23 Mayıs 2015 Cumartesi

SA1354/YB29: Arınma İhtiyacı / Sınanmış Renkler 28

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"İnsan zihni öylesine döngüler üretir ki kirlerinden, asla yerinizde duramazsınız; İblis tetiktedir sizi kirlerinizde boğmak için..."

İnsan, aklı olan bitene erene kadar kendinden habersizdir. Doğduğu andan itibaren görür, duyar, tadar, dokunur, koklar, öğrenir, büyür ve kendisini fark eder. Kendisini fark ettiği en olgun ilk zamana ergenlik diyoruz. Ermekten bahistir bu, kendine varışın ilk basamaklarından biridir. İşte o ana dek dostlarım insan ne aldıysa görüp duyduklarından, dokunup tattıklarından ve kokladıklarından, ölene dek onlarla ölçer yaptıklarını ve ölçüp durduğu şeylerle yeniden düşünür; yaşamaya devam eder. Sonrasında da çok fazla değişmez...

Her zaman düşünmüşümdür; doğrultmansız hayatlarla bir ya da birden fazla doğrultmanı olan hayatlar arasındaki kirlenme farkı ne kadar büyüktür diye... ya da doğrultmansız hayat var mıdır diye. Bütün bunlar insanlık tarihinin en önemli problemlerinden. Biz çözebilir miyiz, bilmiyorum, ama üzerinde düşünebiliriz, değil mi?

Evet; üzerinde düşünebiliriz. Bir insan seçebiliriz insanların arasından. Ona bakabiliriz, onun bütün geçmişine dair fikir yürütebiliriz. Onun hakkında ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok ölçebiliriz o insanın ne kadar kirlendiğini. Peki seçtiğimiz bu insan biz kendimiz olursak, kendimize de ona davrandığımız gibi acımasız bir  bakışla bakabilir miyiz? Bize bulaşan ya da bizim bulaştığımız kirleri hiç saklanmadan ve saklamadan ölçebilir miyiz?

Biliyorum, insanın kendisini aklama ihtiyacı çok baskın bir ihtiyaç; ama olsun bunu denememizden ne çıkar? Bunu bizden ve Allah'tan başkası bilmeyecek nasılsa; aslında zaten Allah da biz de biliyoruz yapıp ettiklerimizi... Soralım mı kendimize, bu yaşımıza gelene dek ne kadar kirlendik?

Kir'e dair düşüneceğiz sonra. Neye, kime göre kirdir kir dediğimiz şey? İşte doğrultmanlar burada gerek bize. İnsanlar kendilerini ve diğerlerini ikna ederek kir dediğimiz şeyleri kir saymamaya meyillidirler; bu aklanma ihtiyacının serkeş gücüdür ve her an çalışan bu gücün bizi kirlerimizle birlikte yaşamaya devam etmeye alıştırdığını hepimiz biliyoruz.

Aklanma ihtiyacı, içimizdeki kirlerin bize yüklediği beladır, bu beladan kurtulmak için ne gerekiyorsa yaparız; sonraki saatlerimizde, günlerimizde biriktirdiğimiz yeni kirlere karşı kullanana dek onu unutmayı da seçeriz.

Düşüncelerimiz, söylediklerimiz ve yaptıklarımız; biz tamamen bunlardan ibaretiz ve kirlerimiz bunlara yapışarak yüklenirler ruhumuza. Neyi, nasıl düşüneceğimizi, söyleyeceğimizi ve yapacağımızı ergenliğe varana kadar öğreniriz; ebeveynimiz, aile-akraba çevremiz doğrultanlarımızı öğretirler bize... Geleneklerimiz, inançlarımız ve arkadaş çevremiz; kimi zaman birbiri ile uyuşmayan doğrultmanlarla hizaya sokmaya çalışırlar bizi.

Fakat dostlarım, ilanihaye bu ilk olgunluk evremizdeki gibi gitmez hiçbir şey, nefsimiz bedenimizle işbirliğini arttırır, geçmişte öğrendiğimiz her şeyi yönetmeye başlar; doğrultmanlarımız belirsizleşir ve kendimizle başbaşa kalırız; kendimizle başbaşa kalmamızı bekleyen, zaman zaman tanışmak için bize uğrasa da o ana dek bütünüyle görünmeyen İblis de o an hiç teklifsiz çıkagelir. Bizimle dost olur, bizi ikna etmeye çalışır; söylenenlerin aksine, onun sesini çok iyi duyarız ve diğer bütün seslerin içinden seçer alırız. O ses çoğunlukla hoşumuza giden şeyler söyler, bunları kendi sesimizle karıştırırız, biz söylüyoruz zannederiz ve kirlenmenin ilkelerini kendimiz kirden sırılsıklam ıslanana kadar giyiniriz.

Allah'a öfkeleniriz, anne-babamıza, eşimize, çocuklarımıza, komşularımıza, iş arkadaşlarımıza... öfkeliyken en zayıf hâlimizle başbaşa olduğumuzu fark etmeyiz; İblis'in sesiyle kendi sesimizi ayıramayacak derecede karıştırdığımız bu demde, kirlenmek için ne gerekiyorsa yaparız; özgür olmaktır tüm doğrultmanları reddetmek mesela. Kur'an'a, aile terbiyesine, geleneklere, güzel duygulara aykırı ne varsa hepsini boca ederiz düşüncelerimizin, sözlerimizin ve fiillerimizin üstüne.

Öfkenin yakıp geçtiği günler dağıldığında, oturup kendimizle ve kirlerimizle yüzyüze kaldığımızda, içimizde kalan iyi şeyler, unutmak istediğimiz doğrultmanlarımız bizleri dürterler; ahireti ve hesaba çekilmeyi hatırlatırlar; aklanmak isteriz kirlerimizden.

Aklanabilir miyiz gerçekten? Kim bilir nerelerden ve kimlerden kendimize bulaştırdığımız ya da nerelerde ve kimlere bulaştırdığımızı bildiğimiz-bilmediğimiz kirlerimizi silmek mümkün müdür? İyiliklerimizi ve kötülüklerimizi her an kaydeden melekler niçin silsinler ki kirlerimizi?

Allah, tevbe etmemizi bunun için tavsiye etmiştir; silinmeyen, ancak örtülen kirlerimiz, günahlarımız olsun diye. Arınmak mümkün değil, ama kirlerin örtülmesi mümkündür, biliriz. Bunu bildiğimiz içindir belki de kirlenmeye hevesli olmamız.

Bildiğimiz yanılgıdır elbette; arınmıyoruz asla, sadece arındığımızı zannediyoruz örtülünce kirlerimiz; o da eğer bir türlü tutmayı beceremediğimiz tevbelerimiz kabul edilirse.

Geriye dönüp geçmişimizi değiştiremeyiz dostlarım, kirlerimizin, günahlarımızın zihnimizi istila etmesine, içimizi İblis'in gül bahçelerine dönüştürmesine izin vermemeliyiz.

Kime baksam, kimi görsem kendim gelir aklıma; bilirim ki herkes benim gibidir ve herkes insandır; insan olduğu için zayıftır. Hiç kimse diğer bir insanı kınama hakkına sahip değildir kirleri için, çünkü kimin ne kadar kirli olduğunu dışarıdan hiç kimse bilemez, bilse bile kir muhasebesi ve kıyası yapma hakkına sahip değildir, yapsa ki kendi kirlerini de ortalığa dökmesi gerekir.

Allah'ın sonsuz merhameti olmasa dostlarım, değil yıllar, aylar günler, saatler; dakikalar bile geçmez. İnsan zihni öylesine döngüler üretir ki kirlerinden, asla yerinizde duramazsınız; İblis tetiktedir sizi kirlerinizde boğmak için...

Şu deniz, şu karanlık zamanın içinde parıldayan umutlarını saklamasa geceye, yaşayamayız dostlarım. Dinginlik başka bir şeydir; burada, şu anda olan  sizi düşüncelerinizden, düşüncelerinizdeki kirlerden çekip alan meşguliyetlerinizin azalması ve sınırlanmasıdır. 

Bu su, bu gemi ve bu gece o sonsuz heyecanlı zihninizi sınırladığı için dingin hissedersiniz...

Allah'a inanmak, insanı huzurlu kılar dostlarım. İnsan kendisinden bu duyguyu esirgememeli...

Hoşça gidin yine bu gece... Kirlerinizi gömün yine geçmişinize, ama onları diriltmek isteyen İblis'n sizi zaaflarınızdan yakalamasına izin vermemeye çalışın.

Hoş ve hoşnut kalınız.

Selam ve sevgiyle.


<<Önceki                        Sonraki>>


Yaşlı Bilge, 22.05.2015, 23:55Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 28



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı