15 Şubat 2015 Pazar

SA1162/SD220: The Messenger of Peace, İslamofobi ve Sinema Sanatı

"21. yüzyılda İslam'ın Doğuşu'nun hikayesini anlatırken, izleyicileri duygusal olarak da yakalayacak bir filme büyük ihtiyaç var"
Ramsey Thomas, Senarist, The Messenger of Peace, 2008



'İyi bir Film' izlediğimde, film bittiği andan itibaren birkaç gün filmin bendeki yansımasının ve etkilerinin tadını çıkarırım. Bu tad, filme yüklediğim anlamların çeşitliliğiyle kendisini süreklileştirir. Filmin çekim öncesi hazırlıklarını, film hakkında yapılan eleştirileri okumuş; filmin fragmanlarını izlemiş olsam da, filmi bizzat izlemeden karar vermek gibi bir alışkanlığımın olmayışı, izlediğim filmin tadını özümsememi kolaylaştırır. Aslında film vizyona girmeden eleştiri yapılmasını da etik bulduğumu söyleyemem. Eleştiriler olumlu ya da olumsuz olsun, fark etmez, nihâyetinde  bu eleştiriler izleyicileri başkalarının etkisiyle filmi izlemeye mahkum etmektedir. 

Senaryosu Ramsey Thomas tarafından hazırlanan ve Oscar Zoghbi yönetiminde çekilecek olan 'The Messenger of Peace' adlı Hollywood filmiyle ilgili haberi okuduğumda, bir burukluk hissettim.

1977'de Anthony Quinn'in oynadığı, Suriyeli merhum yönetmen Mustafa Akkad'ın yönettiği "Çağrı"nın yeniden yapımı olacağı söylenen bu film için her ne kadar Filmin yönetmeni Oscar Zoghbi, Mustafa Akkad'ın çektiği orijinal filme büyük saygı duyduklarını, buna karşılık 1970'lerden bu yana sinemada kullanılan tekniklerin çok ilerlediğini, filmin ana mesajlarının yansıtılmasında en ileri teknikleri kullanacaklarını belirtse; Senarist Ramsey Thomas ise "21. yüzyılda İslamın doğuşunun hikayesini anlatırken, izleyicileri duygusal olarak da yakalayacak bir filme büyük ihtiyaç var" (***) diye konuşsa da Türk Sineması'nın geldiği noktada İslam Peygamberi'nin mücadele hayatının Müslüman olmayanlarca yansıtılmak istenmesi, duygularımı depreştirdi.

Aklıma ilk anda gelen,"Benim başarı kriterim, halka ulaşmaktır." diyen ünlü sinema sanatkârımız Osman Sınav ismi oldu. 2001'de 'Deliyürek-Boomerang Cehennemi' filmiyle küresel çapta çıraklık, 2006'te 'Kurtlar Vadisi/Irak' filmiyle (Serdar AKAR’a verdiği destekle, Bakınız Açıklama) kalfalık dönemini yaşayan Osman Sınav 'Barış Elçisi' filmini çektiğinde Mustafa Akkad'ın bayrağını daha ileriye taşıyarak ustalık dönemi bir eser ortaya koyamaz mıydı?

Hollywood'da çekilecek Elif Şafak ile tarihî özelliklere sahip bir İstanbul hikayesi için tüm hazırlıkların yapıldığını ancak yüksek maliyetli kostüm ve mekan ihtiyaçları için finansman sorunları dolayısıyla çekimlere başlayamadığını söyleyen Osman Sınav, 'Barış Elçisi' filmi için finansman sorunu yaşar mıydı acaba? Background'u bu filmi  çekmek için bence yeterli olan Osman Sınav, böyle bir filmin Müslüman olmayan Amerikalı senarist ve yönetmenle çekilmesini hazmedebilecek miydi? 

Yerküre de  noe-con Hollywod filmleriyle yayılan İslamofobi'nin, Müslüman bakış açısına ve hassâsiyetine sahip olmayan, bu eksiği danışmanlarca gidermeye çalışacak olan Amerikalıların Hollywood filmiyle ortadan kalkması mümkün müydü? Kur'an'ın evrensel mesajlarını ve Hz.Peygamberin mücadele hayatının içine sinen barış mesajını verebilecek ruh, Osman Sınav'ın elinde bir sanat harikâsı olarak yansımaz mıydı?

'Eşkiya'(1996)nın ünlü yönetmeni Yavuz Turgul bu projeye ne derdi meselâ? Osman Sınav'ın düşünsel varyanslarla derinlik kattığı kompozisyonları ile Yavuz Turgul'un duygusal yoğunluk uzmanlığı 'Barış Elçisi'nde nasıl bir etki sağanağı sağlardı, kim bilir? Eğer yapsalardı; hayatının son on yılını tasarladığı 'Selahaddin Eyyubî' filminin finansmanı için harcayan 'Çağrı' ve 'Çöl Aslanı' filmlerinin yönetmeni Mustafa Akkad (Bakınız; Not 1,Seçkin DENİZ) ve Çağrı filminde Hz.Hamza'yı canlandıran Anthony Quinn nasıl hafızalara kazınmışlarsa onlar da daha güçlü bir şekilde hafızalarda yer edinebilirlerdi.

Sinema sanatının eskimeyen gücü ve sihri insanları hem düşünsel hem de duygusal korunaklarında yakalıyor, pasif ruhların tümünde yeni filizler açıyor, kıvılcımlar devşiriyordu.

Özellikle küresel çapta iz bıraktığını düşündüğüm Mel Gibson'un 'Breaveheart/Cesuryürek' (1995) ve  'The Passion of the Christ/Tutku: Hz İsa'nın Çilesi' (2004), Ridley Scott'ın  'Kingdom of Heaven/ Cennetin krallığı' (2005) filmleri küresel ölçekte mesajlar içerdikleri için iz bırakmışlardı. Yüzlerce felsefî kitaptan, temâtik romandan; binlerce resimden; milyonlarca şiirden daha etkili olduğunu fark ettiğim sinema müziğin o tamamlayıcı atmosferinde büyük bir okyanus ayaklanması oluşturuyordu insanda. 

Her biri bir çok sosyal yaranın iz bırakan dokularına temas eden Çağan Irmak'ın 'Babam ve Oğlum' (2005) Abdullah Bazencir (Mahsun Kırmızıgül)'in 'Beyaz Melek' (2007)filmlerinin insanların bir diğerlerine bakış açılarında nasıl değişiklikler yaptığını gördüğümde, Murat Saraçoğlu-Özhan Eren ikilisinin yönettiği '120' (2008) filminde, "Gönüllü olanlar bir adım ileri çıksın!" diye seslenen Lise Müdürüne '120 çocuk/genç adımın tereddütsüz saf saf ileri atılmasıyla' verilen saf/katışıksız cevaptaki derinliğin yansıtılmasındaki sanatın, filmlerin adanmışlığı öğrenmesi gereken nesiller üzerindeki olumlu motivasyonuna nefis bir örnek olduğunu düşündüğümde, sinemanın büyüklüğünü ve artık bu sanatın geçmiş yüzyılın bakış açılarıyla değerlendirilemeyeceğini, yeniden tasnif edilmesinin  vazgeçilmez olduğunu güçlü bir duygu desteğiyle bir kez daha anladım.

Sinema gerçekte neydi, yirmi birinci yüzyılın modern sanat tanımı içerisinde nasıl yer edinmişti? Nasıl tasnif edilmeliydi? Onun diğer sanat türleri içinde hâlâ eski küçümseme alışkanlıkları ile son sıralara itilmesinin hangi 'snoptik' elit hastalıklarından beslendiğini tespit etmek ve buna göre yeni bir sanat algısı oluşturmak zamanı şimdi değilse ne zamandı? 

Çok büyük bütçelerle çekilen filmler ve gişe hasılâtlarıyla birçok ülkenin bütçe büyüklüklerinin toplamından daha büyük bir ekonomik arka plana sahip endüstri olarak sinema, aşağılık mesajlar ve sapkınlıkların da yansıdığı bir alan olsa bile, bu onun diğer sanat türlerinden daha ayrık ve aşağılık yapmaz.

Sinema bir ekran gösterisidir, en basit ve doğal tanımıyla. İyi bir ekran gösterisi de, izleyicilerini kurgusunun içine çekebildiği ve kendi gerçeği ile onların duygularını ve düşüncelerini kuşattığı, bu kuşatmayı uzun süre etkili kıldığı zaman değerlidir. Her gösteri kendi mesajlarını içerir. Bu mesajların, kurgudaki mantıksal örgüye incelikle işlenerek dâhil edilen duygusal figürlerle bütünlük arz edecek bir konseptte verilebilmesi, izleyicileri farklı bir ruhsal bir evrilme katmanına sürükler.

Yedinci sanat diye sınıflandırılan sinema, gölge oyunları dışında ekran gösterilerinin ilkidir. Ancak yirmi birinci yüzyılda sinemanın televizyonla bütünleşerek geldiği sanatsal zirvede sinema, içerdiği sanat özellikleri dolayısıyla, hem diğer sanat türlerinden bağımsız, hem de onlarla iç içe bir kategori oluşmasında söz sahibi olarak kendi son sırasını ilk sıralara çekmiştir. Mevcut etki kapasitesi ve diğer sanat türleriyle ilişkileri göz önüne alındığında Sinema'yı, eski sanat kriterlerine göre birinci sanat olarak sınıflandırmak abartılı olmayacaktır.

Geçmiş sanat bakış açıları, her bir sanatı kendi özel alanı içinde bağımsız ve totaliter bir yaklaşımla sınırlarken, yirmi birinci yüzyıl sanatı, diğer sanat türleriyle bütünleşik ilişkiler kurarak alışılageldik çizgisel devinimini, gelişen ihtiyaçlar determinasyonuna uygun olarak esnetmiş, kendi durağan seyrini dalgalı gerçekleşmeye terk etmek zorunda kalmıştır. Bu aslında bir açıdan sinema olarak sınırlandırdığımız ekran gösterilerinin ne kadar güçlü bir sanat dalı olduğunun anlaşılması açısından hak edici/zorlayıcı bir anlam kazanımıdır, da denebilir. Belki de bu zorlama, diğer sanat türlerinin kasılı daralmalardan kurtulmasını da sağlamıştır. 

Ekran gösterilerindeki gelişmenin sağladığı baskı sanat sınıflandırmalarını etkilemiştir. Geliştirilen Modern sanat sınıflandırması (Beş ayrı kategori) da geçmiş sınıflandırmalardan daha kapsamlı ve daha yetkindir (Bakınız; Not 2,Seçkin DENİZ) Bu modern sınıflandırma diğer sanat türlerinden beslenen  elitlerin 'kendilerine özel' keyfini kaçırmıştır. Buna karşılık diğer sanat türlerini daha yaşayan ve daha etkileşim içinde olunan bir canlılığa dönüştürdüğü apaçıktır. 'Sanat sanat içindir' döngüsünde kasılan kendini beğenmiş sanatperestlerin, 'Sanat insan/ toplum içindir' gerçeğini popülarize eden bu yeni sınıflandırmayı kabullenmekten başka çâresi de yoktur. 

Sinema sanatı, diğer sanat türlerinin hepsinden beslendiği ve onların her birinin birçok yansıtıcı özelliğini çok kısa bir sürede insanlara etkili bir şekilde ulaştırdığı için, elde ettiği sonuçlarla geri dönüşüm halkaları oluşturur ve beslendiği diğer sanat türlerindeki üretimi pozitif anlamda etkiler.

'Sanat, insanın duygu, düşünce ve anlayışını, tabiattaki mal­zemelerden faydalanarak, heyecan ve hayranlık uyandıracak bir biçimde ifade etmesidir' tanımına yöneltilecek bir analizde, bu tanıma tüm özellikleriyle uyan tek tür sadece ve yalnızca sinemadır, dememek güçtür. Sanattaki heyecan ve hayranlık verici yansıtma ayırt ediciliği, sinemayı bu özelliği dolayısıyla özel bir konuma oturtmaktadır. Onu ritmik sanatlar- eylem sanatları kategorisinden alıp- tüm sanat türlerini kapsayıcı bir yere oturtmaktadır.

Sinema'nın yansıtma gücünün kendi özel alanlarındaki gelişmelerle paralel olarak artıyor olması (senaryo, kurgu, yapımcı, yönetmen, oyuncu, ses, müzik, kostüm, dekor, aksesuar, makyaj, görüntü, resim, grafik, kamera teknolojisi ve çekim teknikleri, bilgisayar teknolojisi, montaj vs alanlardaki kalite artışı sinema eserinin  mesajlarını daha etkili yansıtmasını sağlamaktadır, S. Deniz) sinemanın sarmal sanat gösterilerinin ne kadar güçlü bir hâle geldiğini göstermektedir. Sanat'ın insan/toplum için olduğunu düşünen sinema sanatkârlarına, özelde Müslüman olanlarına- evrensel ve insanî mesaj iletim araçlarının en büyüğünün sinema olduğunu ve bu sanatın zirveleşmesi için  seçilen filmin mesajlarının da zirvelerden seçilmesi gerektiğini anlamak düşmektedir. Sinema izleyicileri, bu anlamda sinema sanatkârlarını aşmış durumdadırlar. 

Mustafa Akkad'ın yetmiş beş yaşın verdiği diri idrâkle yerden yere vurulan İslâm'ın doğru anlaşılması için üç büyük projesi vardı. 'Selahaddin Eyyübi'nin Hayatı', 'Endülüs'ün Altın Dönemi' ve 'İstanbul'un Fethi'. Ancak onları gerçekleştiremedi. 

Osman Sınav (Bakınız; Not 3) ve diğer Türk sinema sanatkârlarının, Mustafa Akkad'ın  hedeflerini analiz etmelerini ve mevcut olandan daha büyük bir vizyona sahip olmalarını görmek bizleri sevindirecektir. The Messenger Of Peace, çekilse bile ilâhî mesaj'ın iletilmesi adına çok daha etkili 'Resûlullah Projeleri' üretmek pekâlâ mümkündür. Bunu bekleyeceğiz.


Seçkin Deniz, 02.11.2008, Sistematik Analizler 77

Seçkin Deniz Yazıları




Güncel Not: Katar destekli The Messenger Of Peace filmi aradan geçen 7 yıla rağmen çekilemedi. Seçkin Deniz, 15.02.2015

Not 1:

9 Kasım 2005 günü, kızı Rima ile birlikte bir akrabalarının düğününe katılmak üzere Ürdün'ün başkenti Amman'a gelen Akkad, Hyatt Oteli'nin lobisinde beklerken, El Kaide örgütü eylemcilerinin gerçekleştirdiği bir bombalama sonucunda hayatını kaybetti. Akkad'ın 39 yaşındaki kızı Rima Akkad çöken lobinin altında kalıp olay yerinde ölürken, 75 yaşındaki yönetmen ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Ancak, o da iki gün sonra son nefesini verdi. El Kaide yönetimi, olaydan sonra yaptığı açıklamada, eylemin aynı otelde kalan bir grup MOSSAD ajanını hedef aldığını belirterek, İslâm dünyasının yetiştirdiği bu en büyük yönetmenin ölümünün 'trajik bir kaza olduğunu' açıkladı ve Akkad ailesinden özür diledi
http://www.haber7.com/haber/20071114/Mustafa-Akkad-Istanbulda-anilacak.php


Not 2:

Modern Sanat Sınıflandırması;

1- a) Yüzey sanatları: İki boyutludurlar. Belli bir yüzeye yapılmaktadır­lar. Temel malzeme boyadır. Resim, minyatür, tezyinat (süsleme), desen, çizim, grafik, hat, baskı, afiş, fotoğraf, nakış vb. bu gruba girer.

b) Hacim sanatları: Üç boyutludurlar. Temel malzemesi mermer, taş, ağaç, toprak ve madendir. Mimarî, heykel, kabartma, seramik, vitray vb. bu gruba girer. Ayrıca, endüstriyel alanda yapılanlar da (marangozluk, duvar­cılık, demircilik gibi) bu gruba girmektedirler.

c) Mekân sanatları: İç ya da dış, belirli bir mekân düzenini gerçekleş­tirmeyi hedef edinen sanat dallarıdır. Şehircilik, bahçecilik, dekor, döşeme, moda vb. bu gruba girer.

2-Dinleme/işitme (ses-fonetik) sanatları: Müzik alanında yapılanları kapsar.

3-Dil sanatları: Edebiyat alanının tüm biçimlerini kapsar. Şiir, hikaye, roman, deneme, oyun metni, masal, deyiş, tiyatro metni, ata sözleri vb. bu gruba girer.

4- a) Hareket sanatları (Ritmik sanatlar): Bu sanat dallarında muhte­vanın ağırlığı harekettir. Folklor/oyun-dans, ritmik jimnastik, bale, pandomim, buz pateni vb. bu gruba girer.

b) Amelî (eylem) sanatlar (ya da Karma sanatlar): Hareketli fakat te­mel malzemesi insan-toplum aksiyonunda oluşan, her tür dramatik çalışma­ları kapsar. Sinema, tiyatro, orta oyunu, opera, kukla vb. bu gruba girer.

5-a) Tat sanatları: Yeme ve içme ile ilgili sanatlar.

b)Koku sanatları: Güzel kokuların geliştirilmesiyle ilgili çalışmaları kapsar.

c)Dokunma ve ısıtma ile ilgili sanatlar: Dokunuş ve ısı nitelikleriyle etkili olan eserleri ve üretilen malzemeleri geliştiren sanat dallarıdır.

http://www.edebiyatsanat.com/sanat-tarihi/46-sanat-siniflandirmasi-sanat-turleri.html

Not 3:

Mesut Uçakan’ın Kasım 1988′de çektiği Reis Bey adlı filmin yoğun mesajlı anlatımını beğenmeyen Osman Sınav’ın söylediği şu sözler olur: “Ben ileride öyle bir film çekeceğim ki, görünürde konusu çok ilgisiz olduğu halde, o filmde islami ve ahlaki mesajı izleyiciye fark ettirmeden vereceğim.“
http://www.osmansinav.info/fan/nostalji/kapilari-acmaktan-kiraz-operasyo...


Dipnotlar:

(*) Barış Elçisi (Müjdecisi)
(**) http://www.osmansinav.info/fan/oduller/osman-sinav-ve-odulleri/

(***) http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2008/10/081029_muhammadfilm.shtml

Açıklama: "Kurtlar Vadisi-Irak filmi de benim bu kanaatimi kuvvetlendirir. Yönetmen her ne kadar başkası (Serdar Akar) olsa da, bu projede Osman Sınav’ın ağırlığı bulunduğu şeklindeki inancım kaybolmaz. Çünkü Kurtlar Vadisi-Irak bence hem sinemasal açıdan, hem de verdiği mesaj yönünden falsosu olmayan bir yapımdır. Bu projede teknik eleman ve teknoloji kullanımında Hollywood imkânlarının devreye sokulması da bir o kadar önemlidir" Yönetmen - Dr. Salih Diriklik
http://www.osmansinav.info/fan/nostalji/kapilari-acmaktan-kiraz-operasyo...

Aşağıdaki linkte de Osman Sınav Biyografisinde şu bilgiler vardır:

Filmleri - Yönetmen (24)
Bir Muharririn Ölümü 1987
Atlı Karınca 1989
Hünkarın Bir Günü 1989
Yalancı Şafak 1990
Küçük Dünya 1990
Aşka Kimse Yok 1990
Yarına Gülümsemek 1991
Hayata Gülümsemek 1992
Kapıları Açmak 1992
Yalancı 1993
Süper Baba 1993
Gerilla 1994
Melek Apartmanı 1995
Kralın Hayatı 1996
Yasemince 1997
Mavi Düşler 1998
Sıcak Saatler 1998
Deli Yürek 1999
Hayat Bağları 1999
Melek Hanım 2000
Deli Yürek-Boomerang Cehennemi 2001
Ekmek Teknesi 2002
Kurtlar Vadisi 2003
Pars:Kiraz Operasyonu 2007
Doludizgin Yıllar 2008
http://www.osmansinav.info/fan/biyografi/

Seçkin Deniz Twitter Akışı