29 Eylül 2015 Salı

SA1816/YB32: Hayatınızın En Büyük Yanılgıları / Sınanmış Renkler 31

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Görüyoruz işte; sınırları aştığımızda en çok kendimize zarar veriyoruz..."

Zorlu zamanları vardır insanların; yakan, kavuran, insanı kendi beyninde tıkayan, çözümsüzlüğün tüm ayrıntılarını her an yaşayan zamanları... Otuz'a yaklaşmışken başlayan, Otuz'u Kırk'a dayayana kadar da bir türlü düzelmeyen zamanlar bu zamanlar, aranızda bu zamanlara varmış olanlara seslenmek istiyorum dostlarım... Zamanınız var mı birazcık? Hadi gelin gemide kahve içelim, koydayım bu gece...

Koy... baskılı bir zamanın ruhunu taşıyor yine; sıcak ve bunaltıcı gökyüzünden süzülüp gelen nem aynı ruh haliniz gibi... Belki sözlerim sizin bu zorlu zamanlarınızda ilginizi çekmez, belki yine sınanmışlıklardan süzülüp gelen nasihatlerimi kendinize uzak ve merhemsiz sanarsınız... Olsun zararı yok; nasılsa beyninize sıkışmış haldesiniz, orada geçirdiğiniz zaman çok da değerli bir zaman değil, biraz az ya da biraz fazla zaman sizden, sıkıntılarınızdan bir şey eksiltmez ya sıkıntılarınızı arttırmaz...

Güvertede sohbet edelim bu defa... oturmayalım; dolaşalım usul usul geminin dört bir yanını. Her taraftan nasıl görünüyor gece ve ışıklar, birlikte görelim. Birlikte gözleyelim, birlikte yorumlayalım. Sizin zamanlarınızda sizin yaşadıklarınızı yaşamayan var mıdır diye çok düşündüm, karar verdim bunca zamandan sonra; yok... Hepiniz, sırf insan evladı olduğunuz için bunları yaşamak üzere yaratıldınız.  Hani Allah'ın Elçisi Muhammed de o yaşlarda çekilmişti dağlara...

Çocukluğunuzu hatırlayın; hani büyüklerin her şeyi bildiğini düşündüğünüz zamanları. İşte o zamanların nasıl çabucak geçip gittiğini ve sizin de büyüklerin arasına karıştığınız o hızlı zamanları hatırlayın. İşte o zamanlar otuza yaklaştığınız zamanlardır. O yaşlarda yaşadığınız sıkıntı basit nedenlere dayanıyor; artık kaçınılmaz bir şekilde hayallerinizle vedalaşma zamanınızın geldiğini görüyorsunuz bu dönemde... hepsi bu.

Çocukken düşlediğiniz yetişkin köyleriniz, kasabalarınız ve kentleriniz, hayallerinizdeki gibi değil ulaştığınız yetişkinlikte. Düşlediğiniz evlilik, düşlediğiniz çocuklar, düşlediğiniz iş değildir hayatınızda çıplak bir şekilde gördüğünüz gerçek. Hayat çocukken hayâl ettiğiniz gibi değildir artık ve siz bunu değiştiremeyeceğinizi anladığınız yaştasınız... İşte bu sıkıntı her an her dakika içinizde serpilip büyür...

Çevrenizden koparsınız, tatları yadırgarsınız, duygularınızı hırpalarsınız, hiçbir yerde huzur bulmazsınız ve en çok Allah'a isyan edersiniz haksız bir şekilde. Zannedersiniz ki; Allah sizin için böyle bir hayat seçmiştir ve siz kaçınılmaz olana mahkumsunuz, hep öyle zannedersiniz.

İşte bu, yaşadığınız sıkıntıyı daha da büyüten ve içinden çıkılmaz hâle getiren büyük yanılgıdır, hayatınızın en büyük yanılgısıdır; Allah'ı suçlamak sizi huzura erdirecek olan Allah'ı kendinizden uzaklaştırmanız demektir.

Sevgili dostlarım; hiç düşündünüz mü, işinizi, eşinizi kendinizin seçtiğini? Bu seçimleri isteyerek ya da istemeyerek yapmış olmanızın Allah ile ilgisi nedir? Hatta iş ve eş seçmeyerek yaptığınız tercihleri size Allah mı yaptırdı? Hayatınızın en büyük yanılgısına düşerek kendinizi ve insanları sorgulayacağınıza, hangi akla hizmet ederek Allah'ı suçlarsınız?

Ne dersiniz, bunu düşünmek için de biraz zamana ihtiyacınız yok mu? Yaşadığınız çevreyi de siz seçtiniz, halen o çevrede bulunuyor olmak da sizin seçiminiz. Hayallerinize ulaşmak için hiç direndiniz mi? Ya da hayallerinizi hatırlamak şimdi mi aklınıza gelecek olan bir işti?

Ve tabi siz huzursuz ve mutsuzken hatırlamayı seçiyorsunuz çocukluğunuzdaki hayâlleri... huzurlu ve mutlu iken değil... bu da çelişki değil mi? Hayâllerinize ilk ihaneti yapan, onları unutan siz değil misiniz? Allah size hayâl kurmayı ve o hayâllere ulaşma gücünü vermedi mi? Neden geçici hevesleri asıl sayıp vazgeçtiniz hayâllerinizden? Ya da onları neden ertelediniz?

Evet; eksikleriniz yüzünden sıkıntıdasınız ve evet sizin gibi herkes sırf bu eksikleri daha sık hissettiği için o yaşlarda bunalıma girer, sıkıntılarla dolar kafasının içi... Herkesin nedeni farklıdır ya da çoğunlukla herkesin nedeni aynıdır; bu ikisi arasında sıkıntı üretmek açısından pek bir fark yok dostlarım...

Size tavsiyelerim oluyor kusura bakmıyorsanız, hayatınız bu zamanlarda muhtemelen sağlık sorunları içermiyordur, çünkü henüz bedeniniz eskimemiştir... peki ya bunun yanı sıra o sorunlarınız da olsaydı ne yapacaktınız? Aslında siz sizi sıkıntıya sokan gerçekleşmeyen isteklerinizin gerçekleşmesinin sizi mutlu edeceğinizi düşünerek ikinci büyük yanılgınızı yaşıyorsunuz, haberiniz yok.

Bugünkü durumunuz sizin eseriniz değil mi? Sorumlu büyüklerinizin olması sizi bugünden sorumsuz mu tutuyor? Kim demiş mükemmel yetişkinler mükemmel davranışlar sergilerler diye? Hangi anne-baba mükemmeldir? Hangi mükemmel anne-baba, mükemmel çocuk hayalleri kurmuş çocuklarına mükemmel bir hayat sunabilmiştir?

İnsanın iç huzuru günahlarla dopdolu bir hayatla mümkün olmaz, hiç günahlarınızı düşündünüz mü? Bir türlü susmayan nefsinizi ve dilinizi hiç susturmayı ve sadece düşünmeyi düşündünüz mü? Hep istediklerinizi yaparak bugüne gelmişseniz, hep istediklerini yapabilen bir varlık olarak yaratılıp yaratılmadığınızı sorguladınız mı? Ya başkalarının sizden istedikleri, beklentileri? Çok mu önemsizler sizin ruhunuzdaki tanrıdan veya tanrıçadan? Siz niye bu kadar çok önemlisiniz ki başkalarından? Bu da üçüncü büyük yanılgınız...

İnsan paylaşarak huzur bulur, ama bedenini herkesle paylaşarak değil; servetini ihtiyacı olanlarla paylaşarak, merhametini kısmayarak, hoşgörüsünü esirgemeyerek. İnsanın bedeni Allah'ın insana emanetidir ve o beden sadece Allah'ın koyduğu ölçülerle helal çerçevede bir başkasıyla  paylaşılır... Siz hoşunuza giden herkesle bedeninizi paylaşmışsanız bu bedenin size vereceği bir huzur kalır mı?

Dostlarım, haramlarla dolu bir hayatın sıkıntı üretmemesi mümkün mü, neden bunu önemsemiyorsunuz? Allah ne için biz insanlara sınır koymuş ki? Sınırları aştığımızda Allah'a bir zarar verebilir miyiz? Görüyoruz işte; sınırları aştığımızda en çok kendimize zarar veriyoruz...

Oysa bilmiyoruz; Allah'ın koyduğu sınırları aşmamız mümkün değil, işte kanıtlar sizin hayatınızda. Allah'ın koyduğu helal-haram sınırını aştığınızda Allah'ın diğer kanunlarına yakalanıyorsunuz ve bu kanunlar da yaşadığınız huzursuzluğun, sıkıntıların bulunduğu sistemdeki kanunlar... o sıkıntıları da kanun gibi inşâ eden Allah'tır.

Sözümü sonuna iliştirirken sözlerimin, bütün suçların size ait olduğunu ya da birlikte yaşadığınız insanlarla bu suçları paylaştığınızı görmeniz gerektiğini söylemem lazım artık.

Kahvenizi bitirin dostlarım ve şimdi tek başınıza geminin güvertesini baştan sona düşünerek dolaşın; her açıdan nasıl görünüyor gök, deniz ve  koy, ölçün, biçin ve nereden, hangi açıdan bakmanız gerektiğine yine siz karar verin.

Bol bol tevbe edin ve her gün yapageldiğiniz günahlarınızdan sonsuza kadar vazgeçin, nefsinizi ve iblisi susturmayı deneyin...

Umarım beyninize sıkışmış sıkıntılarınızın  her yerine sözlerimden merhemler bulaştırmışımdır...

Unutmadan; bu günler geçer kendinizi fazla hırpalamadan düşünün dostlarım...

Hoş ve hoşnut kalınız.

Selam ve sevgiyle.


<<Önceki                        Sonraki>>


Yaşlı Bilge, 28.09.2015, 23:45Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 31



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı