"Eğer her şeyin herkes için(!) daha kötüye gitmesini istiyorsak..."
Nick Witney
Sonsuz Ark'ın Notu:
The Guardian'ın Türkiye ve Erdoğan karşıtı yayınlarının temelinde neocon-siyonist perspektif vardır. Bunu Gezi olaylarında, 17-25 Aralık'ta, PKK Terörü'nün onlarca can aldığı dönemlerde net bir şekilde gördük. Aşağıdaki analiz, inşa ettiği vahşi terör örgütü IŞİD'in her türlü finansman, personel (en son IŞİD'e SAS komandoları ile verdiği destek medyada yer aldı) PR, silah ve mühimmat ihtiyaçlarını ABD, Fransa, Almanya ve İsrail'le birlikte temin eden İngiltere'nin 'Suriye'yi daha kaotik bir coğrafya hâline getirmesi için neler gerektiğini anlatan' bir analizdir. Analiz'in hedefinde her zamanki gibi Erdoğan vardır; bugün Rusya ve İran ile birlikte Esed'le ortak bir siyasi çözüm arayışında olan ABD'nin zihninin teorik arka planınından yansıyanlar da net bir şekilde sahada görülmektedir.
Seçkin Deniz, 20.09.2015
***
Should the UK bomb Syria? If we want to make things far worse for everyone
Mülteci krizinin başlangıcından bu yana İngiliz hükümeti sorunu kaynağında –başlangıç ve geçiş ülkelerinde- çözmek için istekli oldu.
"Avrupa'ya ulaşmak isteyen mültecilerle ilgilenmek daha fazlasının gelmesine sebep olur."
Sırbistan-Macaristan sınırındaki Suriyeli mülteciler.
Bu argüman geçen sonbaharda Akdeniz’de arama-kurtarma çalışmalarının azaltılmasındaki İngiliz desteğini haklı çıkarmak için ortaya atıldı. Bu bir parça belirgin duyarsızlık savunulamaz olduğunu kanıtladı; ama aynı yöntem, hükümetin AB ortaklarını yüzbinlerce mülteciye (evet, ve göçmene) yardımı reddetmesini haklı çıkarmak için şimdi tekrar gündemde.
Ancak bir argümanın toplumsal değerleri zedeliyor olması onu yanlış yapmıyor. Aksine, “sihirli değnek” yokluğunda hem büyük bir insani trajediyi hem de AB’yi parçalama tehdidi barındıran politik bir krizi düzeltmek için insanların toplu göçünün kök nedenlerini ele almaya çalışmak zaten Avrupa'ya varmış olanlarla gerektiği gibi ilgilenmek için gerekli bir unsur.
Suriyeyi bombalamak bir çözüm değil. Aslında bu argümanların yayılması gerektiğinin kötü bir fikir olduğu çok açık. İlk etapta, bu etkisiz olacaktır. Yıl boyunca ABD’nin Suriye'de IŞİD'e karşı yürüttüğü hava operasyonlarının neredeyse hiç etkili olmaması bilinen bir gerçek. Birkaç ilave İngiliz bombasının herhangi bir fark yapacağı düşüncesi saçma.
İkincisi, İngilizlerin hayatlarını (ve sadece İngiliz hükümetine herhangi bir yargı süreci olmadan drone saldırılarıyla öldürme yetkisi verildiğini fark edenler değil, ayrıca bize hiç bir kanıta dayanmaksızın Saddam’ın “kitle imha silahları” bilgisini veren şu istihbarat yetkililerini de hatırlayanlarınkini de) tehlikeye atacak.
IŞİD, El Kaide gibi uluslararası cihatla ilgili değil. Onun amacı bölgesel - Ortadoğu'da "Halifelik" in kurulması. Ama eğer İngiltere’de terör eylemleriyle bizi nasıl vuracaklarına dair dikkatlerini çekmek istiyorsak o zaman bombalamak harika bir yol.
Üçüncüsü, bundan faydalanan Beşar Esad olacak (iki yıl önce elbette Suriye’nin bombalanması en son gündeme geldiğinde hedef onun rejimiydi) artık tüm dünyanın bölgenin hastalıklarının bütün "gerçek" kaynağının IŞİD olduğu iddiası ispatlanan Esad, bir hava operasyonunda daha fazla batı desteğini kullanabilecek.
Dördüncü olarak bu, durumdan paçayı sıyırmış bölgesel güçlere izin vermeye devam edecek. ABD’nin IŞİD’le mücadeleye kara kuvvetlerini göndermeyecek olması göz önüne alındığında, sadece komşular etkili önlemler alabilir.
Onların doğrudan ilgileri, kolay erişimleri var ve en hazır güçlere sahipler. Bu durumda kilit komşular Türkiye, İran ve Suudiler ve diğer Körfez devletleri. IŞİD probleminin tek uzun vadeli çözümü bu bölgesel güçlerin IŞİD’i yok etme konusunda ortak çıkarlarının, karşılıklı rekabetlerinde mevcut durumdaki bireysel çıkarlarında ağır basmasıdır. Batının onların sorumluluğunu yüklenmesi bunu sadece geciktirir.
Yani ters ve tehlikeli askeri bir jest, hiç şüphesiz bir ya da iki ay siyasi açıdan kullanışlı olsa da, bölgenin istikrarını ilerletmek veya sürgün edilerek Avrupa'nın sınırlarına dayanan çaresiz yüzbinlerce insanın koşullarını değiştirmek için hiçbir anlam taşımayacak.
Ne olur? Ne yazık ki, bunun hiçbir hızlı ve kolay bir cevabı yok. Mesele çok-başlı ve cevap da çok yönlü olmalı.
İlk olarak Türkiye üzerinde daha fazla baskı gerekiyor. Bu en büyük “geçiş ülkesi”. Buna rağmen Suriye sınırındaki IŞİD hareketlerini de, Bodrum ve İzmir'de faaliyet gösteren insan kaçakçılarını da kontrol etme teşebbüsü yok. Ve Cumhurbaşkanı da IŞİD’le mücadeleden ziyade Kürtlere saldırarak yaklaşan seçimlerde kendi umutlarını artırmakla daha çok ilgileniyor.
Türkiye'nin refahı AB ile gümrük birliğine bağlı. İşte Avrupa'nın artık üzerinde çalışması gereken ekonomik kaldıraç bu.
İkincisi, bazı ciddi diplomasiyle uğraşmanın tam zamanı. Suriye, Rusya ve İran olmadan düzelemez.
Bu nahoş - ama onlar bu mücadele için daha hevesli. Son İran Nükleer Anlaşması yeni bir fırsat penceresi açıyor.
Ve son olarak en azında biz de elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ne yazık ki, Suriye sorununun başlangıç ve bitiş noktası değil. Şu anda Türkiye ve Ege üzerinden gelen göç dikkatimiz çekiyorken, Akdeniz üzerinden Afrika dışına olan hareket önümüzdeki yıllarda daha kötü bir sorun olabilir.
Afrika, önümüzdeki iki yıl içinde, dünyanın en son büyük nüfus patlamasına ev sahipliği yapacak- bir milyar kişinin daha geleceği tahmin ediliyor. Yani kıtanın istikrarı ve refahı için elimizden gelen her şeyi yapmak Avrupalılar için hayati önem taşıyor.
Bu yapılabilir: Afrika harika doğal kaynaklara sahip ve tüm çatışma ve yolsuzluğa rağmen, son on yılda sürekli % 5 ‘lik yıllık büyüme kaydetti. Ama bunu sürdürme şansı için onun artan nüfusunun, Avrupa'nın verebileceği tüm yardıma da ihtiyacı olacak- geliştirme, yatırım ve evet, çatışmalar için askeri yardım.
“Kurucu ülkeler ve geçiş”e odaklanmaya gerçekten ihtiyaç var. Ama bu, AB ve diğer ortaklarla birlikte çalışarak, sürekli, zor, pahalı, stratejik çaba anlamına geliyor. Ucuz ama ters-tepen bir askeri hareket bir çözüm değil.
Orijinal Metin:
http://www.theguardian.com/commentisfree/2015/sep/10/uk-bomb-syria-eu-refugee-crisis