"Ne garanti ama. Tam da ciğeri kediye teslim etmeye benziyor Rumların bu düşünceleri ve istekleri…"
Rumların daha müzakereler yeniden başlar başlamaz istekleri “Garantilerin tümden kaldırılması"ydı. Baktılar, gördüler bu düşünceyi destekleyen yok, şimdi de masaya “Garantiler sulandırılsın” fikrini koydular ve Rum siyasiler de koro halinde bu konuyu dile getiriyorlar.
İnsan sormadan edemiyor; Rumlar güvenimizi mi kazandı ki, Garantiler kaldırılacak veya da sulandırılacak?
Yoksa bizim bilmediğimiz güven yaratıcı girişimlerde mi bulundular da haberimiz mi yok?
1963 yılından beri bizler Kıbrıs Türklerini adadan yok etmek için her tür yolu deneyen Rumların düşünceleri mi değişti de bizlerin haberi olmadı?
Yoksa Ercan Havaalanı üzerine Rumlar sayesinde konan Uluslararası uçuşa yasaklama kararı kalktı da birileri bize mi söylemedi?
Üniversitelerimizin ve akademisyenlerin tanınmaması için her tür kazığı atmaya çalışan Rumlar bu girişimlerinden vazgeçtiler de biz mi duymadık?
1963 yılından beridir Kıbrıslı Türklere uyguladıkları insanlık dışı ambargolar hala devam ederken kendilerine güveneceğimizi düşünüyorlar da, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasını istiyor Rum adadaşlarımız?
Son 32 yıldır Kıbrıs Türkü ambargolar altındaysa ve dünyadan izole edilmeye çalışılmışsa bu Rumların isteği ve girişimleri ile gerçekleşti ve maalesef ki, son hızıyla devam etmekte.
Durum böyleyken biz son 52 yıldır kuyumuzu kazan Rumlara mı güveneceğiz ve canımızı, çocuklarımızı, malımızı, mülkümüzü, varlığımızı ve de hayatlarımızı bunlara mı teslim edeceğiz?
Birileri şaka ediyor herhalde.
Garantilerin sulanması yaşanmakta olan koşullara bağlı, Rum siyasilerin isteklerine değil. Zaten garantiler olmasaydı, daha doğrusu Türkiye’nin Garantörlüğü olmasaydı bugün Kıbrıs adasında yaşamakta olan ne bir Türk kalırdı, ne de bir Türk mülkü.
Rumların öncelikle en azından 3 kuşak boyunca eğitim sistemlerindeki ve okullarındaki Türk düşmanlığını kaldırmaları gerekli.
Aynı şekilde kiliselerdeki Türk Düşmanlığı telkinine de son verilmeli, bu 3 kuşak boyunca.
Adadaki Türk ve Rum halklarının nüfusları da eşitlenmeli, garantörlüğün sulanması için.
Bu koşullar olmadıkça veya da gerçekleşmedikçe asal garantilerin sulanamayacağını ve asla kalkmayacağını bilmeleri gerekli Rum adadaşlarımızın.
Rusya zaten NATO’nun garantörlüğü istemiyor. Geriye Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) kalıyor Rumların önerilerine göre garantörlüğü üstlenebilecek.
BM’nin garantörlüğünü son 52 yıldır zaten fiilen yaşamaktayız ve hiçbir işe yaramadığını verdiğimiz şehitlerimizle gördük. 1974 yılında Baf’ta Kıbrıslı Türklerin silahlarını toplayan BM Barış Gücü, hem bu silahları Rumlara teslim etti, hem de silahsız Kıbrıslı Türkleri. Ellerinde silah bulunmadığını bilen Rum askerleri Çakırların evlerine damlardan atlayarak, artistlik yaparak girdiler ve Çakır kardeşleri kurşuna dizdiler.
Aynı işi Taşkent köyünde de yaptı BM Barış Gücü. Silahlarını aldığı Taşkentlileri Rumlara teslim etti ve köyden çekip gitti. Sonucunda BM’nin Garantörlüğü sayesinde 83 kardeşimiz hunharca şehit edildi Rumlar tarafından.
AB’nin ise organize olmuş düzenli bir silahlı kuvvetleri yok. Eğer AB’nin garantisi altına girecekse sözde “Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”, AB’nin adaya göndereceği “Toplama Askeri güç” tamamen AB’ye üye ülkelerden toparlanmış Hristiyan askerlerden oluşacak ve içinde de illaki Yunanistan kara Kuvvetlerinden bir birlik bulunacak.
15 Kasım 1967 tarihinde Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldıran, 6 Ağustos 1964 tarihinde Erenköy’e saldıran, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak için darbe yapan bu ayni Yunanistan’ın Kara Kuvvetleri’ne bağlı birliklerdi.
Ne garanti ama. Tam da ciğeri kediye teslim etmeye benziyor Rumların bu düşünceleri ve istekleri…
Ata Atun, 16.09.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri