ABD'den Bakınca...
Bir süredir Los Angeles'tayım. Los Angeles'a en son geçen sene Nisan'da gelmiştim.
ABD basını, parlamenterlerin açıklamaları ve de dünya gündemi nedeniyle islami örgütleri konuşuyor. Nijerya'da müslüman savaşçıların çocuk ve kadınları kaçırdıkları, soygun yaptıkları, hristiyan kasabalara saldırdıkları aktarılıyor. Kanallar, Boko Haram'ın islami halifeliği başlattıklarını deklare eden videolarını yayınlıyorlar. Allahu Ekber sesleri ile yaşanan katliamlar ve hristiyan Nijeryalılara yönelik nefret suçları anlatılıyor.
Tanıklar, kendilerine İslam'a geçmeleri çağrısı yapıldığını, kadınlar isim değiştirerek örtünmeye çağrıldıklarını aktarıyorlar...
Kiliselere yakın kanallar Bush'un islam için kullandığı 'religion of peace' ifadesi ile alay ediyor. İslam'ın tam da Kuran'da ve Peygamberin söylediği şekli ile itaat ve savaş dini olduğunun altı çiziliyor.
***
Türkiye'de islami bir hükümetin bulunduğu ve ISIS (IŞİD)'in yükselişi birlikte anılıyor. Dünyadan İngiltere dahil ISIS'e katılım artarken, sadece Türkiye üzerinden geçiş olduğunu vurgulamak, 2007'deki ülkemizdeki hristiyan Zirve Kitabevi suikastini tekrar etmek üzüntü verici.
Elbette islam barış dini ibaresi ile alay edenlere ABD'de 2012'den beri artan okul katliamlarını, delirmiş bazı hristiyanların çoluk çocuk yirmi otuz kişiyi nasıl öldürdüğünü hatırlatmak ve buradan 'Hristiyanlık da böyle' mesajı vermek anlamsız. Çünkü işin özü o değil. Bu eylemler sözkonusu dini bağlamıyor.
***
Ancak Türkiye'de korkmamız gereken başka bir şey var. Bugün instagramı açtığımda Burcu Esmersoy'un dizaltı bacaklarını gösteren ve topuklu ayakkabı ile geç saatte rahatsız olduğunu aktaran gönderisine baktım.
Ben bu fotoğraftan ayakkabısının Tom Ford olduğunu söyleme ihtiyacı duyan bir kadın da anlayabilirim, topuklu ile rahat edemediğini söyleyen bir kadın da anlayabilirim.
Birileriyse bu fotoğraftan sadece 'bacak' anlamış... Kimisi çarpık bacak anlamış. Ona sözüm yok. Sonuçta görselliği ön planda bir kadın. Paylaşınca, yorumlara açık demektir.
Asıl konum, Esmersoy'a 'o bacakların cehennemde yanacak' şeklinde bir cevap gördüm. 'Kapan, namazını kıl' falan yazmış arkadaşın biri... Şimdi bu arkadaş Burcu Hanım'ı dine davet edecekse, önce inanç esaslarından yoklaması gerekmez mi?
İşte bizim 'sözde' dindarların kafası bu.
***
Ve bu ortam sürerken, Kafes Eylem Planı'na dahil edilmesi istenen, Hurşit Tolon'a kadar uzanan ikisi Türk biri Alman üç hristiyanın katliamına yol açan Zirve Kitabevi olayı, bugün hala ABD basınında tekrar ediliyor. Ve Türkiye'de Hristiyanlara baskı olduğu yorumu yapılıyor. Buna yol verebilen tüm geri kafalı yaklaşımlardan artık uzaklaşmalı. Bunu kullanmak isteyebileceklere de, hakikaten böyle düşünen radikallere de fırsat verilmemeli.
Hükümet, yargı, bütün nefret suçlarına hassasiyet göstermeli ayrımcılık yapmadan.
***
Bu günlerde Amerika'da müslümanlara karşı nefret suçlarına yakın hareketlerde artış gözlenmekte.
Geçen sene Kaliforniya Long Beach'te başörtülü bir kadının örtüsünü çeken kişinin teşhisi için vatandaşlardan yardım istenmişti. Bu ülke buna nefret suçu diyerek gereğini yapıyor... Bu tür gelişmeler yaşandığında bütün dinlere özgürlüğün ne kadar önemli olduğu bir kez daha görülüyor.
Şu anda Türkiye'de azınlık dini mensuplarına bir kısıtlama yok. Ancak burdan bakılınca, Cumhuriyetçilerin İran ve ISIS hassasiyeti ön planda. Bölgesel siyasi kaygılar Türkiye'nin şekillenmesi için müthiş bir kampanya ortamı yaratmış durumda. Kürtlerin ISIS ile savaşmada iyi olduğu, daha çok silah verilmesi gerektiği, Irak ve Türkiye'nin bunu engellediği aktarılıyor.
Müslümanların şiddetle anıldığı, Kuran'da yazılanların şiddete verdiği referansın sorgulandığı günlerde baskıcı yaklaşımlardan sonuna kadar sakınmak gerekmekte. İnsan hayatını iyi yönde değiştiren ve Kuran'da da kitap ehli olarak anılan tüm dinlerin mensuplarına saygı duymayı öğrenmek gerekiyor. Müslümanların önce kendi aralarında bile birbirlerini yaftalayan birbirlerini paçalarından aşağıya çeken hallerinden vazgeçmesi lazım. İnanmak adı üstünde inançla, gönülden olur. Dinde zorlama yoktur.
***
Hamas'ın Türkiye'de ofis açması da hala sıkça telaffuz edilen konulardan. Siyasi olarak koşullanınca veya bir dinin karşısında olmaya şartlanıp önyargıyla bakınca karşı tarafın haklarını görmüyorlar.
Ve bu müslümanlar Hamas'ından El Fetih'ine kendi aralarında bölünüp pastayı paylaşma savaşına girdikçe, medeniyet müslümanlara çok görülür. Bu İslam Medeniyeti de değil.
Bakıyorum darbe dosyalarını taşırken kendisine haber sızdırılmasından hiç rahatsız olmadığınız Baransu şimdi içeride.
İşte siz böyle bölünmüşken burada hareket tam gaz sürüyor.
Türkiye'deki dengelerde etkin olmak isteyen yapılar ise dış bağlantıları ile birlikte faal...
Serra Karaçam, 13.03.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya Müfettişi