10 Eylül 2015 Perşembe

SA1741/ ÇY4-DB50: Avrupa Schengen Anlaşması'nı Yeniden Düşünüyor

"Avrupa Birliği'ne temel tehdit, kişilerin ve eşyaların serbest dolaşımının zayıflaması, Avrupa Birliği'nin mevcut haliyle sona ermesiyle sonuçlanacak."


Europe Rethinks the Schengen Agreement

Tahminler:

- Artan göç ve Avrupa’daki kırılgan ekonomik toparlanma, üye ülkeler arasında sınır kontrollerini ortadan kaldıran Schengen Anlaşması’na olan politik desteği azaltıyor.

- Schengen Anlaşması muhtemelen sınırlarını daha sık kontrol etmek için gerilen ülkeleri rahatlatmak için reforme edilecek.

- Blokun kendi içinde gerginlik artacağı gibi, Schengen üyeleri ve diğer ülkeler arasındaki sürtüşme de devam edecek.
Analiz

Fransa, Batı Almanya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg, 1985 yılında Schengen Anlaşması'nı imzaladı, insanların ve eşyaların bir ülkeden diğerine engelsiz geçeceği bir sistem tasarladılar. Bu vizyon, büyük ölçüde gerçekleşti: 1995 yılında uygulanmasından beri, Schengen Anlaşması imzalayanlar arasında sınır kontrollerini ortadan kaldırdı ve 26 ülke için ortak bir vize politikası oluşturdu.

Antlaşma federal Avrupa'nın oluşturulmasında önemli bir adım oldu. Sınır kontrollerinin ortadan kaldırılmasıyla, üye devletler ulusal egemenliğin temel unsurundan vazgeçti. Anlaşma aynı zamanda, imzalayan ülkeler arasında önemli derecede bir güven gerektiriyordu çünkü Schengen bölgesindeki bir ülkeye ilk kez giriş yapan yabancıların kimlik ve bagaj kontrol sorumluluğunu ortaya çıkarmıştı. 

İnsanlar bir Schengen ülkesine girdikten sonra, herhangi bir ek denetimle karşılaşmadan neredeyse bütün Avrupa boyunca serbestçe hareket edebiliyor.

Schengen Anlaşması 1990'larda hayata geçirildi, Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve kalıcı bir ekonomik refah umudu AB üyelerini birçok hassas bölgede ulusal egemenlikten vazgeçmeye yönlendirdi. Euro bölgesi oluşturulması muhtemelen dönemin en önemli anlaşmasıdır. Ama o zamandan beri Avrupa'da bazı şeyler değişti ve üye devletler iyimserlik yıllarında verilen birçok kararı sorgulamaya başlıyor.

Son altı yıldır en önemli değişiklik, muhtemelen Avrupa'nın ekonomik krizi ve onun yanı sıra, milliyetçi siyasi partilerin yükselişi. Çok geride olmasa da, Avrupa'daki sığınmacıların sayısında önemli bir artış Avrupa Birliği'nin dış sınırlarının üzerinde ülkeler (Yunanistan ve İtalya gibi)ve Kıta'nın ekonomik çekirdeğini oluşturan (Fransa ve Almanya gibi) ülkelerin önemli bir yük altında olması.

Schengen Anlaşması ilk kez  sorgulanmıyor, sığınmacıların artan sayısı, daha güçlü milliyetçi partiler ve kırılgan bir ekonomik toparlanma kombinasyonu, hükümetleri ve Avrupa’daki siyasi grupları tekrar dizayn olma ve Schengen Anlaşması'nın bazı durumlarda kaldırılması talebine yönlendiriyor.

Bir yandan da, Kuzey Avrupa ülkeleri Akdeniz  ülkelerini etkin sınır kontrollerinin eksikliği ve AB kıyılarına ulaşan pek çok sığınmacının kayıt altına alınmasındaki başarısızlıkla suçluyorlar. Bu, göçmenlerin iltica başvurusu için kıtada herhangi bir yere gidebilecekleri anlamına geliyor. Son aylarda, Fransız ve Avusturyalı yetkililer sığınmacıların İtalya’yı terk etmesine izin veren (hatta destekleyen) Roma'yı suçladı ve İtalya ile sınırlarını kapatmakla tehdit etti. 



Gerçekten de, Fransa kendi tehdidini sürdürdü ve kısa sürede Haziran ayının sonlarında sınırını kapattı. 

Öte yandan, güney Avrupa ülkeleri kuzeydeki emsallerini dayanışma konusunda yetersiz olmakla eleştirdi. İtalya ve Yunanistan defalarca Akdeniz güvenliği ve göçmenleri kurtarma, konusunda daha çok kaynak ve sığınmacılara barınak ve Avrupa Birliği'nde göç kotaları için daha fazla ödenek talep etti. Sığınmacıların gönüllülük temelinde dağıtılması gerektiğini düşünen Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, kota fikrini reddetti. 

Göç krizi, Schengen üyeleri ve Schengen olmayan komşuları arasında daha büyük sürtüşmelere sebep oldu. Fransız Calais Limanı’ndan İngiliz Kanalı’na geçmeye çalışan göçmenler konusunda Fransa ve (Schengen bölgesi üyesi olmayan) İngiltere arasındaki son anlaşmazlık belki büyüyen gerginliğin en görünür örneği oldu, ama bu durum ayrıca Macaristan’ın Sırbistan ile olan sınırında bir duvar inşası ve sınırı askerle konuşlandırma tehdidine kadar vardı.



Artan göç ve Schengen’in eksiklikleri:

Avrupa Birliği çakışan iki problemle yüzleşiyor. Birincisi, yeni bir göç politikası oluşturmakla uğraşmak. Eylül ve Aralık ayları arasında, AB üyeleri bloğun göçmenlik kurallarını reforme etmek için bir dizi toplantı ve zirve gerçekleştirecek. 

Daha bir kaç ay önce (ülkeye giriş yapan bir göçmenin iltica talebinin neye göre değerlendirileceği konusundaki) Dublin düzenlemelerini değiştirme konusunda isteksiz bir ülke olan Almanya, şimdi bir değişiklik hamlesi için başı çekiyor. Almanya bu yıl yaklaşık 800.000 sığınmacı almayı planlıyor, bu arada Almanya’daki göçmen barınaklarına saldırılarda da artış var.

Berlin'in önerileri güvenli kabul ülkelerin ortak listesinin oluşturulmasını içeriyor, prensip olarak Avrupa Birliği'nde sığınma talebinde izin verilmemesi gerektiği anlamına geliyor. 

Bu liste büyük ölçüde Arnavutluk ve Makedonya gibi bir iç savaş ya da herhangi bir ciddi insani kriz yaşanmayan Batı Balkan ülkelerini içerecek. 

Almanya'nın ikinci teklifi Yunanistan ve İtalya'daki merkezlere, göçmenleri belirlemek ve başvurularını işleme koymak için daha fazla fon tahsisini bölüştürmek. Son olarak, Berlin aynı zamanda Avrupa Birliği genelinde bir göçmen oransal dağılımı hamlesi yapacak.

Bu hususların her biri son derece tartışmalı. İltica talepleri duruma göre değişen bir konu ve genellikle kimin gerçekten sığınma istediğini ve ekonomik göçmen olduğunu belirlemek  yetkililerin uzun zamanını alıyor. 

Akdeniz Avrupa'sındaki çoğu ülkenin yasa dışı göçmenleri sınırdışı etmedeki mali ve insan kaynakları eksikliği ayrıca bir problem olarak duruyor. Buna ek olarak, Akdeniz ülkelerinin sadece Kıta genelinde göçmen dağıtmak için net bir sistem olmadan kendi toprakları içinde büyük göç merkezlerinin inşasını kabul etmesi olası görünmüyor. Birçok Orta ve Doğu Avrupa ülkesi Avrupa Komisyonu tarafından son zorunlu göçmen kotası getirilmesi planına karşı çıktı ve bu muhalefet sonlanmayacak gibi görünüyor.

Avrupa Birliği'nin ikinci sorunu Schengen Anlaşması ile tam olarak ne yapacağı. Antlaşma yasa dışı göçmenlerin üye ülkeler arasında serbestçe hareket etmesini mümkün kılıyor ve bazı güvenlik problemlerini artırıyor.

Birçok üye devlet, Avrupa'da gelen binlerce göçmenin arasında teröristler olabileceğini dile getiriyor. Hollanda’dan Fransa’ya giden bir Fransız trenindeki Belçika’da silah edinen bir saldırganın trendeki insanları öldürmeye teşebbüs etmesi gibi son olaylar, sınır kontrollerinin yetersizliği sorununu bu problemlerle ilişkilendiriyor. 

Yetkililerin her potansiyel teröristi gözetim altında tutmak için kaynaklara sahip olmamasına rağmen sınır kontrollerinin olmaması, potansiyel bir tehdidi ortaya çıkarma durumunu ortadan kaldırıyor.

Milliyetçi partilerin yükselişi de Schengen Anlaşması için bir tehdit. Finlandiya'da, bir milliyetçi parti zaten hükümet koalisyonu üyesi ve Euroskeptic ve göçmen karşıtı partiler Danimarka, İsveç ve Macaristan gibi ülkelerde etkili olmakta. 

Fransa'da, çoğu kamuoyu yoklamaları Euroskeptic Ulusal Cephesi’nin 2017 yılında cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda bunu başaracağını göstermekte. Bu partilerin tümü ulusal göçmenlik yasalarının sertleştirilmesi ve Schengen Anlaşması’nın iptal edilmezse revize edilmesi gerektiğini inanıyor. 

Schengen’in Geleceği

Avrupa Birliği, muhtemelen yakın zamanda Schengen Anlaşması'nı terk etmeyecek. Eleştirilere rağmen, Avrupa'da malların taşınma maliyetini azalttı çünkü kamyonlar artık uluslararası sınırı geçmek için beklemek zorunda değil. Bu, turistlerin ve sınır kasabalarında yaşayan insanların yararına çünkü pasaportlar ve vizeler artık gerekli değil. Son olarak, anlaşma hükümetlere tasarruf da sağlıyor, çünkü artık sınır devriyesi gerekmiyor.

Schengen Antlaşması büyük olasılıkla on yıl içinde sınır denetimlerini tekrar tanımlamak için reforme edilecek. Bu yönde ilk adım, 2013 yılında, imzalayan üyeler sınır kontrollerinin geçici olarak (örneğin ulusal güvenlik için ciddi bir tehdit olarak) olağanüstü koşullarda yeniden dahil edilebileceğini kabul ettiğinde gerçekleşmişti. Ama reform kendi kapsamında (sınır kontrolleri sadece Avrupa Komisyonu ile görüştükten sonra ve azami 10 günlüğüne yapılabilir) sınırlı ve açıkça göçün kendi içinde, bir tehdit olarak kabul edilmesi gerektiğini söylüyor.

Önümüzdeki yıllarda, üye devletler sınır kontrolleri tekrar gündeme geldiğinde daha fazla güç ve tedbir hamleleri yapacak.

Kuzey Avrupa'daki AB ülkeleri de Avrupa Birliği'nin dış sınırları boyunca etkin bir şekilde sınırlarını kontrol etmede başarısız olarak görülen ülkelerin askıya alınması veya çıkarılması girişiminde bulunacak.

Yeni AB üyesi olacak ülkelerin Schengen bölgesine girmesi de zorlaşacak ve (neredeyse on yıldır Avrupa Birliği üyesi olan ama yine de Schengen bölgesine katılmak için bekleyen) Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler dirençle karşılanacak olması da normal.

Hatta Schengen Anlaşmasının uygun reformu olmadan, üye devletler, tren ve otobüs istasyonlarında ve havaalanlarında polis kontrollerini artırmaya devam edecek. Bazı ülkeler şimdiden, trenler ve otobüslerde aralıklı polis kontrolleri yapmak amacıyla ve artacağı düşünülen istihdam yapıyor.

Muhafazakâr güçlerin baskısı altında, birçok AB ülkesi (çoğunlukla kuzey Avrupa'da) göçmenlerin sosyal yardımlara erişmesini sağlayan göçmen yasalarını sertleştirecek.

Belli bir dereceye kadar, Schengen Anlaşması'nın zayıflaması Avrupa Birliği'nin kilit özgürlüklerinden biri olan kişilerin serbest dolaşımının zayıflaması ile bağlantılı. Anlaşma ve serbest dolaşım ilkesi aynı şey değil; herhangi bir AB vatandaşı transit geçiş ve sınır kontrollerinin durumu ne olursa olsun herhangi bir üye devlette kalma hakkına sahip. Ama Schengen Anlaşması insanların serbest dolaşımını güçlendirmek ve sınırları olmayan bir Kıta yaratmak için tasarlanmıştı. 

Schengen Anlaşmasına yapılacak muhtemel reformlar, bu temel ilkeye zarar verecek. Temel prensip zayıfladığında benzer etkiye sahip diğer özgürlükler için de tehlike kapısı açılmış olacak. Avrupa Birliği'ne temel tehdit, kişilerin ve eşyaların serbest dolaşımının zayıflaması, Avrupa Birliği'nin mevcut haliyle sona ermesiyle sonuçlanacak.


Derya Beyaz, 10.09.2015, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Çeviri



Orijinal Metin:
https://www.stratfor.com/analysis/europe-rethinks-schengen-agreement?

Seçkin Deniz Twitter Akışı