5 Haziran 2015 Cuma

SA1394/KY27-ŞT5: Bir Başyapıtın Resimlisi: Dönüşüm

"Kendi çizimlerini adeta dans eder gibi elini, kolunu, başını her yanını hareket ettirerek ortaya çıkaran Luis Scafati’nin her şeyden önce Kafka’nın yer yer gri, loş ve karanlık dünyasını resimleyecek kadar yakından gözlemiş olduğu görülüyor"



Gündelik hayatını giderek usandırıcı bir dizge üzerinde sürdüren insanı bekleyen en büyük tehlike usanmaktır. Usanan insan hele bir de koskoca bir anlamsızlığın orta yerinde kalakaldığını düşünmeye başlamışsa, birbiri ardına geçen gün doğumlarını gün batımlarına ekleye ekleye adeta bir mecburiyetmiş gibi yaşar ve bu insan için, dünya kesinlikle tahammül edilemez bir yer olur. Böylesi bir dünyada böylesine mecbur edilmiş bir yaşamı sürdürebilmek ise hiç kuşkusuz hem dünyayı hem de yaşamı kişisel bir mesele haline getirir ve insan varlığı er ya da geç gitmekle kalmak arasında salınan bir inadın cenderesine sıkışıp kalır… 

İnsan yaşamının ve doğal olanın sanat yapıtının kurgusal gerçeğine dönüştüğü karmaşık anlatısında insana, en ince ayrıntısına kadar ışıklandırılmış fakat içinde yer aldıkları bağlamı karanlıkta bırakan bir dizi resim sunar Franz Kafka. Kolektif Kitap Kafka’nın ‘Dönüşüm’ünü L. Scafati’nin çizimleriyle birlikte yayınlarken bu bir dizi resme ışık tutuyor sanki…

Ya gidecektir insan ya da kalacaktır, gerisi iğrendirici, devasa bir böceğe dönüşmektir. Aslında Kafka’nın aileden yola çıkarak, zamana, işe, gündeliğe karşı atmış olduğu bir çığlık gibidir bu.

 "…Dünyanın acılarından uzak tutabilirsin kendini, böyle yapmakta özgürsün ve senin doğana kalmıştır bu, ama kaçınabileceğin bir acı var ise, işte bu da belki bu uzak tutuştur…" derken de, aslında ulaşılmak istendiği kadar da ulaşılmaması gerekene doğru güçsüz adımlarla yola çıkan bir insanın çığlığını seslendirmiştir Kafka.

Oysa yolculuk başlamış, geri dönüşü olmayan o meşum noktaya kadar gelinmiş ve gereklilik çemberi tamamlanmıştır artık. Öyle doğduğu ya da öyle olduğundan olsa gerek, bu insan için artık ne kadar yuvarlatılırsa yuvarlatılsın tamamen kişisel ve köşeli bir dünya söz konusudur. Böylesine köşeli bir dünyada yaşayamama beceriksizliğinden olsa gerek Gregor Samsa’ya kala kala, sanki de bu yuvarlaklaştırılmış dünyaya bir cevap verircesine yusyuvarlak, kabuklu devasa bir böceğe dönüşmek kalır.

Gidecek bir Kenan yok yazıdan başka...

Oysa mesele ne bu dünyanın cana batan köşeli yapısında ne de giderek bir çöle dönüşen yaşamın içinde değil, Gregor Samsa’nın varlığının derinlerine kadar sızmış haldeki ‘böylesine var olmak’la var olamayışın tarifsiz yersiz yurtsuzluğundadır. İçeride olduğu gibi dışarıda da bir ‘Kenan’ yoktur çünkü. Bunun içinde yaşamaya mecbur edildiği bu dünyaya benzeyen bir başka dünya yaratmış ve kullanım süresinin ne zaman dolacağı kestirilemeyen bir zamanın başlıca özelliği durumundaki metafizik duyganlığın (hassasiyetin) tüm karanlık inceliklerini de bu dünyaya doldurmuş gibidir.

Sanki çaresiz ve kopkoyu bir reddediş gibi, Kafka’nın kaçıp gizlendiği gerçek ve tahammülü zor dünyanın cana batan coğrafyasındaki çok sayıda görüntüden oluşturduğu bu kurgusal dünya ise gözlemlenebilir gerçeklikten – asla arkaik ya da sonrasız olmayan ama en ileri ölçüde de modern ve anımsanabilir bir gerçeklikten- kaynaklanan sahih bir şiir gibidir…

Ondan önce çoğunlukla bütün boyutlarıyla insan yaşamı, gündelik hayat ve bu hayatla bağlantılı kişiler, kurumlar ve ilişkiler insanın insanla ve toplumla arasında çıkan çatışmaların baş gösterdiği birer olgu olarak ele alınmalarına rağmen Kafka’da bu kişi, toplum ve kurumlar kendi içkinliklerine uygun birer mekanizma gibidirler.

Ve bu mekanizma içinde onun kahramanı Gregor Samsa’ya kalan da iğrençliğini ve tahammül edilemezliğini iliklerine kadar hissettiği bu dünyaya karşı iğrenç ve kocaman bir böceğe dönüşerek cevap vermek, sesini duyuramadığı yerde ise daha da kısarak ve yaşamayı reddederek varlığından vazgeçmektir.

Bütün kaide ve kuralları daha en başından belirlenmiş bir dünya ve yaşam karşısında dondurucu bir ürperişle gerçekleşen bu savaş onun bu katılaşmış dünyasının kasvetli koridorlarında belli belirsiz dolaştırdığı ironik tavrıyla şekillenen ve konuya bağlı olamayan bir neşeyi de içerir.
Daha çok kullandığı kelimelerin apaçık ve pırıl pırıl pırıldamasından kaynaklanan bu neşe de çoğunlukla kendi haline gülen Gregor Samsa’nın yattığı yerde dönenip dururken ve açlıkla bulduğu bir ekmek parçasını kemirirken, kendi kendine yönelttiği üzgün ve istihza dolu gülümsemesine benzer.

İnsan yaşamının ve doğal olanın sanat yapıtının kurgusal gerçeğine dönüştüğü karmaşık anlatısında insana, en ince ayrıntısına kadar ışıklandırılmış fakat içinde yer aldıkları bağlamı karanlıkta bırakan bir dizi resim sunmuştur Kafka.

Luis Scafati Kafka'nın sunduğu resimleri görmüş gibi

İşte Arjantinli usta çizer Luis Scafati, Gregor Samsa’nın bu dramını çizerken sanki de Kafka’nın karanlıklar içinde sergilediği bu bir dizi resmi yakalamak istercesine oldukça şaşırtıcı ve bir o kadar da başarılı bir iş çıkarmış ortaya. 



Kolektif Kitap’ın hazırlamış olduğu bu yeni Dönüşüm’ü okurken bir yandan İlknur İgan’ın metne sadık çevirisi dikkati çekerken öbür yandan da böylesine ağır ve önemli bir Kafka kitabını çizginin katmış olduğu daha yakın ve rahat bir şekilde okuyabiliyoruz. 

Kendi çizimlerini adeta dans eder gibi elini, kolunu, başını her yanını hareket ettirerek ortaya çıkaran Luis Scafati’nin her şeyden önce Kafka’nın yer yer gri, loş ve karanlık dünyasını resimleyecek kadar yakından gözlemiş olduğu görülüyor. Büyük anlatılara ve onların yeni basımlarına bencileyin dikkatle yaklaşan pek çok okurun bile edinmek isteyeceği kadar özenli ve temiz bir baskı ile okur karşısına çıkan Kolektif Kitap’ı özellikle Grafik Kanon isimli büyük çalışma için de ayrıca tebrik etmek gerekiyor.


Şahin Torun, 05.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Bu çalışma Star Gazetesi StarKitap'ta yayınlanmıştır. Seçkin Deniz, 05.06.2015

Kitap:


Dönüşüm

Kafka
Çev: İlknur İgan
Kolektif Kitap


Seçkin Deniz Twitter Akışı