31 Temmuz 2015 Cuma

SA1595/SD282: Kuzey Irak Kürtleri, Türkiye Kürtleri ve Türkiye

"Kürtler bu süreçte herkesin oyunlarında birer piyondu ve bu yüzden sürekli öldüler"



Kuzey Irak Kürtleri ve Türkiye hakkında iki bakış açısı etrafında işlenen kapitalist yaklaşımları gözardı etmeden bir analiz yapmak gerekiyor, bu rasyonel olandır; ancak uluslararası ilişkilerde rasyonellik pek fazla analitik fayda sağlamaz. Buna rağmen yapılacak analiz, olayları görebilmek açısından kesinlikle yararlı olacaktır. Söz edilen bakış açılarından biri Kuzey Irak'ta yerleşik halde bulunan Kürtlerin, diğeri ise Türkiye'nin bakış açısıdır.

Kuzey Irak Kürtleri ne düşünmektedir?


Kuzey Irak Kürtleri, binlerce yıllık ırk varlıklarını tarihte bir kez küçük bir krallık altında devletleştirmiş oldukları için, tıpkı İsrail devletini kurmaya ahdeden Yahudiler gibi davranmayı tercih etmişlerdir. Bu artık açıkça görülmektedir. 


Roma imparatorlarının ve Babil krallarının Filistin'den uzaklaştırıp dağıttığı Yahudiler sonraki asırlarda sürekli vaat edilmiş topraklardaki İsrail devletini kurmayı hedefleyerek örgütlenmiş ve hedeflerinin büyük bir kısmına da ulaşmışlardır. 

Kuşkusuz bu tür faaliyetler büyük devletlerin desteği olmadan başarıya ulaşamazdı; Amerika'nın desteği ile İsrail kuruldu ve Yahudiler aynı destekle vaat edilmiş toprakların tamamına ulaşmanın yollarını aramaya devam ediyorlar...


Kuzey Irak Kürtleri'nin Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürtleri'nin tamamı için hedefledikleri ülke de aynı Amerika'nın desteğiyle var olmaya doğru dümen kırmış durumdadır. 


Yüzlerce yıl, onlarca farklı imparatorluk altında ezilen Kürtler için gerekli olan yeni bir devlette tarım ve sanayi ağırlığı olmayan bir ekonominin çok fazla ayakta kalamayacağı görüldüğü içindir ki; Musul ve Kerkük dolaylarındaki zengin petrol yataklarının hedeflenen ülkenin sınırları içinde kalması gerekli ve şarttır. Bu gereklilik aynı zamanda Amerika'nın enerji kaynakları için planladığı sisteme en uygun olan şekli hazırlayacaktır...


Kuzey Irak Kürtleri'nin, yirminci yüzyıl başlarında Fransızlar tarafından devlet hayaliyle örgütlendirilen ve silahlandırılan Ermeni ütopyacılara uyguladıkları stratejinin aynısına aynı şekilde Amerika üzerinden maruz kalması, yeni bir vak'a değildir. İngilizlerin daha önce hedefledikleri kukla ülke modeli Amerika ve İngiltere tarafından yeniden sahneye konmaktadır. 



Ermeni, Türk, Kürt Kadınları, Osmanlı İmparatorluğu-1870

Kürtler bu kez daha güçlü görünerek Türkiye'ye karşı daha gür ve başkaldırıcı sesler çıkarabilmektedirler. Kendilerine göre kesinlikle haklıdırlar ve artık bir devletleri olmak zorundadır. 


Balkanlardaki ve Doğu Avrupa'daki küçük nüfuslu ülkelerin varlığı, onları bu konuda uluslararası bir meşru zemin bulma sorunundan uzakta tutmaktadır. Klasik bir siyasî argüman olan bağımsızlık referandumu birleşmiş milletleri en zayıf yerinden vurabilecek bir silahtır. Kaldı ki; büyük devletlerin desteği ile herhangi bir meşruiyet sorunu da olmayacaktır. 


Bu arada uluslararası gündem Kürtlerin sadece Kuzey Irak'la ilgili hedefleriyle meşgul edilerek, daha güç koşulları olan ve daha uzun vadeli bir ütopya olan birleşik Kürdistan hedefleri açıklanmamaktadır... Kürtler, Kuzey Irak'ta gelinen fiili durum, Kürt ütopyaları için reel bir kazanımlar bütünü olduğu içindir ki; gelecek hakkındaki gergef senaryolarının uygulanması için henüz erken olduğunu bilmektedirler. Ve onlara göre sessizliğin tamamen bozulacağı günler elbette gelecektir. Zaten Kuzey Irak Kürt liderlerinin Osmanlı arşivlerine vurgu yapmaları bu Ütopya'nın realize edilmesi için gerekli olan zemini hazırlamaya yöneliktir.



Tasarlanan harita ve Rojava-Kobani denkleminin, Suriye ve Irak'taki süren sürdükçe de genişleyen kaosla  ilişkisi. 
Seçkin Deniz, 31.07.2015

Osmanlı'nın son ve cumhuriyetin ilk dönemlerinde İngiltere tarafından planlanan Kürt Devleti yangını, 1970 başlarında yeniden alevlendirilerek bölgedeki zorunlu suskunluk ortadan kaldırılmıştır. Bu kez baş aktör Amerika'dır. Küresel çapta ve ileri yüzyılları hedefleyen stratejiler PKK'nın ortaya çıkışını hızlandırmış, aynı dönemde İran, Irak ve Suriye Kürtleri organize örgütlerle kontrol altına alınmıştır. Amerika'nın Kuzey Irak operasyonları en çok bu sebebe matufturlar. Türkiye'nin 20 (2015'e göre 30 yıl, Seçkin Deniz, 31.07.2015) yıl süren mücadeledeki kayıpları daha farklı küresel stratejiler gereğidir. Artık güncelleşen stratejiler herkes tarafından bilinir hâle gelmiştir.


                         
Kuzey Irak Kürtleri ne düşünmelidir?


Kuzey Irak Kürtleri yapmaları gereken bir analizi erteleyemezler; cevap bulmaları gereken sorular vardır. Öncelikle bağımsız bir ülke olabilecekler midir?. Irk birliğine dayalı bir ülke kurmaları mümkün müdür? Avrupa da farklı ırkların oluşturduğu ülkeler varken, üstelik Amerika Dünya'daki tüm ırklardan oluştuğuna ve bu durum sorun oluşturmadığına göre ırk kaynaklı bir ülke kurmalarındaki rasyonel olmayan yaklaşımlar ne kadar sağlıklı olabilecektir? Yoksa sadece savaşlarla zaten az olan ırk nüfuslarını yok etmeyi mi hedeflemektedirler? Ütopyalarının ne kadarını kendileri oluşturmuştur? Küresel çıkar hegemonyalarının kuklası olmak kendileri için ne kadar câziptir?...


Türkiye ne düşünmektedir?


Basitçe bakarsak; imparatorlukların dağılması ve Fransız ihtilali, hükümranlık alanlarındaki etnik varlıkların ayrılık isteklerinin temelini oluşturmuştur... Osmanlı Devleti'nin yıkılışını müteakiben kurulan cumhuriyet için en büyük tehlike, içerdiği etnik farklılıklar arasında oluşabilecek bir çatışma durumudur. 


Türkiye Cumhuriyeti büyük çoğunluğu Türklerden, Kürtlerden, Zazalardan, Araplardan ve Lazlardan oluşan bir bütündür. Diğer ırklar nüfusça çok fazla bulunmamaları ve yerleşiklik sorunları olmadığından asli unsur içerisinde yok sayılmadan kabullenilmişlerdir. Batılı ülkeler (özellikle İngiltere ve sonradan Amerika) yeni kurulan cumhuriyetin asli unsurlarınndan biri olan Kürtleri bu birliğin dışına çıkarmak için "Kendi toprakları üzerinde ayrı bir devlet kurma"vaadini kullanmışlar ve kanlı iç çatışmaları organize etmişlerdir. 




Cumhuriyetin ilk dönemlerine denk düşen bu ayaklanmalar ve ayaklanmaların bastırılması ile ortaya çıkan "Kan Davası" Kürtler ve Türkler arasındaki ilk ayrılık çıbanını ortaya çıkarmıştır... Cumhuriyet hükümetlerinin Osmanlı dönemindeki yöntemleri izleyerek aşiret ağalarıyla işbirliği yapmaları ve Kürtlerin kültürel hakları üzerinde kurdukları baskı artık mevcut olan çıbandaki irini arttırmaya devam etmiştir. Bu gerçek bir yönetim zaafıdır...


