"Çocuk
bayramlarımızdaki herkesi affederiz, kimse duymaz, anti-depresanlar ve
psikologlar hiç duymaz."
Çocukluğa
inmek; bu bir deyim gibi dolaşıp duruyor gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların
kültürel algılarında. O çok gelişmiş Avrupalıların ürettiği bu psikoterapik kavramın,
nasıl bir çözüm anlayışı var, merak etmişimdir hep. Okuduğum psikoloji, alt
dallarıyla o kadar çok karmaşık ki; canı sıkılan 'uzman' el yordamıyla
bulduğunu sandığı 'kavram'ı dokunulmaz bilimsel yaftalarıyla getirip zihnimize
sokuşturmuş; biz de bize dair bir şey olup olmadığını sorgulamadan gelişmiş
olmak için okuyup ya da duyup baş sallıyoruz onaylamak anlamında.
"Çocukluğa
inmek, çocuklukta oluşan kişiliğin travmatik nedenlerini bulmak ve onunla
yüzleşmek sizi iyileştirecek" demişler, biz de habire çocukluğumuza inen 'kendine faydasız' psikologların o buz gibi
suratlarından çözüm hikayeleri okuyoruz.
Birer rahip
gibi nutuk çekmelerine alıştık, onlara itaat etmeye de alıştık, ama nedense,
biz gelişmiş olanlar veya gelişmekte olanlar kendimize dair sorunları çözemiyor
ve yine tıbbî eğitim almış Psikiyatrların verdiği anti-depresanlarla kendimizi
uyuşturmaya adıyoruz; uyuşturuluyor ve geçmiş travmalarımızı daha şiddetle
hatırlamak üzere birazcık unutuyoruz.
Çocukluğa
inmek, çocukluktaki travmaları bulmaya yetiyor mu? Ya da bulduğumuz travma
olgularını daha fazla irdeleyerek anti-depresanlara hazırbulunuşluluk düzeyi
arttırılmış elemanlar mı oluyoruz? İntihar eden gelişmiş Avrupalıların çokluğuna
baktığımda psikolojinin insanı çözüme
değil intihara sürüklediğini görüyorum, ilaçla sürekli uyuşturulan insan intihar etmez de ne yapar?
Gelişmekte olan bizim gibi insanlarda başağrısını giderme niyetine aldığımız anti-depresanlar işe yaramadığında şaşırıyoruz.
Gelişmekte olan bizim gibi insanlarda başağrısını giderme niyetine aldığımız anti-depresanlar işe yaramadığında şaşırıyoruz.
Evet; bir
yerlerde büyük yanlışlar var. Çocukluğumuza inmek çığır açıcı psişik bir yalan.
Hem ben çocukluğumu unuttuğum herhangi bir zaman aralığı olduğunu
hatırlamıyorum, kim unutuyor ki çocukluğunu? Kim neden halen ve her zaman içinde
yaşayan çocukluğuna inme gereği duyuyor da bir psikolog kılavuzluğunda yeniden
çocukluğuna inme gereği duysun? Hem o psikolog bizden daha mı iyi bilecek
inmenin yollarını, bizle beraber mi çıkmış çocukluktan?
Çocukluğumuza
indikçe can sıkıcı şeylere doğru sıkıştırıyorlar ruhumuzu, sonra "E hadi
bununla yüzleş, affet suçluları!" falan; size ne bundan? Hem 'hasta'nın affedip
affetmediğiyle ilgili bir sorunu olup olmadığını da nereden çıkardın?
İyisiyle de
kötüsüyle de çocukluk birbirini iyileştiren yaralarla dolu olduğu gibi yaralara iyi gelen güzel hatıraları da
içeriyor, neden onları rahatsız ediyorsunuz ki? Neden mevcut koşullarınızın
atlatılması gereken travmaları derinleştirdiğini sorgulamıyorsunuz? Neden gelişmiş
insanlığınızın birer yetişkine dönen eski çocuklar için ne kadar iğrenç
olduğunu tartışmıyorsunuz? Neden gelişmemiş olduğunuzu düşünmüyorsunuz? Hangi
geri kalmış ülkede anti-depresan satışları sizinki kadar yüksek?
Çocukluğunu
hatırlamaya çocukluktan çıktıktan sonra başlıyor insanlar ve sık sık çocukluk
hatıralarına kaçarak kurtuluyorlar gelişmiş insanlığın hoyrat dokunuşlarından
ve oralardan yeni umutlar çıkarıyorlar. Belki bazen kötü hatıraların yaktığı
canlar, çocukluklarını hatırladıkça acılarını tazeliyorlar, siz onlara daha iyi bir hayat sunmadığınız için, hatırlatmasanız bile onlar zaten çocukluklarına inip duruyorlar.
Çocukluğun o
masum hatıralarında, sonradan müdahil olan 'tedavi edici', 'rahip nitelikli' yetişkinlere
yer yok. Kimsenin günah çıkarmaya da ihtiyacı yok; size anlatıp ne elde
edecekler ki? Hiç değilse kendileri ve onları yaratan Allah biliyor her şeyi. Kalabalık
etmeseniz, gürültü yapmasanız daha iyi; sizi kılavuz bildikleri için dost
edinmesini de engelliyorsunuz insanların.
Biz az
gelişmişlerin ve gelişmemişlerin en büyük heyecanlarını bayramlar ve bu
bayramlara ait hatıralar oluşturur. Acılarımızı bayram hatıralarımızda hatırlar
ve merhametle bakarız geçmişimize... Çocuk bayramlarımızdaki herkesi affederiz,
kimse duymaz; anti-depresanlar ve psikologlar hiç duymaz. Büyüklerimizi ziyaret eder, ellerini öperiz,
küçüklerimizi sever, onlara hediyeler alırız, mezarlıklarımıza gider,
ölülerimizle konuşuruz, onlara dualar ederiz.
Her yaştan
insanın çocukluk bayramlarındaki hatıralarına dalışlarını izlediğimde, onların
yüzlerinde beliren o tatlı tebessümün renginin ne kadar çocuk kaldığını
görürüm. Elbette hüzünler de var; elbette acılar, mutsuzluklar da var; ama
hepsi birbirinin içinde eriyip gider ve bayramların iyileştirici özelliği bizi
gerçekten gelişmiş insan sınıfına taşır. Ama bu asla Avrupalı, Amerikalı bir
gelişmiş insan sınıfı değildir.
Bayramlar
bizi iyileştirir ve her seferinde yeniden başlamamıza yardımcı olur; siz
karışmayın yeter, olur mu psikologlar, psikiyatrlar? Biz çocukluğumuza sık sık
ineriz ve sık sık oradan çıkarız, o yolları sizden daha iyi biliriz. Gücünüz size
yetiyorsa bize Allah'ı hatırlatın yeter.
Biz bir bayram günü harçlıklarımızla aldığımız pırıl pırıl rengarenk bilyelerimizle oynadığımız oyunları hatırladıkça iyileşiriz.
Doğa Toprak, 17.07.2015, Sonsuz
Ark
Okuma Parçası:
Olivia Remes, 21.04.2018, The İntependent
(Olivia Remes, Cambridge Üniversitesi'nde doktora öğrencisi. Bu makale The Conversation'da yayınlandı.)
Çevirisini okumak için aşağıdaki başlığı tıklayınız.
SA6202/SD997: Yeni Bir Bilimsel Çalışmaya Göre, Anksiyete (Endişe) İlaçsız Nasıl Yenilir?
Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız bilimsel sunum, psikolojik durumu gittikçe kötüleşen, anksiyetenin kıskaçlarında boğularak aklını yitirme veya intihar etme riski yükselen ve ilaçların asla yarar sağlamadığı günümüz insanına (özellikle bireyselleşme oranı yüksek Batılı ülkelerde yaşayan insanlara) başkalarını düşünmek, başkalarına zaman ayırmak, başkaları için para harcamak, çocuklara ve yaşlılara, anne-babaya bakmak, karşılıksız iyilik yapmak gibi önerilerde bulunmaktadır.
Çağdaş Bilim'in, M.S. 2018 yılında Nöropsikofarmakoloji Kongreleri'nde anlattığı yeni tedavi yöntemlerini MS. 610'da Allah'ın Elçisi Muhammed'e gönderilen Kur'an, Bakara 177'de şöyle anlatmaktadır: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir." Çağdaş Bilim'in bulduğu 'Yeni Çözüm' 14 yüzyıl kadar eski, ancak insanlar halen bunun farkında değiller.
Seçkin Deniz, 26.05.2018