“Suriye sen değildir ve sen Suriye değilsin.”
Alevi bir Suriyeli'den Esad'a
An Eroding Syrian Army Points to Strain
Beyrut, Lübnan- Suriye ordusu yeniden enerji depolayan muhaliflerden aldıkları bir dizi yenilgi sebebiyle zor durumda ve yeni asker bulmakta zorlanıyor, zira rejim yanlısı aileler bile oğullarını savunması zayıf ön cephelere göndermeyi gittikçe artan bir oranda reddediyor. Bu gelişmeler Başkan Beşar Esad’ın kalıcılığı noktasında yeni soruların ortaya çıkmasına sebep oldu.
Washington’da bulunan ve gizli istihbarat bilgilerini verme noktasında adını saklayan bir ABD üst düzey yetkilisi: “Esad’ın durumu kötü ve daha da kötüye gidiyor” diyor. Bununla birlikte olayların henüz “kontrol edilemeyecek noktaya” ulaşmadığı uyarısında da bulunuyor.
Orduda görülen erozyon, rejimi öncesinden daha da çok Suriyeli ve yabancı savaşçılara, özellikle de İran’la bağlantılı Lübnanlı Şii grup Hizbullah’a bel bağlamak zorunda bırakıyor. Şu an Hizbullah birçok bölgede savaşın ön hatlarında bulunuyor hatta savaşı yönetiyor. Bu durum bazı Suriye askerlerinin belirttiğine göre Suriyeli subayları kızdırıyor. Kendileri ile görüşülen Suriyelilerin büyük bölümü isimlerinin kısmen veya tamamen gizli tutulmasını istemiştir.
Rejim güçleri, uzun süreden veri devlet hâkimiyetinin işareti olarak kabul edilen alanlarda bu ay içerisinde yıkıma uğradı veya buralardan çekilmek zorunda kaldı. Muhalifler kuzeyde İdlib’i ve güneyde Ürdün’le tek çalışır durumda bulunan sınır kapısını ele geçirdi. Muhaliflere karşı gerçekleştirilen karşı saldırılar başarısızlıkla sonuçlandı. Muhaliflerin kazanımları, aralarında yeni bir birleşik koalisyon oluşumu ile sonuçlandı ve Muhalifler, Esad’ın sahil yakınındaki müstahkem mevkilerine hiç olmadığı kadar yakınlaştı. Koalisyon esas olarak, IŞİD karşıtı olan ve el-Kaide’nin Suriye uzantısı (Uzantı iddiası neocon çevrelerin iddiasıdır. Sonsuz Ark) Nusra Cephesi’nin de içlerinde yer aldığı İslamcı gruplardan meydana geliyor.
Ülke çapında Esad’ın halk arasındaki güvenirliği ile çelişen gerilim işaretleri görülüyor. Hükümet yakın zamanda dört önemli istihbarat biriminin başkanlarını aralarındaki çekişmeler nedeniyle görevlerinden aldı; bunlardan bir tanesinin, diğer birimlerin muhafızları tarafından daha sonradan öldürüldüğü bildirildi.
Halep ve Dara gibi eyalet başkentlerinde bulunan yetkililer, paraların ve tarihi eserlerin korunması ve sivillerin tahliyesine yönelik senaryolar üzerinde çalışıyor. Savaşın başlarında 30 Milyar $ olan döviz rezerv miktarı 1 Milyar $’a kadar düşmüş durumda.
Hali hazırda kalabalık nüfusa sahip sahil şeridindeki eyaletler, İdlib’den yeni gelenlerle birlikte daha da zor bir duruma düştü, öyle ki; söylenenlere göre yetkililer, yeni gelenleri geri çeviriyor. Askerlerin çoğu merkezden açıkta savaşmaya gönderildiğinden ve askere gitmekten kaçan gençlerin sayısı gittikçe arttığı için, Şam merkezinde askeri kontrol noktalarının sayısı azalarak giderek seyrekleşmiş durumda.
Azınlıkların yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde bile Nusra ve IŞİD gibi İslamcı gruplardan korkan halkın çoğu-güneyde Dürziler, kuzeyde Asuri Hristiyanlar ve Hama’daki İsmaililer gibi-çocuklarını askere alınmaktan korumak için yurt dışına gönderiyor veya kendilerini korumaları için çocuklarını kendi bölgelerinde tutuyorlar.
Bu durum, bir zamanlar merkezi bir yapıya sahip olan silahlı kuvvetlerin, yerel ve dışarıdan gelen savaşçılardan oluşan; menfaat ve öncelikleri her zaman uyuşmayan direnişçilerden meydana gelen bir yapıya dönüşümünü hızlandırmıştır.
Dört yıl öncesine kadar Suriye ordusunun asker sayısı 250.000 iken kayıp ve firarlar nedeniyle şimdi bu sayı 125.000 muvazzaf askere kadar düşmüş durumda. Bir ABD’li yetkiliye göre, bu askerlerin yanı sıra İran tarafından eğitilmiş Iraklılar, Pakistanlılar ve Afgan Hazara’larından oluşan 125.000 rejim yanlısı milis bulunuyor.
En iyi eğitime sahip ve donanımlı yabancı milisleri oluşturan Hizbullah’ın olduğu yerlerde Suriyeli askerler her zaman görev başında bulunmuyor.
İstihbarat bağlantılı bir Suriyeli şöyle diyor: “Hizbullah’ın bulunduğu tüm bölgelerde komuta onların ellerinde. Eğer bir şey yapacaksınız onlardan izin almak zorundasınız.”
Aynı kişinin dediğine göre, Hizbullah’ın hamisi İran’ın Suriye ile ittifakta baş aktör olduğu 1980’lerdeki Esad’ın babası Hafız’ın yönetiminden muzdarip bazı üst düzey güvenlik yetkililerinin acısı hala geçmemiş durumda. Amerikalı yetkililerin Suriyeli ve Hizbullah komutanları arasında ortaya çıkan bu gerilimden nasıl yararlanacaklarını düşündükleri ifade ediliyor.
Bölgede bulunan Hizbullah sempatizanı bir yetkili: “Düşmanlar müttefikler arasında, aynı evin içindeki kardeşler arasında oluşabilecek doğal gerilimlerden istifade etmeye çalışıyor fakat başarılı olamayacaklar. Hizbullah tek başına savaşsa bile bu, Suriye’nin onayı ile olur. Hizbullah inşa edilen binada bir taştır” ifadelerini kullanıyor.
Fakat diğer bir kesim Suriye’nin egemenliğini Hizbullah’ın silahlandırılması için muhtaç olduğu İran’a kaptırdığını düşünüyor. Katar’da bulunan, Brookings Doha Merkezi’nin Suriye uzmanı olan Charles Lister, Esed’in görevi bırakması ihtimaline karşı kendini koruma amaçlı bir politikaya binaen İran’ın Hizbullah ve diğer milislerin yardımıyla, Suriye içerisinde devlet içinde bir devlet oluşturmaya çalıştığını ifade ediyor.
Güney cephesinde asker olan ve izinli olarak Şam’da bulunan 23 yaşındaki Ali, yüksek rütbeli subaylardan birinin, herhangi bir Hizbullah savaşçısının “Suriyeli bir generalden daha kıymetli” görüldüğünden şikâyet ettiğini ifade ediyor.
Ayrıca iki kesim arasında basit anlamda bir kıskançlık da söz konusu. Hizbullah savaşçılarına ödemeler dolar üzerinden yapılırken Suriyeliler değeri az Suriye poundu alıyor. Ali, Hizbullah savaşçılarının yeni siyah arabalar ve etle beraber pirinç aldıklarını, Suriyeli askerlerin ise çürük Rus arabaları ve bayat ekmekle yetindiklerini söylüyor.
Kontrol noktalarında sürekli kendisine asker kaçağı olup olmadığı sorulduğu için Şam’dan henüz kaçan bir öğrenci olan ve güvenlik için Hamed Al Adem müstear ismini kullanan şahıs, şimdi kendi mahallesinin Hizbullah’ın kontrolünde bulunduğunu ve bir keresinde kardeşi ile güvenlik güçleri arasındaki problemin Hizbullah güçleri tarafından halledildiğini söylüyor. “Eğer Hizbullah’tan bir tanıdığınız veya onlarla bağlantınız varsa probleminiz çözülecektir.”
Hizbullah, Lübnan sınırındaki Kusayr’a 2013 senesinde yüzlerce savaşçısını göndererek Esad’ı zor durumdan kurtarmıştı; durum yukarıda anlatıldığı şekilde olsa bile Hizbullah bunu tekrar edecek bir pozisyonda gözükmüyor.
Amerikan istihbarat yetkililerine göre Hizbullah’ın Suriye’de daha öncekilere nazaran daha fazla miktarda, 5000 civarında, bir askeri gücü bulunuyor ancak güvenlik bağlantıları bulunan Suriyelilerin söylediğine göre bunlar ancak “kendi menfaatlerine yarayacak bölgelerde” faaliyet gösteriyorlar.
Hizbullah’a yakın bir yetkilinin ifadesine göre; Hizbullah, Lübnan sınırında “belki binlerce”, güneyde İsrail sınırında yüzlerce ve Suriye’nin en büyük şehri bölünmüş Halep’te ise sadece onlarca askere sahip. Yetkilinin, bazı Suriyeli subayların yanlış tehdit değerlendirmeleri sebebiyle düştüğünü söylediği İdlib’de ise hiç Hizbullah savaşçısı bulunmuyor.
Güvenlik bağlantıları bulunan Suriyelinin ifade ettiğine göre liderlik İdlib savunmasını öncelik olarak değerlendirmemiş. Aynı kişi, haberleşme ağlarının Muhalifler tarafından devre dışı bırakılması ve camilerden “Allah Büyüktür” seslerinin yükselmesi üzerine, rejim askerlerinin çoğunun kaçtığını ifade ediyor. “Şam ve Suriye sahili, bundan başka hiçbir şey önemli değil. Hiçbir şey. Suriye yıkılsa bile onun (Esad) umurunda değil.”
Uzun yıllar görev yapan bir asker, kuzeninin İdlib yakınlarında alelacele kazılmış bir siperden arayarak annesiyle vedalaştığını anlatıyor. Başka bir cephede görev yapan bir asker, kaçacak bir araçları bile bulunmadan bırakıldığını duyduğu 10 asker arasında ölen amcası ve kuzeninden dolayı öfkeli: “Eğer bir çocuğum olsa onu askere göndermezdim” Aylık gelirinin masraflarının 10 günlüğüne yettiğini belirterek; “Niye öleyim veya katledileyim?” diyor.
Çoğunluğu Dürzi olan ve en çok rejim yanlısı kesimi barındıran güney eyaleti Süveyda’dan bir Dürzi aktivist, Abu Tayem: “Her evde askerlik için aranan en az bir adam var” diyor. Tayem, geçen hafta askerden kaçtığı için bir arkadaşının tutuklanması üzerine mahallelinin güvenlik güçlerine saldırdığını ve içlerinden birini esir alarak tutuklanan kişi için pazarlık yaptıklarını anlatıyor.
Yakın zamanda hükümet, Hizbullah tarafından eğitilmek üzere Dürzileri askere alma girişiminde bulunmuş, ancak Dera ile komşu Sünnilerle savaşacaklarını duyan insanlardan ancak birkaçı bunu kabul etmiş.
Babası askerden kaçması için kendisine yardım eden 19 yaşındaki Dürzi Majed, bu durumda askere gitmenin tehlikeli olmaktan öte aptalca bir şey olduğunu ifade ederek :“Rejim gittiği zaman komşularımız bizim düşmanlarımız olarak kalacak” diyor.
Hükümetin kendilerini koruma vaadinin kasabalılar tarafından “boş sözlerden” ibaret olduğunun anlaşılması üzerine, 48 yaşındaki Fayez Korko Kuzey Suriye’de Asuri bir milis gücü oluşturmuş.
Korko, hükümeti “kötünün en iyisi” olarak nitelendiriyor-İslamcılar ve aşırılıkçılardan daha iyi-ancak ön saflarda savaşmaktansa Asurilerin kendi bölgelerini korurken ölmeyi tercih edeceklerini söylüyor.
Güvenlik bağlantıları bulunan Suriyeli, İdlib’in düşmesi gibi olayların, hükümetin çekirdek seçmenini oluşturan, Esad’a bağlı ve oransız bir şekilde askerlik hizmetinde yer alan Alevi kesim için bile moral bozucu bir durum olduğunu ifade ediyor.
Alevi bir Suriyeli, varoluşsal bir savaşta bulundukları sırada insanların kendilerini koruyup koruyamayacağı noktasında başkandan (Esad) şüpheye düşmeye başladıklarını söylüyor ve Esad’ı kastederek şöyle diyor:
“Suriye sen değildir ve sen Suriye değilsin.”
ANNE BARNARD, HWAIDA SAAD ve ERIC SCHMITT / 28 Nisan 2015
Tamer Güner, 29.04.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri,
Orijinal Metin:
http://www.nytimes.com/2015/04/29/world/middleeast/an-eroding-syrian-army-points-to-strain.html?smid=tw-share