...düşünen insanların ciddi ve tutarlı çıkarımlara ulaşmak için izlediği iki temel yol vardır...
...bu, ne hikmetse insanlığın var olduğu günden bu yana var olan bir olgu...
...ya her şeyin yaratıldığı düşüncesini baz alırlar insanlar ya da rastlantılar sonucunda kendiliğinden oluştuğunu...
...bilimsel bilginin son yüzyılda artan ivmesi ve birikmiş içeriği bile, insanın binlerce yıl önce evrene dair bilgi yetersizliğine rağmen, oluşturulmuş 'kendiliğinden oluşum bazı'nı temel almalarına engel olamıyor...
...güneş sisteminin merkezini dünya kabul edenlerin yaklaşımları değişse ve gerçek bilinse de, zihinlerinin 'kendiliğinden oluşum refleksleri' değişmiyor...
...kaynağı ilahî olan yaklaşımları reddetme alışkanlığı hala sürüyor...
...bâkire meryem'in çocuk doğurmasını bilim ve akıl dışı kabul edenlerin 21.yüzyılda enjektörle döllenme, tüp bebek veya 'sadece dişi ile üreme' çalışmalarını, bilimin ve aklın içinde görmelerine rağmen, eski yanılgılarını kabul etmemeleri de bir 'çelişki'dir...
...sürekli sığınageldikleri ateist bilimin tanrılığını reddedemedikçe de, gerçek birer mürteci olduklarını da göremiyorlar...
...(neden mi mürteci?...binlerce yıl önceden gelen cehâlet merkezli ve sırf beş duyu ile algılanabilen şeyleri var kabul edenlerin paranoid çıkarımlarını hâlâ sürdürmeleri ve canlı tutmaları dolayısıyla mürteci...yani mikroskobun ve teleskobun keşfedildiğinden habersizler; onları kullanıyor olsalar bile)...
...oysa ateist olup olmamaları onların deyişiyle 'gerçeğin mevcudiyetini etkilemiyor'...
..."bilim Tanrı'yı bir kenara koymadan geliştirilemez", diye bir kabul var...
...işin garip tarafı da bu...
...yani; Selimiye Camii'ni incelemek için onun kendiliğinden oluştuğunu kabul etmek mi gerekiyor?...
...onun bir mimarı ve işçileri olduğunu kabul ettiğiniz zaman incelemeniz mümkün olamıyor mu?...
...bilim gerçekten bu kadar âciz mi yoksa?...
...yoksa binlerce yıldır bilimin bekçiliğini yaptıklarını savunanların iddialarının tersini iddia edenlere yaşam alanı bırakmama çalışmaları mı daha etkili?...
..."bir yaratıcı olduğunu reddetmezseniz bilimin kapısı size kapalıdır!", diyen bir anlayışın hâkimiyetinden söz etmek gerekmez mi?...
...bilimsel bilginin özgeçmişi gerçekten bu kadar kısır mıydı da hâlâ kısırlaştırmaya çalışıyorlar?...
...oysa bilimsel bilgiye bir yaratıcı olduğunu kabul edenlerle etmeyenlerin katkıları sürekli olagelmiştir...
...bundan sonra neden olmasın?...
...farklı olan yaklaşımları küçümseme gerçekten bilimsel züppelik değilse nedir?...
...ve bu bilimin nesnelliğine aykırı değil midir?...
...Tanrı'yı reddetmeden bir entelektüel, bir bilimadamı olunamıyor mu yani?...
...ateist deterministler birbirlerinin farklı düşüncelerine gösterdikleri müsamâhâyı neden teist deterministlere göstermezler?...
...buna mâni olan nedir?...
...gerçekten bunda bilmediğimiz bir hikmet mi var?...
...belki de Allah, onları bu şekilde insanlara hizmet etmekte kullanıyordur...
...onlar O'nu reddetseler bile, ona hizmet etmekten kurtulamıyorlar...
...ne muhteşem bir paradoks değil mi?...
...kabul etmek gerekir, ki; bilimi kendi hâkimiyet alanları olarak kabul eden onlar, kendi çalışmalarının, gerçekte diğer insanların çok büyük bir yaratıcıyı görmelerini ve selim akılla algılamalarını sağlıyor olduğunu göremiyorlar mı?...
seçkin deniz
pürüzsüz patikalar
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz
Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
- Seçkin Deniz
- Mustafa Tamer
- Arif Şahin
- Eyüp Kaan
- Ahmet Faruk
- Cemal Çalık
- Şahin Torun
- Naif Karabatak
- Ata Atun
- Tamer Güner
- Mustafa Ege
- Yaşlı Bilge
- Ahmet Haydar
- Alper Selçuk
- Faruk Tamer
- Doğa Toprak
- Khorto Bâri
- Mustafa Eyyüboğlu
- Âkil Ağazâde
- Hakkı Aslan
- Mustafa Ekici
- Biz Kimiz?
- Yıllık Sonsuz Ark Yayın Raporları
- Sonsuz Ark Manifestosu
15 Eylül 2015 Salı
SA1761/SD298: "bilimsel züppelik ya da irregüler/paradoksal determinizm"/ 17.05.2006/ 490. patika
Labels:
Deneme
,
Pürüzsüz Patikalar
,
Seçkin Deniz
,
Sonsuz Ark