"Ne yana baksam, öfkeleniyorum; hangi tür akılsızlığı görsem
canım sıkılıyor."
Uzun zamandır yazmak istemiyorum. Yazmak benim için bir işkenceye
dönüşüyor uzunca bir süredir, "Neyi yazsam, neyi irdelesem?" diye
düşünmeye başladığımda o kadar çok sorun alanı ve sorun değişkeni olduğunu
görüyor ve vazgeçiyorum yazmaktan. Bir tür çoklu organ rahatsızlığı gibi bir
şey bu. Bu ülke, dünya beni hasta ediyor; düşünmek gibi değerli bir işi bile
gereksiz buluyorum. Bugün düşünmek tekmeyle sokağa itilmiş gibi. Düşünen bir
köşede uluyan sokak köpeği gibi. Ne kıymeti var? Nasılsa günü kurtarmak daha
esaslı bir iş; sanki yarın gün değilmiş gibi...
Ne yana baksam, öfkeleniyorum; hangi tür akılsızlığı görsem canım
sıkılıyor.
Sokaklarda günlerce bekleyen çukurlardan, bir türlü çalışmayan
belediyelere; şımarık, küstah ve kısır akıllı bir memurdan devlete; ben
şöyleyim, böyleyim diye reklam yapan milletvekili adayından meclise; bir türlü
idare ettiği kurumdaki iğrenç köhnemişliği ortadan kaldırmayan, aksine aynen sürdüren bürokrattan
bürokrasiye; sokakları, insanları ve toplumun ihtiyaçlarını bilmeyen Vali'den
emniyete, sağlığa, eğitime, ticarete doğru yürüyen aklımın önüne engeller
dikmek istiyorum.
Dur, diyorum kendime, dur, bırak; düzeltemeyeceksin.
Riyakârların, en küçük fırsatta muhalifleri bir kaşık suda boğacak
tüm kumpasları kuran riyakârların
hukukla karşılaştıklarında özgürlük diye bağırmaları bana aşağılık
geliyor, bu aşağılık riyakârlığı göre göre onları destekleyenlerin masumiyet
karinesine deli gömleği giydirmek istiyorum. Sonra vazgeçiyorum, çünkü onların
karşısında duranlar bir başka öfkenin kurbanı olmak üzereler.
İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Üç kuruşluk onurları varsa
yalana rağbet etmeden yaşarlar, menfaatleri için herhangi bir insana haksızlık
etmezler. Bu kadar aşağılara inmenin bir mânâsı yok.
Bu kadar rezil edilmez
hakikat, bu kadar küfredilmez akla. Rezil, sefil bir uluyanlar sürüsünün nesini
yazacaksınız?
Cahil bir kadın görüyorum bazen, bar bar bağırıyor, çocukların
eline bomba verip polislere attıran oğlu gözaltına alınırken, "Oğlum
hırsızlık mı yaptı, namus düşmanı mı?" Bu kadın çocuk doğuran bir anne, bu
kadın oğlu masum çocukların eline bomba verip başka çocukların babalarını öldürmesi için
oğluna destek veren ve buna da "Dava" diyen bir anne...
Bunun nesini
konuşacaksınız? Bunun nesini tahlil edeceksiniz?
Bir medya patronu görüyorum. 35 senedir attığı iftiralarla hükümet
deviren, bakanlara şantaj yapan bir şahıs bu... Yaptığı ahlak dışı yayınlar her
gün sosyal medyada, yazılı ve görsel medya yayınlanıyor ve şahıs hiç utanmadan,
arlanmadan "Düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü" falan diyor.
Bu milletin
seçilmiş hükümetlerini Başbakanlarını, Cumhurbaşkanlarını itibarsızlaştırmak
için her türlü legal-illegal örgütle işbirliği yapıyor ve bu şahsa 3. dünya
ülkelerine ve bize demokrasi ve insan hakları satan hem ABD hem de AB destek
açıklamaları yapıyor.
Bunun nesini yazacaksınız?
Sonra biri çıkıyor oradan, senelerce kabadayı olarak ün ve korku
salmış, Cumhurbaşkanı'nı Başbakan iken darbe ile devirmeye kalkan ve bu yüzden
yargılanan Ergenekon'dan yatmış biri çıkıyor Cumhurbaşkanı'na destek
açıklamaları yapıp, PKK'ya karşı mitinglerde, "Oluk oluk kan akacak" diyerek intikam naraları
atıyor ve mitingde Cumhurbaşkanı ile tanıştırıldığı bir anın fotoğrafını
kullanıyor. Bir akıllı adam da çıkıp Cumhurbaşkanı'nı uyarmıyor, "Bu
yapılan yanlıştır, devlet varken bunların varlığı zaafın ilanıdır, bunlarla
birlikte görünmemelisiniz!" demiyor.
Bunun nesini irdeleyeceksiniz?
Kime neyi anlatacaksınız, kimle neyi konuşacaksınız?
Her şeyin görünen tarafı iş yürütmez, görünmeyen tarafları iş
yürütür; beyin görünmez, akıl görünür... Topluma nasıl yansıyorsunuz bu çok
önemlidir. Kimlerle yanyanasınız; herkes buna dikkat eder, akıl nerede bu işlerde?
Profesyonel ekiplerle çalışmıyor kimse, ale'l usul mutfakta, telefonda,
sokakta, yemekte, gezide akıl inşâ edilmez, devlet böyle yürümez. Yürüseydi
cemaat gibi bir ahtapot devletin bütün ruhuna sirayet edemezdi, devlet 2012'den
bu yana kilitlenemezdi. Niye oldu bu işler? Aklını kullananlarla yol yürünmedi
de ondan.
Neyini anlatacaksınız bunun?
Birkaç vicdanı olanla yaptığımız sohbetlerde yine öfkeleniyorum,
yine anlatasım gelmiyor; anlatmaya yetişemiyorum ki; saya saya bitiremiyorum
ki... Bir devlet nasıl yönetilir, insan denen varlık nasıl da değer hâline
getirilir, nasıl değerli bir insan değersiz bir sokak köpeğine dönüştürülmez,
bunların hepsi erbab işidir.
Bunu kim yapacak?
Kime anlatacaksınız bunu?
Şaşkınların Tarihi öyle...
Allah bize yardım etsin, yoksa bu akılla yol alacak durumumuz yok, bu kadar ahmak bir olup bizi de ahmak yapacaktır çok yakında...
Allah bize yardım etsin, yoksa bu akılla yol alacak durumumuz yok, bu kadar ahmak bir olup bizi de ahmak yapacaktır çok yakında...
Ne yapsak ederi yok, yine yazıyoruz işte... belki anlayan olur
diye.
Arif Şahin, 09.10.2015, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 66