"İçine
karıştığım kalabalıkta, Fransızca ve Arapça karışımı garip bir dil ile
haykırılan sloganlar olmasa kendimi bir an Taksim veya Moda’da sanabilirdim."
İki yüz
kişi civarında olduğunu tahmin ettiğim heyecanlı bir kalabalık, polisin kestiği
ana caddenin tam ortasında bir miting yapıyor. Çoğu orta yaş üstü kitlenin tam
çekirdeğinde heyecanlı bir grup genç var. Etraf kırmızı siyah veya kırmızı sarı
bez afişler, flamalar ile donatılmış. Polisin aldığı abartılı önlemler hemen
göze çarpıyor. Boydan boya şehrin en büyük caddesinin hemen hemen yarısını
tamamen trafiğe kapatan bu mitingin gerek alan ve gerekse önlemler ile
kıyaslandığında biraz garip görünüyor; devasa alanda bir avuç aktivist. Etrafta
gezinen çoğu sivil ama ellerinde gürültülü telsizlerin olduğu polis oldukça
kışkırtıcı.
Şükrü
Beleyid; (26 Kasım 1964 – 6 Şubat 2013), Tunus’lu avukat ve siyasetçi. Demokrat
Yurtseverler Partisi ve Tunus'ta ki laik-ulusalcı sol muhalefetin lideri olan
Beleyid, 6 Şubat 2013'te evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını
kaybetti.
İşte
bahsini ettiğim gösteri, başkent Tunus’un en büyük ve görkemli caddesi olan
Habib Burgiba Caddesi’nin Bab’el Bahr yönünden aşağıya doğru iki yönlü olarak
trafiğe kapatılmış kesiminde, Şükrü Beleyid cinayetinin yıl dönümünü dolayısı
ile yapılmakta.
Sloganlar,
afişler, gençlerin giyim kuşamı ve diğer ‘eylem’ ritüelleri o kadar tanıdık ki.
İçine karıştığım kalabalıkta, Fransızca ve Arapça karışımı garip bir dil ile
haykırılan sloganlar olmasa kendimi bir an Taksim veya Moda’da sanabilirdim.
Genç bir
kadın, adeta boğazını yırtarak ‘Qum şukri, Qum’ diyor, önüne arkasına bir iki
kelime ekleyerek neredeyse 15 dakika boyunca bu nakaratı tekrarlıyor: ‘Kalk
Şükrü kalk, Tunus seni bekliyor, kalk Şükrü kalk, Tunus’un umudu sensin, kalk
Şükrü kalk ne halde olduğumuzu gör’ vs vs.
Tunus
bilindiği gibi, 1881'den 1956’ya kadar, Fransızların himaye dedikleri, ağır bir
sömürge dönemi yaşamış, bu süre boyunca Fransız sömürge yönetimi akla hayale
gelmez yöntemler ile bu kadim Kartaca medeniyeti ve muhteşem Osmanlı
şehirlerini iliklerine kadar sömürmüştür.
Ulusalcı
sol-Demokrat hareketi mensuplarının gösteri yaptığı Caddenin hemen başında,
Tunus halkına sömürge yönetimin salladığı parmak gibi dikilen devasa simgesel
binalar bu sömürge yönetiminin nasıl içselleştirildiğinin resmidir adeta.
Devasa tiyatro binası, kilise ve etrafını tel örgülerle kapatılan cadde ve
sokakların çevrelediği Fransız elçiliği, bu binaların etrafına dizilen ağır
silah yüklü askeri araçlar ve Fransız/Tunus askerleri, polisleri.
Dikkatle
baktım, bu aşağılayıcı sömürge manzarasına dair bir itiraz, bir isyan varmı
diye, hançerelerini yırtan Tunus’un çocukları gerçekten bu aşağılayıcı sömürge
kalıntılarına bir söz söyleyecekler mi diye, hayır, tersine daha fazla Fransız
olmak, daha fazla batılı olmak üzerine idi temel sloganları.
Fransız
sömürgesi, yerine gerçek bir Fransız aşığı olan Burgiba’yı adeta atayarak
kenara çekildi, ki Fransızların bile yapmaya cesaret edemediği ‘sokakta kadın
örtünmesini yasaklama’ gibi uçuk uygulamalar ile Tunus’u Fransızlaştıracak olan
uzun bir istibdat ve dikta yönetimi kuruldu böylece. Kimlikisiz, kişiliksiz ve
yarı sömürge haline getirilen Tunus’un Ulusalcı-sol Demokrat gençlerinin
protestoları 23 ekim 2011’de ilk gerçek ve şeffaf seçimlerde seçimi kazanıp iktidara
gelen Nahda hareketi ve İslamî kesimler ile geniş halk kitlelerinin
desteklediği politikalara idi.
Bu küçük
ayak oyunlarını hepimiz onlarca kez izledik. Aydınlarımız, parti liderlerimiz
katledildi, sabah sağcı vuran silahla akşam solcu vuruldu, bir ülkenin
neredeyse yarısına yakını yok sayıldı, dilleri-kimlikleri yok edilmeye
kalkışıldı, partilerimiz kapatılıp birbirimize karşı olabilecek her yola
kışkırtıldık, ve sürekli diken üstünde bir toplum ve ülke olarak yaşamanın
bütün hazzını tattık. Şimdi tekrar Tunus’ta bir hazin ‘Mumcu cinayeti’ ve
üzerine tertip edilen tiyatroyu izleyince dejavu yaşamış oluyor gibiyim.
Beleyid
cinayeti sonrası halkın seçtiği güçlü hükümet yıkıldı ve yerine 14 partili bir
cinnet koalisyonu kuruldu, 83 yaşında gerçek bir tekaüt olan piri faniyi
Tunus’a cumhurbaşkanı seçtirecek kadar akıl dışı işlere evet diyen bu
Ulusalcı-sol demokrat gençlere ve onları utanmazca sokaklara süren tuzu kuru
Fransız-Tunuslu yaşlı kurtlara biraz da acı içinde gülümseyerek meydanı terk
ettim.
Bu arada
son bir not, Şükrü ile çok yakın zamanlarda katledilen bir diğer siyasi figür
de Halk Hareketi Partisi lideri Muhamed Brahimi’dir. Bu cinayetler ile toplum
onlarca keskin kampa bölünmüş durumda, bu bölünme üzerine Fransa ve Batı
çıkarlarına uygun siyasi dizaynlar hem de Tunus’lu ulusalcı-sol demokratlar
eliyle yaptırılmakta. Anlattığım tiyatro sahnesi ve oyuncuları size de çok
tanıdık gelmedi mi?
Caner Kerimoğlu,
12.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
(*)
’Kalk Şükrü kalk’