Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"İnsan zihni öylesine döngüler üretir ki kirlerinden, asla yerinizde duramazsınız; İblis tetiktedir sizi kirlerinizde boğmak için..."
İnsan, aklı olan bitene erene kadar kendinden
habersizdir. Doğduğu andan itibaren görür, duyar, tadar, dokunur, koklar, öğrenir,
büyür ve kendisini fark eder. Kendisini fark ettiği en olgun ilk zamana
ergenlik diyoruz. Ermekten bahistir bu, kendine varışın ilk basamaklarından
biridir. İşte o ana dek dostlarım insan ne aldıysa görüp duyduklarından,
dokunup tattıklarından ve kokladıklarından, ölene dek onlarla ölçer yaptıklarını
ve ölçüp durduğu şeylerle yeniden düşünür; yaşamaya devam eder. Sonrasında da çok
fazla değişmez...
Her zaman düşünmüşümdür; doğrultmansız
hayatlarla bir ya da birden fazla doğrultmanı olan hayatlar arasındaki kirlenme
farkı ne kadar büyüktür diye... ya da doğrultmansız hayat var mıdır diye. Bütün
bunlar insanlık tarihinin en önemli problemlerinden. Biz çözebilir miyiz,
bilmiyorum, ama üzerinde düşünebiliriz, değil mi?
Evet; üzerinde düşünebiliriz. Bir insan
seçebiliriz insanların arasından. Ona bakabiliriz, onun bütün geçmişine dair
fikir yürütebiliriz. Onun hakkında ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok
ölçebiliriz o insanın ne kadar kirlendiğini. Peki seçtiğimiz bu insan biz kendimiz
olursak, kendimize de ona davrandığımız gibi acımasız bir bakışla bakabilir miyiz? Bize bulaşan ya da
bizim bulaştığımız kirleri hiç saklanmadan ve saklamadan ölçebilir miyiz?
Biliyorum, insanın kendisini aklama ihtiyacı
çok baskın bir ihtiyaç; ama olsun bunu denememizden ne çıkar? Bunu bizden ve
Allah'tan başkası bilmeyecek nasılsa; aslında zaten Allah da biz de biliyoruz
yapıp ettiklerimizi... Soralım mı kendimize, bu yaşımıza gelene dek ne kadar
kirlendik?
Kir'e dair düşüneceğiz sonra. Neye, kime göre
kirdir kir dediğimiz şey? İşte doğrultmanlar burada gerek bize. İnsanlar
kendilerini ve diğerlerini ikna ederek kir dediğimiz şeyleri kir saymamaya meyillidirler; bu aklanma ihtiyacının serkeş gücüdür ve her an çalışan bu gücün
bizi kirlerimizle birlikte yaşamaya devam etmeye alıştırdığını hepimiz
biliyoruz.
Aklanma ihtiyacı, içimizdeki kirlerin bize yüklediği
beladır, bu beladan kurtulmak için ne gerekiyorsa yaparız; sonraki saatlerimizde,
günlerimizde biriktirdiğimiz yeni kirlere karşı kullanana dek onu unutmayı da
seçeriz.
Düşüncelerimiz, söylediklerimiz ve
yaptıklarımız; biz tamamen bunlardan ibaretiz ve kirlerimiz bunlara yapışarak
yüklenirler ruhumuza. Neyi, nasıl düşüneceğimizi, söyleyeceğimizi ve
yapacağımızı ergenliğe varana kadar öğreniriz; ebeveynimiz, aile-akraba
çevremiz doğrultanlarımızı öğretirler bize... Geleneklerimiz, inançlarımız ve arkadaş
çevremiz; kimi zaman birbiri ile uyuşmayan doğrultmanlarla hizaya sokmaya
çalışırlar bizi.
Fakat dostlarım, ilanihaye bu ilk olgunluk
evremizdeki gibi gitmez hiçbir şey, nefsimiz bedenimizle işbirliğini arttırır,
geçmişte öğrendiğimiz her şeyi yönetmeye başlar; doğrultmanlarımız
belirsizleşir ve kendimizle başbaşa kalırız; kendimizle başbaşa kalmamızı
bekleyen, zaman zaman tanışmak için bize uğrasa da o ana dek bütünüyle
görünmeyen İblis de o an hiç teklifsiz çıkagelir. Bizimle dost olur, bizi ikna
etmeye çalışır; söylenenlerin aksine, onun sesini çok iyi duyarız ve diğer bütün
seslerin içinden seçer alırız. O ses çoğunlukla hoşumuza giden şeyler söyler, bunları kendi sesimizle karıştırırız,
biz söylüyoruz zannederiz ve kirlenmenin ilkelerini kendimiz kirden sırılsıklam
ıslanana kadar giyiniriz.
Allah'a öfkeleniriz, anne-babamıza, eşimize,
çocuklarımıza, komşularımıza, iş arkadaşlarımıza... öfkeliyken en zayıf
hâlimizle başbaşa olduğumuzu fark etmeyiz; İblis'in sesiyle kendi sesimizi
ayıramayacak derecede karıştırdığımız bu demde, kirlenmek için ne gerekiyorsa
yaparız; özgür olmaktır tüm doğrultmanları reddetmek mesela. Kur'an'a, aile
terbiyesine, geleneklere, güzel duygulara aykırı ne varsa hepsini boca ederiz
düşüncelerimizin, sözlerimizin ve fiillerimizin üstüne.
Öfkenin yakıp geçtiği günler dağıldığında,
oturup kendimizle ve kirlerimizle yüzyüze kaldığımızda, içimizde kalan iyi
şeyler, unutmak istediğimiz doğrultmanlarımız bizleri dürterler; ahireti ve hesaba
çekilmeyi hatırlatırlar; aklanmak isteriz kirlerimizden.
Aklanabilir miyiz gerçekten? Kim bilir nerelerden
ve kimlerden kendimize bulaştırdığımız ya da nerelerde ve kimlere bulaştırdığımızı
bildiğimiz-bilmediğimiz kirlerimizi silmek mümkün müdür? İyiliklerimizi ve
kötülüklerimizi her an kaydeden melekler niçin silsinler ki kirlerimizi?
Allah, tevbe etmemizi bunun için tavsiye etmiştir;
silinmeyen, ancak örtülen kirlerimiz, günahlarımız olsun diye. Arınmak mümkün değil,
ama kirlerin örtülmesi mümkündür, biliriz. Bunu bildiğimiz içindir belki de
kirlenmeye hevesli olmamız.
Bildiğimiz yanılgıdır elbette; arınmıyoruz
asla, sadece arındığımızı zannediyoruz örtülünce kirlerimiz; o da eğer bir
türlü tutmayı beceremediğimiz tevbelerimiz kabul edilirse.
Geriye dönüp geçmişimizi değiştiremeyiz
dostlarım, kirlerimizin, günahlarımızın zihnimizi istila etmesine, içimizi İblis'in
gül bahçelerine dönüştürmesine izin vermemeliyiz.
Kime baksam, kimi görsem kendim gelir aklıma;
bilirim ki herkes benim gibidir ve herkes insandır; insan olduğu için zayıftır.
Hiç kimse diğer bir insanı kınama hakkına sahip değildir kirleri için, çünkü
kimin ne kadar kirli olduğunu dışarıdan hiç kimse bilemez, bilse bile kir
muhasebesi ve kıyası yapma hakkına sahip değildir, yapsa ki kendi kirlerini de
ortalığa dökmesi gerekir.
Allah'ın sonsuz merhameti olmasa dostlarım,
değil yıllar, aylar günler, saatler; dakikalar bile geçmez. İnsan zihni
öylesine döngüler üretir ki kirlerinden, asla yerinizde duramazsınız; İblis
tetiktedir sizi kirlerinizde boğmak için...
Şu deniz, şu karanlık zamanın içinde
parıldayan umutlarını saklamasa geceye, yaşayamayız dostlarım. Dinginlik başka
bir şeydir; burada, şu anda olan sizi
düşüncelerinizden, düşüncelerinizdeki kirlerden çekip alan meşguliyetlerinizin
azalması ve sınırlanmasıdır.
Bu su, bu gemi ve bu gece o sonsuz heyecanlı zihninizi sınırladığı için dingin hissedersiniz...
Bu su, bu gemi ve bu gece o sonsuz heyecanlı zihninizi sınırladığı için dingin hissedersiniz...
Allah'a inanmak, insanı huzurlu kılar
dostlarım. İnsan kendisinden bu duyguyu esirgememeli...
Hoşça gidin yine bu gece... Kirlerinizi gömün
yine geçmişinize, ama onları diriltmek isteyen İblis'n sizi zaaflarınızdan
yakalamasına izin vermemeye çalışın.
Yaşlı Bilge, 22.05.2015, 23:55, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 28
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.