15 Nisan 2015 Çarşamba

SA1265/KY25-NO3: Siyasal İslam'ın Arkasından Bir Kare

"Uhrevi konularda bizim Allah'ımız zaten sever affetmeyi... Siz, bizi yanlış anlamayın, yanlış tanımayın çok önemli, Allah zaten yanlış anlamaz efendim..."


Biz bu insanları, Bosna'da 200.000 insan "Vahşi Batı"'nın demokratik ve insancıl bakışlarının gözü(!) önünde öldürülürken, binlerce genç kız ve kadına tecavüz edilip, dünyaya Sırp piçi getirmemek için canlarına kıyarken göremedik, yoktular, bir araya gelemediler...

Çeçenistan'da kardeşlerimiz şehit olurken, Cevher Dudayev'lerimiz, Şamil Basayev'lerimiz uzaktan kumandalı batı teknolojisi destekli kumpaslarla, puşt zulalaları ile havaya uçurulurken yine yoktular, yine bir araya gelemediler...

Irak'ta, Suriye'de, Myanmar'da, Bangladeş'te, Keşmir'de, Doğu Türkistan'da diri diri yakılan ve kurtlar sofrasında değil, itler sofrasına meze edilen çocuklar, analar, babalar, masumlar için yine yoktular, yine bir araya gelemediler...

Filistin'i, Gazze'yi hiç anlatmayalım isterseniz! Çünkü sahilde top oynarken uçaklardan ve gemilerden atılan tonlarca bombayla vücutları paramparça olan, belki vücudunun bir parçası denizden çıkar diye her sabah sahile gelen İsmail'in babası bile bizim için rutin hale gelmişti ve bir araya getiremedi onları.

İslam coğrafyasına bir ur gibi yerleştirilen İsrail Terör Devleti'nin aldığı canlar, kirlettiği namuslar, yok ettiği ekinlerin harekete geçiremediği vicdanları; belki müslümanların ilk kubbesi olan Mescid-i Aksa'ya saldırması, çizmeyle girmesi, caminin içine sığınanlara bomba atması harekete geçirir dedik ama nafile...

Olmadı... Yine olmadı! Gelemediler bir araya! Bırakın bir araya gelmeyi tek tek de gelemediler alanlara, çıkamadılar meydana! 

Onların; kesin anlı şanlı, dışı kuşe kapaklı kitapları olan hocalarından, şeyhlerinden, alimlerinden, müçtehitlerinden, gavslarından, kutuplarından, abilerinden fetvaları vardı...

Olmazdı.. Ya yanlış anlaşılırlarsaydılar? Ya kadınlarla erkekler yan yana yürürlerseydi! Sanki cemaatlerin hatunları her hafta başı "Angebot"/Aktion peşinde koşmak için otobüslere doluşmamakta ve karşı cinsin hem de sünnetsizleri ile sıkış mıkış "sallanan bedenler" tiyatrosunda rol almamaktaydılar... Ama bu durum bile bir mazeretti zira "Angebot" kaçmazdı, kaçmamalıydı! Zira namazın kazası olurdu ama "Angebot'un kazası olmazdı! Öyle diyordu abiler, öyle diyordu kalın ciltli, kırmızı kuşe kaplı kitaplar...

Bazılarının derdi, mazereti daha da sofistikeydi. Zaten Cermenya Anayasayı Koruma Teşkilatı ensemizdeydi... Olur olmaz her zulme karşı eylem olamazdık. "Kalbimiz sizlerle idi, ama vücudumuz hele hükmi şahsiyetimiz adımız, çatımız asla!" diyorlardı. Bir de sormadan edemiyorlardı: "Hangi kuruluşlar katılıyor?" diye...

Hele Devlet-î Âlimiz'in dirilerine namaz kaldırma, ölülerine cenaze kaldırma ve de memleket üzerinden tahtalı köye havale etme hizmeti veren ve dahi yeterince günah ve para biriktirenleri senede bir kere kutsal ibadetlerini yaptırarak günahlarını sıfırlayan, ama kendi kasalarını dolduran şubeleri olan, adı din ve ayetin karıştırılmasından, yan yana gelememesinden oluşanı ise bir başka alemdi...

Onların en büyük tabusu siyaset idi ve aman siyasete bulaşılmamalıydı..Zaten bununla övünüyorlardı öbür grup ve cemaatlere karşı... Bir de Cermen devleti onları yanlış anlarsaydı? Ya onları da terörle alakalı zannederlerseydi!..

Çok kötü olurdu o zaman! Alman devleti onları iyi bilmeliydi!!! Allah mı? Nereden çıkardınız şimdi Allah'ı? Bu radikaller Allah'ı her şeye karıştırıyorlar yahu? Allah'ın da bir yeri vardı, O'nun için yapmıştık ya camilerimizi... 

En iyisi bu radikalleri Cermenya Devleti(mi)ze şikayet etmeliydi...Zaten zırt pırt sağda solda Kur'an dağıtıp Almanların kafasını karıştırıyorlardı.. Onlar yüzünden ağız tadıyla katılamıyordular zulme karşı yapılan yürüyüşlere..Ya radikaller de gelirseydi oralara?! Maazallah 50 yıldır İntegration'un neyini, nasılını konuştuğumuz hâlâ hiç bir konuda anlaşamadığımız ama hayli mesafe kat ettiğimiz Cermenya devletimiz bizi yine yanlış anlardı...

Yani benim güzel kardeşim onların her durum için itina ile üretilmiş, özenle raflarda stoklanmış okunmuş ve de üflenmiş mazeretleri vardı... İhtiyaca binaen hemen kullanırlardı bu mazeretlerini tıpkı ilaç gibi, hap gibi...

Bu sefer mi? Bu sefer başka! Bu sefer ulu büyük Cermenya Devletimize, efendimize: "Bizim o kaka çocuklarla alakamız yok, kapınıza pisledilerse özür dileriz ve gerekirse mahallemizin haylaz çocuklarının sıçtığı kapınızı dilimizle yalar, tertemiz ederiz... Bak birleştik, yok vücut idik yek vücut olduk, icma oluşturduk, cem olduk şu mübarek cuma günü ve hep birlikte huzurunuzdayız... Bizi ne zulümler, ne haksızlıklar bir araya geldi de bir araya getiremedi, birleştiremedi biliyor musun ulu Cermen Efendimiz?!" dememiz gerek!...

Bizler, Aziz İslam'ın izzeti, namusu ve kirletilen kutsalları için bile icma edemedik, bir araya gelemedik. Düşündük taşındık ve aynı gemide yaşadığımız metaforunu uygun görerek sizlere biat tazelemeye karar verdik.

Olsun!!! Bazı kötü niyetliler; "siz burada misafirsiniz, korunması gereken sizlersiniz, bütün aile evde uyurken evi yakılan sizlersiniz, derin Cermenya devletinin yardımıyla teker teker infaz edilen sizlersiniz, sizlersiniz her gün camileri yakılan, camilerinin duvarlarına nazi sloganları yazılan, eşiklerine domuz bağırsağı, kellesi konulan velhasıl korunmaya muhtaç olanlar sizlersiniz" diye fitne fesat çıkarıyorlar, olmayan kafamızı karıştırıyorlar.. .

Neymiş ulu Cermenya devletimiz önce bunlar için yakılan camiler için, öldürülen, yakılan canlar için, her geçen gün artan(!), artırılan İslamofobia için, ırkçılık için özür dilemeliymiş.!

Bir de diyorlar ki bu şom ağızlılar: "Bizim bu hareketlerimiz Stockholm Sendromu gibiymiş, biz efendimize, celladımıza aşık olmuşuz.."

Öfff efendimiz kafamız karıştı!!! Biz dünyevi biatımızı yenileyelim size... Uhrevi konularda bizim Allah'ımız zaten sever affetmeyi... Siz, bizi yanlış anlamayın, yanlış tanımayın çok önemli, Allah zaten yanlış anlamaz efendim...



Naim Okur, 15.04.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İronik Felsefe



Başlık: Bu filmde geçen bütün şahıs ve kurumlar hayal mahsülüdür. Gerçek hayatta böyle şeyler olmaz zaten.. Olsaydı güneş kesinlikle batıdan doğar, manda da söğüt dalına yuva yapardı...


Dipnot: Galiba bu yazı Paris'ten gelen alçak basınçtan nem kapan Almanya'daki göçmen kuruluşlarının uzun yıllar sonra "valla biz yapmadık" ayinleri için bir araya gelebilme ihtimalinden esinlenerek kaleme alındı..

Seçkin Deniz Twitter Akışı