"Çin’in nükleer tutumunda gerçekleşecek her bir değişim, sorunlu bir sürece girilmesini tetikleyecektir."
Great, Now China’s Got Multiple Nuclear Warhead Missiles?
Pentagon tarafından Çin’in askeri gücü hakkında yayınlanan rapor’da(1), “Çoklu bağımsız hedeflenebilir iniş araçlarına ” veya MIRV’lere sahip ve ilk defa ortaya çıkan nükleer füzeler tanımlanıyor. Konunun yabancısı için bunun anlamı şudur; çoklu savaş başlıklarının tek bir füzeye monte edilmesi ve bunların birbirinden bağımsız olarak hedeflere gönderilebilmesi yeteneği.
Bu noktada iki farklı soru ortaya çıkmaktadır. Çin, nükleer tutumunda değişikliğe mi gitmektedir? Ve bu durum Amerikan füze savunma programlarına karşı verilen bir yanıt mıdır?
Her iki soruya da verilebilecek cevap temelde “Hayır” olmasına rağmen bazı uyarıların dikkate alınması gerekmektedir.
İlk önce neler olup bittiği noktasında açık olunmalıdır. Çin, kısa bir süre önce sahip olduğu dev DF-5 kıtalararası menzilli balistik füzelerini, üç veya dört savaş başlığı taşıyacak şekilde donatmıştır. Barış zamanlarında bu füzeler yakıtsız olarak durmakta ve savaş başlıkları millerce ötede depolanmaktadır.
O zaman buradaki “donatmaktan” kasıt, her bir füzenin yeni bir fırlatma-sonrası araca sahip olmasıdır. Bazen “bus” olarak tanımlanan bu araç, her bir savaş başlığının amaçlanan hedefe doğru füzeden bırakılmasını sağlar. (Bunun açıklanması oldukça zor ancak bu videodan (2) nasıl çalıştığını izleyebilirsiniz.)
Benim kanaatim bu gelişmenin teknolojik gelişmelere bağlı olduğu ve stratejik bir hamle olmadığı yönündedir. Nükleer stratejinin-hem ABD hem de Çin için- başka sebeplerle alınmış kararların çoklu karşılaştırma (post-hoc) rasyonalizasyonuna hizmet ettiğini düşünmekteyim.
ABD’li yetkililer uzun zamandan beri Çin’in DF-5’lere çoklu savaş başlığı yerleştireceğini tahmin etmekteydi. Benim düşünceme göre çoklu savaş başlıklarının yerleştirilmesinin sebebi, DF-5’lerde bulunan 1970’lerin eski savaş başlıklarını daha çağdaş bir şeyle değiştirme isteğidir. Muhtemelen bu karar çok önceden alınmış ve Pekin’in bunu gerçekleştirmesi uzun bir zaman almıştır.
Çin, nükleer donanımlı balistik silahlar kapsamında oldukça küçük bir potansiyele sahiptir. Bu silahlar, sıvı yakıtlı ve katı yakıtlı olmak üzere iki füze serisi halinde tanımlanabilir. 1960’ların başlarından itibaren Çin, sıvı yakıtlı balistik bir füze olan Dongfeng (DF) serisini-[DF-2, DF-3, DF-4 ve DF-5]- geliştirmeye başlamıştır. Sıvı yakıt, enerjisi oldukça yüksek olmasına (bu füzenin gerçekten uzak mesafelere gönderilebilmesi demektir) rağmen aynı zamanda kimyasal olarak çok aşındırıcı bir etkiye sahip olduğu için, füzeye yakıtın kalkıştan hemen önce koyulması gerekir.
Buradaki sorun son derece açıktır; ABD Hava Kuvvetleri olanca gücüyle sizi öldürmeye çalışırken arabanızı durdurup benzin almak zorunda kaldığınızı düşünün.
Çin, 1980’lerin ortalarından itibaren sıvı yakıtlıların yerine katı yakıtlı füze serilerini-[DF-21, DF-31, DF-31A ve zaman içinde DF-41] geliştirmeye başladı. Katı yakıt daha kararlı ve daha kolay taşınabilir olması nedeniyle avantajlıdır. Dezavantajı ise bu tür füzenin yapımının daha zor olması ve katı yakıtın sıvı yakıta göre daha az enerji sağlamasıdır.
Çin, ilk seri sıvı yakıtlı füzelerin yerine tam anlamıyla ikinci seri katı yakıtlı olanları halen ikame etmiş değildir. Çin’in, Amerika’nın her tarafına ulaşabilecek tek füzesi DF-5’tir ve bunlardan elinde 18 tane bulunmaktadır. Bu silahların ilk bölümü 1980 sonları ile 1990 başlarında geliştirilmiş ve 2000 ortalarında yerini daha modern bir versiyona bırakmıştır.
Çin, DF-31A’nın ikinci serisinde yer alan kıtalararası balistik füzelerle (ICBM), Amerika’da bulunan çoğu hedefe erişim imkanına sahiptir, ancak Amerika’nın ne kadarına erişir, emin değilim.
Çin DF-41 olarak tanımlanmış yeni bir füze geliştirmekte ve bu sayede hedefe erişim sorununu ortadan kaldırmaktadır. Yakın zamanda yapılan bir değerlendirmede (3) Çin’in elindeki DF-31A füze sayısının oldukça az ve 15 kadar olduğu ifade edilmiştir. Eğer bunlara Alaska ve Hawaii’yi tehdit edebilecek DF-4 ve DF-31’leri ilave edecek olursak her biri tek savaş başlığına sahip 50-60 ICBM var demektir.
Çin’in nükleer başlıkları gerçekten çok çok büyük olduğu için bu füzeler ancak bir nükleer başlığa sahip olabilmektedir. Pekin, DF-5’in orijinal savaş başlığını yoksul olduğu dönemde, 1970’ler ve 1980’lerde geliştirmiştir. 1990 başlarında geliştirilen DF-31’in savaş başlığı daha hafif-tahminen 470 kg-olmasına rağmen hala büyük ve ağır olduğu için DF-31 ve DF-31A yine ancak bir tanesini taşıyabiliyordu.
DF-5
Amerikan istihbaratı uzun süreden beri eğer Çin devasa DF-5’e daha küçük olan DF-31 savaş başlığını takarsa ne olur diye araştırmaktaydı. Sızan bilgilere göre, ABD bu durumda 3 veya 4 savaş başlığının taşınabileceğini öngörmektedir. O zaman Çin neden DF-5’lerde çoklu savaş başlığı kullanmıyor? Şüphesiz Çin eski DF-5 savaş başlıklarının yerine daha modern bir dizaynı tercih edecektir. Yeni ve daha küçük savaş başlıklarının kullanılması birçok kısmın boş kalmasını sağlayacaktır. DF-5 3000-3200 kg arasında “sevk ağırlığına” sahiptir. Taşınan yükün yaklaşık yarısını fırlatma-sonrası aracı oluşturuyor olsa da geriye üç veya dört tane 500’er kg’lık savaş başlığını taşıyabilecek kapasite kalmaktadır. Füze savunma sistemlerinin aldatılması için eklenecek ilave sistemler, yükün en fazla birkaç yüz kilogram daha artmasına sebep olacaktır.
Füzelere çoklu savaş başlıklarının monte edilmesini ahlaken sakıncalı bir durum gibi görsek de öyle değildir. Ruslar bunu yapmaktadır. ABD Stratejik Komutanlığı da 2007’nin sonlarından beri bunu uygulamaya devam etmektedir ve ABD ile Rusya’nın yanı sıra Fransa ve İngiltere’nin de denizaltılardan atılan balistik füzelere yerleştirilmiş çoklu savaş başlıkları bulunmaktadır.
Evet, karada üslenmiş MIRV’lar engelleyici harekâtlar için oldukça cazibeli hedeflerdir ve bu durum onları istikrarsız hale getirir ancak bu istikrarsızlık koşullara bağlıdır. Bu noktada ABD ve Çin nükleer güçlerinin kriz durumunda ne kadar istikrarlı olduklarına dair büyük endişelerim var.
Çinli yetkililer, nükleer saldırılara yönelik caydırıcı işlev gören ve Amerikalı uzmanlar tarafından “minimum caydırıcı” olarak adlandırılan küçük güçler için bu tabiri kullanmaz. Çinliler “minimum caydırıcı” yerine “yalın ve etkin” deyimini kullanırlar.
Amerikalı uzmanlar Çin’in ilk seri füzelerini-DF-2’den DF-5’e kadar-tanımlamak için bazen menzillerini dikkate alırlar. Çin ilk önce Amerika’nın Filipinlerdeki üslerini vurabilir, sonra Japon adası Okinawa’yı ve daha sonra da Guam’ı vs. Fakat Çinliler kendi füzelerini bu şekilde tanımlamaz.
Çin’in resmi füze tarihinin yer aldığı “Bugün Çin: Savunma Bilimi ve Teknolojisi”nde (4) füzeler teknolojik anlamda görev başarılarına göre tanımlanmaktadır. DF-2 ilk yerli üretimdir, motor serisinin ilki DF-3’te yer alır, ilk füze kademeleri DF-4’te kullanılmıştır (bir motorun üzerine bir diğeri yerleştirilmiştir), 1980’lerde büyük ve güçlü DF-5’ler geliştirilmiştir.
Çinli liderler açısından bakıldığında “yalın ve etkin güç” kriterine göre çoklu savaş başlıklarına olumsuz bakmanın mantıklı bir sebebi yoktur. Bir taarruz saldırısında, karşıdan atılan ve yok edilemeyen her bir füze-sayısı çok olmasa da- saldıran güç için büyük bir tehdit oluşturacaktır.
Çin ve Amerika arasındaki stratejik ilişkilerinin istikrar kazanabilmesi için her iki ülke politikacılarının bir yol bulması gerektiğini uzun zamandan beri söylüyorum. Bu konu ile alakalı olarak Kâğıttan Kaplanlar isimli kitabımda yer alan bir bölüm, “Stratejik İstikrara Yönelik Ortaklık” düşüncesinin geliştirilmesi ve bu şekilde nükleer kabiliyetler konusunda sürdürülebilir diyalog için bir zemin oluşturulmasını hedefliyor.
Zannediyorum ki; önümüzdeki yıllarda Çin’in nükleer tutumunda pek çok değişiklik göreceğiz. Pekin, eğer hala yapmadıysa, yakın zamanda nükleer donanımlı füze taşıma kapasitesine sahip balistik füze denizaltıları geliştirecektir.
Görünen o ki Çin, yeni bir ICBM ve hipersonik bir hava aracının uçuş testlerini gerçekleştirmektedir. Diğer yandan Çin’de nükleer misilleme (5) ve diğer operasyonel pratikler üzerinde ilginç tartışmaların sürdüğü görülmektedir.
Çin’in nükleer tutumunda gerçekleşecek her bir değişim, sorunlu bir sürece girilmesini tetikleyecektir. Eğer Çinli politikacılar, sonucunu düşünmeden teknolojik edinimlere-biz Amerikalıların düşünmeden yeni füze savunma sistemleri ve saldırı yeteneklerinin peşine düştüğümüz gibi-devam ederse her iki taraf da istemeseler de bir silahlanma yarışı içine gireceklerdir.
Asıl tartışmamız gereken de bu konudur.
JEFFREY LEWIS
Tamer Güner, 28.05.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri,
REFERANSLAR
(1) http://www.defense.gov/Releases/Release.aspx?ReleaseID=17260
(2) https://www.youtube.com/watch?v=S-V6MZlyCqE
(3) http://www.25af.af.mil/shared/media/document/AFD-130710-054.pdf
(4) http://www.amazon.com/China-Today-Defense-Science-Technology/dp/7118010979
(5) http://www.ucsusa.org/sites/default/files/attach/2015/03/chinese-nuclear-strategy-full-report.pdf
Çevirenin Notu:
Orijinali aşağıdaki adreste yer alan yazının kısaltılmış ve kısmen sadeleştirilmiş çevirisidir.
http://foreignpolicy.com/2015/05/26/china-new-multiple-nuclear-warhead-missiles-arms-race-deterrence/?utm_content=bufferb2d2f&utm_medium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer