Kızlarından Uzakta Olanlara Adanmış Sözler
Sen yanımdayken söylemeye gerek duymamıştım güneşim
olduğunu. Ocağımın sevinci olduğunu söylemeyi akletmemiştim. Nefesim olduğunu
bilememişim. Kalbimin ritmi sendenmiş, sendenmiş gözümün ışığı. Sudan çıkmamış
bir balık bilebilir miydi suyun değerini? Bilebilir mi susuz bir yaşamın
olmayacağını, soluk alınamayacağını bilebilir miydi? Bilebilir mi? Ben de
bilmedim. Bilemedim.
Sen yanımdayken ben derya içreydim, deryayı bilmeyen balıklar
gibi. Sevincim senmişsin, ışığım senmişsin, soluğum senmişsin. Sen yanımda
olduğun için doğarmış güneş. Mehtap sen olduğun için yansırmış sularda,
yollarda. Sen yanımda olduğun için, sen bana gülümsediğin, bana baktığın, beni
gördüğün için, beni duyduğun için, seni duyduğum için gündüz yolumu aydınlatan
güneşle yarışırmış geceleri kaybolmamam için beliren ay. Ay beni sana yetirmek
için geceleri konuk olurmuş evrene.
Yıldızlar bile. Yıldızlar bile beni sana
erdirecek yollar için düşmüş yola. Meğer senmişsin mutluluğum. Kıvancım, sevincim,
neşem senmişsin. Şimdi bunlar birer sözcük. Mutluluk bir sözcük artık.
Sözcükten öte bir anlamı yok neşenin.
Güneş, ay, yıldız, saçlarını okşayan
rüzgar, saçlarına konuk olan yağmur şimdi salt bir sözcük.
Seninle bir anlamı
varmış, seninle anlamlıymış her bir şey.
Sen yoksun, senden uzağım gece uyumaya, sabah uyanmaya
korkuyorum. Şaşkınım. Vurgun yemiş bir can gibi, sudan çıkmış bir balık gibi
şaşkınım. Baktığımı görmüyorum. Kulaklarıma çarpanları duymuyorum. Söylenenleri
anlamıyorum. Bastığım yerleri tanımıyorum. Evin içinde olduğumu, evin
odalarında dolaştığımı anlamıyorum. Susadığımın, acıktığımın farkına
varamıyorum.
Damarlarımda akan kan canımı acıtıyor. Sanki kan değil iğne
yığınıdır dolaşan. Cam kırıklarıdır sanki damarlarımda akan. İğneli bir fıçı
içindeyim. Her bir yanım, her bir tarafım, her bir uzvum sancılar içinde.
Dişlerimin ağrıması senin yokluğundan, uykularımın sürgün
olması senin yokluğundan, gözlerimin ışıksızlığı seni göremeyişten, dünyamın
karanlığı senin gidişinden. Dünyam kapkaranlık bir zindan.
Oysa sen varken ne
tatlı öterdi kuşlar. Ne güzel muştulardı günün doğuşunu. Ne güzel eserdi
rüzgâr. Ne tatlı eserdi. Ne hoştu çocukların sesi. Rengârenk çiçeklerle
kaplıydı dünyam. Şiraz’ın bahçeleri bile kıskanırdı. Babil’in asma bahçeleri
utanırdı. Nil nehri senin için ninni söyledi, senin için şiirler, türküler,
şarkılar terennüm ederdi bütün ırmaklar. Bütün coşkun pınarlar.
Sen vardın, sen
yanımdaydın ne dizlerimin bağı çözülürdü, ne kalbim sancırdı, ne yüreğim
burkulurdu.
Şimdi sen yoksun, sen uzaklardasın dizimde fer, kalbimde sevinç, yüreğimde neşeden eser yok. Gözlerim sönük. Kulaklarım sağır. Kollarımda derman yok. Ayaklarımda takat yok.
İnan bak gittiğin günden beri güneş kayıplara karıştı. Kar,
yağmur, fırtına, borandır egemen olan. Tufanlardır yeryüzünde gezinen.
Cemal Çalık, 10.03.2015, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Kızıma Mektuplar,