“Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.”
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Özel Mülklere Verilen Zararlar…
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
İtiraf 24
İsim: *** | Rütbe: Çavuş | Birim: Sınır Devriye | Bölge: Hebron
Hebron’da
hatırladığım bir olay. O gün bizim üste Shabak (Gizli Servis)’tan birileri
vardı. Hebron’daki birlikler en az savaş durumunda olanlardı. Orada Nahal ve
paraşütçüler, bir de ben oradayken hala oluşturulan Lavi taburu vardı, biz en
az savaşanlardık. Sonra bir gün üste bir sürü Shabakçı belirdi, bir şeyler
döndüğünü görüyorsunuz. Ben bir silah-arama görevine gitmek istememden dolayı
tabur komutanını çıldırtıyordum. Sonunda
onlarla birlikte gelmem için izin vermesi uzun zaman aldı. Sonuçta ben de orada
başka bir kızdım, operasyon çavuşuydum. Biz orada sadece iki kızdık.
Silahsızdım.
Silahı olmayan tek kişi bendim. Tanrı bilir beni oraya nasıl kendileriyle
götürdüler ve şans eseri hiç bir şey olmadı çünkü buna çok zaman ayırmışlardı- ve
bir Kolordu eğitim subayını İşgal Edilmiş Topraklarda sabahın 2’sindeki bir
silah arama operasyonuna götürmek için yani. Neyse gittik, ben üsten
ayrılışımızı bir film gibi hatırlıyorum. Jipin içinde de bir filmde gibiydik,
sanki orada çok havalı bir filmin bir parçası gibisiniz. Oradaki Shabakçılara
neler olacağı konusunda bir şeyler sormaya çalıştım: Birilerinin evine
gireceğiz, sonra ne oluyor, onları uyandırıyor muyuz?
Adamlar bana pek cevap
vermediler, dediler ki: Bizi takip et, koşarsak sen de koş. En korkutucu an buydu
çünkü biz o boş, sessiz Hebron bölgesindeydik ve ben buraya pek de aşina
değildim. Gece 2 civarıydı ve onlar jipten indiler ve koştuk. Ne yapacağımı
bilmiyordum, sonra aniden nerede olduğumu fark ettim ve Tanrım, silahsızdım ve
oradaki herkesin kaskları ve kurşun geçirmez yelekleri vardı. Büyük bir ev ve
bitişiğinde daha küçük bir ev vardı böylece biz büyük evin merdivenlerinden
çıktık. Ben korku içinde tabur
komutanına tutundum. Sanki birdenbire burada ne halt ettiğimi bilmiyordum.
Herhangi bir yerden bize ateş edilebilirdi. Bu kadar. Sonra onları uyandırdık,
adamlar onları uyandırdı. Ben saf bir korku içinde tabur komutanına tutunmaya
devam ettim.
Tabur komutanının
kendisi de eve girdi mi?
Evet.
Ama ilk giren o değildi. İlk giren Shabakçılardı, ben onunla birlikteydim, ilk
giren o değildi. Arkadaşım olan bir operasyon subayı da oradaydı, sadece ikisi
ve ben bir ona bir diğerine dönüyordum. Delice bir şeydi. Hiç unutmayacağım.Bu
insanların evine girdik, baba üzerinde sabahlığıyla bize kapıyı açtı, anne,
büyükanne ve iki çocuk da uyandılar. Size şöyle bakıyorlardı, sanki sabahın
2’sinde evlerine girmişsiniz gibi!
Çocuklar kesinlikle çok korkmuşlardı. Sonra
biz- biz diyorum sanki ben de bunun bir parçasıymışım gibi çünkü ben de
oradaydım- askerler evin altını üstüne getirdiler, daha önce böyle bir şey
görmemiştim. İçeri giriyor, bir çekmeceyi içine bakmak için açabiliyor
içindekileri etrafa saçabiliyor ve öylece bırakabiliyorsunuz. Odadan odaya
gezdiğimizi, bizimle birlikte odadan odaya gezen adamın bazı porno kasetler
bulduğumuzdaki utancını hiç unutmayacağım.
Tabur komutanına her şey bittikten
sonra onlara yardım edip edemeyeceğimizi sordum. Ne kadar berbat hissettiğimi
anlayabilirsiniz. Her şey o kadar dağılmıştı ki. Sonra baba, yani ev sahibi bir
şeyler sormaya çalıştı ama hiçbirimiz ona cevap verme gereği hissetmedik.
Askerler karıştırmaya, evin altını üstüne getirmeye devam ettiler.
Bir yıl önce
Pesah Seder gecesinde apartman daireme girilmişti. Eve geldiğimde her şey
darmadağındı. Orada aklıma ilk gelen şey, bunun tıpkı ona benzemesiydi. Bütün
çekmeceler, dolaplar, her şey. Ve hiç bir şey bulamadık. Hiç bir şey. İlk evde
arama yapmak için birilerine ihtiyaç duymuşlardı. Beni o yüzden götürmüşlerdi,
beni ve kadın operasyon subayını. Kadınların üzerini aramak için, çünkü
erkeklerin buna izni yoktu.
Orada yaklaşık bir saat kaldık ve onlar hiç bir şey
bulamadılar ve çıldırdılar çünkü emindiler, ihbar almışlardı. Bilmiyorum, bir
şey bulacaklarından çok emindiler. Bu yüzden saçtılar döktüler evdeki hiç bir şey
yerinde kalmadı. Sonra ikinci evle devam ettik. Bunu neden bu şekilde
yaptığımızı anlayamıyordum.
Sonra birden ilk defa, nasıl göründüğümüzü, bizden
neden bu kadar nefret edildiğini anladım. Çünkü içeri bir nebze insanlık
olmadan, en iğrenç şekilde giriyorsunuz- çünkü adama verilen cevaplar çok
saygısızcaydı- kadın ve çocuklara dikkat bile edilmemişti, yani kimse onlara
dönüp bakması bile. Biz mutfağın yanındaki bir köşeye kadınları aramak üzere
gönderildik. Şimdi, ben o durumda olsaydım, şöyle düşünürdüm: Burada ne halt
ediyorsunuz? Ne silahı?
O anda düşündüğünüz
şeyler bunlar mıydı?
Elbette.
Bakın başlangıçta onlara dedim ki, merak yüzünden, beni de götürün, sonra neler
döndüğünü anladım. Neler olacağını merak ediyordum. Bu işin nasıl yürüdüğünü,
bütün bu işlerin, geceleri ne yaptıklarını. Bu yüzden Atalar mezarlığına
gitmeye devam ediyordum, çünkü benim için bununla bağlantılarını bilmek
önemliydi, bütün gün, sekiz saat boyunca orada ne yaptıkları.
Atalar
Mezarlığının yanında- hala orada mı bilmiyorum- merdivenlerden çıkınca Sınır
Devriyesi'nin geçici bir karargahı var, küçük bir tane. Orda neler döndüğünü,
neden bıu kadar sinirli olduklarını merak ediyordum. Orada ne yaptıklarını ve
neden...Gerçek şu ki oradaki Yahudiler fanatikler ve hatta bir kez yolun karşısına
geçerken üzerime araç sürmeye çalıştılar, devriyeden gelen askerler ve jipleri
Yahudilerin attığı çiğ yumurtayla kaplanmış olurdu. Bunlar orada sıradan
şeylerdi. Bir şekilde başa çıkıyorsunuz, tamam diyorsunuz, bu taraf benim
tarafım değil. Ben askere alındığımda solcuydum, bu yüzden buraya aslında
burada olmamam gerektiği endişesiyle geldim. Böyle başladım.
Demek evin
içindeydiniz ve kadının üzerini arıyordunuz...
Size
hissettiğim utancı anlatamam, davranışlarımızın, evlerine o şekilde girişimizin
utancı, biz...Yaşadığım sürece unutmayacağım, size söylüyorum. Kafamda hep bu
resim, o çocukların bana bakışları...Ve ölesiye korkmam. İlk defa bir
Filistinlinin evine girmiştim, Oradaki her şey, yani duvarda Kudüs resimleri vardı, onlarda da bunların
olduğunu görmek bana çok garip gelmişti. Bu yüzden gerçekten, şimdiye kadar
bizden nefret etti iseler de, şimdi biz bu şekilde evlerine giriyoruz ve onlar
bana öyle bakıyorlardı ki, yani silahım yoktu, hiç bir şey.
O çocuklar bana
bakıyorlardı ve ben o anda orada ölmek istedim. Üstelik tabur komutanı onlara
yardım edip edemeyeceğimizi sorduğumda güldü, kendimi daha da aptal hissettim.
Aniden bütün bunlara ne kadar uzak olduğumu fark ettim, çok üzgündüm böyle bir
şeyi ilk kez görüyordum, onlarsa bunu makineleşmiş bir şekilde yapıyordu.
Askerler etrafta dolaşıyor, çekmeceleri boşaltıyor, dolapları karıştırıyor,
döküyor, saçıyor, oradaki insanlara saygı göstermiyor, onlarla konuşmuyorlardı.
Ve evin sahibi onlara “Yapmayın” diye yalvarıyordu.
Bütün aile neredeydi?
Baba
bizimle odaları dolaştı, anne, büyükanne ve çocukların kıpırdamasına izin
verilmedi, ilk girdiğimiz odanın girişinde bir yerde dikiliyorlardı.
Nasıl tepki
gösterdiler?
Sessizdiler.Buydu,
sadece o bakışlar. Çocuklar anlamamışlardı, sanki onlara her zaman anlatılan
bir şeyi yaşıyorlardı. Orada,
şimdi nefret-nefret-nefret. Bak ve neden nefret ettiğini gör. Bize öyle anlamaz
bakışlarla bakıyorlardı ve çok küçüktüler.
Kaç
yaşlarındaydılar?
Sanırım
bir tanesi 5-6 yaşlarındaydı, biraz anlamıştı, kız olan bence daha küçüktü.
Evet, anne onları kendine yakın tutuyordu. Ben girdiğimde, bize onların üstünü
aramamız gerektiği söylendiğinde ki o zamana kadar bana üzerlerini arayacağımı
söylememişlerdi, işte o anda neden beni de oraya kendileriyle birlikte götürdüklerini
anladım çünkü silah araması için bir kadına daha ihtiyaçları vardı, bu yüzden
içeriye girip aramamız söylendiğinde küçük kızı bıraktı.
Bir elbise ve sabahlık
giymişti, saf kokusuna bile tepki verdiğimi hatırlıyorum, bir yabancıya
dokunmaya, onu aramaya tepki veriyordum. Filmlerdeki gibi davrandığım için
kendime gülüyordum çünkü nasıl yapılacağını bilmiyordum. Ne yani nasıl
arayacağım? Bu yüzden filmlerde gördüğünüz gibi yapıyorsunuz çünkü nasıl
yapılacağını bilmiyorsunuz.
Onu ne dereceye
kadar soydunuz?
Fazla
değil, zaten bir dakika içerisinde geri çağrıldım. O noktada düşüncem şuydu:
Azarlansam da umurumda değil, yeter ki buradan kurtulayım. Sadece bitsin bu iş.
Operasyon subayı daha becerikliydi, bu adamlarla daha önce göreve çıkmıştı,
silahı vardı ve ne yapılacağını biliyordu. Ben bilmiyordum.
Böyle durumlarda ne yapılacağını biliyor
muydu?
Daha
özgüvenliydi, ama her ikimiz de utanmıştık. Tabur komutanı odadan çıkıp bizi
anne ve büyükanneyle yalnız bıraktığında, çok küçük bir odaydı bu yüzden önce
biri girdi,çıktı, diğeri girdi. Bluzunu çıkarttık ve o sadece bir atlet ve
çamaşırıyla kaldı. Ellerimizi ceplerine soktuk, bluzunu yokladık, bunu
hatırlıyorum. Ne olduğunu o zaman umursamadım, bir noktada düşündüm ki: Ne
olduğu umurumda değil, bana ne. Ve ***’nun bana şöyle söylediğini hatırlıyorum:
Ya bacaklarının arasına bir şey sakladıysa, nereden bilelim? Ben de ona
umurumda olmadığını, sadece buradan çıkıp gitmek istediğimi söyledim.
Bir şeyler
sakladığını düşündünüz mü?
Evet. Bu
düşünce beni hasta etti, çok korkmuştum, üstelik hala gerçekten orada olduğuma
inanamıyordum. Ve sonra, hayır, yapmaya çalıştım. Denedim ama yapamadım. Yapmam
gereken şey söylendiğinde tamam, içeri girdik, bunu başlattık ve artık ben
sadece bunun istiyordum, sadece çıkıp gitmek istiyordum.
Orada ne kadar
kaldınız?
Birkaç
dakika sürdü. İlkiyle bir kaç dakika ve sonra ikincisiyle de, sonra çıktık.
Yani geç kadın, yaşlı kadın ve sonra çıktık. Arkada bir ev daha vardı, daha
küçük. Oraya da girdik ama sadece iki odalıydı.
Arama ne kadar
sürdü?
Arama?
Bir kaç dakika.
Yani kadınlardan
biriyle odaya girdiniz ve onunla orada yalnızdınız?
Hayır ,
ben ve ***. İkimiz ve bir kadın.
Onlarla nasıl
konuştunuz?
Konuşmadık.
O kadardı, kelimelere gerek yoktu. Konuşabilirlerdi ama ben bir kelime
alışverişi yapmadım, düşünmedim bile. Onlarla konuşamaz, onlara bir şey
diyemezsiniz. Ben o çocukları gördüm, o çocukların yüzlerini gördüm. Kendi
kendime şöyle düşündüm: Bir şeyler söyleyebilseydim. Şimdi olduğu gibi,
Hebron’da dolaşırken çocukları gördüğümde dediğim gibi, onlara hiç bir şey
söyleyemezsiniz. Sizden nefret ediyor, sizi görmek istemiyorlar, sizin düşman
olduğunuzu düşünüyorlar ve siz kelimesiz kalıyorsunuz. Onlara söyleyecek hiç
bir şeyiniz yok.
Arapça bilmemeniz
konusunu düşündünüz mü?
Evet.
Özellikle iletişim kuramadığımda. Çünkü böyle durumlarda Arapça bilseniz bile
ne söyleyeceğinizi bilemezsiniz çünkü sabahın 2 sinde evlerine giriyor, onları
uyandırıp bir köşeye dikiyorsunuz. Biz etrafta gezinirken kadınlar ve çocuklar
o köşede dikiliyor ve kıpırdayamıyorlardı. Hatta onlara kimsenin
kıpırdamamalarına dair bir şey dediğini söyleyemem, sadece orada taşlaşmış gibi
duruyorlardı. Gözleriyle bizi takip ediyorlardı.
Onlar bana bakarken orada
gezinmek çok zordu benim için. O annenin ve çocukların o süre boyunca bana o
şekilde bakmaları benim için çok zor oldu. Bir kadın olarak yanlış bir şeyler
yaptığımı hissettim. O kadına karşı. Evine girmiş, çocuklarını uyandırmıştım.
Ben erkeklerin o durumda bizden daha dangalakça davrandıklarını fark ettim.
Diğer tutuklama
görevlerinde bulundunuz mu?
Hayır.Gitmezdim.
Gitmek istemedim.
Peki ilk sefer
neden gittiniz?
Ne
yaptığımızı görmek istemiştim
.
Düz merak ve
heyecan dışında?
Bakın,
orada jipten indiğimizi ve koştuğumuzu ve nerede olduğumu anlamamla hissettiğim
paniği hatırlıyorum. Önce şöyle düşünüyordum, bir şey olursa burada bir sürü
Shabak’çı var, o yüzden hadi gidelim. Onların jiplerine biner ve beni de
devriyelere götürmelerini isterdim. Bunlar gündüz olurdu. Gece değil.
Birdenbire oradasınız.
Bu görevden sonra tabur komutanına bu işlerin hep böyle
mi yürüdüğünü sordum. Bana başka bir yolu olmadığını söyledi. Dedi ki: Silahın var, burada cephanen var, nasıl
olmasını bekliyorsun? Eğer adamlara eğitim kolordu subayı böyle böyle diyor
derseniz: Kendini beğenmişin teki derler. Pek çoğu. Ben de dedim ki:Yani
yaptığımız bu öyle mi? Bu şekilde? Size söyledim orduya alındığımda solcuydum
ben ve bu bizden neden nefret ettiklerini anladığım ilk andı.Ben de bizden
nefret ederdim. Belki de ona şöyle
demeliydim: Eğer benim evime ve özelime de bu şekilde girseniz, kaç yaşında
olursam olayım, ben de sizden nefret ederdim.
Herhangi bir tokat
tekme, var mıydı?
Tekme
evet. Adamlar eve girdiklerinde çocuklarının önünde babayı tekmelediler. Evet,
çocuklarının önünde.
Anneyi başka bir
odaya götürmek ve her şeyi kitabına göre yapmak, babayı çocuklarının önünde
tekmelemek bu kadar önemli miydi?
Çünkü
endişelendikleri kadarıyla, her şeyden önce bizim kadını tamamen soyduğumuzu
düşündüler, eminim, yani tabur komutanı. Bizi ararken görmedi. Ben görev almak
için o kadar istekliydim ki, benim doğru şeyi yapıp yapmadığımı kontrol
ihtiyacı duymadı.
Orijinal Metin: