"Bir insanın en büyük aldatıcısı, kandırıcısı yine kendisidir.."
Belli bir yerden sonra sağırlar diyaloğuna dönüştü diyaloglarımız. Kimse bir cümle, bir kelime hatta bir harf bile geri adım atmıyor. Bu kesin inançlılıktır.. Bu bütün taraflar için geçerli. Kimse kimseden birşey öğrenmek, istifade etmek istemiyor. Halbuki sosyal, toplumsal ve siyasal olaylarda gerçek bir tane değildir..
Verili bir dünyada yaşıyoruz. Neyin info neyin dezinfo olduğunu anlayacak bir donanıma da sahip değiliz. Informatik Cehalet devrinde yaşıyoruz hepimiz. Kendi mutlak doğrularımızdan ördüğümüz Babil Kulelerimiz var, korunaklı..
İpek böceği gibi kendi ölümümüze koza örüyoruz durmadan. İçerideki bizimkiler, dışarıdaki ötekiler olmuş! Halbuki içeride kalan da ölüyor, dışarıda kalan da.. Dünya ötekisiz, beridekisiz ne kadar sıkıcı olurdu.
Şairin dediği gibi:
"Kendi pençesiyle kazar
Kurt kabrini azar azar.. "
***
"Acaba" en sevdiğim kelimedir lügatta..
Haklı olmak ve mantıklı düşünmek ve davranmak hep bizim inhisarımızdadır. Muhataplarımızın argümanlardaki mantık dışılık tesbiti(!) ince bir haz verir bize.. Gizli gizli zevk alırız muhatabımızın saçmalamasından(!)..
Geçenlerde insan beyninin ve düşünme fonksiyonlarımızın nasıl çalıştığı ile ilgili güzel bir çalışma izledim. Orada deneysel olarak gösteriliyor ön bellek ve ön çalışma alanının (Arbeitsspeicher) karar verdiğini çoğu zaman bizim adımıza..
Duyu organlarımız vasıtasıyla beyne aktarılan ham bilgiler; daha önce kullanılan kelimelerle eleştiriliyor ön bellekte. Ön bellek ve ön çalışma alanı en son kullanılan en yakın kelimeyi servis eder bize. Oysa biz kendimiz düşündük ve karar verdik sanırız.
O yüzden bir insanın en büyük aldatıcısı, kandırıcısı yine kendisidir.. Çoğu insan bunu bilmez bile.. O yüzdendir ki bilmediğini bilmeyen kişi dağdaki çobandan daha cahil ve daha tehlikelidir. Çünkü kafasında, beyninde yeni doğrulara hiç bir yer yoktur.
Dolu bir bardak gibi davranırlar yeni doğrulara karşı.. Nasıl dolu bardağa yeni bir şey ilave edilemezse; bu tür insanlara(!)da yeni bir doğru öğretilemez.. Çünkü öğrenmeyi istemez ve dolayısıyla düşünme ihtiyacı hissetmezler..
Bu türler doğuştan haklı ve çağdaş olduğuna inanırlar.. Haklılık, doğru üzere olmak ve aydın olmak hep onların inhisarındadır nasılsa..
Her nasılsa, her ne şekilde ise öğrenilmiş cehaletlerinin bir ömür boyu yeteceğine sanırlar onları aydın(!) kılmaya..
O yüzden düşünce ve davranış sistemlerimizi çok yönlü filtrelememiz gerekmektedir..
Tam da bu yüzdendir "Acaba"nın en çok sevdiğim kelime olması..
Not: Uzmanı olmadığım bir sahada bir şeyler karaladığım için her türlü katkıya muhtaç ve müteşekkir olduğumu belirtmek istiyorum..
Naim Okur, 03.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları