"Şimdi
Kürt toplumu açıkça görmektedir ki, baskı ve zulüm ile meşruiyet kazandırılmaya
çalışılan terör sürecinin devamı için canhıraş bir şekilde çabalayanlar
emperyalist ülke ve odakların ta kendileridirler."
Kürt
Sorunu olarak kavramsallaştırılan olgu, sanıldığının aksine sadece Türkiye’nin
değil, bölgedeki ülkelerin ve yansımaları ile uzak/yakın çevre ülke ve
halklarının tümüne emperyalizmin var edip beslediği, acılar ve zulümler
üzerinden ateşini sürekli harlayıp, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki
rekabet ve çekişmelere malzeme kılarak sürekli canlı tuttuğu, küresel
yansımaları da olan bölgesel bir sorundur. Dolayısı ile Kürt meselesindeki her
gelişme, sadece Türkiye’yi değil, içinde Irak, İran, Suriye, Ermenistan,
Avrupa, Arap/İslam âleminin bulunduğu geniş bir coğrafyanın tümünü az ya da çok
etkileyen sonuçlar doğurmaktadır.
Türkiye’nin
başlattığı Çözüm Süreci bu nedenle Türkiye içinde etkileri olan bir güvenlik
meselesinin halli, Türkiye toplumunu huzursuz eden bir sosyal ve siyasal
meselenin halli anlamına gelmiyor sadece, Kürt meselesinin yapısı Türkiye
sınırları içinde başlayıp biten bir niteliğin çok ötesinde olduğundan, çözüme
dair atılan adımlar da bütün bölgeye sirayet edecek bir niteliğe kendiliğinden
bürünmektedir.
Bu
nedenle Çözüm Süreci Türkiye’nin, emperyalizmin yüz yıl evvel inşa ettiği
siyasanın karşısına bölge jeopolitiğinden neşet eden, organik ve insani
tarafları oldukça güçlü bir yeni siyasa koyma girişimidir ve bu girişim,
emperyalist güçleri ve onlarla ilintili çevre ve yapıları huzursuz etmektedir.
Ama bu doğal huzursuzluk kadar, bu acı ve zulüm üzerine inşa edilen dengelerin
zemininde varlık kazanan rekabetler, bu rekabetlerde kısmen avantajlı pozisyonlara
sahip uzak/yakın çevre ülkelerin iktidar yapılarını da huzursuz etmektedir.
Çözüm ve Bölgesel Vizyon
Çözüm
süreci bu anlamı ile bir bölgesel birlikteliğin, Ortadoğu halklarının bir büyük
siyasa etrafında kenetlenmelerinin başlangıç çizgisi olmaya aday bir
girişimdir. Zihin dünyaları milliyetçilik, mezhepçilik, ideolojik kamplar,
sekter dini yapılar marifeti ile iğdiş edilmiş olan bu kardeş ve dost halkların
yeniden bir araya gelebileceği, özgün yapılarını koruyarak ve geliştirerek daha
sahici ilişkiler geliştirebileceğine dair büyük bir umut var etmiştir çözüm
süreci.
Şimdi
Kürt toplumu açıkça görmektedir ki, baskı ve zulüm ile meşruiyet kazandırılmaya
çalışılan terör sürecinin devamı için canhıraş bir şekilde çabalayanlar
emperyalist ülke ve odakların ta kendileridirler. On yıllarca devletin baskı ve
zulüm politikaları ile meşruiyet kazanan ve adeta Kürt siyaseti, kültür ve dili
üzerinde tekel kurmaya kalkışanların da anlaması gereken yine bu gerçektir.
Olması gereken, bu gün iktidarın büyük bir bölgesel vizyon ile ön açtığı
sürecin içini gerçekçi çalışmalar ile doldurmak, halklar arasında ki muazzam
işbirliği ve birliktelik potansiyelini ortaya çıkarmaktır.
Halkların
arasına akıl almaz oyunlar ve şeytanlıklar ile yapay düşmanlıklar, sınırlar çizerek,
bu yapay düşmanlıkları kan ve acı ile köpürtüp gerçek algısı yaratanlara inat,
bölgenin yüzyıllara uzanan ve iç içe geçmiş halkalar gibi en uzaktakini en
yakına süreğen biçimde dost kılan sosyal, kültürel, jeopolitik gerçeklik,
Türk’ün kaderini Kürt’e, Arap’ın bekasını Çeçen’e bağlayarak, yüz yıl evvel toz
duman edilen bu kadim dostlukları yeniden orta yere çıkarmaktadır. Özellikle
dil üzerinden dayatılan bu düşmanlaştırma algısına en temel cevaplardan biri
yine dil üzerinden verilecektir.
