"Aslında bu başarı hikâyesinin başlangıcı 1964 yılına kadar geri gidiyor."
ABD Basınında çıkan haberlere göre ABD askeri yetkilileri, Türkiye’nin Temmuz ayında Kandil’e yönelik hava operasyonlarından hiç hoşlanmamışlar… Açıkçası hem gelişmelerden endişe duymuşlar, hem de kendilerine yeteri kadar önem verilmediği için bayağı öfkelenmişler.
TSK’ya ait F-16’ların Kandil’e ellerini kollarını sallayarak “Hava Harekatı” yapmalarını ABD’li yetkililer “Türk uçakları” bölgeye bir hayalet gibi girdiler” şeklinde rapor etmişler Pentagon’a. Geçmiş yıllarda yapılacak hava harekatını, bölgede bulunabilecek ABD’li askeri personelin ve sivil yetkililerin zarar görmemesi için saatler evvel ABD’nin yetkili askeri birimlerine bildiren TSK, bölgeyi bombaladığı vakit, daha evvel ABD’nin bölgedeki terör örgütüne bilgi veriyor olması nedeni ile beklediği başarıyı elde edemiyordu.
Bu sıkıntıyı kendi içinde dahiyane bir şekilde çözmeyi başaran TSK, bu sefer bölgede konuşlanmış terör örgütüne yönelik operasyonu ABD’ye 10 dakika önce haber vererek, ABD’li yetkililerin bulunduğu yerlerin koordinatlarını istemiş sadece, dikkatli olup ABD’li personeli bombalamamak için.
Hava harekâtını belirttiği saatte başlatan TSK, bu sefer geçmişte yaşananların aksine ABD ve müttefiklerine uçuş rotasını, uçuş yüksekliğini, arama işaretlerini, hedeflerinin konumlarını, kendi uçakları ve merkez arasındaki haberleşme frekanslarını, uçakların radarda görünmelerini sağlayan kimlik bilgilerini ve savaş kodlarını vermeden Aselsan ve Havelsan tarafından üretilen yerli yazılımları kullanarak adeta bir hayalet olarak bölgeye girmiş, radarlarda görülemeden ve tespit edilemeden son yılların en başarılı imha operasyonuna imzasını atmış.
Harekatta kullanılan F-16 savaş uçaklarının montajı, uzun zamandır Türkiye’de faaliyet gösteren, (yüzde 100 Türk kuruluşu) TAI şirketi (Turkish Aerospace Industries, Türk Havacılık Endüstrisi) tarafından yapılmakta. TAI’nin ne iş yaptığını, kime ait olduğunu anlamak için biraz gerilere gitmek lazım.
Aslında bu başarı hikâyesinin başlangıcı 1964 yılına kadar geri gidiyor.
Rumların 21 Aralık 1963 gecesinde adayı Yunanistan’a bağlamak amacı ile Kıbrıslı Türklere saldırması, Türkiye’nin askeri yönden yapılanmasında ve ileriye dönük stratejisinde yepyeni bir kapı açılmasını sağlar.
Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında 21 Aralık 1963 gecesi başlayan çatışmaların artması ve yüzden fazla Kıbrıslı Türk yerleşim yerinin Rumlar tarafından yakılıp yıkılarak yüzlerce Kıbrıslı Türk’ün şehit edilmesi, Türkiye’yi çok tedirgin eder. Tüm bu gelişmelere ilaveten bir de Rum tarafının silahlanma kararı alması üzerine 2 Haziran 1964 tarihinde İsmet İnönü Başbakanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olağanüstü bir toplantı yapar ve Kıbrıs’a çıkarma yapma kararını alarak resmi yoldan açıklar, gerekli hazırlıklarını da başlatır.
Doğu Akdeniz bölgesinde, NATO’nun güney kanadını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş çıkması olasılığından büyük endişe duyan ABD, bölgede çıkacak bir savaşı kendi stratejik çıkarlarına zarar vereceğini düşünerek devreye girer ve dönemin ABD başkanı Lyndon B. Johnson, Türkiye başbakanı İsmet İnönü’ye, 5 Haziran 1964 tarihinde kaba bir üslupla yazılmış, Türkiye'nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacını içeren bir mektup, daha doğrusu bir ültimatom gönderir…. (devam edecek)
Ata Atun, 21.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri