31 Ekim 2015 Cumartesi

SA1978/KY25-NO36: Seçim Sadece Seçim midir?

"Seçimleri, şaşmaz ölçümüz olan 'Düşmanın okunun istikameti' üzerinden okumakta ısrarcı olacağız.."


Neymiş Ak Parti'yi Siyonistler kurmuş, 'One Minute' mizansen imiş. 'Dünya 5’ten büyüktür' derken samimi değilmiş. Birinin şahitliği mezardan, rahmetli Erbakan'dan, diğerinin şahitliği hayat süren ölü Nevzat Yalçıntaş'tan.. Sanki diğer partileri Babam kurdu?

Ya geçin bunları! Erbakan Hoca ölünce ve Tayyip Erdoğan ve ekibi oradan kopup parti kurunca birden bit pazarına nur yağdı misali değere bindi. Rahmetliye sağlığında yapmadık pislik, şirretlik yapmayan 80 küsur yaşında iken uydurdukları cezayı evinde geçirmesine izin verdiği için Ak Parti'yi topa tutan Laiküs Kemalist yüzsüzler; rahmetlinin siyasi rekabet saikiyle söylediği sözleri ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüyorlar..

SA1977/KY40-HF1: İdamlık Bir Şia Eleştirisi-Hüsameddin Ferzîzâde: İslâm’dan İslâm’a-Uydurulan İslâm’dan İndirilen İslâm’a Yolculuk 1

Sonsuz Ark'ın Notu:
22 yaşında Azerî kökenli İran vatandaşı bir Üniversite öğrencisi olan Hüsameddin Ferzîzâde Şiâ'ya yönelik sistematik eleştirisi yüzünden İran İslam Cumhuriyeti adı ile anılan Faşist Velayet- Ruhbanlık Sistemi tarafından idama mahkum edilmiştir. Aşağıda bu tertemiz delikanlının aziz hâtırâsına ve eserine dair tercümeyi bulacaksınız. Ona destek olmak için bu çalışmayı yayınlıyoruz. Çevirisini yapan Mustafa İkbâl'e, tahkik eden ve notlar ekleyen Bülent Şahin Erdeğer'e de teşekkür ederiz. Hüsameddin Ferzîzâde'ye ve esere dair önemli açıklamalar içeren Önsöz aşağıya eklenmiştir. (Güncel Not: Hüsameddin Ferzîzâde kardeşimiz, 14.09.2020 günü yayınladığımız aşağıdaki çalışmasını paylaştığım Twitter hesabıma şu mesajı bırakmıştır: "Selam, Hayatımın zor günlerinde beni desteklediğiniz için teşekkür ederim. Husamuddin farzizade" Çalışmasını yayınladığımız zamandan bu yana 5 yıl geçmiş, bu zaman içinde, 1993 doğumlu olan bu genç kardeşimiz İdam'dan kurtulmuş, ancak üniversiteden atılmış, hayatı cehenneme çevrilmiş bir durumda. Umuyorum dost ellerimiz ona uzanabilir  Türkiye olarak. Seçkin Deniz)
Seçkin Deniz, 31.10.2015

Bismillahirrahmanirrahim

İran genelinde okunabilsin diye bu makaleyi Farsça yazıyorum. Anadilim olan Türkçe yazmadığım için dostlarımın affına sığınıyor ve Allah’ın da beni bağışlamasını diliyorum.(2) Biz İranlıların anladığımızı ve tanıdığımızı sandığımız İslâm ümmeti aslında çok büyük bir dünyaya tekabül etmektedir. Öyle ki tanımaya başladığımızda hayretler içerisinde kalabiliriz. Çünkü bu büyük Ümmet Vahdet anlayışından yoksun ve bu yüzden de ortak bir yol üzerinde bir araya gelememektedir. Zira Şiiler görünüşte “Sünni kardeşlerimiz” tabirini kullansalar da geneli aslında “Ömerî Nâsibîler”(3) şeklinde tanımladıkları Sünnilerin kafir olduğuna inanırlar.

SA1976/KY27-ŞT26: Kafesteki Şehir; Erzurum

 "Bir yandan toplumsal anlamda sosyal bir kopuşu, diğer yandan da bireysel anlamda zihinsel bir ayrışmayı beraberinde getiren bu tarihsel ve kültürel kırılma noktası aynı zamanda övüldüğü kadar övünen ve üzerinden bir övgü payı çıkarılan Erzurum’a ait pek çok gerçeğin de üzeri örtülerek unutturulduğu bir dönemin başlangıcıydı."


Popüler kültürün vazgeçilmez ve karşı konul(a)maz bir etkinlik kazanarak ülke çapında büyüyen bir aynileştirme mekanizmasına dönüşmeye başladığı 80’li yıllardan sonra, ortaya çıkan basit ve başat yüzeyselliğe karşı direncini kaybederek silinmeye yüz tutan pek çok yerel-geleneksel tavır gibi, Erzurum’a özgü o kadim gelenekte tuhaf bir ikincil yaşam dönemine giriyordu.

SA1975/KY32-YR18: Suriyeli Çocuklar Konuştu

"Suriyeli çocuklar bize rehberlik yapabilir, çünkü sığındıkları ülkenin çatışma içine girme ihtimali en çok onları dehşete düşürüyor. Gidecek hiçbir yerleri yok."



Suriyeli çocuklara ablalık yapan Vicdan Hareketi’nden Gökçe Değirmen ve Rabia Yazıcı Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde bir buluşma gerçekleştirdiler. Suriyeli çocuklar Türkiye tecrübelerini, gelecekten beklentilerini anlatacaklardı. Sokaklarda bir gelecek olmadığını bilen biz yetişkinler de onların okullaşması, spor yapabilmeleri, sosyalleşmeleri, ruhsal iyileşmeleri hakkında üzerimize düşenlerle ilgili bilinçlenecektik.

Gelecekten ümitleri vardı elbette fakat onlar öncelikle başlarından geçenleri anlattılar. Hayallerine sıra gelmedi bu seferlik. Onların dilinden birkaç “olağan” yaşanmışlığı aynen aktarmak istedim.

SA1974/KY26-CA26: Çünkü Veda Hutbesi’yle Donatmıştık Duvarları

"Başka bir dil gerekli, bu nasıl görülmez? Hiçbir dönem birbirinin tekrarı değil elbette ve her tekrar bir gerilemedir. Buradan hareketle şimdiki zamanın başka bir dile ihtiyacı olduğu nasıl fark edilmez?"


Bir kez daha yırtık ayakkabılı katliam kurbanlarından söz ediyor ve cansız çocuk yüzlerinde donakalan tebessümlere ağıt yakıyoruz. Terör konusunda çok canı yanan bir ülkeyiz, ama hâlâ eski ezberleri tekrarlıyoruz. Sürekli terör katliamlarına maruz kalıyor, ama geçmişten ders almıyoruz. 

Suçlu arayarak ana gündemi yitiriyoruz. Birileri aylardır meçhul kurtarıcıya darbe çağrısı yapıyor. 1970’leri yaşamış olanlar dejavu hissi içinde, kaygıya kapılıyor. Acımasız, örgütlü, tecrübeli bir el canımızı yakarak başımıza gelecek en kötü şeyden daha iyisi gibi görünene razı etmeye çalışıyor.

30 Ekim 2015 Cuma

SA1973/KY13-AO32: Yeni Tip İmtiyazlı Cahillerden Tiksiniyorum

"O küçümsediğin, dudak büktüğün, Ak Parti'ye oy veriyor diye aptallıkla suçladığın halk yer yerinden oynasa o senin hala umut diye gördüğün partileri iktidara getirmez.."


Türkiye'de iktidarları elinde tutan siyasi kesim hep ortada, merkezde olan kesim olmuştur. Bunun nedeni sol ve genel /muhafazakar halk kesiminin pozisyon alırken kendini yeniliklere kapatması ve olaylara şartlı, sabit bir pencereden bakmasıdır.

Bu durumu ilk kez Ak Parti değiştirmeye zorladı ve kurduğu kadro ve hedefleriyle merkezle buluşurken, merkezi de kendisiyle bütünleştirmeye, kendi düşüncesine yaklaştırmaya çalıştı. Bunu yaparken de tabanını elde tutmayı başardı- ki tabanı protest/islamcı bir tabandı.-

SA1972/ AŞ67: Gülen Kırmızı Terör Listesi'nde ya da Uzun Geçmişli Bir Kumpas’ın Kısa Tarihçesi

“Bu Kirli İttifak her şeyden habersiz halka kurulan iki yüz yıllık Kumpas’ın deşifre edilmiş halidir.”


Geldiğimiz noktada somut olan iki şey var; Fetullah Gülen artık PKK’lı, IŞİD’li, DHKP-C’li teröristlerle birlikte aranan teröristler listesinde ve Zaman gazetesi eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak’ı belediye binasına arka kapıdan girerek ziyaretine ek olarak, Mahkemece Kayyım atanan İpek Koza Holdinge bağlı BugünTV’ye destek için ekrana çıkan HDP EşBaşkanı Selahattin Demirtaş, BugünTV’yi ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan’a “Kayyımı kov, polisleri geri çek” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den oluşan muhalefet blokunun tavırları dikkate alınırsa, Fetullah Gülen’e bağlı cemaat PKK ve HDP ile birlikte CHP ve MHP ile de Erdoğan’ı devirmek üzere açık ittifak yapıyor. Ki; bu dedikodudan ibaret değil artık, geçmişi bilen herkes için şaşırtan bir gerçek.

SA1971/KY38-SevDur5: Oy ve Ötesi, Az Sakin Olun!

"Sahi oralar zaten sizindi, ne gerek vardı değil mi? Benim ki de laf işte."


Gezi olaylarından sonra nur topu gibi bir oluşumumuz dünyaya gelmişti. Adına “Oy ve Ötesi” dediler. Oyunu anladık, ötesini sandıkların başına gitmeden anlayamamıştık. Siyasetten uzak lay lay lom yaşayan Y kuşağının, devrim yapamayacaklarını anladıklarında, bari oylarımıza sahip çıkalım modunda bir oluşum kurduklarını sanmıştık başlangıçta. Meğer Fethullah’ın da parmağı varmış. İlk seçimden itibaren anlayabilirdik bunu, fakat iyi niyetimizle hedef ortaklığına yorduk.

SA1970/KY37-AZ19: Demirtaş Oyunu Açık Oynuyor... Ya “Sinsiler”?

"Evet... Öfkeliyiz... Millet olarak sırtımızdan hançerlendik..."


Aslında, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve beraberindeki kadronun 7 Haziran’dan bu yana sergiledikleri siyaset, kendilerini iyi tanıyanları şaşırtmıyor. Hatta, hakkını vereyim, Demirtaş, PKK terör saldırıları sonrasında izlediği politikayla özü-sözü bir politikacı kimliğine ulaşmış görünüyor. 

O zaten “PKK’yı terör örgütü olarak görmeyen”, aksine, “Kürt siyasi hareketiyle PKK’nın ayrılmaz bütün oluşturduğunu” söyleyen bir politikacı.

SA1969/KY33-YO42: Kimin Tarafından Kandırıldığını Bilemeyecek Kadar Kandırılmış Olmak...

