8 Haziran 2015 Pazartesi

SA1401/KY25-NO13: Vatan yahut Kaz'ın Ayağı Öyle Değil

"Öyle bir an geldi ki; "Devlet mi paralel, paralel mi devlet?" sorusu sorulmaya başlamıştı.."


Vatan, sevdiğim bütün güzel şeylerin ortak adıdır..

Ben komplo teorilerini pek sevmem. Önümdeki reel gerçekleri, süreçleri okuyup sosyal-siyasal ön görülerde bulunmaya çalışıyorum acizane. Bir de orman içinde ağaç sayacak yaşı çoktan geçtim. Süreçlerin dışında kalmadan ama aynı zamanda dışarıdan okumaya çalışanlardan, irfan, insaf ve vicdanını hep yanında taşıyanlardan olmak istiyorum sadece..

Bazı arkadaşlar beni ısrarla bir yere monte etmeye, kategorize etmeye çalışıyorlar..Nafile!
İçimizin kan ağladığı, bizim mahallenin insanlarının devasa hatalar yaptığı doğrudur; lakin ben ne pahasına olursa olsun mahalle gerçeğinden hareketle mahallemizin sınırlarını korumak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Dışarıdan gelen saldırılar izafi olarak azaldığında içeri dönük muhasebenin daha rahat yapılacağını söylüyorum sadece.

Hanemizin mevcudiyeti/bekası tehdit altında iken, evimiz yangın yerine dönmüşken mutfaktan bulgur çalan yeğenimle uğraşamam hele bu bilgiyi(!) elinde meşale ile kundakçıların safında olanlar üfürüyorsa..

Mevcut siyasi kadro büyük krizlerin ardından geldi iktidara. İktidar dediysek lafın gelişidir. Bu topraklar sivil siyasetin iktidar olduğu yılları henüz görmedi daha. Gözümüzün önündeki kavga bir yönüyle sivil siyasetin kanırta kanırta kendine alan açmak mücadelesi, bir başka boyutu ile Vesayetinin yerli aktörlerinin döşemiş olduğu mayın tarlalarından el yordamı ile korunabilme çabası idi.

İşte bu zor yıllarda kesişti iktidara talip olan Ak Parti ile cemaatin yolları.. Ak parti iktidarının 3. dönemini Cemaatin domine etmesi devleti tahrip etse de sonuç itibariyle hayırlı oldu. Tabiri caizse Cemaat iş üstünde yakalandı ve aynı zamanda kartların yeniden dağıtılması sonucunu doğurdu.
Demokrasi denemesi pro aşamasında kalan Türkiye'de bu sefer de devlet de pro aşamasına geriledi. 2000 yıllık denilen devlet geleneği ilk defa 17-25 Aralık süreci ve akabinde tuz buz oldu.. Öyle bir an geldi ki; "Devlet mi paralel, paralel mi devlet?" sorusu sorulmaya başlamıştı..

Demokrat ve liberaller ise bu durumu dün balayı yaşayan karı-kocanın ayrılması üzerinden okumayı tercih etti. Ya da ya demokrat değildiler ya da aydın değildiler. Daha kötüsü ya işlerine öyle geliyordu veya çoktan devşirilmişlerdi..

Halbuki kazın ayağı öyle değildi. Cemaatle sürdürülen zoraki ittifak/evlilik bir mantık evliliği idi ve hiç bir zaman sevgiye dönüşmemişti. Cemaat, kendisinden ve kendi çıkarlarından başka birini sevemezdi zaten. Esasında ise onlar sevmeyi hiç bilmezler, bilemezlerdi. Onlar sadece bağlanmayı ve sahip olmayı severlerdi..

Mevcut iktidarın en büyük hatası cemaati, bir cemaat zannetmesi oldu. Aynı hatayı -ki artık bu hata olamaz taammüden muta nikahıdır, zinadır bana göre - bu gün muhalefet ve geri kalan demokrat aydınlar(!) yapıyor..

Daha önce de söyledim, tekrar ediyorum. Eğer, muhalefet ve aydınlarımız hükümete, cemaate karşı mücadelesinde şartlı destek verse idi bu gün ak parti en fazla %30 larda idi..Ve devlet bu kadar tahrip edilmemiş olurdu.

İşin en acı tarafı nedir biliyor musunuz?

Cemaatin devlet içinde yapılanma kararı 1972 de Akyazılı Vakfı'nın kurulması iledir ve uygulamaya başlaması diyelim 1975, yani tam 40 yıl öncesinden başlamıştır! Muhalefetin en önemli aktörleri ve bir kısım ulusalcı yazarlar Cemaati çözmüşler ve ifşa etmişlerdi zaman içinde. Bu yazarların içinde öldürülenler bile oldu.

Necip Hablemitoğlu, hangi iz üzerinde iken öldürüldü.? Alman Vakıflarının Türkiye'deki faaliyetlerinin nerelere dayandığını söyleyemeden ortadan kaldırıldı. Ortada daha Ak Parti filan da yoktu henüz.

Devam edelim. Gerek Kılıçdaroğlu ve gerekse S.Demirtaş'ın muhalefette iken Cemaat hakkında söylediklerine bir göz atınız lütfen. Hükümet, "Alnı secdeye değen insanlardan bize, devlete zarar gelmez! " sazanlıklarında iken muhalefet işi çözmüş ve hükümeti cemaat konusunda uyarıyordu.

"İktidar mı devlet mi?" sorusuna Devlet cevabı veremeyenlere; Allah iktidar nasip etmez ve etmeyecek de inşaallah..

Eğer, Ak Parti'yi seçmek için hiç bir sebep kalmasa idi, sadece Cemaat denen şeytanın asrımızdaki hükmi şahsiyeti olan yapı ile mücadele edebilme ihtimali için onu tercih ederdim..

Allah, bu ülkeyi Cemaat denilen melanetin ne kadar tehlikeli bir yapı olduğunu tam olarak yaşayarak öğrenmekten korusun. Ve de ne demek istediğim tam olarak anlaşılmasın.

Bütün bunlar bizleri bir durum değerlendirmesine itmiyorsa oturup beklemekten başka çare kalmamış demektir.

Günler gelip geçiyor aramızdan. Yazdıklarımız utanmamıza değil övüncümüze vesile olur inşaallah.

Kısaca budur ahvalimiz ve de acizane benim pozisyonum..

Naim Okur, 07.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem

Seçkin Deniz Twitter Akışı