Yüz yıla
yakın bir zamandır Türkçe, Arapça ve Kürtçenin içine döşenen mayınlar, sinsice
eklenen seküler kavram ve ifadeler tek tek temizlenerek, ortak bir varoluş
zemini olan bu Müslüman diller dev bir ortaklaşmaya hizmet edecektir.
Kürt
halkının yüzyıla yaklaşan ve her gün biraz daha derinleşen acıları ve maruz
kılındığı zulümlerin en barizi Kürt dilinin uğramış olduğu erozyon ve Kürtlerin
geniş bir coğrafyada sinsi bir şekilde birbirinden her gün biraz daha
uzaklaştırılarak, özgün sosyokültürel varlıkları değiştirilerek,
farklılaştırılarak birbirlerine ve bölge halklarına yabancılaştırılmalarıdır.
Bu emperyalist planın icracıları sanıldığının aksine yabancı güçler değil,
emperyalizmin bazen direkt bazen dolaylı arkaladığı yerli örgütler, güç
odakları ve siyasal yapılardır.
Her biri bir bölgede, bazen bir şehir hatta
kasabada Kürt halkını esir alan bu sekter yapıların kurduğu iletişim tekelleri,
bu farklılaştırma, yabancılaştırma hatta düşmanlaştırma faaliyetlerinin en
temel argümanı konumundadırlar. Kürt dili, kültürü üzerindeki bu tekelin
dayatmacı, çoğunlukla seküler ve sekter algı inşa etmeye dönük faaliyetleri,
maalesef inşa edici, geliştirici değil, yukarıda da değindiğim gibi
kamplaştırıcı, kompartımanlaştırıcı sonuçlar doğurmuştur.
TRT’nin
6 yıl evvel Ak Parti hükümetinin çabaları sonucu başlattığı mütevazı Kürtçe TV
yayıncılığı, gündelik siyasi kamplaşmalardan olabildiğince uzak, dil ve kültür
alanında birçok ilke imza atarak bu gün Türkiye’nin sınırlarını aşan bir
iletişim kanalı olmuştur. TRT KURDÎ bütün Kürt dünyasında hemen her çevre ve
siyasal kamptan geniş halk kitlelerinin ilgi ile izledikleri bir kültür ve
iletişim kanalıdır artık.
Emperyalizme direnç
Tıpkı Kürt halkı gibi TRT KURDÎ de sınır aşan
bir niteliğe sahiptir. Emperyalizmin halklar arasına germeye kalkıştığı,
gönüllerde ve zihinlerde kurmaya kalkıştığı sekter algılara ve sınırlara
aldırmadan mazlum bir halkın sesi olmaya, ötelenen ve fakirleştirilen dilini
zenginleştirmeye, uzak tutulduğu derin kültürel bağlarla yeniden ve capcanlı
buluşturmaya çabalamaktadır.
Her
sabah Urmiye’den Zaxo’ya, Xalepçe’den Seqız’a, Mardin’den Elıh’a, Qamışlo’dan
Dersim’e kadar, sınırların asla birbirinden ayıramadığı bu kardeş halk arasında
müzikten kültüre, gelenekten mutfağa, neşeden acıya kadar hayatın her alanında
muazzam bir ortaklaşmaya hizmet etmektedir. Bu ortaklaşma sadece Kürt halkının
arasında gelişmiyor, bölgenin bütün mazlum halkları arasında, Türklerin,
Arapların, Türkmenlerin, Güzel Türkçe'nin, masum Kürtçe'nin, Gururlu Arapça'nın
da arasında gelişen muazzam bir yakınlaşma, ortaklaşma hareketidir olan.
Yayıncılığın
üzerinde inşa edileceği entelektüel altyapı açısından Kürtçenin taşıdığı
bagajlar ve eksikliler üzerine sayfalar dolusu yazabiliriz. Bir avuç insanın
büyük çabalarla yürütmekte olduğu TRT KURDÎ, Kürtçenin maruz kaldığı muazzam
erozyona ve uğradığı yoksunluklara rağmen kayda değer bir yetkinlikle yayın
yapmaktadır.
Evet,
Kürtçe yayıncılık hiç şüphesiz sosyal bilimlerden teknik ve teknolojiye,
sanata, müziğe, eğlence dünyasına ve daha sayılamayacak kadar geniş bir sahaya
yayılmış bir entelektüel birikim ve insan kaynağı açısından iç acıtan eksiklere
rağmen yoluna kararlılıkla devam ediyor.
Mustafa Ekici, 12.04.2015,
Sonsuz Ark, Konuk Yazar