‘Her şey ateş için eşit ve denktir…’ der Herakleitos ve ekler; ‘ Ateş de her şey için…’
Bir adam düşünün; bilgiden felsefeye, uzamdan evrene, ahlaktan gündelik hayata kadar görüp bildiği, duyup işittiği hemen her şeye karşı durarak alıp başını dağlara çıksın, türlü otlarla, filizlerle, bitkilerle beslensin ve hiç bitmeyeceğini söylediği bir hayatın içine döktüğü sularla şişe birike yeniden şehre inip kendini bir gübreliğe gömerek içindeki akışkan birikimden kurtulmaya çalışırken ölüp gitsin…
Diogenes Learristos’un ‘Efesli, Blosson’un oğlu’ diyerek söz ettiği Herakleitos için söylediklerinden yola çıkarsak; onu, bulup topladığı bilgiyle epeyce kibirlenen bir insan kaçkını olarak değerlendirmek gerekecektir, belkide. Ama bu ne kadar doğru olur, bunu düşünmek de gerekecektir elbette. Zira bu tavrıyla Herakleitos bir yandan yaşadığı zamana yönelik bir eleştiriyi dillendirirken bir yandan da dünyanın tüm zamanlarını etkileyecek ölçüdeki bir bilgisizliği, umursamazlığı ve hatta bundan da öte herkesi etkileyen bir yüzeyselliği de eleştiriyor değil midir?..
Bahse konu Fragmanlar- parçalar bir yana aslında Peri Physeos – Doğa Üstüne adlı bir kitap yazdığından söz edilir Heraklitos’un. Bütününden haberdar olamadığımız, kimilerine göre 100 kimilerine göre de 100’den fazla fragment- fragman’ı içeren bu kitabın ulaşabildiğimiz bu parçalarından bile onun felsefi görüşü hakkında bir kısım ipuçlarına ulaşabiliyoruz.
Bilgiden felsefeye, evrenden doğaya, ahlaktan gündelik hayata kadar genişleyerek çoğalan bu düşünce toplamından da Herakleitos’un daha yaşadığı dönemdeyken başlayan ve günümüze kadar gelecek bir büyük tartışmayı başlattığını görüyoruz.
Sanki düşüncesinin yıkıcı, yeniden yapılandırıcı ve özgün sakınımsızlığına benzer biçimde ölçüsüz, uyaksız ama bir o kadar da kendi ölçüsünü kendi içinde taşıyan bu fragmanlardan yola çıkarak Heraklitos’un daha en başından düşüncede ve yazıda muhakkak bir ölçüyü, düzeni ve uyakla yürüyüşü esas alan Sokrates öncesi Yunan Düşüncesi'nin karşısına çıktığını görüyoruz.
Fragmanlar’ın bütününde görülen bu çözümü zor, hem düşünsel hem de sözel kavislerle şekillenmiş ve bir biçimde de sanki çözüm için okuyan insanı harekete geçmeye sevk eden- bu haliyle de aslında elde edilmesi için göze alınan zorluğu göze almadan anlamayı çok gören ve ille de okuyan herkesi zorunlu bir derinliğe çağıran - tavrını felsefenin sakınımsız sınırsızlığına denk düşürerek övebiliyoruz.
Bununla beraber Heraklitos’un fragmanlarını okurken bu parçalar için ‘kafa karıştırıcı’, ‘bulmacayı andıran’ ve ‘muammalarla yüklü’ gibi değerlendirmelerde bulunan onca felsefeci, düşünür ve yorumcunun da haksız olmadıklarını duyumsuyoruz.
Zira bir çözüm yolu göstermediği gibi neredeyse kutsal kitapların diline benzer bir dille yazılmış olan bu fragmanların kimi zaman açık kimi zamanda örtük biçimlerde okuyan herkesi kendisiyle baş başa kalmaya ve düşünmeye çağıran biçimsel ve anlamsal bütünlükleri bir yana sadece işaret etmekle yetinen, kendince doğmuş ve doymuş bir aklın ürünleri olabileceklerini de hayretle fark edebiliyoruz. O kadar ki, ‘Delfi’deki tanrıça ne konuşur ne de saklar, o sadece gösterir…’ derken Herakleitos’un da aynı biçimde sadece göstermekle yetinerek kendi köşesine çekildiğini söyleyebiliriz.
Yine de söylemek gerekiyor; sanki bir düşünce iğnesi, bir fikir dikeni gibi yazılan bu parçalarla Herakleitos, insanı harekete geçirmekten çok insanın düşünme biçimini -tefekkür ritmini- değiştirerek önce deforme edip sonra da bu yeni biçimiyle harekete geçirmeye yönelik bir çaba sergilemiş ve bu gizemli parçalarla insan düşüncesinin kilometre taşlarını dizmeye koyulmuştur.
O kadar ki, daha yaşadığı dönemde ‘çapraşık’ filozof olarak adlandırılmayı bile göze alacak kadar sakınımsız parçalar sunan Herakleitos’un hem mitsel metaforları kullanması, hem şiirsel bir form ortaya koyuşu, hem de bütün bunları yepyeni bir şekilsizlikle yazılmış bu parçalarla gerçekleştirmiş oluşuna tam da bu yüzden şaşırmamak gerekiyor.
Demek istediğini ortaya koyarken kimi zaman müstehcen sayılabilecek imge ve metaforları da kullanmaktan imtina etmeyen Herakleito, parçalara egemen olan serbesti içinde oldukça manidar bir sezgi ve hayal gücünü de ortaya koymuştur.
Hemen her şeyin sürekli bir akış ve bu akışla birlikte gelen sürekli bir değişim -oluş- içinde olduğunu öne süren Herakleitos, değişim dediği bu değişmez hali ise adına ‘logos’ dediği bir yasaya göre şekillendirmiştir. Herakleitos’un bu yasa- logos’ u ise kesin biçimde zıtlar arasındaki etkileşimden doğan bir uyumla bağıntılıdır. Uyum bu bakımdan logos’un zorunlu sonucudur ona göre…
Sözgelimi; ‘Her şey ateş için eşit ve denktir…’ der Herakleitos ve ekler; ‘ Ateş de her şey için…’
Kaynakçalarıyla Özel bir baskı
Velhasıl Wittgenstein’e kadar pek çok felsefeci ve düşünürü de etkileyerek elimize ulaşan bu fragmanlar’ın sahibini ‘ kendimi keşfettim…’ diye haykıracak kadar özel ve üst bir sözün sahibi olarak görmek ve ona göre okumak gerekiyor.
O sadece Logos’u -Yasa’yı anlayanlara göre konuşmuştur çünkü.
Prof. Dr. Cengiz Çakmak’ın Yunanca ve Türkçe karşılıklı metinlerle birlikte bir de oldukça açınlayıcı yorumlarla zenginleştirdiği Fragmanlar’ın Alfa Yayınları’ndan çıkan yeni basımını duyduğumuzda ilk aklımıza gelen şey Herman Diels ve Miroslaw Marcowich’in Herakleitos ve fragmanlar üzerine ünlü tartışmalarına dayanan sıralamaları ve Diels’in fragmanlardan saymadığı parçaların da bu yeni baskıda yer alıp almayacağı olmuştu.
Evet, Diels’in fragmanlardan saymadığı parçalarda dahil tam 139 fragman yorumların kattığı zenginlik bir yana kitabın sonundaki fragmanlar hakkındaki kaynakça ve genel kaynakça ile bile bu baskıyı özel kılıyor…
Şahin Torun, 22.05.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları
Takip et: @torunsahin
Sonsuz Ark'ın Notu: Bu çalışma Star Gazetesi Kitap Eki StarKitap'ta yayınlanmıştır. Seçkin Deniz, 22.05.2015
Kitap:
Fragmanlar
Herakleitos
Çev.Prof. Dr. Cengiz Çakmak
Alfa Yayınları