12 Şubat 2015 Perşembe

SA1156/KY24-CK1: 'Qum Şukri Qum'(*)

"İçine karıştığım kalabalıkta, Fransızca ve Arapça karışımı garip bir dil ile haykırılan sloganlar olmasa kendimi bir an Taksim veya Moda’da sanabilirdim."


İki yüz kişi civarında olduğunu tahmin ettiğim heyecanlı bir kalabalık, polisin kestiği ana caddenin tam ortasında bir miting yapıyor. Çoğu orta yaş üstü kitlenin tam çekirdeğinde heyecanlı bir grup genç var. Etraf kırmızı siyah veya kırmızı sarı bez afişler, flamalar ile donatılmış. Polisin aldığı abartılı önlemler hemen göze çarpıyor. Boydan boya şehrin en büyük caddesinin hemen hemen yarısını tamamen trafiğe kapatan bu mitingin gerek alan ve gerekse önlemler ile kıyaslandığında biraz garip görünüyor; devasa alanda bir avuç aktivist. Etrafta gezinen çoğu sivil ama ellerinde gürültülü telsizlerin olduğu polis oldukça kışkırtıcı.

Şükrü Beleyid; (26 Kasım 1964 – 6 Şubat 2013), Tunus’lu avukat ve siyasetçi. Demokrat Yurtseverler Partisi ve Tunus'ta ki laik-ulusalcı sol muhalefetin lideri olan Beleyid, 6 Şubat 2013'te evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

İşte bahsini ettiğim gösteri, başkent Tunus’un en büyük ve görkemli caddesi olan Habib Burgiba Caddesi’nin Bab’el Bahr yönünden aşağıya doğru iki yönlü olarak trafiğe kapatılmış kesiminde, Şükrü Beleyid cinayetinin yıl dönümünü dolayısı ile yapılmakta.

Sloganlar, afişler, gençlerin giyim kuşamı ve diğer ‘eylem’ ritüelleri o kadar tanıdık ki. İçine karıştığım kalabalıkta, Fransızca ve Arapça karışımı garip bir dil ile haykırılan sloganlar olmasa kendimi bir an Taksim veya Moda’da sanabilirdim.

Genç bir kadın, adeta boğazını yırtarak ‘Qum şukri, Qum’ diyor, önüne arkasına bir iki kelime ekleyerek neredeyse 15 dakika boyunca bu nakaratı tekrarlıyor: ‘Kalk Şükrü kalk, Tunus seni bekliyor, kalk Şükrü kalk, Tunus’un umudu sensin, kalk Şükrü kalk ne halde olduğumuzu gör’ vs vs.
Tunus bilindiği gibi, 1881'den 1956’ya kadar, Fransızların himaye dedikleri, ağır bir sömürge dönemi yaşamış, bu süre boyunca Fransız sömürge yönetimi akla hayale gelmez yöntemler ile bu kadim Kartaca medeniyeti ve muhteşem Osmanlı şehirlerini iliklerine kadar sömürmüştür.

Ulusalcı sol-Demokrat hareketi mensuplarının gösteri yaptığı Caddenin hemen başında, Tunus halkına sömürge yönetimin salladığı parmak gibi dikilen devasa simgesel binalar bu sömürge yönetiminin nasıl içselleştirildiğinin resmidir adeta. Devasa tiyatro binası, kilise ve etrafını tel örgülerle kapatılan cadde ve sokakların çevrelediği Fransız elçiliği, bu binaların etrafına dizilen ağır silah yüklü askeri araçlar ve Fransız/Tunus askerleri, polisleri.

Dikkatle baktım, bu aşağılayıcı sömürge manzarasına dair bir itiraz, bir isyan varmı diye, hançerelerini yırtan Tunus’un çocukları gerçekten bu aşağılayıcı sömürge kalıntılarına bir söz söyleyecekler mi diye, hayır, tersine daha fazla Fransız olmak, daha fazla batılı olmak üzerine idi temel sloganları.

Fransız sömürgesi, yerine gerçek bir Fransız aşığı olan Burgiba’yı adeta atayarak kenara çekildi, ki Fransızların bile yapmaya cesaret edemediği ‘sokakta kadın örtünmesini yasaklama’ gibi uçuk uygulamalar ile Tunus’u Fransızlaştıracak olan uzun bir istibdat ve dikta yönetimi kuruldu böylece. Kimlikisiz, kişiliksiz ve yarı sömürge haline getirilen Tunus’un Ulusalcı-sol Demokrat gençlerinin protestoları 23 ekim 2011’de ilk gerçek ve şeffaf seçimlerde seçimi kazanıp iktidara gelen Nahda hareketi ve İslamî kesimler ile geniş halk kitlelerinin desteklediği politikalara idi.

Bu küçük ayak oyunlarını hepimiz onlarca kez izledik. Aydınlarımız, parti liderlerimiz katledildi, sabah sağcı vuran silahla akşam solcu vuruldu, bir ülkenin neredeyse yarısına yakını yok sayıldı, dilleri-kimlikleri yok edilmeye kalkışıldı, partilerimiz kapatılıp birbirimize karşı olabilecek her yola kışkırtıldık, ve sürekli diken üstünde bir toplum ve ülke olarak yaşamanın bütün hazzını tattık. Şimdi tekrar Tunus’ta bir hazin ‘Mumcu cinayeti’ ve üzerine tertip edilen tiyatroyu izleyince dejavu yaşamış oluyor gibiyim.

Beleyid cinayeti sonrası halkın seçtiği güçlü hükümet yıkıldı ve yerine 14 partili bir cinnet koalisyonu kuruldu, 83 yaşında gerçek bir tekaüt olan piri faniyi Tunus’a cumhurbaşkanı seçtirecek kadar akıl dışı işlere evet diyen bu Ulusalcı-sol demokrat gençlere ve onları utanmazca sokaklara süren tuzu kuru Fransız-Tunuslu yaşlı kurtlara biraz da acı içinde gülümseyerek meydanı terk ettim.

Bu arada son bir not, Şükrü ile çok yakın zamanlarda katledilen bir diğer siyasi figür de Halk Hareketi Partisi lideri Muhamed Brahimi’dir. Bu cinayetler ile toplum onlarca keskin kampa bölünmüş durumda, bu bölünme üzerine Fransa ve Batı çıkarlarına uygun siyasi dizaynlar hem de Tunus’lu ulusalcı-sol demokratlar eliyle yaptırılmakta. Anlattığım tiyatro sahnesi ve oyuncuları size de çok tanıdık gelmedi mi?


Caner Kerimoğlu, 12.02.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar



(*) ’Kalk Şükrü kalk’

Seçkin Deniz Twitter Akışı