"Sayın Cumhurbaşkanının yapması gerekenlerden bir tanesi geçmişte sürdürülen müzakerelerden elde edilen deneyimlerin toplandığı bir ortak bilgi havuzu ve ekibi oluşturmasıdır."
BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin, “AB müktesebatına tam uyumlu bir çözüm” söylemi 11 Şubat 2014 ortak açıklamasının içeriğine aykırıdır ve müzakerelerin temelini bir başka zemine taşımaya yönelik bir anlam taşımaktadır.
Yıllardır konuşulan ve üzerinde defalarca mutabakata varılmış olan, her bir toplumun kendi kurucu devletinin kimliğini, karakterini ve çoğunluğunu koruyabilmesi, iki-kesimliliğin gereği olarak bir Birleşmiş Milletler ilkesine dönüşmüş iken bunu değiştirmek de nereden çıktı şimdi!
Müzakerelerde AB’nin temsilcisi olarak yer alacağı iddia edilen Peter Van Nuffel‘in geçmiş müzakere döneminde Kıbrıslı Türkleri büyük sıkıntılardan, göçlerden ve toplumsal felaketlerden koruyacak olan kalıcı derogasyonların AB’nin Birincil Hukuku olmasına karşı çıkmış bir kişi olduğunu da hiç unutmamak gerekir. Müzakere masasına oturduğu vakit Rumlardan yana tavır alacağını öngörebilmek için kâhin olmaya hiç gerek yok.
Kıbrıs sorununun ana unsurlarından bir tanesi olan mülkiyet sorununun Anastasiadis tarafından komiteye devredilmesi, taşınmazın eski sahibi ile 41 yıllık kullanıcının haklarının eşitlendiği anlamına gelmektedir ki; bu AİHM’nin Demopulos kararına aykırıdır.
Anastasiadis’in söz konusu açıklamasında, Kıbrıs Türk tarafının, global takası, yani toplu mal mübadelesi tezini değiştirip iki bölgelilik anlayışından vazgeçtiğini söylemesi, Rum göçmenlerin Kıbrıs Türk oluşturucu devletindeki malına geri dönme olasılığına yol açtığını ima etmektedir ki, bu da mülkiyetin konusunu ters yüz edecek yeni bir gelişmedir.
Bugüne kadar Rum liderlerin tüm itiraz ve karşı koymalarına rağmen “Tazminat ve Takas” olarak sürdürülmüş olan mülkiyet konusuna “İade” unsurunu da iliştirmek geri dönülemeyecek yaralar açacaktır Kıbrıslı Türklerin mülkiyet hakları konusunda.
Kıbrıs Türk halkının büyük bir kısmında, dikkate alınması gereken bir tedirginliğin olduğu gözlemlenmektedir. Şeffaflık ve karşı görüşü dinlemek zamanı gelmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanının yapması gerekenlerden bir tanesi geçmişte sürdürülen müzakerelerden elde edilen deneyimlerin toplandığı bir ortak bilgi havuzu ve ekibi oluşturmasıdır.
Şu bir gerçek ki, gerçekte Rum tarafı, Akıncı’yı bilinçli bir şekilde oyuna getirmeye çalışıyor.
Anastasiadis ve Rum basını Akıncı’nın çok uyumlu olduğundan, Rumların her teklifini kabul ettiğinden, Karpaz’a ve Güzelyurt taraflarına yerleşmek için daha şimdiden birçok gencin başvurduğundan bahsetmekte bol bol.
Bu oyunun sonunda Akıncı ve Nami, Rumların istekleri kırmızı çizgilerimizi geçince “mümkün değil, kabul edemeyiz” yanıtını verecekler ve anında da Rumların hışmına uğrayacaklar. Rumlar hep birlikte koro halinde BM’ye, AB’ye, ABD’ye ve İngiltere’ye “Akıncı ve Nami Türkleşti, oyun bozanlık yapıyorlar, çözüm istemiyorlar” diye şikayet etmeye başlayacaklar. Bunu görmek için de kahin olmaya gerek yok.
Rumların kesin olarak ne istediklerini ve stratejik hedeflerini bilmek, Kıbrıslı Türklerin kırmızı çizgilerini çok iyi tespit etmek, BM’nin 47 yılda oluşturduğu parametreleri en ince detayına kadar kelime manası detayında bilmek ve tavizlerin nereye kadar olabileceğini daha görüşmeler başlamadan tespit etmek gerekmektedir, 1878 yılından beri verilmiş olan mücadele sonunda canla, kanla, şehitlerle, toplumsal ve kişisel maddi manevi kayıplarla ve soykırım pahasına kurulmuş olan devletimizin onurlu koşullarda devamını ve halkımızın da özgür ve güvenlik içinde yaşaması isteniyorsa…
Bilgiler karartılmamalı, gizlilik politikası uygulanmamalıdır. Halkın tüm gelişmeleri ve masadaki mülkiyet, toprak, garantörlük, dönüşümlü başkanlık, meclisteki oy kabul koşulları, çapraz oy, iki kesimlilik, derogasyonlar ve güç paylaşımı ilkelerini açık ve net olarak bilmesi gerekmektedir.
Tam da “Çözüm” için taraflar büyük bir gayret içine girmişken ve de çözümün yaklaştığına dair bol bol propaganda yapılırken, Rumların, Yakın Doğu Üniversitesi Kadın basketbol takımının maçlarını KKTC’de oynamaması için FIBA’ya yaptığı başvurudan sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Rumlar tarafından yapılan bu çirkin davranışı protesto etmesi ve müzakerelerden de çekilmesi gerekmektedir.
Ben Kıbrıslı bir Türk olarak kendi ülkemin ve de özellikle kendi üniversitemin takımının maçlarını canlı olarak kendi ülkemde izlemek ve o gururu yaşamak istiyorum. Eğer çözüm böyle olacaksa eksik olsun…
Ata Atun, 07.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri