"Yaptığınız savaş değil de bir bölgede tedhiş ise yüzünüzü kapamanın izahı olur da savaştığınızı iddia ediyorsanız yüzünüzü kapamanın başka bir anlamı vardır. O bölgenin insanı olmadığınız."
Uzun zamandır -1997’den beri- gündemde olan bir konu var. Özel güvenlik şirketleri. Özellikle de özel askeri güvenlik şirketleri. Bildiğimiz anlamda her hangi bir şirket ister nesne üretimine dayalı bir şirket, ister hizmet üretimine dayalı şirketler kendilerine pazar bulmak ve bu pazarı sürdürmek zorundadırlar. Bunun aksi şirket amacının doğasına aykırıdır. Ürettiğiniz bir ürün ya da hizmet yoksa veya varsa ve bunu pazarlayamıyorsanız şirket kurmanız, şirketleşmeniz anlamsızdır. Bir hayır kurumu, bir sivil toplum kuruluş kâr gütme amacı taşımazken, tecimsel şirketlerin kuruluş, varoluş amacı kârdır. Ve ne hazindir ki, savaş tam da tecimsel bir sektör olmuştur. Oldukça da kârlı bir sektördür.
BM’nin verilerine göre, yeryüzündeki askeri güvenlik harcamaları 2010 rakamlarına göre, 1.70 trilyon dolar. Özel güvenlik firmalarının dünya piyasalarındaki payı ise 100 milyar dolardan fazla. Bu da ne denli kârlı bir sektör olduğuna yeter kanıttır.
Peki bu şirketler nasıl bir hizmet sunmakta, varlığını sürdüren pazarlar bulmakta veya bu pazarın varlığını devam ettirmektedir?
Görünürde daha çok eğitime yönelikmiş gibi sunulan şirket faaliyetlerinin hiç de öyle olmadığı ortaya çıkmıştır. Irak işgalinde bu şirketlerden oldukça bilinen Blackwater’ın yaptıkları –sivil katliamlar, Ebugureyb’de tutuklulara yapılan işkenceler vb- özel askeri şirketlerin salt eğitim vermedikleri, tersine bir güç olarak bizzat sahada olduklarını gözler önüne sermiştir.
Bu özel şirketler paralı askerlerden farklı olarak “eğitim, istihbarat, danışmanlık, lojistik destek, operasyonal destek ve çatışma sonrası çözümler gibi değişik hizmetler” verdikleri bilinmektedir. Yani paket servis sunmaktadırlar.
BM Raportörü'nün, “Paralı askerlerin faaliyetleri, son kırk yıldır halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını kullanmalarını engellemek ve insan haklarını ihlal etmek için devreye sokulan bir şiddet biçimidir.” tespitiyle de bu şirketlerin neleri gerçekleştirmeye yönelik kullanıldığının kanıtıdır.
Geçtiğimiz yıllarda başlayan Arap baharı işte tam bu noktada çetrefilleşiyor. İktidar sahipleri –ki hemen hepsi bir krallık, bir despotluk numunesidir- kendilerine karşı mücadele eden halk değil bu şirketler olduğu savını ileri sürmekte, bu despot yönetimlere karşı savaşanlar ise iktidarların yanında bu özel şirketler olduğunu iddia etmektedir. İktidar sahiplerinin savı kuşkuludur çünkü babadan oğula geçen ve belli bir sınıfın iktidarını sağlayan yönetimlere yeryüzünde hemen her halk yönetime başkaldırmıştır. Bu başkaldırışların ardında yatan şey kuşkusuz toplumlardaki rahatsızlıklardır.
Arap halklarının 1800’lü yıllardan beri kah işgal kuvvetlerine, kah iktidarlara karşı baş kaldırışları olmuştur. Ya bir darbe ile bu kalkışmaların önü kesilmiştir ya da işgallerle. Somut örnekleri Cezayir’dir, Libya’dır, Baas partilerinin iktidara gelişidir.
Bütün bu veriler bize başkaldırışların önünü kesmek için iktidarların özel güvenlik şirketlerini kullandıklarına işaret etmez mi? Kaldı ki, en yakın örneği DEAŞ denen ve bilindik adıyla IŞİD’dir.
IŞİD Suriye’de iktidara yönelik eylemlerden ziyade saldırılarını bölgede yaşayan halklara karşı yapmaktadır. Bu halkların dini inançları eylemlerinin nesnesi de değildir. Kâh Şiileri katlediyor, kâh Sünnileri, kâh gayr-i müslimleri. Ve bireysel eylemlerde de hiçbir savaş cephesinde görmediğimiz bir şey yapıyor yüzlerine maske takıyorlar.
Bugüne kadar hangi savaş ortamında yüzleri kapalı insan görüldü? Yaptığınız savaş değil de bir bölgede tedhiş ise yüzünüzü kapamanın izahı olur da savaştığınızı iddia ediyorsanız yüzünüzü kapamanın başka bir anlamı vardır. O bölgenin insanı olmadığınız.
IŞİD bireysel cezalandırma eylemlerini yüzünü kapayarak yapıyorsa –ki yapıyor- bu dehşet verici katliamlarda özel askeri şirketlerin IŞİD'deki parmak izlerini, varlıklarını sorgulamak gerekmez mi?
Şuan da yeryüzünün neredeyse tek çatışma noktası bu bölge ise -ki Boko Haram hadisesi ayrı bir yerde değerlendirilirse, sadece bu bölge olduğu ortada- o zaman savaş ortamından yalnızca silah üreticileri mi faydalanıyor yoksa özel askeri güçler de bu ortamdan kâr elde ediyorlar mı? Etmiyorlarsa şirketlerinin varlıklarını nasıl sürdürüyorlar?
Fikri Muhayyer, 02.03.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Söylev
Bilgi Notu:
Kaynak: Aktüel Dergisi, 13.12.2013
Ortadoğu’nun modern lejyonerleri: Özel askeri şirketler
Dünyada 110 ülkede faaliyet gösteren özel askeri şirketler için savaşlar, birer altın madeni. Yıllık 100 milyar dolarlık bir endüstriye sahip olan bu şirketlerin dün Irak olan oyun alanları bugün artık Ortadoğu…
ABD, özel askeri şirketlerin en fazla kurulduğu ve hükümetiyle en fazla ilişki geliştirdiği ülke. Bu şirketler, özellikle Irak'ta 30 Mart 2004'te Felluce'de dört Amerikan özel güvenlik şirketinin görevlisinin öldürülmesi ile kamuoyunun daha çok ilgisini çekti. Soğuk Savaş'ın ardından orduların küçülmesi ve özelleştirmenin hız kazanmasıyla, bu şirketlerin sayısı giderek arttı.
1990'larda altı milyondan fazla personel ordulardan ayrılmak durumunda kaldı. Ordu içindeki birçok üst düzey birlik, kendi yapısını korudu ve kendi özel şirketlerini kurdu. İşlerini kaybedenler yalnızca askerler değillerdi; eski KGB'nin yüzde 70'inin yeni oluşan endüstri içinde yer aldı. Aynı zamanda makineli tüfekler, tanklar, jetler kısaca kitle silahları herkes tarafından maliyetin karşılanması durumunda ulaşılabilir hale geldi.
Kar amacı güden ve savaşla ilgili konularda profesyonel hizmet sunan özel askeri şirketler, 110 ülkede faaliyet gösteriyor. Dünyada 90'a yakın özel askeri şirket bulunuyor ve bunların içinde bulunduğu yıllık 100 milyar dolarlık bir endüstriden söz ediliyor. Özel askeri şirketlerin kurulduğu ülkeler, genellikle Amerika, İngiltere ve Güney Afrika. Çalıştıkları yerlerin başında ise, Afrika, Güney Amerika ve Asya geliyor.
100 milyar dolar…
Yeryüzündeki askeri güvenlik harcamaları 2010 rakamlarına göre, 1.70 trilyon dolar. Özel güvenlik firmalarının dünya piyasalarındaki payı ise 100 milyar dolardan fazla.
Pentagon'dan sonra en büyük güç Irak'ta
The Guardian'ın araştırmasına göre; Irak'ta Pentagon'dan sonra en büyük gücü bu özel şirketler elinde bulunduruyor. Resmi koalisyon kayıtlarına göre, İngiltere'nin askeri gücü 9 bin 900 birlik civarındayken, özel askeri güçlerin toplamı 10 bini buluyor. Savaşın özelleşmesinin geldiği noktaya bakacak olursak, ABD'nin askeri harcamalarının üçte birinin bu şirketlere aktarıldığı bilgisi öne çıkıyor.
ABD, silahı hem üretiyor hem kullanıyor
Dünyanın en büyük silah üreticisi olan ABD için, son yıllarda tahmin edilemeyen gelişmelerle kaynayan bir kazana dönen Ortadoğu, hem ürettiği silahları satabildiği hem de bunları bizzat özel ordularıyla kullanabilen bir ülke konumunda. ABD, 2011 yılına ait açıklanan son rakamlarına göre; tüm dünyada yapılan silah satışlarının dörtte üçünde pay sahibi... Buna göre 2011 yılında yapılan 85 milyar 300 milyon dolarlık silah satışının 66 milyar 300 milyon dolarlık kısmı ABD'ye ait. Özellikle Arap Baharı ile birlikte Suudi Arabistan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman gibi ülkeler 2011'de Washington yönetiminden rekor seviyede silah satın aldı.
Dünyanın en büyük özel güvenlik şirketleri Aegis Defence, Xe, DynCorp International, Fluor, KBR. Bu firmalar operasyonel hizmetlerin yanı sıra askeri kampların kuruluşundan işletilmesine kadar tüm aşamaları gerçekleştiriyor ve kampların askeri güvenliğinden bulaşık ve yemek hizmetlerine kadar tüm servisleri bir paket olarak sunuyor.
ABD'nin savaş şirketleri olan Blackwater, Dynacorp, Triple Canopy gibi şirketler, 2004 yılında askerler tarafından çekilen parmaklıklara zincirlenmiş ve işkence görmüş tutukluların fotoğraflarının basına sızmasıyla hakim önüne çıkmak durumunda kaldı. Mahkeme, Engility Holding adlı özel tedarikçi firmanın Irak'ta 2003 ve 2007 yılları arasında Ebu Garib Hapishanesi ile ABD kontrolü altındaki diğer gözaltı merkezlerinde işkence gören 71 tutukluya toplam 5,28 milyon dolar tazminat ödemesine karar verdi.
Yasal sözleşmeli hayat
Özel askerler, paralı askerlerden farklı olarak, yasal bir yapıya sahip ve müşterilerine sözleşme yoluyla bağlı. Yasalar ve yabancı sözleşmeler için alınacak lisanslar yoluyla kendi devletlerine ismen bağlı durumdalar. Yine paralı askerlerden farklı olarak, eğitim, istihbarat, danışmanlık, lojistik destek, operasyonel destek ve çatışma sonrası çözümler gibi değişik hizmetler için çalışıyorlar.
İngiltere hükümetinin, Green Paper Raporu'na göre, özel askeri endüstri içinde birbirinden farklı çok sayıda grup bulunuyor: Paralı askerler, özel ordular, özel güvenlik şirketleri, özel istihbarat şirketleri ve özel askeri şirketler…
Rapora göre, paralı askerler, bir kazanç karşılığı savaşan ya da savaşçı becerilerini satan kişiler. Özel ordular ise, genellikle gelişmekte olan ülkelerde rastlanan bir olgu. Özellikle Güney Amerika'da uyuşturucu baronlarının ya da Afrika'da Liberya örneğinde olduğu gibi savaş lordlarının özel orduları bulunuyor. Yine aynı rapora göre, bu grupta yer alanların en dikkat çekici olanlarının, El Kaide gibi dini ordular olması.
Vurucu operasyonlarda yer alıyorlar
Özel askeri şirketlei olarak nitelenen birçok şirket de vurucu operasyonlarda yer alıyor. Paralı askerlerin faaliyetlerini izlemek üzere görevlendirilen BM Raportörü, şunları söylüyor:
"Paralı askerlerin faaliyetleri, son kırk yıldır halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını kullanmalarını engellemek ve insan haklarını ihlal etmek için devreye sokulan bir şiddet biçimidir."
Suriyeli muhaliflerin öğretmeni: Blackwater
ABD'li özel güvenlik şirketi Blackwater, Felluce katliamıyla ve Irak'ta 17 sivilin katledilmesiyle ünlenen ABD kökenli özel ordulardan biri. Bush ekibine yakınlığıyla bilinen Blackwater, Amerikan devletinin sözleşme yaptığı üç büyük şirketten biri.
WikiLeaks, ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgali sonrasında Blackwater'ın paralı askerlerinin Suriyeli muhalifleri eğitmek üzere Irak'tan Suriye'ye geçtiğini belgeleriyle yayımladı.
İsmini "Irak'taki işkence görüntülerinin" ardından SCG International olarak değiştiren şirketten İcra Kurulu Başkanı James F. Smith, bir elektronik postasında sözleşme yaptıkları Suriyeli muhaliflere eğitim, güvenlik ve istihbarat toplamada yardımcı olacaklarını belirtiyordu.