...bilmek...
...sorumluluk/yükümlülük gerektirir...
...ve her fert tek başına bilmekle yükümlüdür...
...bilmek yükümlülüğü, kendi hayat çerçevesini oluştururken de, bildiğine uygun davranmak yükümlülüğünü gerektirir...
...ve diğerlerinin hayat çerçevelerinin oluşmasına katkı sağlamak yükümlülüğü de, bildiğini öğretmek yükümlülüğünden ürer...
...bu hesaba itiraz edilemez...
...zira tüm kanunları hazırlayanlar veya keşfedenler bilmek denen durumdan dolayı etkilidirler...
...ancak bu hesabın değdiği yer, insanlığın en derin yaralarının bulunduğu yerdir...
...bu yaralar binlerce yıldır değişmiyor ve değişmeyecek de...
...bilmek, güçlülerce sadece sınırlanmış alanlarda ve sınırlanmış kişilere ait kılınmıştır...
...insana doğuştan verilen bilme merakı, tarih içine yerleştirilmiş zehirli atıklarla beslenen diğer güçlülerin engelleriyle karşılaşmaktaysa, bu, engel koyucuların bilmenin her fert için gerekli olmadığını düşünmelerinden kaynaklanmaktadır...
...ve bilme merakının karşılaştığı şeyler, hemen kapıda asılı duran tabelayla karşılanmaktadır:
..."bildiğim birşey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir"...
...yani: "aslında bilmene gerek yok, nasılsa bilmiş olmanla bilmemiş olman arasındaki fark sıfırdır...o halde bilmen gereksiz"!...
...kapıda duran bu tabela, nedense meraklının hemen ulaşacağı yerlerde her an karşısına çıkmaktadır...
...bu uyarının etkisiz olduğunu iddia etmek saçmadır...
...etkilidir; zira kuşku giderme babında bilgiye açılan yol daha büyük bir kuşkuyla tıkanmaktadır...
...ve üstelik, "sonsuz bilgiden alınan bilgi, sonsuzun yanında anlamsızdır!" gibi, bir mantıksal güdülemeyle de kanıtlanmış şekilde duruyor...
...bu, bir meraklı için yeterince etkili bir vazgeçirme yöntemidir...
...oysa her fert bilmekle yükümlüdür...
...bu kural ilahî bir kuraldır ve insanın var oluşunda da bu kural vardır...
...varoluşun temelindeki kuşkunun giderilmesi ve bilenle bilmeyen arasındaki farkın belirlenmesi için, ilk insan adem'e bilmediği her şey öğretilmiş ve bu, meleklere karşı bir üstünlük nedeni olarak her şeyi yaratan Allah tarafından belirtilmiştir...
...buna göre, bilmeyi önemsiz hâle getirenlerin temel hedefi saptanmış olmaktadır...
..."bilme, bilmeye çalışma!"...
..."zira bilmeye çalıştığın zaman ilahî emre itaat etmiş olacaksın!"...
..."bilirsen, seni kullanarak insanlığa hükmedemeyeceğiz!"...
..."ve iblis seni rahatlıkla kullanmak için bilmeni istemiyor!"...
...demektedirler...
...insanın her şeyi bilemeyeceği apaçık bellidir...
...ama bu, insanın bilebileceği kadarını bilmemesi gerektiği anlamında algılanamaz...
...insan bildiği kadarından sorumludur ve bildiklerini sınırlı tutarak, onu sorumluluktan uzakta tutmak imkânsızdır...
...her türlü engellemenin var olacağı bilindiği için, her insana bilme merakı doğuştan verilmiş ve her insana, kendi özellikleriyle bilmeye doğru yol alabileceği bir zihinsel işletim sistemi bahşedilmiştir; onun savunma araçları vardır...
...kuşkusuz bilmek -tümevarım gereği- önceki zamanlarda bilinen her şeyi yeniden öğrenmeyi gerektirir...
...iblis'in yandaşları da bunu bildikleri için geçmiş zamanda keşfedilen bilgiye ulaşmanın yollarını tıkamaya çalışmışlar, bilginin yayılma hızı artınca da merakın temeline yerleştirdikleri o paradoksal kuşkuyla engellemelerine devam etmeyi başarmışlardır...
...bilgiye ulaşma hızı engelleyicilerin tüm hesaplarını altüst etmektedir; ancak eklemlendirilmemiş, sistemli bir şekilde öğrenilmemiş bilginin verdiği zararlar ferdin ruhsal çöküntüye girmesine neden olduğu içindir, ki; bilgi meraklısı yaşadığı çöküntünün sorumluluğunu 'bilmiş olmaya' yüklemektedir...
...ve bu haksız yükün çöküntü içindeki insanı ulaştıracağı sonuç daha önce kafasına bırakılan izle örtüşmekteyse bilmek anlamsız olmaktadır...
..."bilmeyen aynı çöküntüyü yaşamıyor, sen yaşıyorsan, bilmemen daha iyidir!"...
...oysa suç bilmekte değil, bilmeyi bilmemektedir...
...bilmeyi bilmek göründüğü kadar zor değildir;
..."sorgulamadan kabul etmeyeceksin ve sorgu araçların, nefsinin ve iblis'in baskılarından mümkün olduğu kadar arındırılmış zihinsel işletim sisteminde mevcuttur, onları onlardan kuşku duymadan kullanacaksın!"...
seçkin deniz
pürüzsüz patikalar
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz
Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
- Seçkin Deniz
- Mustafa Tamer
- Arif Şahin
- Eyüp Kaan
- Ahmet Faruk
- Cemal Çalık
- Şahin Torun
- Naif Karabatak
- Ata Atun
- Tamer Güner
- Mustafa Ege
- Yaşlı Bilge
- Ahmet Haydar
- Alper Selçuk
- Faruk Tamer
- Hakkı Aslan
- Doğa Toprak
- Khorto Bâri
- Mustafa Eyyüboğlu
- Âkil Ağazâde
- Mustafa Ekici
- Biz Kimiz?
- Yıllık Sonsuz Ark Yayın Raporları
- Sonsuz Ark Manifestosu
18 Mayıs 2015 Pazartesi
SA1340/SD250: "bir şey biliyorum, o da bilmek yükümlülüğüdür"/17.06.2006/507. patika
Labels:
Deneme
,
Pürüzsüz Patikalar
,
Seçkin Deniz