Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Oysa insan neyi normalleştirirse sonraki nesle de ister istemez onu miras bırakır; nesiller bu yüzden daha hızlı çürürler."
Sıcak ve yağmur kol kola bu Mart saatlerinde.
Deniz de öyle; kararsız bir insan gibi. Geçecek de sıcağa, bir türlü soğuktan
kurtulamıyor. Alışkanlıklar havayı da denizi de insan gibi geriye doğru
çekiyor; toprak da bir kuru bir yumuşak. Her mevsim geçişlerinde doğanın bu
çatışmalarını hüzünle izlerim; bana hep insanı hatırlatır çünkü onun bu hâli...
İnsan da kendisini geriye doğru çeken alışkanlıklarıyla çatışır. Bağımlılıkları
bundandır.
Bağımlılıklar... düşünüp duralım mı beraberce?
Hadi şöyle güverteye doğru yürüyelim. Biriniz iskeleden sıyırsın halatları,
biriniz de demiri çeksin suyun derinliklerinden... hafifleyelim en azından
demir attığımız bağımlıklarımızdan elimizle çözebildiklerimizden kurtulup.
'Denizde Gece' niye güzeldir bilir misiniz?
Gök vardır, deniz vardır, bir de yıldızlar vardır eğer ay nekeslik edip
saklanmamışsa düşlerinizden. Yakamozların o sonsuz cümbüşü sizi alır götürür
bağımlılıklarınızdan. Geçmişiniz o andan geriye doğru zihninizden uzaklaşır siz
o cümbüşün sizi hafifleten neşesiyle dolup taşarken. Hele bir de hafiften bir
rüzgar varsa gecenin koynunda, hiçbir şey canınızı sıkamaz o demde. Allah'a
hamdederek bakmanız lazım, ama...
İşin 'ama'sı insanı durdurur; hamdetmek hangi
kişinin işidir? Bugün, bu gece bunu konuşalım. İnsanın bağımlılıklarından neden
bıkmadığına bakalım. Bağımlılıklar günahlarımızla aramızdaki bağlarla çok fazla
ilişkilidir bilir misiniz? Günahlarımızdan kopamayız, çünkü günahın ilk bedeli
budur, kopmak isteriz, ama yeterince kopacak kadar samimi değiliz. Yağmur olup
yağmamız bundandır; sıcak ve soğuk çatışır ruhumuzda. Günahlarımız bizi geriye
çeker mevsimlerdeki geçişler gibi.
Hayatımızdaki mevsimlere baktınız mı?
Çocukluğumuzdan ergenliğe geçerken, ergenliğimizde aklımızı dürten o masum
günahlarımız değil midir? Ergenlikten gençliğe geçerken de aynı sıkıntılar
vardır; gençlikten orta yaşa geçerken de. Orta yaş... orası beterin beteri bir
çalkantılı dönemdir; ya azdıkça azar
gidersiniz dibine kadar uçurumların ya da geçmiş her mevsiminizdeki günahlara pişman
olur, ağlarsınız.
İnsanı en çok gençliğindeki günahlar sıkıntıya
sokar; onlar tatlıdırlar, sonraki her mevsiminizde o tatları yeniden tatmak
istediğinizde aklınız sizi uyarır, günahlarınız sizi dürter ve öylece
çatışırsınız.
Geriye dönüp o tatlı anları yaşamak mümkün olmaz
bilirsiniz, ama o tatları alabileceğiniz başka zamanlar, başka insanlar vardır
sizin gibi... her şey daha kolaydır; her şey daha ulaşılabilirdir ve siz her
zamankinden daha zayıfsınızdır. Bağımlılıklarınız güçlü, siz zayıf...
Orta yaş delilikleri, bu yüzden insanların
kendilerini zorlayarak kabul ettikleri, hoş görü bekledikleri günahlarla
doludur; herkes suç ortağınız olma ihtimalindedir. Sizi onaylayan, size hoş
görü gösteren, sizin onu onaylamanızı, hoş görmenizi beklemektedir ya da az
sonra bekleyecektir.
Oysa insan neyi normalleştirirse sonraki nesle
de ister istemez onu miras bırakır; nesiller bu yüzden daha hızlı çürürler.
Çünkü sizin orta yaşta yaptıklarınız onlar için doğrudur ve onlar çocukluktan
itibaren de onları yapmaya başlarlar; sizin hoşunuza giden onların da hoşuna
gidecektir. Çalıyorsanız, onlar da çalacaktır, zina yapıyorsanız onlar da yapacaktır.
Yakamozları görüyor musunuz? Onlar yeryüzü var
olalı beri öyleler; değişseler de güzellikleri pırıl pırıl parıldar. Mevsimlere
bakmazlar; onlar için ay, yıldızlar ve biraz da hareket yeterlidir. Ya insan? Hangi güzel hasletini nefsinden fırsat bulup sonraki nesillere aktaracak kadar
istikrarlı?
Orta yaş insanının yükü her yaş insanının
yükünden daha ağırdır. O yaşta insanlar hem kendilerine mecburdurlar hem de kendilerinden
öncekilere ve sonrakilere. Bilirler, tatmışlardır; severler, özlerler. Gelgitleri
çoktur, ama bitmiş olmaları gerekir. Tövbe etmiş olmaları gerekir; huzuru hak etmek için daha çok kopmalılar bağımlılıklarından. Halatlarını çözmeliler günahkâr
kıyılardan. Demir attıkları günah çukurlarından çekmeliler demirlerini,
tekneleri Allah'ın rahmet denizine doğru yelken açmalı.
Hani çamura düşmüş bir pırlantayı alır
yıkarsınız ya, işte günaha bulanmış ruhunuzu, bedeninizi ya da bir başka ruhu
başka bedeni öylesine çekip alabilmelisiniz çamurdan; yıkansınlar diye su
taşımalısınız onlara, başka bir mevsime geçişlerine yardım etmelisiniz. İnsan
zayıf bir varlık, onanmak ister, anlaşılmak ister; günahsız olmak ister. Ondan
daha çok yardıma muhtaç olan kim vardır ki?
Allah niye affetmesin sizi, beni? Eğer
geçtiğimiz mevsim 'İyilikler Mevsimi' ise Allah sizden, bizden merhametini neden esirgesin? Verdiğimiz
karara şahit olanlar yakamozlardır, yıldızlardır, aydır, denizdir; teknedir;
daha başka şahide gerek var mıdır?
Bu gece yatıya kalın demeyeceğim gemide...
Alışkın değilsinizdir; hem yeni bir bağımlılık edinmemiş de olursunuz.
Evlerinize gidin, şehirlerinize; oralarda yaşayın 'İyilik Mevsimleri'nizi.
Sizin iyiliklerinize muhtaç olan sizler ve başkaları vardır. Hamdetmek işte o zaman sizin gibilerin işidir; herkes iyilik yapamaz çünkü.
Filikamız var küçük, sizi kıyıya taşıyacak. İşiniz bitince bir kıyıda
terk edin onu; dönüp bize gelecektir. Bir daha ki sefere içelim kahvemizi...
terk edilmiş bir bağımlılık olsun diye ikram etmedim size bu kez kahve...
Hem unutmayın, gemim bağımlılık yapar değildir,
onu terk edemem siz kendi gemilerinizde konuk ağırlayana dek.
İyiliği normalleştirin, sonraki nesle de ister
istemez onu miras bırakacaksınız; nesilleriniz çürümesin.
Hoş ve hoşnut kalınız.
Yaşlı Bilge, 15.03.2015, 24:05, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 26
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.