"Kendimi bazen "yürek yalnız bir avcıdır"daki John gibi hissettiğim zamanlar olmuştur, çırpın, çabala, fedakarlıkta bulun; ama sonra bir el gelip hepsini tarumar etsin..."
Bazı insanları kalbinizden uzaklaştırmak hem hüzün hem de büyük bir ferahlık verebiliyormuş, dün onu öğrendim. Yıllarca müşterek şeyler yaptığınız, bir şeyleri paylaştığınızı zannettiğiniz bir insandan kalben uzaklaşmak hüzün veriyor önceleri, sonra kangren olan uzvun kesilmesi gibi bir süre acı verip o yokluğa adepte oluyor bünye.
Kanser olmadan önce böyle değildim, ama bir insanın yokluğu dayanılmaz bir şeydi eskiden; şimdi ise öyle değil, kesinlikle öyle değil... Görünürde ilişki devam ediyor gibi olsa da kalbim uzaklaşıyorsa bir insandan -ki bu hiç dilemediğim bir şeydi- önceleri acı verirdi. Şimdi ise vermiyor, belki kalbimi asıl Sahibi'ne teslim ediyorum artık, tam bilmiyorum ama öyle hissediyorum, kalbimi artık Allah'a c.c teslim etmiş gibi hissediyorum. İnşallah öyledir...
Ne yaparsak birlikte yapmak istediğim, her durumda sevinci ve kederi paylaşmaya çalıştığım bazı insanların ben kanser olduktan sonra aslında benim çabalarımla paylaşıyormuş gibi olduklarını anlamak idrak etmek -ki idrak etmek anlamaktan çok daha derin bir şey- ilk başta acı verse de şu an hiç mesabesinde...Bazı hakikatleri görmek için kanser olmam gerekiyormuş demek ki...
Çok sevdiğim ve sağduyusuna her zaman hayranlıkla baktığım Doktor arkadaşım Mücella bir film tavsiye etmişti bir zamanlar; "The hart is a lonely hunter/ Yalnız bir avcıdır yürek / Film Carson Macculers'in 23 yaşında yazdığı ilk romanından uyarlama, kitabını okumadım dolayısıyla nasıl bir uyarlama olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama film baştan sona bir harika. Kasaba yalnızlığında bunalan insanları seyredince hemen tanıyıveriyorsunuz.
O büyük yalnızlığın içinde bir adam, sağır ve dilsiz John Singer etrafındaki herkesi anlamaya çalışır, bununla da yetinmez kimin bir yalnızlığı varsa onu gidermeye uğraşır. Küçücük deli dolu bir kızın da, kendisi gibi olan arkadaşının da derdine derman olmak için çırpınıp durur. Gözlemler, dikkat eder, fedakarlık yapar ama fedakarlıklarının karşılığını göremez bir türlü... Bir karşılık bekliyor mudur gerçekten, onu da bilemeyiz. Her neyse film mutlu sonla bitmez...
Kendimi bazen "yürek yalnız bir avcıdır"daki John gibi hissettiğim zamanlar olmuştur, çırpın, çabala, fedakarlıkta bulun; ama sonra bir el gelip hepsini tarumar etsin...
Şimdi artık buna müsaade etmiyorum. Kimsenin gelip kalbimi tarumar etmesine müsaade etmiyorum. Kalbim uzaklaşsa da birinden, fersah fersah uzaklaşsa da "yürek yalnız bir avcıdır" diyerek yoluma devam ediyorum:))
Çok şükür ki devam ediyorum...ne yapalım yüreğimde yoklama yaptığımda bir kişi noksan olacak, o da olmayıversin, Allah c.c onun da yolunu açık etsin. Ben derviş ruhlu yol arkadaşımla; canım Atila'yla, canım Afak'la ve sevdiğim diğer dostlarımla yoluma devam ediyorum işte...
Sol elim sabah epey şişmişti, şimdi bir parça indi; ama acı ve ağrı korosuna ayaklarım da katıldı. Bir de üstüne üstlük faranjit olmuşum, antibiyotik kullanıyorum. Doktor abimiz Bahadır abiye sordum,antibiyotik kullanmam haftaya başlayacak radyasyon onkolojisi testlerini menfi ya da müspet etkiler mi diye, "Testlerin niteliğini bilmemiz gerekir" dedi. Testlerin ne olacağını bilmiyorum.
Kontrol tarihine bile Fevziye bakıp söylemişti. Yoruyor beni fazla ilgilenmek, neyse hayırlısı olur inşallah. Bir de bu ay genel cerrahi kontrolüm var, ama onu kafadan iptal ettim. Sonra bir ara giderim inşallah.
Sırada medikal onkoloji kontrolleri de var çünkü, hepsi üst üste feci yoruyor. Feci yoruyor diyorum da aslında Allah c.c bir şekilde kolaylık sağlıyor her zaman elhamdülillah. Bünyem epey zayıfladığı için bedenim yoruluyor, onu da birkaç günlük dinlenme ile atıyorum...ne yapalım başa gelen çekilirmiş...Rabbim dayanamayacağımız yükü taşıtmaz hiçbir zaman...
O zaman?
Neşe Kutlutaş, 07.03.2015, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, (İlk Yayın Tarihi, 10.06.2012)