Sonsuz Ark'ın Notu:
George Friedman, gölge CIA olarak bilinen Stratfor'un direktörü ve "ABD kendisini Tepedeki Ev (City On The Hill), dünyaya bir örnek olarak görmektedir." diyen biri. İlginç olan her seçim döneminde Türkiye'deki beyaz benzerleri gibi Friedman'ın da 2016 seçimlerinden önce seçim sistemini çok ahlâkî bir formda irdeliyormuş gibi görünmesi. Mevcut seçim sisteminin temel dayanaklarından biri olan Seçiciler Kurulunu eleştiriyor Friedman: "İlkel bir kurum niteliğinde olan Seçiciler Kurulu, kurucuların halkın isteklerinden hâlâ korktuğunun bir kanıtıdır." Oysa CIA ya da Pentagon bu seçim sistemi sayesinde Dünya'yı 'Para'nın Efendileri'nin istediği gibi dizayn etti. Tepedeki Ev varlığını bu seçim sistemine borçludur. Aşağıdaki analiz, "Varsa eğer bir eleştiri onu da biz yaparız" retoriği ile kaleme alınmıştır ve dünyayı bir süre daha manipüle etmeye yöneliktir.
Seçkin Deniz, 17.03.2015
George Friedman, gölge CIA olarak bilinen Stratfor'un direktörü ve "ABD kendisini Tepedeki Ev (City On The Hill), dünyaya bir örnek olarak görmektedir." diyen biri. İlginç olan her seçim döneminde Türkiye'deki beyaz benzerleri gibi Friedman'ın da 2016 seçimlerinden önce seçim sistemini çok ahlâkî bir formda irdeliyormuş gibi görünmesi. Mevcut seçim sisteminin temel dayanaklarından biri olan Seçiciler Kurulunu eleştiriyor Friedman: "İlkel bir kurum niteliğinde olan Seçiciler Kurulu, kurucuların halkın isteklerinden hâlâ korktuğunun bir kanıtıdır." Oysa CIA ya da Pentagon bu seçim sistemi sayesinde Dünya'yı 'Para'nın Efendileri'nin istediği gibi dizayn etti. Tepedeki Ev varlığını bu seçim sistemine borçludur. Aşağıdaki analiz, "Varsa eğer bir eleştiri onu da biz yaparız" retoriği ile kaleme alınmıştır ve dünyayı bir süre daha manipüle etmeye yöneliktir.
Seçkin Deniz, 17.03.2015
The Paradox of America's Electoral Reform
"Amerikan seçim süreci boyunca dünya bir öz eleştiri ve kendi kendinden nefret söylemine şahitlik edecek"
Bu seçim süreci iki sebeple dünya için önem arz ediyor. Birincisi, dünyanın tek küresel gücü gittikçe daha da bencil hale gelecek ve Kongre kontrolünü elinde tutan muhalif cephe tarafından zaten zayıflatılmış bulunan görevdeki başkanın hareket kabiliyeti daha da kısıtlanacak. Bu durum bazı yönlerden oldukça rahatsız edici çünkü tüm başkanlık seçimlerinde muhalifinin seçilmesi durumunda seçimlerden sonra ortaya çıkacak kıyamet senaryoları gündeme getirilir.
Amerikan seçim süreci boyunca dünya bir öz eleştiri ve kendi kendinden nefret söylemine şahitlik edecek. Bu durum, her sene dünyadaki servetin dörtte birini üreten ve dünya denizlerine hâkim olan bir ülkeden kaynaklanması sebebiyle korkutucu olabilir. Eğer bu davranışı Honduras sergilemiş olsaydı dünya tarafından zor fark edilebilirdi. Ama bunu yapan ABD olduğunda kamusal söylem diğerlerini ABD’nin çökmenin eşiğinde olduğuna ikna edebilir ve bu perspektif küresel sahnede en azından bazı eylemleri şekillendirme potansiyeline sahiptir.
Siyasi tutkuların ölçülü hale getirilmesi
ABD kendisini Tepedeki Ev (City On The Hill), dünyaya bir örnek olarak görmektedir. Fakat karşıdan gelen yapıcı bir hassasiyet kıyamet senaryosu olarak görülür. Diğer aday Amerika’nın geleceğine ihanet etmekte ve böylece onu yıkmaktadır. Bu şekilde cumhuriyeti oluşturan değerler üzerinden aşırı yüklü mesajlar gönderilir.
Devletin kurucuları politikanın doğasında var olan ölçüsüzlüğün farkına vararak bu noktadaki sorunları demokrasiyi sınırlandırarak ve temsilci demokrasiye ağırlık vererek çözmeye çalıştılar.
Amerikalılar temsilcilerini çeşitli karmaşık aşamalardan geçerek seçerler. Başkanlar doğrudan doğruya seçilmez, öncelikle Seçiciler Kurulu üyeleri seçilir.
İlkel bir kurum niteliğinde olan Seçiciler Kurulu, kurucuların halkın isteklerinden hâlâ korktuğunun bir kanıtıdır. Bu korku bazı kesimlerin gücüne karşı ortaya çıkarken diğerlerin ise kayıtsızlığına karşıdır.
Kurucular ayrıca, devletin gerekliliğine tamamen inanmalarına rağmen ona güven duymamaktadır. Kurucular bu noktada iki vizyona sahiptir: Temsilciler kanunları yapacaklardır ve bu temsilciler profesyonel anlamda politikanın içine girmeyeceklerdir. Yeniden seçilme gibi bir kaygı taşımayacakları için kanunları oluştururken demokrasiden kaynaklanan baskılardan kurtularak bu konudaki bilgilerini rahatça kullanabileceklerdir.
Kurucular sivil toplumu-iş dünyası, çiftçiler, kiliseler vb.- nihayetinde devletten daha önemli görürken aşırı politik arzuların da yanlış olduğunu düşünmektedir. Birincisi bu arzular politik hayatı olması gerekenden daha önemli hale getirmekte ve kurucular tarafından değer verilen şahsi uğraşlara zarar vermektedir. İkincisi ise kurucular, değişik kademelerde temsilci olarak alelade adamların (kadınlar bu noktada dışarıda tutulmuştur) seçilme ihtimalinden korkmaktadırlar.
Temsilcilerde itidali sağlamak amacıyla mal varlığı gereksinimleri belirlenmiş ve bu noktadaki genişleme en azından politik saha ile sınırlandırılmıştır. Olgunluk derecesi elde edilebilmesi için yaş sınırlandırması getirilmiştir. Kurucular, temsili demokrasiyi sağduyulu olarak değerlendirdikleri standartlara göre şekillendirmeye çalışmışlardır.
Bu durum, kurucuların hükümeti değersiz olarak görmelerinden değil, tam tersine uygarlığın merkezi olarak değerlendirmeleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Endişe, seçmenlerin ölçüsüz isteklerinden kaynaklanmaktadır, bu yüzden temsilci hükümetin cumhuriyetçi bir formunu meydana getirmişlerdir, çünkü halkın isteklerinden korkmaktadırlar.
Kurucular ayrıca politik partiler ve gruplardan ve onlardan kaynaklanacak duygu yüklenimlerinden de korkmaktadır.
Partiler ve Parti Patronları
Şüphesiz politik partiler devletin kuruluşunun hemen ardından kurucular tarafından oluşturulmuştur. Mal varlıkları ile alakalı şartlar oldukça çabuk halledilmiş, eyalet kurumları tarafından senatörlerin seçilmesi fikri ortadan kalkmış ve ideolojik arzular ile aşk skandalları patlak vermiştir.
Politik partiler, eyaletlere göre organize edilmiş ve eyaletlerin içinde de idari bölgelere ve şehirlere göre yapılandırılmışlardı. İlk yapılacak iş, seçimler için tüm kademelere yönelik olarak potansiyel liderlerin ortaya çıkarılmasıydı. İkincisi ise halk -zenginden fakire çoklu sınıflar- ile devlet arasında derin düşünce bağlantısını sağlayacak bir işlevsellik sağlamaktı.
Ülkeyi yöneten politik araçlar bu aşamada cumhuriyetçi sistemin besleyicisi ve yurttaşlara yönelik kamu denetçisi vazifesi gördüler. Parti patronları kefaret veya kıyamet vizyonlarına sahip değillerdi. Kurucular tarafından istenmeyen kişilerdi: Kendi başlarına bir makam sahibi olmayan fakat makam sahibi olacak kişileri denetleyen profesyonel politikacılar. Makam sahibi olanlar bunu parti patronlarına borçlu oldukları için yasalar da bu patronlar tarafından belirleniyordu. Kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen gizli toplantılarda başkanları seçen de patronlardı.
Şüphesiz bu sistem yolsuzluk üzerine kurulmuştu ve kurucuların vizyonuna zarar verirken diğer taraftan bu vizyonu bir şekilde ifa ediyordu. Parti patronlarının gücü görev alabilecekleri koalisyonların inşasına dayanmaktaydı.
Göçmenler fabrikalarda çalışmak üzere büyük endüstriyel şehirlere geliyordu, bu yüzden bu insanlara iş sağlanması, hizmet güvencesi sağlanması, okullar açılması gibi işlerin yapılması gerekiyordu.
Patronlar tüm bu işleri halk adamı oldukları için değil gücü ellerinde tutmak için gerçekleştirmekteydi. Okulları patronlarla para ilişkisi içinde olan şirketler yapmış veya patronun akrabasının sahip olduğu şirket tarafından kaldırımlar yapılmış olsa bile sonuç olarak bu işler görülmüş oluyordu. Politik araçlar ayrıca kırsal kesimlerde de oldukça etkindi.
Parti patronları dört yılda bir bir araya gelerek kazanacak olan adayı belirliyordu. Posta müdürleri ve yargıçlar kendileri tarafından belirlendiği ve bölgelerindeki federal temasları sağladıkları müddetçe adayın ideolojik kusurlarını görmezden geliyordu.
Sistem bozuktu fakat bu sistem, adı fazla duyulmamış insanların yanında Abraham Lincoln, Theodore Roosevelt, Woodrow Wilson, Franklin Roosevelt, Harry Truman ve Dwight Eisenhower gibi ünlü liderlerin ortaya çıkmasını sağladı.
George Friedman, 10 Mart 2015, Stratfor
ABD Seçim Reformundaki Paradoks-II
Tamer Güner, 17.03.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri
Parti Patronu (Party Boss): Politik bir partide oylamaları kontrol eden ve atamaları dikte eden, yolsuzluk yapma özelliği ile karakterize olmuş lider.
Orijinal Metin:
https://www.stratfor.com/weekly/paradox-americas-electoral-reform