"Şimdi 'Bir başörtülü siyasetçi bakan oldu' diye yırtınanlar, ne kadar saçma bir işle uğraştıklarının farkında olamayacaklar mı? Bıkmadılar mı bu konulardan?"
Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2012
İslamda kadınların nerelerini örtmeleri gerektiği konusu bildim bileli tartışılıyor. Kadının İslam'a göre tam örtülü kabul edilmesi için kimisi çarşafı zorunlu görürken, kimisi de cinsellik çağrıştırmayan şekildeki giysilerle örtünme hükmünün yerine getirilebileceğine inanıyor.
Bu düşüncede olanlara göre de, saçın örtünmesinin dinen zorunlu görülemeyeceği, buradaki (ayetteki) kastın baştan uzanan örtüyle ziynetlerin, göğüslerin örtülmesi olduğu iddia ediliyor. Bu tezi savunanlar, Araplarda kadın/erkek başa örtü almanın (iklim şartlarından kaynaklı) gelenek olduğunu, o günkü bazı Arap kadınlarının başlarındaki bu örtüleri arkaya atarak göğüs bölümlerini açık tutup, vücutlarını bir cinsel obje olarak kullandıklarını, ayetin, müslüman kadınların bu şekilde olanlara uymaması gerektiğini, mü'min kadınların başörtüleriyle ziynetlerini/göğüslerini kapatmalarını belirttiğini iddia etmekteler.
Bu görüşte olanlara göre; (Araplarda gelenek olduğu üzere) başa örtü alınırsa, bu örtüyle ayetin belirttiği yerler örtülmeli. Başa örtü alınmadığında da bu bölümler örtünmelidir. Yani; bu görüşte olanlar asıl örtülmesi gereken yerin saç olmadığını, ziynet ve göğüs olduğunu iddia etmekteler.
Şimdi; bu konu Kur'ana uymayı esas edinenlerin kendi içlerindeki bir dini yorum tartışması ve toplumun genelini ilgilendiren bir konu olmaktan uzak. Zira toplum sadece bu tür düşünceye sahip olanlardan müteşekkil değil. Örtünme konusunda çok daha farklı görüşleri olan dindarlar olduğu gibi, toplum içerisinde dinsiz, başka dinlerden, dine ilgisiz vb. insanlar da yer almakta. O halde kadınlarda örtü konusu toplumsal bir sorun,bir tartışma konusu olamaz.
Demokrasi, bizlerin birbirine tahammül eden, birlikte yaşama kültürüne uygunluk içinde davranan ve bunu geliştiren bireyler olmamızı öngörür. En azından öyle olmayı hedefler.
Eğer demokrasiyi hepimizin asgari müştereği kabul ediyorsak; hepimiz, bizleri eşit kılacak bir sistem içinde eşit hak ve özgürlüklere sahip olarak yaşamayı benimsemişiz, demektir...
O halde kimin ne giyeceğinin tartışıldığı dinsel konular toplumsal sorun olamaz. Toplum kimin ne giyeceğine karar vermez, bu konuda dayatmacı olunamaz. Kimin ne giyeceğine kişinin kendisi karar verir.
Sistem isei kişilerin bu yöndeki tercihini güvenceye almak zorundadır. Zira bu bireyin inancına/inançsızlığına sahip çıkmak değil, kişisel tercih hakkına sahip çıkmaktır.
Devletin giysiler ve onu giyenler arasında bir tercihi olamaz. Bu konuda erkek,kadın ayrımı da yapılamaz.
Eğer kılık kıyafetle bir başkasının özgürlüğü engellenmiyorsa (ki bu imkansız bir şey) kimin ne giydiği kimseyi enterese etmez.
Şimdi başörtülü bir siyasetçi bakan oldu diye yırtınanlar ne kadar saçma bir işle uğraştıklarının farkında olamayacaklar mı? Bıkmadılar mı bu konulardan?
Bana, sana ne kimin ne giydiğinden?
Biraz da şu kılık, kıyafet hastalığından vazgeçip, görevlere getirilen kişilerin o görevler için ehil olup olmadıklarıyla ilgilenseniz?!
Böyle yapıldıkça hiçbir zaman ehliyet konusu gündeme gelmiyor.
Bu kezde devreye (haklı olarak)başörtüsü savunması giriyor ve iş çığırından çıkıyor.
Kuşkusuz bu günahın vebali kılık kıyafet üzerinden toplumu dizayn etmek isteyenlere ait... Başka suçlu aramasınlar, din istismarı yapıldığından şikayet etmesinler!..
Adnan ONAY, 30.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar