"Toplu mezar, köyün dışında eski bir taşocağının yakınlarındaydı. Ortaya çıkarılan bedenler daha tam olarak çürümemişti ve giysilerinden, ayakkabılarından, saç renklerinden ve benzeri ayırt edici işaretlerden kimlikleri tespit edilebilmekteydi."
Toplu olarak gömülmüş olsalar 150 tane futbol sahası büyüklüğünde bir çukur veya da 150 tane çukur ister. Zaten iddiaya göre hepsi de 155 gün içerisinde katledilmiş. Tehcir Mayıs 1915’de başlamış, Kasım 1915’de bitmiş. Her gün asgari On bin kişi katletmek, çukurlarını açmak, gömmek ve üstünü örtmek gerekiyor. 1915 yılında kimler hangi aletle kazmış bu çukurları ve neden hala bulunamamış bunu kimse açıklayamıyor. Hiç mi bu insanları kurşuna dizenlerin, çukurları açanların ve de gömdükten sonra üstünü toprakla örten binlerce insan arasından bir tane olsun gammaz çıkmadı da, “Aha çukurlar burada” diyemedi.
Katledildikleri iddia edilen bir milyon 500 bin kişiyi yan yana mezarlık usulü gömerseniz bu seferde 900 futbol sahası genişliğinde bir alana gereksinim duyarsınız. Yani alan tanımlayan rakam olarak telaffuz etmek isterseniz, tamı tamına dört buçuk milyon metrekare veya dört buçuk kilometrekare eder.
Yalandan kim öldü ki? İddia var, ama ortada mezar yok, ceset yok, kemik yok, ölü beden yok, mezarlık yok, katliam çukurları yok…
KKTC’de, 1974 yılında, Kıbrıslı Türkleri Rumların katliamından kurtarmak için gerçekleştirilmiş Mutlu Barış Harekatı’nın 2’nci aşamasında hiç acımadan, insanlığa sığmayacak bir şekilde 16 günlük bebekten 95 yaşındaki ihtiyarlara kadar çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 4 farklı köyün insanları Atlılar, Muratağa ve Sandallar köylerinde toplam 126, Taşkent köyünde de 81 savunmasız, silahsız kardeşlerimiz tek sıra halinde dizilip otomatik silahlarla Rumlar tarafından acımasızca kurşuna dizilip şehit edildiler.
Muratağa ve Sandallar köylerinde 14 Ağustos 1974 günü şehit edilen kardeşlerimizin toplu mezarları 1 Eylül 1974 günü keşfedildi ve kazıları da BM’ye haber verilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı 28. Tümen’in İstihkam bölüğü tarafından başlatıldı. Aynı günün akşamüzeri Sancaktarımız beni de görevli mücahit olarak Muratağa köyüne gönderdi.
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin, bugüne değin daha bulunamamış, yerleri tespit edilememiş kayıp kişileri arayacağına ve kimlik tespiti yapacağına, kimlikleri bilinen, isimleri ve resimler tek tek anıt mezarın üstünde yer alan, kimler tarafından hunharca katledildikleri bilinen şehitlerimizin toplu mezarını açıp aylarca sürecek bir uğraş vermek kararını alması bana, geçmişte uğradığımız soykırımı somut olarak ortaya koyan toplu mezarların yok edilmesine yönelik artniyetli bir davranış olarak geliyor.
Mezarda kimlerin yattığı kayıtlarla sabitken, “içlerinde birkaç Rum olabilir” gerekçesiyle bu mezarların açılması çok akılcı bir durum olmadığı gibi, isimleri belirlenmiş kişiler için yeniden kimlik tespiti yapılması, dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın şüpheye gark edecek bir uygulamadır.
AKEL’in üst düzey yöneticilerinin aradan 41 yıl geçtikten sonra insanlığın yüz karası katliamı gözler önüne seren toplu mezarı ziyaret etmelerinden sonra Rum tarafındaki en güçlü siyasi parti olarak resmen, Kıbrıs Türk Halkı'ndan özür dilenmesi için Rum Temsilciler Meclisi’ne yasa önerisi vermesini beklerken, Rumları rahatsız ettiği için “Kimlik teşhisi bahanesi” ile Atlılar, Muratağa, Sandallar Toplu Mezarlarının yok edilmesi yoluna gidilmesi, kabul edilebilir bir yaklaşım ve uygulama değildir. Bunu alenen protesto ederim.
Bu hunhar katliam hakkında Muratağa, Sandallar ve Atlılar Şehitlerini Yaşatma Derneği güzel ve belgelere dayalı olarak “1955-74 Adım Adım Soykırım - Muratağa, Atlılar, Sandallar” adlı bir kitap yayınlamıştır. Kıbrıs’ta yaşadıklarımızı ve uğradığımız soykırımı öğrenmek isteyenlerin bu ve benzeri kitapları okumasını tavsiye ederim.
Ata Atun, 12.10.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, KKTC Stratejileri