"28 Şubat sürecinde bizi yaktılar;
fakat küllerimizden dirilip bugünlere geldik, çok şükür."
Hakan Albayrak
28 Şubat 2015, Diriliş Postası (Görece) ilk sayı, 'Merhaba'
başlıklı Başyazı'dan
Romantiklerin, çevre koşullarına uyum
sağlayamayan iflah olmaz isyancılar olduğunu düşünüyorum. Doğal olarak realistlerin
çevre koşullarına uyum sağlama ustalığının da çoğunlukla kötücül bir tutum
olmadığının da farkındayım. Dünya'yı daima realistler dizayn eder, romantikler
realistlerin dizayn ettiği Dünya'dan başka bir dünya olabileceğini düşünerek
isyan ederler. Bu tarih öncesinden beri süregelen ve süregideceği kesin olan
bir döngü. Beşerî gelişimdeki süreklilik de bu döngüye mahkûm.
Romantiklerin insan doğasına dönüşü
simgeleyen başkaldırısı, realistlerin akla duyulan ihtiyaç kurgusuna zaman
zaman ya da çoğunlukla yenilse de, kahredici bir gerçek var; romantikler asla
oldukları gibi kalmadılar, kalmıyorlar; elde ettikleri gâlibiyetler onları bir
süre sonra amatör birer realist hâline getiriyor. Sıcakkanlı romantiklerin çok
azı realistlerin profesyonel soğukkanlılığının farkına varabiliyorlar, farkına
vardıklarında da çoğunlukla iş işten geçmiş oluyor.
Yeni Milenyum'un alışılageldik, iç bayan retoriğinin kırılmak istendiği zamanları sempatik buluyorum. Diriliş Postası'na bakışımın temelinde de bu sempati var. Sistematik kaygılarla bezenmiş dünyanın gittikçe toplu bir intihara sürüklendiğini görüyor olmaktan dolayı, mahallemizin haksızlığa boyun eğmeyen delikanlı çocuklarının ardını düşünmeden kavgaya dalışları gibi bir dalış seziyorum, Diriliş Postası'nda Hakan Albayrak'la beraber etrafında kümelenen, türleri kendilerinden başkasına benzemeyen isimleri görünce.
Diriliş Postası'nın ikinci, yani 12829.
sayısını değil de, 12830. sayısını inceleme imkânı buldum. Romantiklerin amatör
ruhunu gazetenin her yerinde görüyor olmaktan sıkılmış değildim, imlâ-yazım
hatalarının dışında, tam sütun-tam sayfa mantığındaki deliorman delikanlısının
'Ben yaptım, oldu' pervasızlığını gülümseyerek izledim.
Pertavsızla okuduğum hissine kapıldığım
iri puntolu harflerin görsel kaygı taşımayan dizilişlerinde de romantiklerin o
derin amatör ruhunun yansımalarını izleyebiliyordum. Sakıncası yoktu; nasılsa,
pes etmezlerse, realistlerin dizayn ettiği algılara yaklaşacak ve
değişeceklerdi. Değişmekten korktukları anda da bırakıp kaçacaklarına emin
olmama rağmen, 'Onlar da öyleler' diyebiliyorum. onlar öyle yaşıyorlar ve öyle
duruyorlar... Saygı duyuyorum.
Basılı medyanın gün geçtikçe tarihe
geri çekildiğini göre göre basılı bir gazete ısrarı bir realistin işi olamazdı.
Diriliş Postası işte bu yüzden desteklenmeli diye düşünüyorum. Bu yazının
yazılma nedeni de bu.
Türkiye, Batı'nın rönesansını,
reformlarını büyük bir kıskançlıkla ya da öfkeyle izleyen, Batı'yı ve Batılı
ikonları dikey yukarı basamaklara oturtup hayran hayran bakan ya da aşağılayan 19
ve 20. yüzyıl yarı aydınlarının başaramadığını başarmak isteyen ukde deposu modernleşme karşıtlarının ya da yandaşlarının
ülkesi. İttihad-ı Osmanî, Jöntürkler, İttihat-Terakki, İslamcılar, Turancılar
bu kompleksif hastalıklarla mücehhez isimlerin amatör ruhlarıyla dolu. Hemen
tamamı da romantiklerden oluşan bu grupları ihdas edip organize edenler de, onların ellerine yol haritası veren yahudi ya da mason realistler.
Romantikleri yönetenler ve
yönlendirenler realistlerdir, demiyorum belki; ama ısrar eden olursa bunu rahatlıkla
söyleyebilirim. Diriliş Postası'nın 'Bir Romantikler Hareketi' olduğu kanaatini
taşıyorum. Ve umuyorum ki; bu sevimli romantiklerin arka planında iyi
realistler var. Ancak bu hareketin ideolojik genel çerçevesi yeni değil; İslamcı
bir fotoğrafa entegre edilmiş ve tarihsel köklere tutunma kaygısıyla bağıra çağıra
yürünen bir yol görünüyor her açıdan.
Niyetteki saflık ne yazık ki soruşturması
yapılmamış ya da yapılmak istenmemiş 'Hard İslamcılık Ruhu'nun kirli
tortularına mahkûm olacak. Keşke masonların inşa ettiği İslamcılık gibi bir
retorikten uzakta konumlansaydı Diriliş Postası. İstanbul'un tutunma kaygısıyla
dopdolu genç ve heyecanlı isimleriyle dolup boşalan çayhânelerinde demlenmeseydi bu
heyecan. Mahalle delikanlısının 'Hak ve Adalet Arayışı'ndaki Saflık' yetseydi.
Genel Yayın Yönetmeni Hakan Albayrak Baran Dergisi'ne verdiği röportajda şöyle demişti:
"Sapına kadar taraf olmakla beraber çığırtkanlıktan uzak duran bir gazete olacak inşaallah. Her haberi göreceğiz diye yırtınmayan, karman çorman olmayan bir kapak ile beraber mizanpajı sade, logosu siyah, Turan Yıldızı, Balkan Ekspresi, Şimali Kafkas Muhabiri gibi özel bölümleri olan bir gazete olacak. Pehlivan tefrikalarını ihya ediyoruz. Yazı dizilerini önemsiyoruz. Sancaktar Dergisi ekibi ile Ömer Çetres ve Emine Dolmacı gibi tecrübeli gazeteciler, Selahaddin Eş ve İsmail Yaşa gibi ihtisas sahibi muharrirler. Kuds El Arabi’den tanıdığımız Filistin kökenli Suriyeli yazar Eyman Halid, Afro-Amerikalı devrimci Dhoruba Bin Wahad (Doruba Bin Vahad), Mavi Marmara ve Syriza aktivisti Dimitri Plionis de aramızda… Yazılarını orijinal dillerinde ve Türkçe tercümeleriyle yayınlayacağız inşallah"
Elimizdeki gazete Hakan Albayrak'ın
söz ettiği genel fotoğrafa uygun bir gazete. Yani teori-pratik, senaryo-kurgu-uyarlama
başarılı, ama yeterli mi? Bir tür Büyük Doğu ya da Diriliş Gazetesi dokusunda,
müstearlar ya da kasten geçiştirilmiş ironik nickler.
Yeni nesil okurun, heyecan skalası
maalesef, Diriliş Postası'nın ihya etmek istediği ruhu önemsemiyor. Okur-yazar
kitlenin de es geçilmiş İslamcılık Sorgulaması'na dikkat ettiği dikkate
alınırsa, Diriliş Postası'nın uzun ömürlü bir mevkute olmayacağı, gelişmezse,
realist dokunuşlara maruz kalmazsa olamayacağı gerçeği de apaçık ortada. 'Romantiklerin
isyanı da bu apaçık gerçeklere zaten' derseniz sözüm yok, nihayetinde Kung-fu
bilmeyen mahalle delikanlısının herhangi
bir kavgada teknik kurbanı olmaması imkansız; dayak yemeyi göze almış olana ne
diyebilirsiniz ki?
Gazete'nin İslamcı ve Turancı iki adet
gözlüğü var. Tuhaftır; İslamcı gözlüğe ilk tekmeyi savuran da ikinci sayısındaki
bir yazı. Yazarlardan Selahaddin E. Çakırgil, 1908'den 40 sene sonra Kemalist-Laik rejimin başbakanlarından olan, II.
meşrutiyet yıllarının en ateşli İslamcılarından Muhammed Şemseddin Günaltay'ı nazik bir dille derdest edip gömüyor. Çünkü Günaltay, "Devletin kısmen dahi
olsa bir dinin kurallarına göre idare edilmesini istemenin o yolda görüş
belirtmenin ağır suçlardan olduğunu" hükme bağlayan TCK 163. Madde'nin
mimarı.
