"Yola çıkmadan karar vermek gerekir aslında. Siz bir turist misiniz, yoksa gezgin misiniz?"
Masai-Tanzania
18 yaşımda Konya İnce Minareli Medrese'ye yaptığım ziyarette gözüme spor,şık Batılı bir turist takılmıştı. Adam, medrese içindeki bir köşeye oturmuş, huşû içinde mekânı seyrediyordu, daha doğrusu içine sindiriyordu. Yüz ifadesinden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Geldiğimde orada olan adam, ben giderken hala o köşede oturuyordu..
Her insan maalesef ruhunu götüremiyor gittiği yere. Bazen ya fotoğraf makinesinin ya da ne bileyim, cüzdanının esiri olarak devam ediyor seyahatine. Ya görevmiş gibi habire resim çekiyor ya da alışverişi önceliyor. İki durum da turisti bir şekilde esir alıyor, dikkatini dağıtıyor. Bakıp göremeyebiliyor.
Dikkat ederseniz insanlar genelde kaç ülke gezdiğinin hesabını yapar, kaçını gerçekten 'gördüğünün' değil.
Yola çıkmadan karar vermek gerekir aslında.
Siz bir turist mi, yoksa gezgin misiniz?
Masai, Tanzanya.
Seyahat ettiğiniz ülkeyi sahnedeki oyunu koltuğundan seyreden bir seyirci olarak mı, yoksa oyunun bir parçası gibi mi algılıyorsunuz?
Paris'te sadece Champs Elysees ve Opera Garnier civarını değil; Montparnasse'ı, kapalı bir pazarı veya ne bileyim, göçmen mahallesi St.Denis'yi,
Mısır, Aswan, kadınlar
Kahire'de, Piramitler veya Khan Khalili yanında; bir ayin günü mağara kilise Zabaleen'i,
Mısır, Aswan, Nil'de yüzen çocuklar
Viyana'da Kartner Strasse yanında; yaz geceleri Viyanalıların toplanıp dev ekranda sinema seyrettiği Rathaus'u,
Kathmandu'da Durbar Meydanları dışında, dağcıların mekanı Rom Doodle'ı
Londra'da sadece Buckingham'ı değil, Hindistan dışında yapılmış en büyük tapınak olan Neasden'ı
veya The Commodore'da etrafınızda New York'lularla beraber yaptığınız bir hamburger ziyafetini...
Mısır, Luksor, pazar satıcıları
Ülke tanıtım broşürleri biraz dışına taşmak gerekiyor yani.
Bir de kısa zamanda çok yer görmek olmamalı amaç; gördüğümüz yerin hafızamızda iyi yer etmesi önceliğimiz olmalı..
Klasik turist tavırlarını da biraz bırakmak gerek bana göre.
Volga Gemisi, Piyanist
Mesela ben, asla kafamda bir şapka, boynumda fotoğraf makinesi, elimde broşür veya belimde freebag'le gezmem. Kimsenin beni turist olarak algılamasını istemem. Rahat, ama az biraz da olsa şık olmaya özen gösteririm.
Kendimi o şehre ait hissetmem gerek.
Etnisite olarak farklı bir yerde de olsam, beni en azından o şehrin 'expat'i sansınlar isterim.
Kısacası turist olduğumu elimden geldiği kadar 'çaktırmam'
Siena, meydan
Sadece abideler değil, insan manzaraları da size çok şey anlatır. Onları da durup şöyle bir gözlemlemek gerekir..
Rio, Copacabana'da bir gece vakti nöbet tutan gencecik hayat kadınlarını,
New York metrosundaki 1001 milletten insanı,
Budapeşte'nin Roman dilencilerini,
Dubai, kahve ikram eden adam
Dubai'de sokakları süpüren Hintli göçmeni,
Doha'da Arap hanımının çocuklarının peşinde koşturan Filipinli kızı,
Öğle tatilini elinde sandviçi ile sokakları ve mağazaları gezerek değerlendiren Parisli kadını,
Buenos Aires sokaklarında turistler için tango yapan çiftleri..
Gezdiğiniz şehirde farklı hedefler belirleyin kendinize.
Cape Town, büyükanne ve torun.
İzlenimleriniz kaldığınız otel, gezdiğiniz müze, şehrin temizliği veya pisliği doğrultusunda değil de, insanına göre olsun.
Her köşesine kendinizi yerleştirdiğiniz fotoğraflar çekme ihtirasını da atın bir tarafa. Az ama güzel resimler çekin.
Mısır, Luksor, bakliyatcı
O an seyahatin keyfini çok daha iyi hissedeceksiniz, inanın bana.
Hem kim bilir.. belki benim gibi Barcelona'da yemek yerken, yan masadaki Türk Bey annenizin orada yaşayan sizin tanımadığınız kuzeni çıkıverir, belli mi olur?
Siz de sarılır ağlaşırsınız bizim gibi :)
Nehir Nil, 05.07.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gezi Notları
Sonsuz Ark'ın Notu: Fotoğraflar Nehir Nil tarafından çekilmiştir. Seçkin Deniz, 05.07.2015