"Cartwright’ın bu çabasını Schopenhauer’la derinden tanışık okurların hemen tanıyacağı bir ışık olarak görmek gerekiyor. Bu yer yer aydınlanan ama bütünüyle mat ve keskin bir solukluğun ortasından yayılan ışık oldukça önemli."
Bu durum oldukça önemli bir gerçekliktir Schopenhauer’e göre. İstem dediğimiz şey de işte bu bilinç tarafından baskılanmış haldeki insan varlığını ayakta tutan en büyük kuvvettir. İstem dediğimiz şey, direnir, baskıya karşı zorlu bir inat sergiler ve böylece insan eylemliliğin kökü haline gelir. İstenç ve Tasarım Olarak Dünya işte böylesine bir gerçekliğin yazınsal göstergesi gibidir.
Schopenhauer’e göre insanın istemini de oluşturan bu istenç ki aslında tüm dünyanın da gerçekliği hükmündedir. Elbette Schopenhauer’in istenç olarak adlandırdığı bu büyük kuvvet ‘İrade’den başka bir şey değildir. Lakin bu büyük kuvvetin kendiliğinden bir bilince sahip olduğunu söylemek de mümkün değildir Schopenhauer'a göre. Zira istence böylesine bir bilincin sahipliğini yüklemek aynı zamanda istenci kendi özüne yabancı bir kuvvet haline getirebilecektir. İnsan istenci bilinçsizdir, akılsızdır ve bütün bu bilinçsiz ve akılsız haliyle de görünen her şeyin kaynağını oluşturmaktadır. Tıpkı dünyada görünen her şeyin kaynağı olduğu gibi, aklın hüküm alanına girmeyen bu istenç kesin bir biçimde insan bedeninin de kaynağıdır.
İşte böylesine akılsız ve bilinçsiz bir öze sahip olan istenç kendisini de ancak görüngüler dünyasında açık edecektir. O kadar manidar bir durumdur ki bu, bütün akılsızlığı ve iradesizliğiyle istenç hem dünyayı hem de insanı istediği gibi yönetmesi bir yana nice hayallere, ütopyalara yöneltmesi ve sonuç olarak ta kimi zaman gerçekleşmeye ramak kala usandıran bir hayaller ve bütünüyle tatmin edilmemiş arzular toplamıyla baş başa bırakışıyla da şaşırtıcı bir gerçekliğe sahiptir. İşte tam da bu noktada Schopenhauer, başta Hegel düşüncesi olmak üzere kendisine kadar gelen bütün Batı düşüncesinin anayolundan saparak beyhude yere anlam yüklenen ve güzel gösterilmek uğruna her daim bir yerinden deşilerek başkalaştırılan dünyanın ve hayatın anlamsızlığını öne sürerek, bütün akılsızlığıyla insan varlığının üstüne çöken istencin darmadağın edilmesi gerektiğini söyler.
“Bu an aslında ciddi bir çabaya değmez"
İstencin baskısından kurtulan insan akıllı insandır. Akıllı insan mutlu olmaya çalışan ve bu uğurda gerekirse kırıp dökmekten de imtina etmeyen insan değildir. Akıllı insan bunun tam aksine, bulduğu azıcık tadın peşine düşerek mutluluk aramaktan çok acının uzağında durmaya çalışan, hem kendi acısını hem de topyekün insanlığın acısını azaltmaya uğraşan insandır.
Sözgelimi şöyle bir büyük söz söyler Schopenhauer; ‘…En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı haline getirmektir, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söylememiz gerekir, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmeyecektir…’
Wisconsin Üniversitesi’nde felsefe ve din bilimleri profesörü olarak görev yapan David E. Cartwright’ın gerçekten de büyük emeğe mal olmuş Schopenhauer biyografisi yukarıda düşüncesinin temeli hakkında kısaca bilgi vermek istediğimiz aykırı, kötücül ve bir o kadar da melankolik ama aynı biçimde de büyük felsefeci Schopenhauer hakkında bilinenlerden bilinmeyenlere de hareket edebilen oldukça ayrıntılı bir çalışma olarak şekillenmiş.
Cartwright’ın hem Schopenhauer hem de 19. yüzyıl Alman felsefesi ile olan yoğun ilişkisinden olsa gerek ciddi biçimde çizilmiş suluboya bir resim gibi hazırladığı kitap belki de bu yüzden Schopenhauer okurlarının tamamının ilgisi çekecek kadar yakın ve tanıdık bir hayatı çözümlemeye çalışmış.
Cartwright’ın bu çabasını Schopenhauer’la derinden tanışık okurların hemen tanıyacağı bir ışık olarak görmek gerekiyor. Bu yer yer aydınlanan ama bütünüyle mat ve keskin bir solukluğun ortasından yayılan ışık oldukça önemli. Zira bu ışık hem Schopenhauer’e hem de o derinden tanışık okurlara hiçte yabancı değil.
Schopenhauer'i olmak istediği yerde tutan biyografi
Biyografi tutkunlarının çoğunlukla dile getirmeseler de tercihlerini şekillendirirken ya da okudukları biyografiyi bir biçimde kabul ya da reddederken başvurdukları en belirgin ölçek belki de biyografisi yazılan kişiye denk düşen bu renklendirme başarısı olsa gerek.
Kitabın bütününe yayılan bu derine işlemiş solgun renklerle aynı zamanda kendine özgü bir üslubu da ortaya koyan Cartwright öncelikle birbirini tamamlayan detaylı kronoloji ve usandırmayan diziniyle bile Schopenhauer gibi dokunulmaz bir münzevilik içinde yaşayan bir düşünürü canlı biçimde yanımıza – şimdiye ve buraya- taşıma başarısı göstermiş.
Bu biyografide oldukça önem taşıyan bir başka başarının da Cartwright’ın kendince tanımış olduğu Schopenhauer’i gölgeleyecek biçimde kendi düşüncelerini öne sürerek bir ikna çabasına girmeyişi olduğunu söylemek gerekiyor. O kadar ki, neredeyse bütün aile fertleri ve onların hikâyesinin de yer aldığı kitap boyunca, Cartwright adeta ulaştığı bütün detayları yerleştirdiği kendi hayal gücünün kırılma noktalarını da gösterircesine işlemeye çalışmış.
Sonuç olarak, bütünüyle doğal bir anlatım içinde yaşanan katmanlı bir hayat ve bu hayat içinde şekillenen düşünce ve fikirlerin sahibi olan Schopenhauer’i hiçbir yakınlığın etkilemeyeceği bir konumda tutarak büyük ölçüde de sadece böyle yaşamak isteyen bir büyük düşünürü tamda olmak istediği bir yerde tutarak anlatmayı başarmış. Cartwright’ın aynı zamanda büyük bir üslup sahibi olduğunu da gösteren bu başarıyı önemsemeliyiz, zira Schopenhauer’in felsefesi aynı zamanda onun yaşam deneyimlerinin ürünü hatta belki de bütünüdür. Böylesine bir bütünlüğün de sadece layık olduğu biçimde anlatılması gerekmektedir.
Şahin Torun, 12.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları
Takip et: @torunsahin
Sonsuz Ark'ın Notu: Bu çalışma Star Gazetesi StarKitap'ta yayınlanmıştır. Seçkin Deniz, 12.06.2015
Kitap:
Schopenhauer
David E. Cartwright
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları