"Siz kendi hâkimiyet tarlalarınızda şeksiz-şüphesiz köleler istiyorsunuz. Kutsal metin mühendisliği derdinizin temelinde sadece bu var. Allah rızası yok!"
Türkiye ve Dünya değişiyor, ama insanlığın alışkanlıkları değişmiyor. Kişilerin 'Kutsal Metinler' üzerinde yaptıkları yorumlarda kendilerini haklı çıkarmak gayesiyle planladıkları tahrifatla Tevrat'ı, Zebur'u ve İncil'i hükümsüz kıldığını bilen Müslümanların, neden aynı yolda ilerlediğini anlamak artık güç değil.
Şükür ki; Kur'an'ın mahfuz kimliğinde tahrifat yapamıyorlar. Yaptıkları sadece meâller üzerinden savaşmak. O mealler üzerinde diledikleri gibi tahrifat yapabilen insanların, insanlar üzerinde egemen olmak gibi bir amaçları olduğu açık değil midir?
Allah rızâsını hedefleyen samimi bir niyet, nifâk'a giden yollardan uzak kalmaz mı? Bu uzaklığı/mesafeyi anlayamayacak olanın da kalkıp bu tür işlerle meşgul olması ayan beyan kötü niyet değil midir? Her kişi Kutsal Metinlere hürmeti aşan yaklaşımlarda bulunduğu vakit sıradan günahkârlardan daha büyük sorumluluklar yüklenir. Bunu bilmiyorlar mı?
Bugün Dünya'da ve Türkiye'de din eğitimi, çoğunlukla kifayetsiz cemaatlerin ellerinde şekillenmektedir. Cemaatleşmelerde en büyük sorun ise, zaten bellidir; cemaat liderlerinin yanılmaz, tartışılmaz otoritesi. Bu da itiraz edilemeyecek bir şekilde ‘tanrılaşma’ gibi bir sapmaya hizmet etmektedir. Sapmalardan kaynaklanan çatışmalar da, örnekleri bolca görüldüğü gibi aklı başında olan/olmayan insanlarca büyük bir savaşa dönüşmekte hiç zorluk çekmiyorlar. Allah için, insanlar daha ne zamana kadar hadlerini aşacaklar ve bu hadsizlikten dolayı birbirlerine düşecekler?
Her şey açık değil mi? İtibar savaşı yapıldığı net değil mi? Neresinde Allah rızası var bu işin? Varsın kadın hâyızlıyken camiye girmekten imtina etsin, ne olur? Ya da girince kendi kaydıyla suç işlemiş mi oluyor? Hâyızlı hâli kendisinin eseri midir? Kendisinin eseri değilse neden giremesin ki? Var mı bunun açık hükmü? Yoksa neden tartışıyorsunuz? Ona hesap soracak olan siz misiniz, Allah mı? Siz hangi hakla hüküm veriyor ve Allah'ın bildirilerine sınır çiziyorsunuz? Apaçık hükümler var, bölünmeleri yasaklayan, tefrikayı dışlayan; onlara neden uymuyorsunuz? Nesiniz siz? Müslüman mı? Hangi hakla bu tür tartışmalarla insanları bölmeye cesaret ediyorsunuz?
Tarihte de böyle olmuştur. Siyasi hesaplarla din hâkimiyet sahası olarak tahrib edilmiştir. Aynı oyun oynanıyor. Tıpkı Yahudilerin böyle zamanlarda yaptığı gibi kendi yetersizliklerinizi kapatacak çatışmalar üretiyorsunuz. Kim en çok dindar, kim en çok âlim? Kim daha çok cehennemlik, kim tam cennetlik? İşiniz bu mu?
Eğer Kutsal Metin Uzmanlığı/Mühendisliği yapacaksanız bu işte pir olan Yahudilerden örnek/ders alın. Deneyimsiz olduğunuzu açıkça belli eden yolları denemeyin. Bakın orta yerde Din'in, Kur'an'ın tam üstüne saldıran bir kitap var. Haberiniz yoksa söyleyeyim. Adı da Tanrı'nın Doğum Günü. Bakın bakalım kaç adet satmış kaç baskı yapmış?. Uzmanlık istiyorsanız; size güzel bir örnek. Alın okuyun ve neler yapıldığını anlayın. Yüzbinlerce insan bu kitabı okuyor ve İslam dışı bir İslam'a uyup Müslüman olduklarını sanıyorlar. Siz belki bu kitabın okunmasını yasakladınız, ama bu ülkede insanlar o kitabı farklı bir fırsat olarak okuyorlar; yetersiz bilgileriyle de nasıl saptırıldıklarını anlayamıyorlar. İnsanlar sizden bıktıkları için, başkaları onların bu ihtiyaçlarını sömürerek sizin açtığınız boşluktan kolaylıkla gideriyorlar. Tabi, bu ve benzeri kitapları baştan dışladığınız için onların vereceği zararın da farkına varamıyorsunuz; varamadığınız gibi tedbir de alamıyorsunuz. (Tedbir kısmı işin sizin iyi niyetli oluşunuz üzerine düşündüğümüz bir şey. Seçkin DENİZ). Ama tersten bakacak olursak, dışarıdan açık görünen o ki; siz onlarla işbirliği hâlinde görünüyorsunuz. Siz boşluk bırakıyorsunuz onlar dolduruyorlar. Siz sefil bir şekilde kadınların bedenleriyle uğraşıyorsunuz, onlar Allah’ı, cenneti, cehennemi ortadan kaldırıyorlar.
Sizin gerçek derdiniz kendi adınıza hâkimiyet tesis etmek; zaten Müslüman olanın üzerinde güç sahibi olmak; tartışılmaz tanrı olmak istiyorsunuz. Bu yüzden birbirinizin Müslüman olduğuna bakmadan tahkir, tazyîf ediyorsunuz. Tüm taraftarlarınızla beraber savaştığınız gibi taraftar olmayanların da zihinlerini bulandırıyorsunuz. Siz kimin tarafısınız? Kim'i kimle savaştırıyorsunuz?
Eğer öyle değilseniz, söylediklerimizden uzaksanız, o zaman insanların daha iyi din eğitimi-öğretimi almalarına yardımcı olacak fikirler ve eylemlerle neden meşgul olmuyorsunuz? Neden Devletten bu yönde istekleriniz yok? Demokratik rejimlerin hepsinde Devlet bu işe fırsat verir ve denetler; cemaatler kendi içlerinde gerekli olan kurulları oluşturur ve insanların diledikleri kadar eğitim almaları için hizmet eder. İnsanlara dayatmalarda bulunmaz. Samimiyet, ihlâs bu değil midir? Siz neden bir Müslüman’ın tüm hayatını hâkimiyet sahanız zannediyorsunuz? Buna hakkınız var mı? Güvenilecek insanlar olmanız çok mu zor? İnsanlar neden size emanet edemiyorlar çocuklarını? Siz bu hâlinizle insanların ihtiyaçlarına hizmet etmeyi değil, o ihtiyaçların giderilmesine mani olmayı başarıyorsunuz.
Bugün bu ülkede en büyük sorun insanların diledikleri din eğitimini alamamalarıdır. Eğer alabilselerdi; hâkimiyetin Allah'tan başka güçlere tahsis edilemeyeceğini öğrenirlerdi. Bunu istemiyorsunuz. Demokratik toplumlardaki gibi devletten hâk talep edemiyorsunuz. Devlet de okullarda gerekli olanı veremediği için size güzel boş tarlalar kalıyor. Siz Devlet'in bu haksız tutumundan beslenmek için bu tutumun sürmesini sağlıyorsunuz. Yeni köleler devşirmek ve bu kölelerle krallığınızı ilan etmek/sürdürmek istiyorsunuz. Tahakküm alanınızdaki insanların sayısını arttırarak, oy gücünüzü pazarlıyor ve hükümetleri seçmeyi, değiştirmeyi planlıyor ve bunu başarıyorsunuz. Sizin de amacınız Yahudi selefleriniz gibi dini üç beş kuruşluk dünya menfaatine satmaktır. Daha başka şeyler üzerinde insanları birbirine düşüremediğiniz için başarılı olacağınızı bildiğiniz Kutsal Metinler üzerinden çatışıyorsunuz. Ve büyük bir düşmanlık peydahlamakta her daim başarı sağlıyorsunuz.
Oysa hepiniz, hepimiz biliyoruz ki; Samimiyetle, inanmak ve ibadet etmek için sarf/nahiv uzmanı olmaya gerek yok. Bir bedevî'nin cennetlik/Mü'min-Müslüman olmasına yetecek olanı neden bir medenî'den esirgiyorsunuz? Medenî'nin elinizden kaçıp gitmesine mâni olmak için kafasını uzmanlık isteyen işlerle karıştırıyorsunuz. Elinizde kaç medenî Müslüman var? Siz ne samimi bedevî ne de samimi bir medenî istemiyorsunuz. Siz kendi hâkimiyet tarlalarınızda şeksiz-şüphesiz köleler istiyorsunuz. Kutsal metin mühendisliği derdinizin temelinde sadece bu var. Allah rızası yok!
Seçkin Deniz, 22.03.2009, Sistematik Analizler 84
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz