16 Eylül 2015 Çarşamba

SA1766/KY35-YTK17: Daima Algıyı Yöneten mi Kazanır?

"Algı yönetme kabiliyeti yüksek olanlar gerçeği ters çevirmeyi başarabilecek mi?"



Yaşananlar sakin kafayla düşünürseniz çok açık. Ya da bundan 20 yıl sonra değerlendirince yine berrak bir şekilde yorumlanabilecek. Ama yaşananlara ve yorumlara açıklamalara basındaki tutuma bakınca bugün bir şekilde kafaları karıştırmanın mümkün olduğu görülüyor.

1984 yılındaki Eruh saldırısı hakkında şüphesi olan yok. Ya da 93'te 33 silahsız erin katledilmesine dair farklı görüşler yok. Dağlıca, Çukurca karakol baskınları gibi taze örneklerde de herkesin yönü aynı.

Ne oldu da şimdi PKK terör örgütü olmaktan çıktı?

Haysiyetsiz pusu yöntemleriyle onlarca insanı şehit etmesi bir kalemde geride bırakılıp tartışma dışına çıkıyor?

Ailesinin yanında binbaşı, kızının yanında polis öldürmenin bile bırakın vahşet hissi vermesini hatıralarda yer tutması mümkün olmuyor.

Önce PKK tarihi, amacı, kanlı eylemleri, hedeflerine dair tarihi bilgiler siliniyor şimdi gözümüzün önünde yeniden hızla hortlamış haline başka bir hava, sebep verilmeye çalışılıyor.

Dağlıca saldırılarından sonra Kandil'in Öcalan ve HDP'yi işlevsiz hale getirip sildiğini yazmıştım. Bunu kırmanın yolunu bulmasını beklemek mucize beklemekti ve HDP bunu gerçekleştiremedi.

Şimdi bu konuda tek merak ettiğim içinde sol, sosyal demokrat, çevreci, İslâmcı da olan onca HDP'li vekilin arasından itiraz eden çıkıp çıkmayacağı.

Biz beklemeye devam ederken HDP artık Kandil'in kendisini soktuğu yolda koşmaya bile başladı; Cizre'ye girmek için Genel Başkan ve aralarında bakanın da bulunduğu heyeti yollara düştü.

Cizre bu saatten sonra sadece fiili olarak örgütün cephane dolu bir kalesi olmanın ötesinde simgesel değer de taşıyor.

Kalekolları hem savunma araçları hem yeni binalar hem insansız hava araçları nedeniyle eski klasik tarzda basması çok zorlaşmış ve zaten stratejik olarak şehir örgütlenmelerine yönelmiş bu mücadelede kritik eşiklerden biri. Örgütlendiği bütün şehir yapılanmaları, ilçeler tek tek temizlenmeye başlamıştı ve burada tahminlerin üzerinde mühimmat, cephane, militanı olduğu ortaya çıktığı için sanılandan zor olacak.

125 bin nüfusa sahip ilçenin özellikle 25 bin nüfuslu mahallesinde her yere mayın döşemek, hendek kazmak, roket kullanmak gibi tüm yöntemleri kullanan örgütle mücadelede sivil halka zarar gelmemesi için uğraşan güvenlik güçlerinin işi ister istemez daha zor ve daha uzun olacak.

Bunca nüfusa sahip ilçede bir haftaya yakındır süren sokağa çıkma yasağına vatandaşların uyması belli ki PKK için büyük hayal kırıklığı oldu.

Sonuç alınmaya başlandıkça da HDP'nin son girişimiyle karşılaşılıyor.

Bunların hepsi olabilir; bundan sonra da olacak.

Ama Cizre'yi Gazze'ye benzetmek kimsenin haddi değil.

Bu, bir algı savaşının ulaşabileceği en son çukur.

Türkleri İsrailli, orduyu polisi Siyonist rejimin gücü, Cizre veya herhangi bir yerdeki PKK'lıları, eylemlerini de Filistinlilere benzetmek propaganda açısından utanç verici bir düşüklük.

Belki on yıl kadar önceydi, bu ülkede bir milyondan fazla Türk-Kürt evliliği olduğu söyleniyordu. Arada bu evlilikler ne kadar arttı, kaç çocuğun ana babası Türk-Kürt… her Türkün işyerinde, askerde, kahvede, can dostları, arkadaşları, akrabası, hısımı, komşusu Kürt ve tersi de Kürtler için geçerli.

Bin yıldır aynı toprakları batısından doğusuna birlikte savunmuş, yurt yapmış insanlardan yarısını işgalci, sonradan gelmiş, zorla diğerlerinin elinden almış, onları vatandaşlık statüsünün altında tutmuş ve silah, baskı, eziyet, evrensel bütün hukuk kanun hatta ahlâk ilkelerine aykırı neredeyse kamp hayatına mahkum etmiş bir benzetmedeki şuursuzluk ancak bir propaganda savaşıdır.

Terörle mücadelenin silahlı aşaması evet belli ki uzun sürecek.

Ama bütün bu süreç boyunca onun kadar etkili olması için yanında silahlı mücadeleyi de aşan bir güçle propaganda savaşı, algı operasyonları bütün şiddetiyle sürecek.

PKK ve bileşenleri bu konuda yeterince taraftar sahibi. Başka zamanlarda veya başka ülkelerde çekilmiş fotoğrafları, görüntüleri meselâ Cizre'de yaşanıyormuş gibi yansıtmaktan kullanmaktan da Cizre-Gazze özdeşliği kurmak gibi düşüklüklerden de; sıkışmış teröristlere yardım yürüyüşlerinden ve bunun yansımalarından da sonuna kadar yararlanacaklar.

Uluslar arası medya neredeyse zaten emirlerinde; içeride de hatırı sayılır bir destekleri olduğu ortada.
Bakalım algıyı yönetebilen mi kazanacak?

Algı yönetme kabiliyeti yüksek olanlar gerçeği ters çevirmeyi başarabilecek mi?

Yoksa “güç namlunun ucunda” veya onun daha eski milli versiyonu “zor oyunu bozar” mı doğru çıkacak?

Bu halk, Türküyle Kürdüyle bu lokmayı yutacak mı?

Cizre'den başlayarak göreceğiz.

Yaşar Taşkın Koç, 16.09.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/daima-algiyi-yoneten-mi-kazanir-2021717

Seçkin Deniz Twitter Akışı