"Üçlü koalisyon bir fırsatmış. Çözüm Süreci de tiyatroydu ya hani? "Biletleri patronum keserse oynatırız tiyatroyu" demek zor mu geliyor açıkça?"
Vasıflı işçi ile vasıfsız işçi arasındaki denklemi görmek istemeyen, işçi sendikaları eylemleri gibi ortalık. İş beğenmeyen vasıfsız işçi timsali Chevrole marka arabaya binen, milli projelerimizi asla ağzına almadan (milli arabamız da dâhil) milliyetçi geçinen, MHP’den mi başlasak?
Davutoğlu'na "Önceliğiniz çözüm süreci ise bize gelmeyin", Erdoğan'a, "Saray'dan çık 1071'e gel" diyen Bahçeli'den mi?
Yoksa çiçek çocuklarımızın demokra-SİSİ'nin hemen ilk günlerinde, Doğu'da Kürt Halkı'nın Kürt Halkı'nı tarayıp bombalamasından mı başlasak?
Peşinden trafosuna arka kapıdan giren Pennsylvania kedilerini bile açıklayamayan HDP, MIT’ten bombacıları ve Diyarbakır katillerini bulmasını ve açıklamasını istiyor TV’de.
Yüzyıldır kaleşnikof silah satan eski S.S.C.B gibi, ne kadar da eşitlikçi, sosyalist ve barışçıl bir açıklama oldu doğrusu.
HDP’nin hükümetle koalisyon şartları şunlar: "Yeni anayasa, seçim kanunun değişmesi, barajın düşürülmesi, güvenlik yasasının kaldırılması vs. şartlarına rağmen, üçlü koalisyondan yana tavır almak."
Vay ananasını kargalar…
Varlığını Türk Varlığı'na armağan etmeye, ülkenin malvarlıklarını da hep beraber IMF ve Dünya Bankası’na armağan etmeye hazırlarmış kaosçularla. Senelerdir kafamızı boşuna ütülemişler. Mesele halkları yönetenlerin cüzdan kardeşliğiymiş, ülke olarak anladık.
Fırsattan istifade, eski nitekim uzmanları da piyasadaydı bu hafta.
Sabih Kanadoğlu Halk TV’de üçlü koalisyon istedi. Eski günlerdeki gibi başörtülülerin kapısına rahat rahat dayanabilmek için mi?
Yan paralel Kandil eteklerinde de başörtüsü yasağı gündeminde bolca tweetlerinde…
Yaşasın kardeş halkların fetişizm epistemolojisi mi?
Şirin Payzın CNN Türk’te, İsveç’te halkların fetiş sorunlarını çözdüklerini ve meclisin iyi çalıştığını söylüyor. Üçlü koalisyon bir fırsatmış. Çözüm Süreci de tiyatroydu ya hani? "Biletleri patronum keserse oynatırız tiyatroyu" demek zor mu geliyor açıkça? İlahi komedyalar, dante-lemeseniz mevzuyu.
Gezide kendilerine destek vermeyenlere akepekekeli diyen Ayşe Arman'ın HDP sevinci de tadından yenmiyor. Gezide Atatürk ve Öcalan posterlerini Taksim AKM’ye yan yana astıklarında, "Her şey Başbakan yüzünden oldu canım" diyen medya palyaçoları, CHP-HDP koalisyonunu destekliyor.
Peki…
Üçlü koalisyonda PKK Türkiye askerine saldırınca, Kemal Kılıçdaroğlu hangi tarafın elinde çiçekler görecek, hangi tarafın alnından öpecektir o anda?
Köy makarnasını Lazanya diye İtalya’ ya, yoğurdun patentini de batıya kaptıranlar bunlar.
Senelerdir bıngıldağı kapanmayanların ruh halinden çıkaramadılar ülkeyi bir türlü.
İsrail Gazetelerinden biri de diyor ki:
"Erdoğan giderse, Türkiye bizim."
Dakika bir, ananas iki…
Epistemolojisinin fetiş sorunlarını sevdiğim ülkemin sorunsalları; her zaman itinayla çözüldü bu ülkede nitekim.
Bir taraftan ülkeyi ve 13 yıllık kazanımları eritirken…
Diyet yaparken, sinirden gerilim filmi çeken hatun formatında mı yaşatmayı düşünüyorlar yurdum insanlarına üçlü koalisyonu acaba?
İyi niyetli epistemolojik hayra niyetlensek de…
Fetiş tavanıyla zıplayan aptal adrenalinlerini yurdum insanında böyle çıkartıyorlar geziden beri. İşitsel sorunsalları olan basın medyası, kendi epistemolojisini kendisi çözmeli de…
Üçlü koalisyon senaryolarındaki perdenin sonunu biz yazalım, sizleri çok yormadan.
Şimdi kurulacak üçlü koalisyon; zamanın üçlü koalisyonunun Pennsylvania’ ya postaladığı Güleni, A.B.D.’ nin verdiği Carter ödüllerini topladığı için BOP projesi kapsamında Halife olarak değil, yaşatacakları ekonomik kriz sonrası Kemal Derviş’ in yerine geri getirir.
Neye niyet neye kısmet! Lawrence’den ödül alan Ekonomi Gandi’mizi ananas sezonunda milletçe alkışlayarak karşılarız hep beraber.
45 gün çiçek çocuklarımızın fetiş ihtiyaçlarını gidermeleri için yeterli bir süre, çiğ köfte tarifi veren gazete ve TV’leri izlemek zaman kaybı…
Epistemolojik bünyemize aykırı bir kere yahu.
Ninem eskiden hep şu masalı anlatırdı. Nedense senelerdir hiç değişmiyor.
Küçük Prens’e balık tutmasını öğretiyorlar. O da bir gün, kendi başına balığa gitmeye karar veriyor. Tesadüf bu ya… Ne yakalasın dersiniz? Oltasıyla küçük Karabalığı yakalıyor. Bakmış olacak gibi değil, işin içinden çıkamayacak. Konuyu kimse öğrenmemeli, diye düşünüyor. Karabalığı ızgara yapıp hemen oracıkta yiyiveriyor.
Sonrasında kendi masalı kendi piyasasında çok satmadığı için, aç kalıyor. Her gün balık yemekten de bıkıyor. Aç kalacağım madem diyerek, oltasını da satıyor. Oltasından da oluyor küçük prens.
Arkanıza yaslanın ve gülümseyin diye, demiş ki atalarımız.
Ajdar'a karı boşaması kolaydır. Armut almaya Dimyat'a giderken, buzdolabındaki çikita muzdan beste yapmıştır kendisi.
Bu yüzden trafoyu IŞİD’e bağlayan ütopyacıların, kafayı ödemedikleri elektrik faturaları ile değil nükleer santralle yemelerini izleyin keyifle.
Hiroşima' ya atom bombasını atan uçağın rotacısı Kirk Theodore Van da şöyle söylüyordu.
"Silahların yasaklanmasını görmek istiyorum."
Elbette ki bunlarla uğraşmakla kaybettiğimiz zamanı yeni Çin Seddi inşaatı ile de geçirebilirdik. Zor epistemolojiler neticede.
Bir gün gelecek gülerek hatırlayacaksınız keyifle, Allah’ın izni ile…
Azize Bahtiyar, 14.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar