydı. Bunu nasıl başardığımı bilmiyorum. Karşımda duran gözleri açık kafaya -şu an cinsiyetini hatırlamıyorum- sürekli “Gözlerini yummayacaktın! Başını öteye çevirmeyecektin! Görmezden gelmeyecektin! Tanıklıktan ürkmeyecektin!” sözcüklerini söylüyordum.

O yüzdeki şaşkınlık anlatılır gibi değildi. İri iri açıkgözlerdeki şaşkınlık ve dehşeti tanımlayacak bir sözcüğüm yok! Sadece görmekle anlaşılabilir. Görmeyene anlatılamaz! Belki bantların germesinden ötürü öyle görünüyordu. Kim bilir! Ve fakat o dehşet ifadesi. Tabi şaşkınlık da öyle. Bedenin gerisi neredeydi bilmiyorum. Yani bulunduğum oda da yoktu. Bundan eminim. Bedensiz bir baş! Başsız beden kadar saçmaydı.

Kahretsin! Korkuyorum işte. İçimde bir canavar olduğunu bile bile nasıl soluk alabilirim? Nasıl soluk almayı göze alabilirim? Nasıl soluk alınabilir, bir canavarla bir arada nasıl yaşanabilir? Bunca zaman nasıl yaşadım? Kahretsin bunca zaman nasıl fark edemedim bunu? Bu çok ürkütücü! Başına gelmeyen elbet bilemez! Elbet bir fantazya denip geçebilir benim gördüğüm karabasanı görmeyen biri!

Bu nasıl bir şey? Bir insan bir insanın başını nasıl böyle hunharca koparıp sonra da oturma odasının başköşesinde sergileyebilir? Bu nasıl olabilir? Böyle şeylerin daha önce olmuş olması sonradan olanları nasıl açıklayabilir? Bir savaş ortamında bile olmasını düşleyemezken hem de! Yok, yani herhangi bir savaşa katıldığım falan yok! Ürkerim!

Her savaş ürkütmüştür beni. Savaşın düşüncesi bile ürkütür beni. Masallardaki kanlı kahramanlık sahneleri midemi bulandırmıştır her zaman. Bundan zevk alanları gördükçe, zevk alanlara tanık olunca nasıl vücudumdan ter boşandığını hala hatırlarım. Çocukken anlatılan masallardan söz ediyorum. Bir akrabamız vardı. Hayal meyal hatırlıyorum. Bizden büyüktü. Öyle güzel masal anlatırdı ki.. ve fakat kanlı sahneler anlattığında gözlerimi yumar başımı göğsüme dayardım. Benimle birlikte masalı dinleyen yakınlarımın gözlerindeki ışıltıyla kahrolurdum. İnanamazdım. Koparılan kollar, koparılan başlar, kesilen ayaklar, oyulan gözler, uçurulan kulaklar, burunlar.. nasıl bir zevk, nasıl bir haz uyandırabilirdi ki?

Anlamazdım! Anlayamazdım! Birlikte masal dinlediğim yakınlarımla yalnız kalmaya korkardım çoğu zaman. Ya o duyulanları, anlatılanları eyleme sokmaya kalkarlar ise? Aman Tanrım!
Ya şimdi nasıl böyle bir düş görebildim? Nasıl böyle bir kâbus bastı uykumda? Hayır! Oturma odasına girmeye korkuyorum! Odaya girdiğimde başköşedeki tekli koltukta –benim oturduğum koltukta- bedensiz kesik bir başla, göz kapakları bantlanmış bir insan kafasıyla karşılaşıp-karşılaşmayacağımı bilemiyorum! Hem bu yüklüğe niye sığınmışım ki?

Aman Tanrım yoksa! Hayır, hayır! Bütün bunlar gördüğüm kabustan.. yerimden doğrulabilsem, ayaklarımdaki uyuşukluğu aşabilsem.. Yüklükten çıkıp odaya gidebilsem hiçbir şey olmadığını görebileceğim. Buna tüm benliğimle inanıyorum! Hayır, inanmıyorum! Biliyorum! Biliyorum! Nasıl bildiğimi bilmiyorum ama biliyorum.

Gitmeye korktuğum oda dün bıraktığım gibi. Dün nasıl bırakmıştım? Dün nasıl bıraktım odayı? Uyumak için yatak odasına geçtiğimde oturma odası nasıldı? Cevabından emin değilim! Kahretsin! Kahretsin!


Cemal Çalık, 11.02.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü





Seçkin Deniz Twitter Akışı