Diğer gözlük de şöyle bağlıyor
ideolojik genel çerçeveyi... Genel Yayın Koordinatörü Emine Dolmacı 'Nadir
hastalıklar Günü' başlıklı fıkrasında, "Kafkaslara yönelik sayfalar İsmail
Gaspıralı'nın izinden yürüyecek" dedikten sonra Diriliş Postası'nın ana
eksenini belirleyen ve bağlayıcılığı olan şu cümleyi sarf ediyor: "Diriliş
Postası, 97 yıl önce kesintiye uğrayan (Gaspıralı'nın) Tercümanı'nın devamı
olacak."
Oysa Gaspıralı diğerleri gibi mason bir Turancı; eğer masonluğu kimseyi tedirgin
etmiyorsa mason İslamcılar gibi, sorun yok; ama beni tedirgin ettiği açık.
“Rusya
Türklerinden Kırım'lı İsmail Gaspıralı (mason e.k.)’nın çıkardığı Tercüman
gazetesi, tüm Rusya Türklerinin kullanacağı ortak bir yazı dili oluşturmaya
çalışıyordu. Bu dilin belkemiğini Türkiye Türkçesi oluşturacak, ancak tarihi
Türk lehçelerinden de faydalanılacaktı. 1905 Rus Devrimi sırasında Gaspıralı,
Azerbaycanlı Ali Hüseyinzade (Turan) (İ.T. kurucusu, mason e.k.), Kazan Tatarları'ndan Yusuf Akçura
(mason e.k.), Başkırt'lardan Zeki Velidi (Togan) Nijni Novgorod kentinde Tüm
Rusya Müslümanları Kongresi'ni topladılar (15-28 Ağustos 1905). Kongre
hareketinin diğer ünlü isimleri Azerbaycanlı Ahmet Ağaoğlu (dönme, mason e.k.),
Kazanlı Sadri Maksudi (Arsal) ve Hiveli Mustafa Çokayef (Çokay) idi. Rusya’da
1906 devrim hareketinin başarısızlığa uğramasından sonra bu kişilerin birçoğu
Rusya dışına kaçtı. 1908 Jön Türk ihtilalinden sonra da çoğu Türkiye'ye gelerek
İttihat ve Terakki hareketi içinde yer aldılar.”
İkinci sayıda okuduğum yazarların
(2.sayfadaki yazı hariç) gazeteyi taşıyabileceğini düşünmüyorum, fakat yazar kadrosunda etkili olabilecek
isimler var; galiba ikinci sayıdaki
dağılım dengesi romantik perspektifin heyecanına kurban verilmiş. Sayfa Etiketleri,
sayfaların içeriğinden daha ağır ve ne yazık ki içerikler tamamen amatörce
seçilmiş ve takdim edilmiş.
Dikkatimi çeken en önemli içeriklerden
biri de İktisat sayfalarında bir köşe yazısında karşıma çıkan 'Erdem Başçı' karşıtlığı. Sağlam
bir eleştiri ile çıkış yapabilirdi yazar, ama kuru gürültüden başka bir şey
bulamadım yazısında. Üstelik İslamcı-Turancı bir çerçeveye sığmayan eklektik
bir tasarım hatası gibi duruyordu Mevlüt
Tatlıyer'in "Fiyat istikrarı Var, Yer
misin?" başlıklı yazısı...
Mevlüt Tatlıyer, keşke faize
itirazını İslam'ı refere ederek yapsaydı, ama o Erdem Başçı'yı Nobel Ödüllü
İktisatçı Joseph Stiglitz, Kanada Merkez Bankası Başkanı Stephen Poloz'un
basmakalıp görüşleri ile eleştirmeye kalkmış. İktidara yakınsamak ön koşullu
olmayı gerektiriyorsa bu zaten Diriliş Postası'nın romantikliğine aykırı, açık
bir çelişki ve tipik kötücül realizmden, fırsatçılıktan başka bir şey değil.
İlk büyük eksi bu noktada.
Diriliş Postası'nın en büyük avantajı,
politik ve sosyolojik iklimin sempatik atmosferi. Bu ekmek ne kadar dayanır o
ayrı bir konu, bir sorun ve gerçekten de bu romantikleri ilgilendirmeyen bir
konu, bir sorun.
Romantiklerin neden eski bir gazeteyi
dirilttiklerini anlayamadım; ekonomik gerekçeler olabilir; ama en azından bu
bir şekilde açıklanabilirdi. İkinci Büyük eksi işareti de bu noktada duruyor.
Yirmi sayfadan oluşan Diriliş Postası'nın ikinci sayısında dokuz köşe yazısı var. Gördüklerimi kısaca özetleyeyim: 2. sayfa Dizi-Röportaj, 'İnadına İyi Haber' mottosuyla 3.
sayfa, 4.,5, ve 6. sayfalar Türkiye Gündemi, 7. ve 8. sayfalar İktisat, 9. sayfa
Teknoloji, 10.,11.,12. ve 13. sayfalar Dünya Gündemi, 14. sayfa
Tefrika-Bulmaca, 15. sayfa Dizi-Röportaj, 16. sayfa Fikriyat, 17. sayfa Kültür-Sanat, 18. sayfa TV-Radyo, 19. sayfa
Spor, 20. sayfa yani Arka Sayfa ise Hakan Albayrak sayfası.
İstanbul İcra ve vergi dairelerinden
ilanlarla desteklenmiş Diriliş Postası... Biri yardım derneğine, diğeri bir
şirkete, bir başkası da bir haber kanalına ait olmak üzere üç reklam var
şimdilik.
Genel Yayın Yönetmenliğini Hakan
Albayrak'ın yaptığı Diriliş Postası'nın yazar kadrosunda Neşe Kutlutaş, Selahattin
E. Çakırgil, Cahit Koytak, İsmail Yaşa, Nihat Nasır, Nevzat Çiçek, Fatih Mutlu,
Kadir Metin Akbaş, Esra Elönü, Erem Şentürk, Eymen Halid, İlhami Atmaca, Şaban
Abak, Fethi Güngör vb isimler var
Akyıldız Gazetecilik bünyesindeki
Diriliş Postası'nın imtiyaz sahibi Mehmet Akosman. Genel Müdürlüğünü Orhan
Pekçetin'in Yazı İşleri Müdürlüğü'nü Ömer Çetres'in, Genel Yayın Yönetmeni
Yardımcılığı'nı Fatih Mutlu'nun yaptığı Diriliş Postası'nın Genel Yayın Koordinatörü
ise Emine Dolmacı.
Dediğim gibi, kötücül realistlerin kan
gölüne çevirdiği dünyaya başkaldırdıklarını düşündüğüm için sempatik baktım
Diriliş Postası'na, ama en azından bu vadeli çeki, çok tasarruflu kullansınlar,
anlamadıkları alanlarda at koşturmasınlar.
28 Şubat'a karşı duruşlarını tarihe
sabitleme kaygılarını anlıyorum, onlara hakkı teslim ettikleri sürece başarılar
diliyorum.
Faruk Tamer, 01.03.2015, Görsel Eleştiri- Visual Critique XLI
Künye:
Adı: Diriliş Postası
Kuruluş Tarihi: 07.12.1976
Tarih: 1 Mart 2015 Pazar
Yıl: 38
Sayı: 12830
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın, Günlük
Siyasî Gazete
İmtiyaz Sahibi: Akyıldız Gazetecilik Matbaacılık
San ve Tic. Ltd.Şti adına Mehmet Akosman
Genel Yayın Yönetmeni: Hakan Albayrak
Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı: Fatih Mutlu
Genel Yayın Koordinatörü: Emine Dolmacı
Genel Yayın Danışmanları: Nihat Nasır, Erem Şentürk,
Selçuk Azmanoğlu
Genel Müdür: Orhan Pekçetin
Yazı İşleri Müdürü: Ömer Çetres
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Sercan Akkuzu
Görsel Yayın Yönetmeni: Emrah Koca
Hukuk Müşaviri: Av. Mustafa Tırtır
Reklam Genel Müdürü: Ferit Gül
Yönetim Yeri:
Evren Mh. Bahar Cd. Şehit Doğan Öztürk Sk. No: 24, Bağcılar/İstanbul
Tel: 0212 550 90 05 Fax: 0212 550 70
99
Baskı Merkezleri: İstanbul, Ankara, Adana
Genel Dağıtım: Turkuaz Dağıtım Pazarlama A.Ş
Web Adresi: http://www.dirilispostasi.com/
Twitter Adresi: https://twitter.com/dirilispostasi