"Siyasetin kendi önceliğinin ülke çıkarlarının önüne geçmesinin neye mal olduğunu, önümüzdeki 3 ay içinde hep beraber göreceğiz."
Türkiye'de bir ilk olacak. Tam bu sırada zaten hiçbir seçim hükümetine girmeyeceğini ta baştan açıklamış olan MHP'ye CHP de katıldı. Beklenenin aksine HDP, “Hükümette yer alacağım, dahası kimleri bakan görmek istiyorsak buna da biz karar veririz” dedi.
Anayasa'ya göre Başbakan'ın seçme ve Cumhurbaşkanı'nın onama yetkisi olduğu sürece HDP'nin bu açıklaması gerilim üretmekten başka bir şeye yaramayacak.
Bunu da aşar siyaset ama şimdi geldiğimiz noktaya bakınca “Ne gerek vardı?” demekten kendimizi alamıyoruz. Madem seçim hükümetinde yer alınmayacaktı, en azından mevcut hükümetin altmış gün daha işbaşında olarak ülkeyi sandığa götürmesi çok daha az riskli olmayacak mıydı?
PKK terörüyle mücadele derinleşerek keskinleşiyor ve yayılıyor. İstanbul'daki son eylemleri nedeniyle DHKP-C harekete geçti, devamı da gelebilir.
Küresel krizin ağırlaşmasının beklendiği bir sonbahara girilirken, ülkenin yarı teknokrat bir hükümetle seçim öncesi belirsizliği artırarak yoluna devam etmesinin kime yararı var?
Madem seçim hükümetinin zorunlu hale gelmesine ısrarla sebep olundu, o zaman kurulacak hükümette neden CHP ve MHP yok?
Siyasetin kendi önceliğinin ülke çıkarlarının önüne geçmesinin neye mal olduğunu önümüzdeki 3 ay içinde hep beraber göreceğiz.
Bir ihtimal CHP'ye görev verilemez miydi? Kalan süre açısından verilemeyeceği açıktı. Çünkü HDP'yle AK Parti arasında bir koalisyon kurulamayacağı belli oldu önce; siyaset 0-1 yenik başladı.
Ardından MHP kapıyı herkese kapattı, oldu 0-2.
CHP ile koalisyon denemesi bütün çaba ve iyiniyete rağmen olmadı, sonuç 0-3.
Skorun 0-3 olduğunda sadece uzatmanın son üç dakikasına girmiştik. CHP, bu son üç dakikalık uzatmanın neden oynatılmadığına dair hakeme şiddetle itiraz eden futbolcu durumunda “Görev bize iade edilmeli” itirazında bulunuyor.
Oysa kalan günler bir koalisyon kurmasına imkân vermiyor. CHP sadece azınlık hükümeti kurup Meclis'e getirip güven oylaması talep edebilir. Açık ki bu güven oylamasını kaybedecek. Ama tam burada büyük bir sorun var; dolmakta olan kırk beş günlük Anayasal süre yeniden başlıyor oylama günü. Böylece sonra tekrar görevi iade etmesi gerekiyor. Ama artık 45 gün otomatik olarak başladığı için belirsizliğin iyice arttığı bir ortam oluşacak.
Yeni bir hükümet kurulana kadar CHP'nin azınlık hükümeti görevde kalacak. Birkaç hafta sürecek bu iktidarın ardından hükümet kurma görevi kendisine verilen parti aynı yöntemi denemek zorunda kalacak.
Bu, Türkiye'yi kısır döngüye sokmaktan başka anlamı olmayacak bir hamle olacağı için CHP siyaseten itiraz etme hakkına sahip olsa da, onlar da biliyor ki bu talepleri hayata geçse ancak kaos artacak.
Madem koalisyon kurulamadı, kurulamıyor, boşluklardan yararlanarak geçici, anlamı olmayan, peş peşe çok kısa süreli iktidarlar zincirine yol açmanın kimseye bir faydası olmayacaktı.
Yüksek Seçim Kurulu 1 Kasım tarihine işaret ettiğine göre yetmiş iki gün sonra sandık başında "Milletin bu kördüğüme çözüm önerisi ne?", hep birlikte göreceğiz.
***
Bu ülkenin tarihi puslu havalar arttıkça, belirsizlik büyüdükçe, krizler yaklaştıkça bunu artıracak operasyonlar tarihidir bir yanıyla da. Ve o tarih içinde gazeteci cinayetleri önemli bir yer tutar.
Star Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak'a dün sabah yapılan suikast girişimi bu tarihin bir parçası aynı zamanda.
Gazeteciler kriz dönemlerinde saldırıya daha fazla uğruyor. Özellikle 90'lar bu açıdan çok çarpıcı bir yoğunluğa ulaşıyor. O yıllar Güneydoğu'da üstü örtülü darbe yapılan ardından 28 Şubat'ın geldiği ve geçtiği berbat bir dönemdi.
Sancak'a, çalıştığım grubun bütün çalışanlarına ve tüm basın camiasına büyük geçmiş olsun.
Zanlılar yakalandığında savunma sanayinden grubun yayın politikasına; ülkede kargaşayı artırmaktan benzer saldırılara kapı açmaya, seçim yoluna döşenen yeni bir tuzak olmaya kadar ne çok işlevli, kiralık bir saldırı olduğu ortaya çıkacaktır.
Bu saldırıyı içtenlikle ve samimiyetle lanetleyemeyenlerle haberi sunuş biçimleri, verdikleri başlıklarla basın tarihindeki alçak yerlerine isimlerini yeniden daha derin kazanlara ise diyecek bir şeyim yok…
Hak ettikleri gibi hatırlanacaklar.
Yaşar Taşkın Koç, 31.08.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları
Takip et: @yasartaskinkoc
Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015
İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/secim-yoluna-dosenen-tuzaklar-2018802