Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Başınızı alıp gitmek istemeniz bazen, geride bırakıp kaçışlarınızda adressiz olmak istemeniz, erken ölüm, geriye dönülebilir ölümdür aslında."
Size
haberler getirdim mezarlıklardan, gezgin ruhların semerlerinde taşıdıkları
yüklerden... Çok yorgunum, dudaklarımda biriken zikir, zikredegeldiğim sesleri
sorgulayan bir öfkeyle dolu. Dilimizde döndürüp durduğumuz seslerde Allah ne
kadar var? İçimizdeki karmaşanın hasretle gözlediği Deniz Feneri nerede? "Onlar,
inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler
ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." diyor Rad 28; hangimiz, nerede
arıyoruz huzuru?
Bir
insanın son nefesini vermiş bedenini alelacele toprağa verişimizdeki
tedirginlik, onun geride kalan zamanda başına gelecek olanlara tahammül
edemeyişimizden mi? Kokacak, kurtlanacak, çürüyüp gidene kadar etrafına
rahatsızlık verecek diye mi? Yoksa daha başka bir şey mi var bu telaşımızda?
Birkaç
el bizi yıkayacak, kefenleyecek ve sonra başkaları cenaze namazımızı
kılacaklar, bir tabutla omuzlarında taşıyacaklar biraz sevap kazanacaklarını
düşünerek itişip kakışırlarken. Hızlı bacaklarla yürüyecekler, ömrün son
demlerinde gittikçe yürüyemezleşen ve hafifleyen hastalıklı bedenimizin
kaybolan ağırlığından korkarak. Sonra kazılmış, tahtaları hazırlanmış, toprağı
kenara yığılmış mezarımıza indirecekler bedenimizi... Hızla çalışacaklar ve
elden ele dolaşan küreklerle üstümüze toprağı yığacaklar... İmam annemizin adını
soracak yakınlarımıza, asla duyamayacağımız son telkin için...
Ve sonra
herkes gidecek... Birkaç saatlik bir def ediş meşakkati, hepsi bu... Ve bir
daha asla yeryüzünün kederlerini, sevinçlerini tatmayacağız... zaman bizim için
duracak artık. Servetimiz, borçlarımız, çocuklarımız, eşlerimiz bizsiz bir
zaman aralığı geçirecekler artık, arkamızdan gelene dek.
Hepsi bu
mu? Bu kadarcık mı? O tantanalı hayat ne kadar çabuk bitiyor öyle? Sanki başka
şeyler olması gerekti; sanki eksik bir şeyler vardı. Sanki hiç olmamış gibi her
şey...
Bir
ölüyü mezarına indirilirken izlediğimde çok şey düşünürüm dostlar... Her
birimiz öleceğiz ve arkamızdan bizi unutana kadar konuşacaklar insanlar... Ama
eşler, ama çocuklar bizimle yaşadıklarını hiç unutmayacaklar... Bir kadın ölü,
yaşlıca haliyle mezara indirildiğinde onu doğururken, emzirirken, ağlarken
görürüm gençliğinden bu yana... sonra elden ayaktan düşmüşken ona bakan
gözlerde değişen bakışları nasıl da
binbir kederle izlediğini... o koklanmak istenen taze gelinken eşi için, o düş
kurulan sultan iken ya da sımsıcak bir kucak iken evlâdı için.
Hepsi
birer gözyaşı gibi gelir bana, hepsi birer iç burkucu hatıra... belki de bunun
içindir insanların aceleleri; rahatsızlık verici düşüncelerinden çabucak
kurtulmaktır gayeleri, çünkü herkes oraya gidecektir ve herkes artık çaresiz
bir duygunun tam ortasındadır. Kaçmak onun için en iyi çıkış yoludur o halde
iken.
Mezarlıklardan
sonra gezgin ruhların semerlerinde taşıdıkları yüklerden bahsedeyim mi sizlere?
İçinizdeki seslere bakın evvela... Ruhunuzun semerinde neler var? Okyanuslardan
daha geniş ve daha derin olan içinizde hep dinginleşeceğiniz kıyılara ulaşmak
için size yol gösterecek bir Deniz Feneri gözlemeniz ne kadar hâzin...
Oturun
şöyle karşıma, kendinizi dinlemekten vazgeçin. Ben de sizin gibi bir insanım,
ancak hatırlatabilirim size kendime hatırlattığım gibi. Dalgalanırız hepimiz
ölene dek. Mezarlıklar bu yolda en iyi 'Deniz Fenerleri'dir dostlarım. Onlar, bize öleceğimizi ve Allah'ı anmadan huzura kavuşamayacağımızı hatırlatırlar.
Ruhunuzun semerlerindeki yükler o limanda boşalacaktır. Ötesi yok, başka şekli
yok, daha iyi bir yolu yok.
Yarım
kalmış hülyalarınız, bir türlü rayına oturmamış düşünceleriniz, hayatın
getirdiği hay-huy, hepimizde aynı. Gemim, kendi ruhunun çanaklarından
yükseliyor bazen dalgaların tepesine. Sizinki de öyle... Başınızı alıp gitmek
istemeniz bazen, geride bırakıp kaçışlarınızda adressiz olmak istemeniz, erken
ölüm, geriye dönülebilir ölümdür aslında. Kaçmak istediğiniz o zamandan çekip
gidiyorsunuz, ölüyorsunuz sizden geride kalanlar için. Sadece askıya alıyorlar
sizi siz yokken, geri döneceğinizi bilerek. Gidişiniz hiçbir işe yaramıyor,
çünkü yaşamaya devam ediyorsunuz.
Besmeleyle
başladığınız bir güne, bir işe nasıl da dinginlik katılıyor bir bilseniz. Kim
katıyor bunu? Sık sık anmayı unuttuğumuz Allah... deniz fenerlerimiz olan
mezarlıklar bize Allah'ı unutmamayı salık veriyor işte. Kaçıp gidecek değiliz
kaçıp gittiğimizde.
Buluştuğumuz
bu yer bir mezarlık, bir deniz feneri sıcaklığı... Ama oysa Deniz Fenerleri bize
umut aşılar, mezarlıklar ise kederler... peki ya mezarlıklara gömdüğümüz
ölülerden kaçarken biz yepyeni ölmemişliği idrak ettiğimizde bu bir umut değil
midir? Hani af dileme, af dilediğimizde affedilme umudu? Bir ölüyü gömerken af
dilemeyi akledebilirsek bu bizim huzurumuz olmaz mı dostlar? Huzur duyduğumuzda da bunun
dilediğimiz affın Allah'tan bize gelen bir ödülü olduğunu?
Bu
dalgaların hüznü, bu geminin taşıdığı binlerce yük, dostlar, hepimizin yükünden
daha hafif değil. Hepimiz sınanmaya geldiğimiz bu dünyada, niçin sınandığımızı
bilebilecek yaştayız. İçimizde birikmiş ağır ya da hafif yükleri alıp götürecek
bir gemi bekleriz sabahları tan yeri ağarırken. Geceye bakışlarımızda ufukta
belirecek bir gemi silüeti vardır. Gitmeyi düşlemek içimizdeki temelli bir
gidişin ektiği tohumdur; giderek kurtulacağımız o gün, içimizdeki huzur
yanı başımızda olacak mı? İşte endişemiz, işte ölüyü mezara alelacele gönderme
telaşımız...
Biraz az
istemeyi öğrenmeliyiz diyorum, biraz yetinmeyi bilmeyi. Daha fazlasını umut
edecek yaşı çoktan geçtik. Bir nefes sıhhat, bir lezzetli söz, bir merhametli
bakış ve bir de sevgiyle ikram edilen kahve...
Değil mi
dostlarım?
Yaşlı Bilge, 03.05.2015, 10:15, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 27
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.