"Tabii kandırıldığını Bugün gazetesine açıklayan birinin içinden çıkamayacağı bir Inception filmi bu…"


Kandırılmanın en ileri aşaması bu olmalı; Seni kimin kandırdığını bilemeyecek kadar kandırılmış olmak.... Murat Belge’nin Bugün gazetesine verdiği röportaj literatüre bunun  bir örneği olarak girebilir. O kısmını hatırlayalım;

“2010 Referandumuyla birlikte hem partide hem de hükümet politikalarında değişmelerin başladığı söylendi. Referandumla düzenlenen yasalardan bir dönüş olduğu görülüyor. 

SA1968/KY28-ATA74: Müzakereler 2018’e Sarkacak

"Tüm bu gelişmeler ışığında Sayın Akıncı’nın, Rumlar'a şirin görünmek yerine Türkiye ile masaya oturup Kıbrıs konusunda yeni ve kapsamlı, müzakerelere dayalı olmayan yeni bir değerlendirme süreci başlatması gerekiyor."


Bugün Rum ve Türk liderler, BM gözetiminde Kıbrıs’ta 1963 Aralığından beri yaşanmakta olan soruna çözüm bulmak için 1968 yılında başlamış olan görüşmelere bir yenisini daha eklemek üzere, ara Bölgede BM tarafından müzakereler için tahsis edilen binada bir araya gelecekler. Bana göre 47 yıldır resmen süren görüşmelerin kronolojisine sonuçsuz bir görüşme daha not edilecek.

Kıbrıs adasında Kıbrıslı Türklere herhangi bir hak vermemek için 47 yıldır ayak sürüyen Rumlar, aradan bunca yıl geçmesine rağmen hiç akıllanmadılar ve gene aynı taktiklerini, Kıbrıs adasını tümü ile ele geçirinceye kadar müzakereleri sonuçlandırmama ilkelerini sürdürüyorlar.  

29 Ekim 2015 Perşembe

SA1967/KY23-NN19: Nehir Nil Paris'te

"Ben de Paris'i çok seviyorum. Paris'in o bilge, hafif burnu havada ve soğuk yapısını çok özlüyorum."


Şark'a daima bir meylim var benim. Çölün o ıssız ve boynu bükük haline.. Arap ve İslam Medeniyeti’nin bütünlüğüne.. Batı’nın garanticiliğinden uzak, sürprizlerle dolu günlük yaşantısına.. Bir de tabii Mısır'ın tarih kokan havasına..

İçimdeki yaramaz kız oraları sevmiş bir kere, yapacak bir şey yok. Peki ya içimdeki o salon kadını? Onu dinlememek mümkün mü? Küçük kız çöle gitmek ister, o ise daima "Paris" der.

SA1966/TG156: Özgür Masonların Batı Medeniyeti’ndeki Tahribatı-2

"Çift-düşünme (aynı anda iki zıt fikre sahip olma) resmi olmayan bir dil haline dönüştü; Kürtaj, “Seçme Özgürlüğü ve Kadın Hakları"nın bir parçası olarak kabul edildi; Cinsel Sapkınlık “Alternatif” bir hayat tarzı haline geldi."

The Freemasonic Destruction of Western Civilization 2

1900'ler

Nakit para kullanımı savunucusu Başkan William McKinley, 1901 senesinde başka bir “yalnız çılgın” tarafından suikasta uğradı. Yerine geçen Theodore Roosevelt bir Özgür Mason (Kripto Yahudi) ve Anglofil’di (İngiliz hayranı).

Scofield İncili, Yahudi olmayan güvenilir kesim arasında “Kehanet”in Yahudi yorumunu yaymaya ve Hristiyanlığı Yahudileştirme faaliyetlerine başladı. Özünde çelişkili “Yahudi-Hristiyan” tabiri o tarihlere dayanmaktadır.

SA1965/KY25-NO35: Hayırlı İşler!

"İnsanların en duyarlı olduğu insani yardım konusu aynı zamanda en fazla su-i istimalin de olduğu bir alandır. Her türlü istismara açık bir alandır."


Aşağıdaki resim bir annenin uzun zamandır ayrı olduğu evladına kavuştuğu anı gösteriyor. Nasıl duygusal bir tablo değil mi? Irak'ta savaş pilotu olarak yüzlerce çocuğu öldüren bu kadını Medya'nın nasıl bize insan(!) gibi gösterdiğini bu fotoğrafta görmekteyiz.

Bizim hayır işlerine karşı çıkmamız söz konusu olmaz. Ben demeyi sevmem, ama ben ilk yardım işine girdiğimde piyasada dolaşan bazı insaniyet simsarları daha dünyada bile değildi.

SA1964/ÇY5-DÇ24: Ananaslara Kozalarını Örenler

“Ancak müşterisi olursan, paran için bir an severler seni bu insanlar.”



Fakültenin son yılı, iki arkadaş zar zor öğrenci yurdundan kendimizi attığımız Ayrancı’da ki iki göz evimizden çıkıyorum. Fakülte'yi bitirebilmek için stajımı tamamlamam lazım. Aslında bir iş provası olacak bu. Tabi ki, meslek hayatımın da ilk provası... 

Birkaç ay sürecek ama olsun, heyecanlıyım işte. Kendimi kendime ispatlayacak olmanın bir heyecanı var içimde. Kendi ayaklarımın üzerinde duracağım ilk günün provasını yapacağım stajıma başlar başlamaz. 

SA1963/KY9-NK84: Algı Kapıları ve Akupunktur

"Tek tek hesap vereceğiz Allah’a, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız için tek tek hesap vereceğiz. İşte “ben”in hakikati bu…"


Yazıma, oldukça zorlu bir kontrol dönemi oldu diye başlayıp, tetkik, tahlil ve bekleme sürecini uzun uzun anlattıktan sonra yazdıklarımı baştan sona sildim.

Önemli olan netice ve o da: “Temiz!”

Bu zorlu ve zahmetli aşamaların her birinde Allah yine melek gibi insanlar yolladı, Kadri Hocam, Süleyman Hocam, Fevziye, Zekiye, Mücella, Atila, Afak, Ebuk, Elif, Bilge, Ayşenur…

SA1961/KY1-CÇ159: Hasırlı/ Roman- Bölüm 4-4

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM DÖRT
4
Her şey aleyhimdeydi Hekimbaşı!

Bir kılıç ustam vardı –hala var- takmıştı bana taa beş yaşımdan beri. Her hamlede omzumda derin ağrılar bulurdum. Nasıl olurdu bilmem!

Kar aleyhimdeydi. Rüzgar aleyhimdeydi. Yağmur aleyhimdeydi. Aritmetikçi aleyhimdeydi. En çok beni sevdiğini söyle en çok da beni döverdi.

28 Ekim 2015 Çarşamba

SA1959/KY21-FEYB3: Türkiye’de İş Eğitimi Dersi'nin Oluşum Süreci ve Köy Enstitüleri

"Dewey’in Türkiye ile ilgili hazırladığı tüm dönem raporları tamamen Türkçeye çevrildiğinde ülkemizde ki İş Eğitimi dersinin oluşum ve uygulama felsefesinde ki tüm gerçeklikler de daha net olarak gün yüzüne çıkacaktır."



Bu yazı Sanayi Devrimi ile hızla kalkınan Batı’da buna paralel mevcut eğitim ve öğretim teknikleri de hızla ilerlerken eğitim sistemimizdeki uygulamalarda yıllardır devam eden İş Eğitimi ya da diğer adı ile İş ve Teknik Eğitimi dersinin ülkemizde ki oluşum sürecini mercek altına almak ve tarihsel süreci derlemek için oluşturulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında hızla kalkınan ülkelerin eğitim sistemlerinde bu derse ne kadar süre ve ne şekilde yer verdikleri ise ayrı bir muammadır. 

SA1958/KY29-YA40: Kıbrıs Türkü Beceriksiz mi?

"Dünyanın en başarılı ilim adamlarını yetiştiren bu ülke -nüfusa oranlandığında daha iyi anlaşılabilir- birbirinin eteğini çekmekten ve acizlik edebiyatı yapmaktan haz duyar hale gelmiş."


Değerli araştırmacı yazar ağabeyimiz Nazım Beratlı’nın son yazısını okuyunca birkaç duyguyu birden yaşıyor insan…  “Öfke, utanç, özeleştiri” gibi hissiyatlarımızın arasında en baskını utanç... Sayın Beratlı’nın yazısını hatırlattıktan sonra neden utandığımı açıklayacağım;

“Şimdi ‘Su Uzmanı’ yok diye kafamıza vururlar değil mi? Var... Bakın yazının başına... Manchester Instıtude of ScienceandTechnology’yi bitirdi, master yaptı, Su mühendisi... Orhun Aşıkoğlu... Adama ilkokul öğretmenliği teklif ettiler, çünkü Allah bilir kimin adamını mühendis alacaktılar su dairesine, çekti gitti İngiltere'de yaşar... Bırakın KKTC'yi, Türklüğünden nefret eder hale geldi... Doktorasını da yarım bıraktı, Türkiye’ye gitmem, diyerek…

SA1957/KY28-ATA73: Fotos Fotiadis’e Yanıt

"Kıbrıslı Türklere acımasızca saldıran EOKA’nın da en iyi finansörlerinden bir tanesi olduğun hala hafızalarımızda."

Sayın Fotiadis,

Fileleftheros gazetesinde, 24 Ekim günü KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’ya hitaben tam sayfa yayınladığın “Sizi tamamen değiştiren nedir?” başlıklı ilanınızı şaşırarak okudum. 

Belli ki dünyadan haberiniz yok. Herhalde unutkanlık hastalığına yakalandın veya bunadın ki geçmişi, Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 yılları arasında siz Kıbrıslı Rumlarca soykırıma uğratıldığını da iyice unuttun. 

SA1956/KY37-AZ18: Arkadaş, Siz Hastasınız, Bulaştırmayın

"Bu, bir travma... Uzmanlık alanım dışına çıkıyor, uzman doktorların, akademisyenler, özellikle de sosyologlarla bir araya gelip çözebilecekleri türden bir algı sorunu..."


Tedavisi çok zor görünen bir sosyal hastalıkla karşılaştık. Facebook üzerinden haberleşmeye, Twitter’da 140 karakterlik yazıyla dünyayı kurtarmaya formatlanan beyinler, ciddi algı sorunu yaşıyor. 

Adına “Sosyal Medya” dediğimiz yeni paradigma, anladığım kadarıyla, bir devletler üstü gücün kontrolünde,  bizleri yalnız, söyleneni tartışmasız kabul etmeye alıştırıyor.

SA1955/KY35-YTK29: Ölüm Kaç Fransız Frangı?

"Başlıktaki soru ne mi?"

Bayraklarınız yarıya indi. Hangi radyo hangi televizyonunuzu açsam yarınki gazetelerinizde ne yazacağını anlıyorum. Anmanın bini bir para. Pazularınızda görünmez siyah bantlar; Teşvikiye'den kalkmazsa şaşacağım cenazede kara gözlükler, koyu takım elbiseler içinde kadınlı erkekli.

Mikrofonlara “Bu sefer üzdü”ler… bir yas hali… “ama dinç durmalıyız, enseyi karartmamak lâzım derdi hep”ler… “Işıklar içinde yatsın”lar… Böyle uğurlayın tabii; hakkınız. O da hak etti.

SA1954/KY36-CK21: IŞİD ile Mücadele Savaş Suçlarını Meşrulaştırmaz

"Uluslararası Af Örgütü yayınladığı raporda PYD'yi savaş suçu işlemekle itham etti. Bu raporun yazarı Lama Fakih'e, raporun detaylarını sordum."


Suriye'de IŞİD ile mücadele kapsamında PYD'nin rolü artıyor. Tel Abyad'ın IŞİD tarafından PYD militanları tarafından kurtarılmasından beri, özellikle Batı başkentlerinde IŞİD'e karşı aranılan gönüllü tugay bulunmuş gibi. IŞİD tarafından kontrol edilen Rakka'ya PYD ile bir operasyon düzenlenmesi projesi konuşuluyor ve PYD silahlandırılıyor.

Lakin tüm bu gelişmelerin bir karanlık tarafı da yok değil.

27 Ekim 2015 Salı

SA1953/SD318: Kaygusuz Dem/ Duru Demler 3

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Fotoğraf: Seçkin Deniz, 2013, Yıldız Sarayı Parkı, İstanbul

Sağa inen bir grup ve solda kaybolup giden tek tek uçları... kalanı, tamamen aşağıya doğru akan bir nehir gibi... saçları...

Güneş, kış serinliğiyle yaz aldatmacasında... bir yerde ikisi; kaldırımda ve ayaktalar... Vakit, öğleden az sonra... Uzanmış elleri Baba'nın; simsiyah görümlülüğündeki saçlarına Oğlu'nun...

SA1952/SD317: "cazgır karakterli kimlikler" /10.05.2006/ 484. patika


...cazgır karakterli sesler ve kimlikler...
...kıvrak ve sağır duruşların tümünün tepesine ısrarla, inatla ve haklılık serâplarıyla tünemiş antidezenfekte kişilikler...
...kuklalık özellikleri aşkın, celâdet nöbetleri sıradan ve fikirleri olmayan onlar, zavallılar; fikirliymişçesine baskın ve sesleri gür çıkanlar...
...enjekte edilmiş fikirlerin nakliyâtında birer ses çıkış mekanizması iken, kendileri sanarlar kendilerini ya...
...pohpohlandıkları her gün, 'ileri' hedefleri sırtlandıklarını sanarlar...
...günlük fayda harcırâhı tükenene kadar o gün, o gündekilerin 'şakşakçısı' veya 'karşı çıkıcısı' olmak dışında varlık nedenleri önemsizdir veya yoktur...

SA1951/SD316: Dalgaların Sesi - 27. Gün/ Sessizlik

"Ellerini ve yüreğini çektiğinde seslerin tümünün susmayacağını biliyordu... engelleyemeyecekti çekişlerini..."


Buruk çay tadında yükseldi, yüreklerindeki heyecan... özlememişlerdi hiç, özlemin ilk anlamıyla... Doydukları, duyduklarını anladıkları bu yerde  her şey aynıydı; kendilerinden başka...

Her zamanki gibi dalgaların öyküsünü anlatıyordu, sonsuz kadar sesle okyanus...

26 Ekim 2015 Pazartesi

SA1950/KY1-CÇ158: Don Kişot Sendromu

"Siz yine de diyebilirsiniz ki, ülkemizde böyle bir sendrom yok. Ve fakat ben olduğuna inanıyorum."


Sık sık kullanılmaya başladı bu deyim.. isim babası olarak kendini ortaya koyan çok. Bu kavramlaştırmanın gerçekte sahibi kimdir? Hiç önemli değil. Eh madem sık kullanılır bir kavram olmuş demek ki böyle bir durumdan birçok mustarip kişi var. Dolayısıyla kavramlaştırmanın sahibinin kimliğini sorgulamayı es geçip ıstıraba konu olan ‘şey’le neyi anlatacağım? O’na gelelim. Kavramlaştırmayı yapanın kimliğinin sorgusunun sadra şifa bir yanı yok.

SA1948/KY33-YO41: Peki O Enseler Nasıl Kararmıştı?

"Tarih, Çetin Altan’ın zannettiğinden bile hızlı ilerledi Türkiye’de. O dinciler, yobazlar demokrasi için en radikal adımları attılar. 56 yıl önce “Said-i Kürdi” için “Ona müritlik eden haylazlara bedava ekmek yedirecek hali yok bu milletin” diye yazmış bir yazar, ömrünü o haylaz müritlerin en haylazlarının kurduğu bir hastanede tamamladı."


Mart 1949’da Ankara Palas’ta Galatasaraylıların düzenlediği bir baloda Naşide adlı bir kadına ait bir çanta kayboldu. Çantada değerli bir eşya yoktu, birkaç ruj ve bir defter. Olayı gazetelerin birinci sayfalarına çıkaran ise görgü şahitlerinden ikisinin bakan olmasıydı.

Ticaret Bakanı Atıf İnan, çantayı İsmet Paşa’nın oğlu Ömer İnönü’nün masasında oturan bir gencin yürüttüğünü iddia etmişti. Mahkemede de bu iddiasını sürdürdü. Sanık olarak yargılanan 22 yaşındaki genç, Ulus gazetesinin genç bir muhabiriydi. Gazetede bazı bakanlar hakkında pek de hoşlanmadıkları anlaşılan haberlere imza atmıştı. Mahkemede bakana “Bir gencin istikbaliyle oynuyorsunuz” diye çıkışmış, bu karşılıklı diyaloglar ertesi günkü gazetelerde geniş olarak yer almıştı. Mahkeme genç adamın beraatiyle sonuçlandı. Ama bu çıkacağı son mahkeme olmayacaktı.

SA1947/KY28-ATA72: Müzakereler Aleyhimize mi Gelişiyor?

"Müzakere masasında neler oldu, neler geçti de Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı vatandaşlarımızın “Kalacaklar” ve “Gidecekler” şeklinde sınıflara ayrılmasını kabul etmeye meyletti?"



Eylül ve Ekim ayında yayınlanan Rumca gazetelerde yayınlanan müzakereler ile ilgili haberlere göz atarken dikkatimi nüfus konusu çekti. Nüfus ve nüfus oranı konusunda belli ki Rumlar bilinçli bir oyunu tezgahlamaya çalışıyorlar.  

Eylül ayından beri Rumlar nüfus konusunu sağlam bir kazığa bağlamak için bilinçli bir uğraş veriyorlar. İşin içine basını da sokmuşlar, masada söyleyemediklerini basın kanalı ile ortaya atıyorlar.

25 Ekim 2015 Pazar

SA1946/KY37-AZ17: Suçunuz Çok Büyük Sayın Cumhurbaşkanı...

"Geçit vermeyeceğiz..."


Hayır, “One Minute”den söz etmiyorum, çok daha büyük bir suç işlediniz: Emperyalizm, Ertuğrul Özkök’ün “uğursuz ve karanlık” diye nitelediği Ortadoğu coğrafyasını, devletlerin milletler üzerindeki diktası üzerine kurgulamıştı, bu coğrafyada, ilk kez devlet-millet yakınlaşmasının iki yönlü yolunu açmaya çalıştınız.

İktidara geldiğiniz yıllarda, küresel sisteme ayar vermeye çalışan neo-conlar ve İsrail için Türkiye’yi “ılımlı İslam” zeminine çekecek bir portre olarak değerlendirildiniz. Amaç, Batı’nın kenarında köşesinde, kolay kontrol edilebilir, yeri geldiğinde dışlanan, yeri geldiğinde kolay kullanılan bir Türkiye yaratmaktı. 

SA1945/KY35-YTK28: Nato Kafa Nato Beton

"O dünyanın en kalleş yöntemiyle asfalt altına gizlenerek patlatılan yüzlerce kiloluk patlayıcılar da son iki ayda belki yüz binlerce sıkılan kurşunlar da atılan yüzlerce roket de hep “Hangi betona?” sorusunun cevabı bulunamadığı içindi."


Önceki cumartesiden beri rastladığım bütün AK Partililer çok mahcuptu. Anketlerde yüzde 44'e dayanmış oylarını birkaç puan daha artırmak için Ankara Garı'ndaki katliama sebep olmuş olmak; göz yummak; aracı olmak; ortak olmak gibi bir hata yaptıkları için mahcuplardı.

“Ne gerek vardı ki” diyorlardı, hazır tek başına iktidar oldu olacak bir noktadayken bu bombalara. Bunca cana. Böyle bir katliama… Hele başkentin göbeğinde olmasına nasıl kızıyorlardı.

SA1944/KY5-PT81: Tasavvuf; Bir Düşünce Virüsü/ Tasavvuf Dünyası'ndan Hezeyan Örnekleri 1

 بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillahirrahmanirrahim

“Tasavvuf” İslâm dünyasına hicri II. asırdan itibaren girmeye başlamış bir “düşünce virüsü"dür. 

***

Tasavvuf Dünyası'ndan Hezeyan Örnekleri

1.Bahauddin Veled Konya’da Mezarlıkta Vaaz Ederken Ölülerin Dirilmesi Yalanı: 

Sultânü'l-Ulema herkesin yüzemediği fazilet denizinde yüzmüş ve herkesin dalamadığı keramet denizine dalmış mübarek ağzından inci daneleri dökerek bütün avam ve havasa va'z u nasihatler etmiştir. Şöyle haber verilmiştir ki:

SA1943/KY20-MEK30: Kurmê Darê Ji Dêre *

"Son günlerde Kürt toplumunda PKK etkisindeki gençlerin hararetle gündeme getirdiği ve yer yer adap ve usule de mugayir bir üslup ile ifade ettikleri “İslam’ın Kürtleri geri bıraktırdığı ve uluslaşmalarının önündeki en büyük engelin İslam olduğu” tezi, neredeyse bütün nasyonal sosyalist hareketler tarihinin ve artık gündemden düşmüş olan 3. Dünya solculuğunun en ucuz propaganda argümanlarından biridir."


Haci Abdurrahman amca, 90’lara dayanan ömrü ile köyün en saygın kişiliklerinden biri idi. Uzun bacaklarını kırarak bağdaş kurdu sekinin kenarına, cebinden tabakasını çıkardı, özenle ve adeta kutsal bir seremoni biçiminde sigarasını sardı, dökülen tütünleri bir avuç hareketi ile toplayıp tabakasına döktü ve hestesini çıkararak cigarasını yaktı. 

Etrafındaki gençlerin yer yer saygısızlığa varan bir üslup ile yaptıkları tartışmayı dikkatle dinliyordu. Beyaz ve uzun sakallarını sıvazladı, uzun ömrü boyunca yaşadığı akıl almaz zulümleri, yoksulluğu, içinde derin ve acılı yaralar bırakan kayıpları ve hasretleri andı bir bir. 

24 Ekim 2015 Cumartesi

SA1942/KY25-NO34: Özür Risalesi

"İthâf edilesi bütün canlara ithâfen..."


Bedel ödemek için bir beden ve ruha ihtiyaç vardır. Ölüler bedel ödeyemezler zira. Nice yasayan ölüler vardır ki; uğrunda bedel ödeyecek değerleri kalmadığı için ödeyecek bedelleri de kalmamıştır.

Hatalarımızın bedelini bedenimiz varken, yaşarken ödemeliyiz ki, bu bazen bir geri dönüştür hatadan ve bazen de bir özürdür. Yürekten pişmanlığın olmazsa olmazı yürekten gelen bir özürdür ki ölüye can verir. Can suyu gibi yeniden yepyeni bir hayat verir zedelenmiş dostluklara.. Öyleyse haydin özür dilemeye!

SA1941/KY38-SevDur4: Yapımcılara Sesleniyorum: Gençlere Dizi Yapın

"Yapımcılara buradan sesleniyorum, gençlere yönelik, makul-mutedil dizilere ihtiyaç var. Aksi halde yapımcıyım diye ortada dolaşmayın. Her şeyi herkes yaparken, birilerinin farklı olması gerekir."


Toplumun ahlakını bozmayacak, ama ille de bir mesaj verme gayreti içerisinde olmayacak aklı başında bir dizi yapalım desek, malayani olarak mı göreceğiz bunu?

Yaz mevsiminin rehaveti her birimizi sarmışken, bütün hassas olduğumuz konuları bir kenara bıraktık. Çocukların ellerinde bilgisayar, iPad, telefon ve her türlü teknolojik alet cirit atıyor. Sınırsız televizyon seyretmenin “keyfine” de diyecek yok. Bütün bir sene boyunca vermeye çalıştığımız dini, ahlaki değerlerimizin yerle bir olduğunu görebiliriz.

SA1940/KY26-CA25: Kadınların 'Süleymaniye'si

"Kadınların Süleymaniyesi’nde mekan yaşlı ve güzel, zaman taze ve düşünceli; en başından beri öyle."


Süleymaniye, dönemsel muhasebelerin mekânı gibi gelir bana. Issızlaşmaya, işitme yeteneğini yitirmeye zorlanıyor semt oysa çoktandır ve bu yüzden de sanki daha iyi görmeye çalışıyor; bulunduğu tepede, Dubaileştirilen şehrin karakteristik dokusunu böylelikle alıkoyabilirmiş gibi. Herkes Süleymaniye’den hayranlıkla söz ediyor, ama aynı zamanda onun ıssızlığına yol açan akışa karşı konulamazmış gibi kuruluyor cümleler.

SA1939/KY27-ŞT25: Şiir ve Hakikat

"Felsefenin yüklenmeye uğraştığı hakikat, şiirin kanadıdır..."


Gerçeğin kırıldığı yerde başlar şiir...

Gerçeği kıran ve o kırılma anına kadar gerçek adına birikmiş ne kadar yaşanmışlık varsa, onlara bir içerik ve hakiki görünebilirlik kazandıran kocaman aynanın adıdır şiir.

Tasarlanmadan, öyle olduğu için öyle olan ya da her ne ise o olan, bütün bu birikime kazandırdığı içerikle ayna oluş süreci bir başka anlamda da aynaya akseden, oradan yayılarak tanınabilen görünüm için sadece o aynada bulunabilecek bir imkanın gösterilişidir.

SA1938/KY32-YR17: Derin Devlet Aslında Derin İnsanlık Krizimiz

"Temel insani ilkeleri takip edememenin bizi getirdiği eşiği sorgulamaktan nefsimizi alıkoyan insanlık krizi işte bu, başkasına yapılan kötülüğü görmezden gelmek. Karanlıklar, gölgeler, zalimler bu zafiyetimiz üzerine kuruyor varlığını."


Yaşananların ve kötücül sürüklenmenin ağırlığı karşısında bütünlüklü fikirler serdetmek çok zor. Ancak kesik kesik de olsa karmaşık da olsa bazı cümleler kurmak mümkün.

Çocukluğumuz açıklanması zor olayların mesela 1960 İhtilalinde seçilmiş yöneticilerin idam edilmesinin gölgesinde geçti. Adı sonradan “Derin Devlet”e dönüşen karanlık güçlerle, hepimizin hakkını çiğnemekte tereddüt etmeyeceğini farklı tecrübelerle öğrendiğimiz yüzü olmayan sisli gölgelerle çevrili olduğumuzu en masum günlerimizde bile hissederdik. İbni Haldun’a atfedilen ‘Coğrafya kaderdir’ sözü can buldu hayatımızda.

23 Ekim 2015 Cuma

SA1937/TG155: Breaking the Silence - Sessizliği Kırmak: İsrailli Askerlerin İtirafları/ El-Halil 2005-2007/ 15. Bölüm

      “Bizimle gönül birliği bulunan, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te Eylül 2000 tarihinden itibaren görev yapmış askerlerin itiraflarını topluyor ve yayınlıyoruz.” 
Taciz, Yağma, Aşağılama, Dayak, İşkence, Öldürme, Yaralama, Sûikastler, Özel Mülklere Verilen Zararlar…

“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkar eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”

Askerler görev başında başlarından geçenleri anlatıyor:

İtiraf-41

Bizim birlikte kafayı yemiş bir asker vardı. Kavga etmekten hoşlanıyordu. Bir keresinde birini öyle kötü dövdü ki elini kesmek zorunda kaldılar.

SA1936/TG154: Özgür Masonların Batı Medeniyeti’ndeki Tahribatı-1

"Talmud kaynaklı boyunduruk hâlâ İngiltere ve İrlanda’da yaşamakta olan Anglosaksonların ve Keltlerin boynunda ağır bir şekilde durmaktadır."

The Freemasonic Destruction of Western Civilization 1

Tarih bize on dördüncü ve on yedinci yüzyıllar arasında Yahudilerin birçok Avrupa ülkesinden sürgün edildiğini söylüyor. Bunun sebebi genellikle Yahudi Ritüel (Kurban) Cinayetleriydi.(1) 

Büyük ve iyi donanımlı ordusu için paraya ihtiyacı olan Oliver Cromwell, bunun için zengin Amsterdam Yahudilerine yöneldi. Adamlarına vereceği parayı sağlayabilmek için Yahudilerin İngiltere’ye dönmelerine izin vermesi gerekiyordu. (Encyclopedia Judaica’da yer alan makalede bundan bahsedilse de olay sterilize edilerek Cromwell’in hümanist bir nedenle buna izin verdiğini söyleniyor.)

SA1935/KY22-AB19: Yeni Yüzyılın Sanat Akımı: “Troçki ile Sevişmeler”

"Tüm esin kaynaklarınızı kullanırken, Troçki’nin Yanovka’da küçük toprak sahibi bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak doğduğunu unutmamanız, bir yeni yüzyıl sanatçısı olarak ruhunuzun ve sanatınızın Troçki’yle Sevişmeleri açısından tüm manasını da büyük bir ehemmiyetle tamamlayacaktır."


Yirminci yüzyılın ikinci devresini sanatın tüm dallarının Holocost ile sevişmesini seyrederek tamamladık. Yirmibirinci yüzyıla girerken bunun altındaki zamanlamanın Filistin’in işgali ile başladığını artık daha net görmekteyiz.

İsrail’in Filistin’de yaptığı işgalleri ve katliamları haklı gösterme çabasının altında sanat dünyasında oluşturmuş olduğu felsefe dili, İsrail’i bugünlere taşıyan en önemli efektlerden birisi idi. En son Pianist, Schindler'in Listesi, Hayat Güzeldir filmlerinden ağlayarak çıkartılan Dünya halkları, zihinlerinde Hitler'e kan kusarak, İsrail’e hak vererek, ruhları Holocost'la sevişerek bir yüzyılı tamamladı. 

SA1934/KY37-AZ16: Medya Patronları... Siyaset... Oligarşi...

"Keşke... Bu işlere hiç kalkışmasalardı..."


Medya patronları, “Olimpos dağının güçlü şahsiyeti” midirler? Yunan mitolojisinin tanrısı Zeus'u veya modern zamanlardan bir örnek vermek gerekirse, Mario Puzo’nun Baba romanında portresini çizdiği mafya oligarkı Corleone’den yola çıkarsak birer “Godfather” ile mi karşı karşıyayız?.. 

Türkiye’nin Soğuk Savaş yıllarında sırtını Washington’a dayamış, aslında bir “Darbeler Tarihi” olarak adlandırılabilecek oligarşik vesayet dönemine baktığınızda Bab-ı Ali’nin sistem içindeki rolünü görmek mümkün.

SA1933/KY33-YO40: Yalanla Flörtün Tarihçesi

"Peki sizin bu kuyruklu yalanlarla flörtünüz ne zaman bitecek?"


Yalan söylemekten bıkmıyorlar usanmıyorlar. En son Aydın Engin’in CNNTürk’te IŞİD’in AKP’nin şımarık çocukları olduğunu, “Zaten bir sürü kanıtı, belgesi var" şımarıklığında ve yüzsüzlüğünde tekrarladığını görünce yeniden ve yeniden bu apaçık yalancılığa karşı yazmak farz oldu.

Konu malum  son yılların üzerine en çok düzmece haber, belge, haber üretilmiş kuyruklu yalanı; “Türkiye ya da AK Parti IŞİD’i destekliyor”

SA1932/KY28-ATA71: Tecavüze 10 Yıl Hapis

"Hiçbir hukuki ceza bu suçun tam karşılığı olamıyor."


Ozanköy’de 27 Nisan 2012 tarihinde 76 yaşındaki İngiliz kadına tecavüz ettiği ve parasını aldığı iddiasıyla Girne Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 yıl hapis cezasına mahkûm edilmişti. Cezayı yüksek bulan sanık istinafa gitmiş olmalı ki, Yüksek Mahkemenin cezayı onadığı bilgisi düştü basınımıza. 

Yargıtay Ceza Heyet Başkanı Hüseyin Besioğlu, üye Emine Dizdarlı ve üye Gülden Çiftçioğlu’nun da sanığın almış olduğu 10 yıllık hapis cezasına karşı dosyaladığı istinaf talebini haksız bulup reddederek verilen 10 yıllık hapislik cezasını oy birliği ile onamasını kalben kutlarım.

22 Ekim 2015 Perşembe

SA1930/KY9-NK83: Menim Balaca Mutfağım

"Kadının kıymetini en iyi idrak edebileceği yer mutfak bence, hem ailenizle, hem kendinizle olabildiğiniz, sevgiyle üretebildiğiniz müthiş bir yer mutfak."


Üniversiteye başladığımda on altı yaşındaydım. Demek ki çevremdeki öğrencilerin neredeyse hepsi benden en az iki yaş büyüktü. Üniversiteye tek başıma gelmiş, yurda kaydımı kendim yaptırmış ve kimseden yardım istememiştim.

Yeni insanlar tanıyordum ve insanların verdikleri sözde durmayacaklarına ve çoğu zaman menfaat hissiyle hareket edebileceklerine o zamanlar inanmıyordum.

SA1929/KY1-CÇ157: Hasırlı/ Roman- Bölüm 4-3

"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."


“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya

BÖLÜM DÖRT
3
Sözcüklerim çalındı Hekimbaşı!

Tam üç gün boyunca güldüler. Abartmıyorum. Şimdi diyeceksin ki, “Üç gün nasıl gülünür?”

Doğru ben de şaşırdım. Ama güldüler işte. Hem de ara vermeden güldüler, diyeceğim BEN de. Afallayacaksın! Yalan mı? oturmuş tavla oynuyorlardı bir haber geldi o an bastılar kahkahayı.

Seçkin Deniz Twitter Akışı