4 Ekim 2015 Pazar

SA1840/KY35-YTK22: Son Dakikalar; Hac, Otomobil, BM, Yemen...

"Bunca son dakika, olay, patlama, facia, bombardıman gelip tek bir yerde düğümleniyor: Bu pazarlar, bu topraklar kimin olacak, kimin istediği gibi yönetilecek, kendi halkını mı başkalarını mı doyuracak?"


Yazıyı yazmaya başlarken ajanslardan düşmeye başlayan son dakikalar aslında ne yazacağınızı da belirliyor; hatta pekiştiriyor.

Önce Suudi Arabistan'ın Yemen operasyonu sırasında bir düğün evini vurduğu haberi kırmızı kırmızı yanıp sönüyor; ellisi kadın yetmiş sivil bombalar altında can veriyor. Hava bombardımanlarının kendi içinde ne kadar karmaşık hale geldiğini düşününce hedef belirleme, doğrulama, istihbarat ve nihai vuruşun kaç ayrı kademe içinde nasıl gerçekleştiğini düşünüyorsunuz. Hatanın kaynağının bulunamayacak kadar fazla katman iç içe giriyor. Bütün aşamalarda ileri teknoloji ve elektronik iletişim kullanıldığı için iş daha da karışıyor.

Hatayı bulsanız bunun kasıtlı olup olmadığını anlamanız neredeyse imkânsız hale geliyor.

Ardından Maldivler Devlet Başkanı'nın hac dönüşü aracının bombalı saldırıya uğradığı ortaya çıkıyor.

Afrika'nın batısından Hint Okyanusu'nun doğusuna kadar bütün Müslüman ülkeler kuşağında uluslar arası haber ajanslarını doyuracak kadar vukuat yaşanıyor her gün.

Tam bu sırada BM Genel Kurulu'nda Obama konuşuyor, adım atmaktan, birlikte hareket etmekten falan bahsediyor. Bahsettiği şeyler yine İslam coğrafyasına ilişkin tabii ki. Esat'la ilgili “değişmelidir” diyor bir ara.

Ardından Putin çıkacak kürsüye ve aynı coğrafyaya dair görünüşte karşıt ama son tahlilde aynı kapıya çıkan politikalarını aktaracak. Birinin Esat'a sahip çıkmasının diğerinin “gitmelidir” demesinden fark olmadığını zaman gösterecek.

Şu sıra bütün bu coğrafyada yeni olaylar yaşanırken odak noktası hâlâ Suriye.

Rusya'nın açık askerî yerleşme girişimleriyle Hac'da yaşanan Mina faciası üst üste geliyor.
Suriye'de diğerlerinden farklı bir politikayı savunan üç ülkeden Suudi Arabistan birden mercek altına alınıyor.

Diğeri Türkiye PKK terörüyle kanlı ve kalleş saldırılar altında mücadelesini sürdürüyor.

Geriye kalan Katar için ne düşündüklerini yakında anlayacağımızdan şüphem yok; bakalım onlar nasıl bir dertle boğuşmak zorunda kalacaklar.

Artık saklanamaz şekilde açık olarak görünen o ki bütün bu başlıklar uluslar arası bir mücadelenin parçaları; hiçbiri kendi sınırları içinde kendi meselesi değil bu ülkelerin.

Sadece Suriye'de kaç ayrı ülkenin savaşa dahil olduğuna bakarak bile bunu anlamak mümkün. Bu yüzden bir tarafı suçlarken otomatik olarak da bir tarafı savunuyorsunuz. Kimsenin bu gerçeği saklayarak bulunduğu pozisyona yalnızca idealist bir açıklama getiremeyeceği bir dünyadayız artık.

Bunca son dakika, olay, patlama, facia, bombardıman gelip tek bir yerde düğümleniyor: Bu pazarlar, bu topraklar kimin olacak, kimin istediği gibi yönetilecek, kendi halkını mı başkalarını mı doyuracak?

Yaşananlar ve bütün haber bültenlerini dolduran şeylerin ana coğrafyasının Doğu ama bütün karar vericilerin Batılı olduğu bir dünyada yaşadığımız gün be gün daha fazla ortaya çıkıyor.

Irak işgalini meşrulaştırmak için başka yerde petrole bulanmış karabatak görüntüsünü kullanan Batı'nın on milyonlarca aracının meğer dünyayı daha fazla karbon dioksit ve karbon monoksitle zehirlediği ortaya çıkıyor meselâ birden bire.

2013'teki çevreci Volkswagen reklamında adı kullanılan Greenpeace bir özür yayınlamayacak tabii ki. Eğer ilgili otomobil firmaları batarsa bu gerçekten yeşil bir dünya için ya da dürüstlük adına olmayacak. Kim bilir otomobil üzerinden Almanya veya Hac faciası nedeniyle Suudi Arabistan bundan sonra neler yaşayacak, ne pazarlıkların ortasında kalacak hatta kalıyor şu anda.

Savaş dediğiniz şey sadece mermiyle, bombayla olmuyor çünkü, tıpkı bizim terörle mücadelemiz gibi bin ayrı yüzü var.

Ülkeler kadar firmaların savaşı artık yaşadığımız; bazen bir silah firması bazen bir otomobil bazen çevreci bir kuruluş bazen bir marka bazen petrol bazen su…

BM salonunda yeşil mermer önünde canlı yayınlanan konuşmalar sürerken binlerce mülteci daha ölümü göze alıp mavi sulara açılıyor aynı anda.

Ve bütün bunları bütün hepimize dayattıkları kurgusal dizi filmler, pahalı filmlerle önceden gösteriyorlar aslında.

Hepsinin tam ortasında ya da en azından hemen kenarındaki bir ülkede yaşıyoruz.

Yaşadıklarımızın bırakın binlerce kilometre ötede olup bitenlerle burnumuzun dibinde olanlarla bile bağlantısını görmezden gelmeyi seçerek.


Yaşar Taşkın Koç, 04.10.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015

İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasar_taskin_koc/hac-otomobil-bm-yemen-2022096

Seçkin Deniz Twitter Akışı