Aslî unsurlardan biri diğeri üzerinde dil ve ırk baskısı oluşturmuştur ve olabilecek tüm kışkırtmalar için gerekli olan zemin neredeyse devlet eliyle var edilmiştir. Devlet memuriyetinde kişilik zaafları bulunanlar "sürgün" mekanizması ile Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu illerde devleti temsil etmişler ve özellikle insanlık dışı uygulamalar bu sürgün zevat tarafından yapılmıştır. 


Eğitim, güvenlik, sağlık ve yargı sürgün edilmiş insanlar tarafından yönetilir olmuştur. Şüphesiz sürgün edilenler tamamen ahlâkî nedenlerle sürgün edilmiş değillerdir; ancak çoğunluk sırf aykırı kişilik ve fikirleri olanlardan müteşekkildir. Bu durum Kürt nüfusun mevcut olan rahatsızlıklarını arttırmış kan davası ve yoksullaşmanın da etkisiyle batı illerine göç başlamıştır. Ve Kürtlerin batı illerinde karşılanmaları da pek olumlu değildir,yeni ictimai sorunlar doğmuştur.


Trajik öykü (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın  kurduğu ilk hükümete kadar) sürmüştür; ülkedeki diğer ırklarla kurulan akrabalık bağları ve ekonomik varsıllıklar Kürtlerin ayrılıkçı düşüncelerini geciktirmiştir. Daha detaylı analizlerin yapılacağı durumlar ortaya çıkmış ve Türkiye PKK ile ciddi bir ayrılıkçı hareketle karşı karşıya kalmıştır.


Buraya kadar merkezi hükümetlerin stratejik hataları ile ilgili sonuçların çok fazla olumsuz sonuç doğurmadığını gördük; ancak bu gerçek PKK için gerekli olan zemini de hazırlamıştı.


PKK'nın Kuzey Irak, İran ve Suriye'deki Kürtlerle kurduğu ittifakların temel hedefi Kürdistan Devleti olduğu içindir ki; Türkiye ile mücadelesi 20 yıl kadar sürebildi. 


Türkiye'nin gayr-i resmi hedefi, Irak, Suriye ve İran'daki Kürtleri de içerecek bir büyüklüğe ulaşmaktı. Ne fayda ki kendi Kürtlerinin ayrılıkçılığa liderlik etmeleri bu hedefi komik hale getirmişti. 


Bu hedef diğer ülkeler tarafından sıklıkla ve acımasızlıkla Türkiye'ye karşı kullanıldı. İran, Suriye ve Irak hükümetleri PKK'ya Türkiye içi çatışmalarla zaman kazanmak için destek verdiler...  Amerika ve İngiltere'nin Birleşik Kürdistan hedefini Kürtleri Türkiye ile çatıştırarak geciktirmeye çalıştılar. Ruslar da Suriye, İran ve Irak'a sırf batılı ülkelerin stratejilerine karşı oldukları için destek verdiler.


Kürtler bu süreçte herkesin oyunlarında birer piyondu ve bu yüzden sürekli öldüler. Türkiye bu gerçeğin farkında olduğu halde batılı ülkelerin daha rahat hareket etmesine izin verdi. Buna karşılık Türkiye'nin masum insanları da öldüler; büyük bir kaos vardı ve bu kaos sürüncemede kalmayacaktı.


Suriye'nin Türkiye tarafından tehdit edilmesi, Amerika desteğiyle oldu ve PKK lideri Amerikalılar tarafından Türkiye'ye teslim edildi; büyük oyun başladı. Irak işgal edildi, İran ve Suriye de tehdit ediliyor. 


Türkiye bu kısa dönemde idarî zaaflar yaşadı ve yeni siyasi aktörler işbaşına geldiler. Bu kez Türkiye Cunhuriyeti'ni yönetenler geçmiş yöneticilerin hatalarını yapmamaya çalıştılar. İç bütünlüğe yönelik mesajlar ve siyasi kararlar doğrultusunda Türkiye Kürtleri fark edilir oldu. Konu,herkesin kendi ülkesinde mutlu olabileceği gerçeğine kilitlendi. Artık Kürdistan hedefi Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bozmamalıydı. Ve her ülkenin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik çalışmalar ve politikalar üretilmeye başlandı. Korku,can havliyle bütün olarak kalmanın yeteceğini öğretmişti Türkiye'ye.


Türkiye ne düşünmelidir?


Türkiye'nin yeni konumu kendi sağlığını korumaya yönelik tedbirler içermelidir; geçmiş deneyimlerden ders almalı ve herkese eşit mesafede olabilecek dinî ve ırksal yaklaşımlar sergilemeye devam etmelidir. Zaten bunun farkında olan bir idari anlayış Türkiye'yi yönetmektedir. Bu noktada rasyonel ve pragmatik yaklaşımlar Türkiyeyi kaostan kurtarabilecektir...


Bu saatten sonra kuzey ırakta fiilen mevcut olan Kürt idaresini geriye döndüremeyecektir, daha da ilerlemesine izin vermemelidir. Ve doğrudan Kürt liderlerle muhatap olarak kişilik zaafı yaşamamalıdır (Barzani'nin ve Öclan'ın Erdoğan'la henüz işbirliği yapmamış olduğu 2005 gibi dönemden bahsediyorum. Seçkin Deniz )Irak bütünlüğü içerisinde çözüm arayışlarına devam etmelidir. Bu konuda gerekli olan desteği AB ve Rusya'dan alacaktır. Uluslararası çıkar mekanizmaları bunu gerektirmektedir.



Seçkin Deniz, 06.02.2005, Sistematik Analizler 13

Seçkin Deniz Yazıları




Güncel Not:

24.09.2017 IKBY Bağımsızlık referandumu öncesi Rudaw İngilizce Yayını

'İsrail'den Öğrenin': Kürtler, bağımsızlık ve devlet, Rudaw 27/8/2017

         'İsrail'den Öğrenin': Kürtler, bağımsızlık ve devlet Simon Ross 

Kürdistan bayramında bir İsrail bayrağı Cumartesi günü Almanya'nın Köln şehrinde yapılacak referandum yanlısı bir mitingde dalgalanıyor. 

'Ribwar', İsrail'in Tel Aviv şehrinde yaşayan Yahudi bir Kürt. Birkaç yıl önce bir arkadaşım, kısa bir süre önce Erbil'deki Grand İstanbul Otel'de tanıştık. Otel lobisinde otururken, sıcak şekerli chai'den sonra cam içerken, Kürdistan, önümüzdeki referandum ve bağımsızlık hakkında konuştuk. 

"Biz Kürtüz" dedi, acayip bir ifadeyle, "Özgürlük arayışımıza gelince, Yahudiler tarafından büyük ölçüde teşvik edilmelidir. Tarihçelerimiz ve mücadelelerimiz çok benzer. İsrail'den öğrenmeliyiz. " 

Yahudilerin, Kürtler gibi, uzun bir mücadele, acı ve zulüm öyküsü oldu. Ancak her iki halk da zulüm ve soykırım girişimleri sonucu zafer kazandı. 

Tarih boyunca Yahudiler, özellikle de Nazilerin yaklaşık 6 milyon Yahudi'yi öldürdükleri Holokost'da, sıkıntıya kapılmışlar. Benzer şekilde, Baasçıların Kürt halkına karşı acımasız bir soykırım kampanyası yürüten 1980'lerde Anfal sırasında Saddam Hüseyin tarafından 200.000'den fazla Kürdü öldürüldü. Özellikle Halepçe, 1988'de Irak ordusunun kimyasal silah kullanarak en az 5000 kişiyi öldürdüğünü, birçoğunun masum kadınlar ve çocuklar olduğunu düşünüyor. 

Kürtler ve Yahudiler, soykırımın kurbanları olarak kabul edilmek için ortak bir mücadele paylaştı. Benzer yaşamı sürdüren insanlar ve ölüm, etnik kimliklerini Arap olmayanlar olarak korumak için mücadele ederler 

Düşünülemez acılar yaşansa da, Yahudiler ezici çoğunluklara karşı bağımsızlıklarını ve bir ulus devlet olarak tanınmasını sağladılar. Başarısızlık dışında başarı geldi. Kürdistan ve Irak'taki son olaylar, bunun Kürtler için yakında geçerli olacağına işaret ediyor gibi görünüyor. 

Kürtlerle Yahudiler arasındaki paralellik çarpıcı. 1940'larda başta Palmah ve Haganah olmak üzere sayısız Yahudi gerilla grubu vardı, aynı zamanda Irgun ve Lehi'nin daha az bilinen birimleri vardı. Benzer şekilde, Peşmergeler gibi aşiret sadakatine dayanan bu farklı taraflı güçler bağımsızlık için savaşıyorlardı. İsrail Savunma Gücü (IDF) olmak için ustalıkla bir araya getirildi (esas olarak İsrail'in ilk Başbakanı David Ben Gurion'un gözetiminde) ve onlara karşı gönderilen iyi silahlanmış modern Arap ordularına karşı başarıyla kullandılar. 

14 Mayıs 1948'de Britanya İngiliz mandası olan (korunan bölge) çekildiğinde Ben Gurion İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti. Ertesi gün, yeni devlet Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak orduları tarafından istila edildi. 

Birçoğu temel olan küçük askeri teçhizata sahip olmakla birlikte, IDF, modern, iyi donatılmış Arap ordularına karşı vurma-çalıştırma taktikleri başarıyla kullandı ve askeri başarılar elde etti ve en önemlisi siyasi özgürlük kazandı. 

Her taraftaki düşman Arap komşuları ile İsrailliler, samimi oldukları için, oldukça samimi olarak sağ kurtardı. Sırtlarını duvara yasladılar. IDF en iyi olmak zorunda ve öyleydi. 

Daha sonra, kendi başta ABD tarafından finanse edilen ordu ve hava kuvvetlerine sahip olan İsrailliler, Ekim 1956'daki Sina kampanyasında Mısırlılar üzerinde aşağılayıcı yenilgiler, 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda Mısır, Ürdün ve Suriye'nin birleşik askeri gücü, ve Yom Kippur Savaşı 1973'te Mısır ve Suriye'de yaşanmıştır.  

Araplar için Yahudi askeri başarıları ve Yahudi Devleti kurulmuştur.Nakba [felaket], ancak Yahudiler için dua, milliyetçi umutlar ve rüyalar yerine getirildi. 

Benzer cesaret ve sadakati gösteren Peşmerge, Irak'ın Saddam Hüseyin ordusuna benzer gerilla stratejilerini benimsedi. Aynı şekilde, Da'esh'i yenmek ve Kürdistan'ı kendi başına özerk bir devlet olarak kurmak için en etkin güç olmuştur. Yakın tarihte ortaklaşa yürütülen KRG Koalisyonu 35 askeri reform önerilerini uygulayarak, Peşmergeler yakında Orta Doğu'daki en iyi konvansiyonel ordulardan biri haline gelebilir.

Bugün Yahudiler ve Kürtler arasındaki pek çok benzerlik, Kürtleri teşvik ediyor. Ribwar bana hatırlattı: "Bugünkü Kürtler gibi, Yahudiler de bölgesel olarak dışlanmıştı, tek başlarına durdular." Vatanlarına dönen Yahudiler birçok ulus tarafından göz ardı edildi. Düşman komşularla çevrili, uluslararası yardım için çaresizdiler. Yahudiler, siyasi ve dini hareketlerin egemen olduğu, onları ortadan kaldırmazsa bastırmaya çalışan, statüsüz bir azınlıktı. 

In hatikvoh (İsrail milli marşı), Yahudiler veya genellikle"İki bin yıllık umudumuz kaybolmadı, bizim ülkemizdeki özgür ulus, Zion ve Kudüs'tür." Kürtlerin binlerce yıllık benzeri bir özgür umutları var. Kendi topraklarında ulus, Kürdistan. 

"Yüzyıllar boyu Yahudiler" Gelecek yıl Kudüs'te "demişlerdi. Onların ümit mantrağı olan şıboletleri bu olmuştur. Aynı şekilde, Kürtler kendi bağımsız bir özgür ulusun umuduyla sürülmüş ve bu kararlılığın devam etmesi ve diplomatik zekanın yakında elde edileceği düşünülmektedir. 

Yalnızca Ben Gurion, Yahudileri özgürlük mücadelesinde yönlendiren güçlü bir siyasi lider olmakla kalmadı, aynı zamanda 1948'de bağımsızlıktan önceki yıllarda yorulmaksızın çalışan, hem askeri hem de politik olarak batı güçlerinin desteğini alan dokunaklı bir diplomattı. Esas olarak diplomasisi ile İsrail, güçlü bir Arap muhalefetiyle karşı karşıya olan yeni bir devlet olarak ihtiyaç duyduğu uluslararası alanda birikime imza attı. 

Ben Gurion ile Başkan Mesoud Barzani'nin ve Kürdistan Bölgesel Hükümetinin diğer üyelerinin (KDP ve PUK) dünyanın çeşitli ülkeleriyle bağlantı kurmalarının paha biçilmez diplomatik çalışması arasında bugün bir paralellik görüyoruz. Bugün Kürtlerin sadece dağlardan çok daha fazla arkadaşı var.

1948'de İsrail'de olduğu gibi, Kürdistan'ın diğer ülkelerle olan bu bağlantılarının sadece askeri bir destek almakla kalmıyor aynı zamanda bağımsızlık sağlandıktan sonra Kürdistan'ı kendi ayakları üzerinde tutmasını sağlayacak ekonomik ve mali kaynaklara sahip olması gerekiyor. Bu tür bir diplomasi ile Kürdistan şu anda uluslararası alanda Ortadoğu'da istikrar ve hoşgörü alanı olarak tanınmaktadır. 

Maalesef, geçmişte Kürtler arasında kavga vardı, Kürtler ulusdan ziyade kabile gruplarına sadakat gösteriyorlardı. 1947'de Mahabad Cumhuriyeti'nin sona ereceği ve idam edildiği sırada Molla Mustafa Barzani ile konuşan Qazi Muhammed, Kürtlerin en büyük zayıflıklarından birinin bölünmezliği olduğunu söyledi. Maalesef bu, Kürt tarihinde birçok kez doğruydu.

Kürtlerin bağımsızlığını kazanması ve birleştirilmiş bir siyasi güç olarak güçlü olması umularsa, KYB ve KDP, daha önceki Yahudi muadilleriyle aynı şekilde anlaşmazlıkları çözmeli ve ortak çıkarları kabul etmeli, tutarlı bir askeri ve politik birlik olarak birleşmelidir grubudur. Bağımsızlık, iç çatışmalara ve kan dökülmesine yol açmamalıdır. 

Ben Gurion rakip aşiret Yahudi militalarını başarıyla bir araya getirdi ve Yahudiler güçlüydü. Neyse ki, Barzaniler, Talabaniler ve KRG'yi oluşturan diğer grupların uzlaşı çabaları nedeniyle Kürdistan'da daha büyük bir birliktelikte ve Peşmergeler güçlü. 

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu geçtiğimiz günlerde Holokost ve Yahudilerin ve Kürtlerin paylaştığı acıların yanı sıra özgürlük ve demokrasi gibi ortak değerlerden bahsetti (Kudüs Postası , 16 Ağustos 2017). 

Zulüm gören insanlara ortak tecrübe edinen ve benzer bir vatan hayalleri yaşayan (Yahudilerin durumunda, 1948'de İsrail'in kurulmasıyla gerçekleşen bir rüya) Kürtler, Yahudilerden ve İsrail'in nasıl bir ulus haline geldiğinden çok şey öğrenebilirler . 

Yahudi yazar ve aktivist Rebbetzin Dena Weinberg, "Sorun yok, yalnızca büyüme fırsatları" dedi. Kürtlerin karşılaştığı sorunlar (ve kuşkusuz çok sayıda var) iyimser bir şekilde büyüme fırsatları olarak karşı karşıya kalmalıdır. 25 Eylül referandumu ve bağımsızlık olasılığı nedeniyle Ribwar'ın tavsiyesini dinleyerek "İsrail'den Öğrenelim" dinlememiz gerektiğine inanıyoruz.  

Dr. SR Valentine serbest çalışan bir yazar ve öğretim görevlisi Kürdistan'da çok vakit geçiriyor. http://www.rudaw.net/mobile/english/opinion/27082017



Seçkin Deniz Twitter Akışı