2 Temmuz 2015 Perşembe

SA1478/KY10-MrÖz11: 'Abi' Bildiklerimiz Bunu Yaparsa...

"Sen bu mahallenin sevilen sayılan abisiydin ‘Niçin oldu bu?’ sorusunu kendine sor, çevrende seni sevenlere sor."


Koca sandık dolmuştur aldığın sanat, spor, başarı belgeleriyle. Üniversite mezuniyetine az kalmıştır, dereceyle bitirmek için gece gündüz çalışırsın, annen balkondan seslenir, gidersin yanına: "Bak Ayşe teyzenin kızı çamaşır seriyor, sabah da camları sildi, birazdan giyinir süslenir gezmeye gider, ne güzel, aman sen kafanı kitaptan kaldırma!" der... Bir de iç çeker ki okuduğuna okuyacağına pişman olursun.

Bu burada bi dursun.


***
Ak Parti 13 yıldır iktidarda eksiği yanlışı yok mu? Elbette var. Muhalifi on hatasını görüyor, söylüyorsa fanatiği yüzlerce hatasını on dakikada  sayabilir. Gel gör ki; o hatalar neden yapıldı, yapılıyor bununda farkında.

Mesela; kamuda başörtü serbestliği 12 yılda anca yasalaşabildi. Bunu hata olarak görmek işin kolaycılığı hatta en hafifinden işgüzarlığı. Kaç kez gündeme geldi, kimler engel oldu, bunları bilmeyen birine oturur anlatırsın.

Bildiği halde diline dolayana söylenecekler, benim terbiye sınırlarımı aşar. Kimi bunu açıkça Ak Parti düşmanlığıyla yapıyor; eyvallah. Kimi de yanında görünüp, kazandığın hiçbir başarıyı önemsemeden sürekli eksiklerini işaret ederek içeriden yaralıyor. Dost mu düşman mı bilemiyorsun.


Diğerlerinin hatalarına teleskopla bakıp, Ak Parti'ye gelince mikroskopla hata aramak bulunca bir telefon, bir dm uzağındaki yetkililere iletmek yerine cümle aleme ‘Yaşasın buldum ben buldum’ sevinciyle yaymak niye?

***

Kim istemez hem cam silip, süslenip gezsin annesi takdir etsin, hem de okulda başarılı olup takdir alsın. Yapan varsa helal olsun. Siyasette herkesi tam olarak memnun edebilecek varsa getirin ona "Reis" diyelim.

 ***

İki çocuk kavga eder; biri saldırmıştır, diğeri kendini savunmuştur. Okul Müdürü babalarını çağırır, savunmada kalanın babası, ne olup bittiğini anlamadan basar tokadı oğluna...

Bu da burada bi dursun.


***

Gezi eylemlerinde onca yalan, yanlışın, yakıp yıkmanın, kırıp dökmenin içinden eylemcilere hak verecek noktalar bulup çıkaran sen. 

’Cami Allah’ın evidir, içeride ne yaparlarsa yapsınlar karışamayız’ diyen sen. 


"Gezi eylemcilerini dinlemedik, anlamaya çalışmadık" diye bizleri suçlayan sen. 


Sözde eylemcileri temsilen görüşülenlerin neler istediğini bilmesen, eylemcilerin amaçlarını yazdıklarını söylediklerini bilmesen, oturur anlatırız. İlk günden bu güne hala gezi eylemcilerinin yılmaz savunucusu olup sürekli  kendi mahallendekileri tokatlayan sen.


Taksim'den Tahrir çıkarma niyetindeki eylemcilere gösterdiğin hoşgörüyü Tahrir'de Mursi’yi devirenlere de göster tarafın tam olarak belli olsun.


Bakmayın siz şimdilerde 'Polisle mi çatışıyorduk, sokaklara zarar mı veriyorduk?' diyenlere.


"Başörtüsü eylemlerinde polisle çatışırken yediğimiz coplar buradan Beyazıt Meydanı'na yol olur", yazmışsın ya! Aç sözlüğü ‘çatışma’nın anlamına bi bakıver.  


***

Cevval delikanlısı vardır evin, ağabeydir. Babasıyla iktidar savaşındadır. Babasından daha çok okumuş, daha  bilgili, daha güçlü olduğunu düşünür. Her konuda söyleyecek sözü vardır ve mutlak doğrudur söyledikleri, kararları tartışılmamalıdır.

Bu da burada bi dursun.


***

"Niçin oldu bu?" başlıklı, "Ak Parti beni dinlemedi, dinleseydi böyle olmazdı" içerikli yazın.

Sosyal medyacısından gençlik kollarına, danışmanından vekiline, suçlamadığın kimse kalmayan yazın.


Haklı olman olmaman meselesi değil, eleştirmen, fikrini söylemen iyi, güzel; lakin yazı baştan sona hakaret dolu. Niyetin kaş yapmaksa bile göz çıkarmışsın.


"Bakara-Makara" mevzusuna gelince. Konuşmayı dinledim baştan sona yanlış. Onca yanlışın içine kocaman bir yalan eklemeye ne gerek vardı anlamıyorum.


Konuşmada E.Bağış defalarca ‘Çarpılacaksın’ diye ikaz ediyor. M.Demir dalga geçmeye devam ediyor. E.Bağış, "Makara iyi" diyor. M.Demir: "Makara makara iyi tövbe." diyor. Bunu ‘Bakara makara’ olarak duyabilirsiniz, ama söyleyen E.Bağış değil M.Demir. Ama hazır karşı taraf alt yapısını da hazırlamış Ak Parti'yi kötülemek için kullanma fırsatı neden kaçırılsın.


***

Ergen kızı vardır evin, istekleri hiç bitmez, istediği olmayınca sıkılıverir, küser. Ne yapacağını önceden kestiremezsin;  isyan bayrağı elindedir, beklemediğin anda açıverir. Bütün ilgi üzerinde toplansın ister. Öyle böyle bir şekilde bunu başarır. Kendi yapması gereken işleri de söylemeden başkaları yapıversin ister.

Bu da burada bi dursun.


***

İlk "Yeni Türkiye’den çok sıkılan" olma ödülünü kazandın tebrikler. 13 yıllık hareketi gençlik kolları çıkaramamakla suçlarken binlerce gencin kalbini, şevkini kırdığın için de ödül verilmeli. 

"Necip Fazıl yaşıyor sanan gençlerimiz var" espirin de komedi ödülünü hak ediyor. Espri değil gerçek diyeceksen de, bunun çözümünü  siyasetçilerle değil, "Sanatçıyım, aydınım, şairim" diye gezenlerle oturup düşünün. Bulana o yılki Necip Fazıl ödülü  verilsin.


***

Evin en küçüğü,  en sevileni en şımartılanıdır. Kırar, döker toplarsın. Yanlış yapma hakkı sınırsızdır. Baba kızsa anne savunur, anne kızsa abla. Hele evde dede, nine varsa, oyy değmeyin yağlı boya.

Bu da burada bi dursun.


***

Evet uzun zamandır kızıyorum, okumuyorum, takip etmiyorum. Yazdıkların bir şekilde düşüyor sayfama. LGBTliler için yazdıklarını görünce inanamadım baktım; ciddi ciddi savunmuşsun. Yok artık dedim yazılarını okudum. Bir "Makara" dedi diye neredeyse ‘Atın şu adamı balkondan aşağı’ demediği kalan abimiz elinden gelse iĞneleri alıp Menzil’e götürecek.

Bugün anadan üryan sokağın ortasında sevişenleri hoş görürsek yarın birileri de çıkar ‘resmi nikahlı karımla nerede ne yapacağımı sana mı soracağım’ der. 


Müslüman mahallesinde iĞne savundurtmazlar.


"Ben onları yazarken ne yaptıklarını bilmiyordum" diyene de ‘Bilip bilmeden konuşma!’ derler.


Mahallede kalmışsın, gitmişsin çok önemli değil. Mahalledekilerin gülümsemesi neden iğrenç geliyor asıl sorun bu..


Sen bu mahallenin sevilen sayılan abisiydin ‘Niçin oldu bu?’ sorusunu kendine sor, çevrende seni sevenlere sor. 


Twitter'dan  nazikçe seni eleştirdi diye ''Hakkım haram olsun '' dediğin tekrar helallik isteyen ismini hatırlayamadığım, sildiğin için şu an göremediğim birine ısrarla ‘Haram olsun’ dedirten ne yaşadın, kendine neden bu kötülüğü yapıyorsun bir düşün.


Bu kadar kin nefret doluyken yaptığın iftar programının kime hayrı dokunacak?


***

Bu Burada Bi Dursun.

Sen şimdi Yeni Türkiye’den ilk sıkılan ve durmadan kaygılanan bir adamsın ya

Gezi eylemcilerinin onca yalan yanlışı içinden haklı oldukları noktalar bulup tarif eden
Cami, 'Usulsüzlük yapsa da zaruret yaşayan herkese açıktır' tweetleri atan adamsın ya
İşte belki de en çok bunun için anlayamıyoruz seni, sana kırılmamız bunun için be kardeşim.

Sen ki lgbt'lilere bile hak veren, savunan, imkanın olsa Menzil'e götürecek adamsın ya
‘Bakara makara’ diyen adamı balkondan atacak kadar öfkeli olmanı anlayamıyoruz.
Sen ki Necip Fazıl yaşıyor sanan gençlerimizin varlığına bile üzülen adamsın ya
‘Bakara makara’  diyeni E. Bağış sananlar var, bunun yalan yanlış olduğunu anlatamıyoruz.

Her dinden, dilden, ırktan, düşünceden insana hoşgörülü, saygı gösteren adamsın ya

Ak Parti/Partililerin hiçbir yanlışına hatasına tahammül edemeyişini anlayamıyoruz.
Devirmek için on bin takla atanlara karşı ‘Yalnız adamı’ savunanlar tarafında olan adamsın ya
Ak Parti bize O adamın emaneti; "Yıpratma, içeriden yaralama!" diyoruz anlatamıyoruz.

"Bu mahalleden gitme ulan!" başımızın belası değil tacı olan adamsın ya
"Biraz da mahallendekileri anlamaya çalış" diyoruz anlatamıyoruz.
Ve şair olamıyorum, olamam, sayısalcıyım ben; şiirden anlamam
Hele şiirle derdimi hiç anlatamam yine de denedim. şair olan anlar.

İlk ve son şiirim az önce bitti.




Merve Özgül, 01.07.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar

Merve Özgül Yazıları





Sonsuz Ark'ın Güncel Notu:

Değişen Fikirler

İsmail Kılıçaslan: Komplo muymuş?
351 151  200   
04:00 Eylül 15, 2015
Son zamanlarda öyle parlak zekalar görüyor, öyle zeka fışkırmalarına şahit oluyorum ki hani olursa o kadar olsun. Bu zeka bir yandan Güneydoğu Anadolu isimli coğrafi bölgemizde bir takım uzaylıların sivilleri, askerleri ve polisleri öldürdüğünü iddia ediyor, bir yandan da bu uzaylıların tamamını Recep Tayyip Erdoğan'ın örgütlediğini söylüyorlar.

PKK'nın yaptığı her türlü alçaklık eylemini, meseleyi PKK'dan arındırarak vermeye meyyal bu parlak zekaya göre aslında her şeyin sorumlusu AK Parti ve Tayyip Erdoğan. Suruç'tan beri her türlü şiddet ortamını onlar hazırlıyor. Elbette amaç bu sefer 400 milletvekilini alarak kurdukları dikta rejimini daha da pekiştirmek. Tabii bu parlak zekaya 'tam demokratik seçimlerle dikta rejimi nasıl güçlenir?' diye de soramıyorsunuz; '7 Haziran'da tek başına iktidar olamayan dikta rejimi mi olur?' diye de. 

Böyle soruların cevaplarıyla ilgilenmeyi reddedip işlerine bakıyorlar. O soruları soramayınca, şu soruyu da soramıyoruz: 'Madem her şeyi örgütleyen ve bu şiddet ortamından nemalanacak olan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'dir; PKK niçin derhal silah bırakıp bu kanlı, bu şiddet dolu oyunu bozmuyor? Niçin mayın patlatmaya, insan öldürmeye, canlı bomba kullanmaya devam ediyor? Niçin özerklik falan filan gibi işlere kalkışıyor? Niçin Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin kurduğu bu oyunu küçücük bir hamle ile bozuvermiyor PKK?'

Tabii, bir de son zamanlarda olup bitenleri 'büyük okumalar' ile okumaya kalkıştığınızda karşılaştığınız bir cümle var: 'Bırak bu komplo teorilerini!'

Hay hay. Zaten komplo teorisi denilen meseleyi sevmem. Ancak, komplo teorisini sevmiyorum diye Türkiye'ye yönelmiş bazı komploların olduğunu da görmezden gelecek değilim. Yani bu parlak zekaların 'bunu boş ver' dediği bazı hususların aslında meselenin kalbi olduğunu görmezden gelecek değilim.

En basitinden Almanya'nın ve Alman basınının niçin PKK'ya ve HDP'ye sonsuz bir hoşgörü ile yaklaştığını merak eden adamım ben. Bunu merak ettiğim gibi, PKK'nın yollara döşediği mayınların pek çoğunun niçin Alman yapımı olduğunu da merak ederim.

En basitinden HDP'li bir takım sosyal medya hesaplarının niçin paralel bir takım sosyal medya hesaplarıyla aynı panelden yönetildiğini merak eden adamım ben. Şam'da, Gazze'de, Halep'te çekilmiş bir takım fotoğrafların niçin Türkiye'ye mal edilerek dünya medyasına servis edilmeye çalışıldığını da merak ederim.

En basitinden terörün niçin İsrail basınında dile getirilen 'Musul ve Kerkük'ü Türkiye'ye vererek Ortadoğu sorununu çözmek istiyorlar' tezinden hemen sonra başladığını merak eden adamım ben. 'Halep, bir plebisitle Türkiye'ye bağlanabilir' cümlesinin niçin dile getirildiğini ve bu cümlenin hemen ardından niçin terörün başladığını da merak ederim.

En basitinden Gezi ile Mısır'a, 17-25 Aralık darbe girişimiyle Yunanistan'a benzetilmeye çalışılan Türkiye'nin, bütün bunlar olmayınca niçin Suriye modeline benzer bir yere iteklenmeye çalışıldığını merak eden adamım ben. Oligarşik sermayenin, paralellerin, PKK'nın, eski rejim artıklarının niçin topyekun bir işbirliği içerisinde olduğunu da merak ederim.

Bütün bunları merak etmek komplo teorisi üretmek ise sanırım halihazırda Türkiye'nin en önemli komplo teoricilerinden biriyim. Fakat üzgünüm. Merak ettiğim şeylerin komplo teorileri ile değil de Türkiye'ye karşı kurulan komplonun bizatihi kendisi ile ilgisi olduğunu düşünüyorum.

Bakın şunu anlarım. PKK, topyekun bir devrimci halk hareketi başlatabilir. Sonuçları PKK ve Türkiye açısından oldukça ağır olacak bu hareketin bedeli taraflarca ödenebilir. Sonuçta 'yazık oldu' derim, ancak bu bile PKK'nın bir alçaklık ihalesine girip başta haklarını savunduğunu iddia ettiği halkı olmak üzere herkesi mağdur etmesinden iyidir.

Düşmanın düşman olduğu, dostun dost olduğu bir savaş; düşmanın kahpe, dostun hain olduğu bir savaştan evladır çünkü...
devamı>>>

Seçkin Deniz Twitter Akışı