"Türkiye orta boy bir gemi ve bu gemiyi yüzdürmek, karaya oturtmamak, ortasında bulunduğu okyanusun zaman zaman patlayan fırtınalarından korumak sanıldığından zor."
Global Barış Endeksi 2015
Suruç'ta patlayan bombadan beri başka bir iklim içindeyiz. Bu ve benzerini kim bilir kaç kere daha yaşadı bu topraklar. Bırakın koca yaşlı tarihi bizler bile oncasını hatırlıyoruz hatta.
Olup bitenlere bu yüzden bütün karamsar tablolara rağmen farklı bir perspektiften bakmak da gerek. Yaşananların tümünün bizim kendi iç çelişkilerimiz ve sorunlarımız olmadığını bilmek gibi. Bu ülke tarihinde hiçbir kritik önemdeki gelişme dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmadı. Olamaz da. Sadece biz değil, hemen bütün ülkelerin kaderi çevresi, coğrafyasıyla sıkı sıkıya ilişkili.
İngilizlerin savaş tarihiyle ilgili kitaplarında 1910'larda Bab-ı Âli'nin, hareket ve düşüncelerini ağırlıklı olarak Rus istihbaratından aldıklarını görmek nasıl şaşırtıcı değilse, İspanya'nın Amerika kıtasını keşfiyle bu tarafa yığdığı altın ve gümüşün bizde de büyük enflasyona sebep olmasına şaşmamalı.
Tarihimizdeki en büyük ve uzun soluklu ayaklanma olan Celâlî İsyanları'yla bir kıtanın keşfi arasındaki bağı kabul edip böyle bir bağlantının beş asır sonraki gelişmelerde olamayacağını savunmak mümkün değil.
12 Eylül için bin tane iç sebep saysanız da İran Devrimi'ni, Afganistan işgalini görmezden gelemezsiniz. Tıpkı şimdi hem Irak hem Suriye tablosunun değiştiği; ABD-İran yaklaşımının kesinleştiği; Rusya'nın Batı ile ilişkilerindeki pozisyonunun farklılaştığı verilerinin yaşadıklarımızla yakın ilgisi gibi.
Türkiye orta boy bir gemi ve bu gemiyi yüzdürmek, karaya oturtmamak, ortasında bulunduğu okyanusun zaman zaman patlayan fırtınalarından korumak sanıldığından zor.
O yüzden partisine ve kendisine önce Işid partneri muamelesi yapılıp bu algıya çalışan çevrelerin şimdi de “Erdoğan Özel Örgütü” üzerinden açıklama çabalarının anlamı da geçerliliği de yok.
Ya da eğer dedikleri doğruysa bu özel örgüt o kadar güçlü ki; 6 Ekim 2014 akşamı Demirtaş'a o açıklamayı yaptırabiliyor ve peşinden Güneydoğu'da 50'den fazla insanın öldürülmesini sağlayabiliyor; Işid'e Suruç'ta bomba attırıyor, aynı gün ve sonrasında cinayetler işleyip üstelik PKK'nın bunları üstlenmesini sağlayabiliyor!
PKK, Işid ve hatta Demirtaş'ı yönetebilen bir güç özetle…
Kurduğunuz mantığın, cümlenin tutarlı olmasını istiyorsanız yukarıdaki akıl yürütmeleri de kabul etmek zorundasınız.
Öyle 90'ların 'iç darbe' döneminde Tansu Çiller üzerinden geliştirilmiş argümanı bugüne uyarlamakla olup bitenlerdeki sorumluluktan kurtulmak veya en azından pozisyonunu aklamak sanıldığı kadar kolay değil artık.
Yaşadıklarımız uzun tarih içinde ne kadar birbirine benziyorsa algı, imaj, savunma çalışmaları da birbirine o kadar benziyor. Yenilerini üretmek yerine kes-yapıştır kullanılıyor.
Böyle olacak. Bundan kurtulamayacağız, kaçamayacağız… Okyanusta dalgalar yükselecek ve geminin içinde de hareketliliğe sebep olacak. Geminin hızı yavaşlayacak. Rota'da hedeften geçici sapmalar olacak. İster istemez gerilim de korkular da endişe de tartışmalar da yaşanacak. Bundan kaçamıyoruz maalesef.
Sonra bu da geçecek.
Türkiye, kendi ayarındaki veya Batı'daki hiçbir ülkede yaşanmayan, görülmeyen bir iç tartışmalar fırtınasına sahip fazladan.
Gemi tekrar sakin sulara gelene, hedefine doğru tam gaz ilerlemeye başlayana kadar da bunların dineceği yok.
Yaşadıklarımızın aynı zamanda bölgesel ve küresel gelişmelere karşı rotayı kaybetmemeye ve hızı düşürmemeye çalışma çabalarının bir parçası olduğunu bugün değil ancak belki yirmi yıl sonra daha net göreceğiz.
Bazen dayatmalara kısmen uyum sağlayarak bazen sorunlarımıza kendi milli projelerimizle bazen fırtına dinsin diye vakit kazanmaya çalışarak cevap veriyoruz.
Çözüm Süreci'nde PKK'nın neden 2 yıl gibi çok değerli bir zamanı harcadığının cevabını muhataplarınıza sorun, inandırıcı tek bir yanıt alabiliyor musunuz bakın…
“Öcalan'ın durumu ve anadilde eğitim” gibi iki başlıktan başka bir şey yok.
Ardından, “Bu ikisi için silahlı mücadeleye devam etmek gerekli miydi?” ve “Silah bıraksanız bunlar çok kolay halledilebilecek, toplumsal destekle yapılabilecek şeyler değil miydi?” sorularını da sorun.
Bir sürü net olmayan, ilgisiz, kaçamak cevap alacağınıza bahse girerim.
Ta en başta söyledim; yaşadıklarımız bizim dışımızdaki gelişmelerle çok ilgili diye.
Çözüm Süreci, üçüncü tarafların içine sokulmadığı, milli bir projeydi ve üçüncü tarafların ve bölgesel gelişmelerin etkisiyle PKK ve bileşenleri bu işin sonuçlanmasına şu ana kadar razı olmadı.
Milli yani hepimizin hayrına bir çözüme razı olacakları güne kadar bu gemi biraz sallanacak.
Keşke olmasaydı ama böyle.
Sonra yine geçecek, bunu da atlatacağız…
Yaşar Taşkın Koç, 09.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/bu-gemi-yolunda-devam-eder-2018412